Prof. Dr. Sinsi
|
Bodrum'un Tarihçesi / Bodrum'un Tarihçesi Hakkında
Bodrum Yarımadasının Antik Yerleşimleri
Halikarnassos'tan başka yarımadada en az 12 antik kent daha var
Bu kentler sırasıyla Pedasa, Telmissos (Gürece), Termera ve Aspat kalesi, Müsgebi (Ortakent), eski ve yeni Myndos, Uranion, Madnasa, Sibda(Side), Yeni Karyanda, Syangela, Theangela, Kindye(Sığırtmaç), Eski Karyanda ve Bargylia'dır
Bunların büyük bölümü Leleg yerleşimleridir Halikarnassos kralı 2 Mausolos döneminde bu yerleşimlerin altısının halkı Halikarnassos'a göçe zorlanmış, eski Myndos ve Syangela ise farklı yerlerde Helenistik düzende yeniden kurulmuştur Böylelikle dağınık ve güçsüz kentçikler yerine güçlü ve mamur bir Halicarnassos yaratılması sağlanmıştır
Bargylia dışındaki yerleşimlerde bugüne ulaşan kalıntılar genellikle sur ve burç parçalarıdır Yerleşimler genellikle dağlık tepelik yerlerdedir ve yorucu bir tırmanışı gerektirir Arkeolojiye meraklı olanlar ile zaman ayırıp doğada yürüyüş ve keşif keyfi yaşamak isteyenlere önerilir Kalıntılardan çok çevreye hakim manzaranın etkileyici olduğunu not edelim (Bu yerleşimleri de içine alan yürüyüş parkurları için Bodrum rehber sayfalarında, Bodrum Çevresinde Yürüyüş Parkurları yazısına bakınız )
Pedasa, Bodrum'dan kuş uçuşu 4 km kuzeyde, ormanla kaplı tepelerden birindedir Yol olmadığı için ancak yürüyerek ulaşılabilir Meraklısına keyifli bir yürüyüş ve olağanüstü keşif olanağı sunacaktır bu gezi Kalıntılar tepede 150 metre çapındaki bir daire içinde izlenebilir Genellikle sur ve iç kale kalıntılarıdır bunlar Alanın güney ve güneydoğusuna düşen yamaçlarda ise Leleg'lere özgü türbe biçimli mezarlar görülecektir
Telmissos, Bodrum-Turgutreis yolu üzerinde Ortakent'i geçtikten 3 km sonra, Gümüşlük sapağından 2 km önce Gürece köyündedir ve kalıntıların bulunduğu tepe anayolun kuzeyine düşer Tepede Helenistik dönem burç kalıntıları izlenir Tarihçi Heredot, Telmissos'ta Apollon Tapınağı'nın bulunduğunu, tapınağın bilicilikte oldukça ünlü olduğunu anlatır Tapınaktan bugüne iz kalmamış
Ortakent'teki Müsgebi de bir Leleg yerleşimidir Bu yerleşimin nekropolisinde yapılan kazılarda, MÖ 15-13 yüzyıla tarihlenen Miken çanak çömlekleri bulunmuştur
Aspat kalesi Akyarlar Aspat koyuna bakan konik tepenin doruklarında, Termera antik yerleşimi ise 2 km yukarıda Mandra köyünün 1 km üzerindeki Asarlık Tepe'dedir Aspat-Mandra köyü arasında yol yoktur Yürümek gerekir
Ama Mandra köyüne Telmissos'un bulunduğu Gürece köyünden başlayan yolu izleyerek araçla ulaşılabilir
Termera kenti de diğer Leleg kentleri gibidir ve bugüne ulaşan kalıntı yok denecek kadar azdır Doruktaki iç kale tümüyle yıkılmış, alttaki surların bir bölümü ise ayaktadır
Eski Myndos'da bir Leleg kentidir Kadıkalesi'nden 1 km içeride, Bozdağ denen tepenin üzerindedir Tepeye yol yoktur ve yürüyüş yaklaşık 1 saat sürer Tepede kentin surlarının ve kare planlı bir yapının kalıntılarını bulacaksınız Doruktan bugünkü Gümüşlük kentini ve yarımadanın büyük bölümünü içine alan manzara son derece etkileyicidir Eski Myndos halkı, 2 Mausolos döneminde Yeni Myndos'a yerleştirilmiş
GÜMÜŞLÜK
Yeni Myndos Gümüşlük köyü ile iç içedir Kent Mausolos döneminden sonra pek imar görmemiş, Roma egemenliğinde ise neredeyse unutulmuş olduğu için, bugüne ulaşan kalıntılar diğer yarımada kentlerinde olduğu gibi yok denecek kadar azdır Kenti çevreleyen sur kalıntıları, Gümüşlük karşısındaki adacıkta da izlenir
Turgut Reis'ten çıkıpda Gümüşlük kavşağına ulaşıldığında ve kavşaktan Gümüşlük'e doğru 1 km ilerlendiğinde yolun 50 metre kadar uzağında kaya mezarları göze çarpar
Yalıkavak'ın 3 km güneybatısında Geriş Köyü'nün üstündeki iki tepede, adı Uranion olduğu sanılan Leleg yerleşiminin kalıntıları vardır Kıyıdaki tepenin üzerinde anıtsal mezar(Mausoleion) kalıntıları sur ve burç kalıntıları, diğer tepede ise sur kalıntıları izlenebilir
Türkbükü ve Gölköy'e hakim tepeliklerden birinde Madnasa (Kökpınar Tepesi), diğerinde ise Sibda/Side (Karadağ) yerleşimleri bulunur Her iki yerleşimden de bugüne ulaşan kalıntılar akropolis'teki sur ve burç kalıntıları ile etrafa dağılmış keramik çanak çömlek parçacıklarıdır
Sibda için Yukarı Gölköy yolundan çıkıpda Belen köyüne araçla gelmek gerekiyor Belen'den başlayan yürüyüş 40 dakika sonra kilise ve kale kalıntılarına ulaştırıyor önce Sonra bir 40 dakika daha yürüyerek Sibda kalıntılarının bulunduğu Karadağ zirvesine çıkılıyor Kalıntılar değil ama yarımadanın bu bölümünü ayaklar altına seren manzara çok güzel
Yarımadanın Gökova körfezi tarafında, Çiftlik köyüne bağlı Alazeytin mahallesinin üzerindeki tepenin doruğunda, Syangela kenti kalıntıları bulunur Mahallenin bitiminden kalıntıların bulunduğu tepeye zeytinlikler arasından geçen 20 dakikalık yürüyüşle çıkılır
Bugüne ulaşan kalıntılar surlar, evler ve diğer yapılardır Tepeden Gökova körfezi ve Orak adası görülür
2 Mausolos'un Syangela halkını yerleştirmek için kurdurduğu Thaengela ise Mumcular-Bodrum yolu üzerindeki Pınarlıbelen köyünün mahallesi Etrim köyünün 1 5 km üzerindeki tepededir Köyden tepeye olan patika yol oldukça diktir ve yürüyüş zaman alır Köyden rehber almakta yarar vardır Tepedeki kalıntılar bu kadar zahmete değer düzeyde değildir Ama spor olsun isterseniz, hava sıcak değilse ve zamanınız da varsa böyle bir keşif ilgi çekici olabilir Kentten bugüne ulaşan kalıntılar arasında diğer Leleg kentlerinde olduğu gibi burç ve sur kalıntıları ön plandadır Helen uygarlığının izlerini de taşıyan kentte ayrıca Stadion benzeri bir yapı, anıt mezarlar, kamu yapıları ve evler, kuyu ve sarnıçlardan kalıntılar bulacaksınız
BEÇİN KALESİ - MİLAS
Kndye: Milas-Bodrum karayolu üzerinde, Güllük sapağını geçtikten sonra sağda, Kemikler köyü ile Sığırtmaç köyü arasındaki tepelik alanlardadır Anayola oldukça yakın olan tepelerde kaba duvar parçalarından başka bir kalıntının bulunmadığı bu antik yerleşme Kndye kentidir
Sığırtmaç köyünden Güllük körfezine yönelindiğinde, Varvil koyuna uzanan yarımadanın ucunda Bargylia antik yerleşimine ulaşılır Kalıntıların bulunduğu alan anayola 4 km uzaklıktadır Arazi aracıyla ulaşılabilir Güllük'ten tekneyle gelmek daha kolaydır
Helen ve Roma uygarlıklarının etkisinde oldukça parlak bir dönem geçiren Bargylia'da sütunları ve duvarları etrafa dağılmış Roma Tapınağı, kabartmalı bir sunak, ancak küçük bölümü bugüne ulaşan tiyatro, sütun dayanakları kalmış bir stoa kalıntısı, Roma dönemi su kemerlerinden küçük bir parça, kent surları, ilkçağ mezarlığı izlenebilir
Güvercinlik karşısındaki Salih Adası üzerinde Karyanda kentine ait olduğu ileri sürülen kalıntılardan söz ediliyor Yeni Karyanda'nın ise bugünkü Gölköy'de olduğu iddia ediliyor Ama her iki yerleşimi de kanıtlayacak kalıntıları görebilmek mümkün değil
HALİKARNAS
Halikarnassos, şimdiki kalenin bulunduğu yarımada üstünde Zephyria adında küçük bir kentçiğin yerinde gelişmiştir Kurucusu Troezenli Poseidon oğlu Anthes'tir Aioller, İyonlar ve ardından güney Ege kıyılarına gelen Dorlar yörede altı kent ile birlik oluşturmuşlardı
Halikarnassos'un büyümesi Karya satrapı Mausollos döneminde olmuştur Liman kentlerinin getirdiği olanakları bilen Mausollos, surlarla çevirttiği kenti Hellen geleneklerine göre oluşturdu Roma çağında uzun süredir hiç deprem yüzü görmemiş olmakla övünen Halikarnassos, tarihçi Herodotos'un doğum yeridir 1291 yılında bölgeyi elegeçiren Menteşe Türkleri'nin ardından Osmanlı döneminde, 1424 yılında, Bodrum Menteşe sancağının sınırları içinde kaldı
Mausolleion: Karya satrapı Mausollos'un ölümüyle eşi ve kızkardeşi Artemisia tarafından İ Ö 350 yılında yaptırtılan anıt mezarın mimarı Pytheos idi Halikarnassos'un orta yerinde geniş bir arazi üstünde yükselen yapı, kaide kesiminde heykellerle bezeliydi İyon sütunlarından oluşan orta kesiminin duvarları da kabartma dizileri ile zenginleştirilmişti Piramitin tepe noktasında ise bir dört atlı araba, arabanın üstünde iki figür durmaktaydı Ünlü yontucular, Skopas, Leokhares, Bryaksis ve Timotheos kabartma ve heykelerin yontulmasında çalışmışlardı Görüldüğü gibi kent sanat açısından bir zirve yaşamış, ortaya çıkan anıtyapı tüm dillere "mozole" biçimiyle girmiştir Mausollos, yakılan dev bir ateşte kül haline gelmiş, mezar odasına çeşitli armağanlar konduktan sonra kapısı dev bir taşla örtülmüştü Mezarın giriş basamaklarında ise son yolculuğa uğurlanırken kesilen kurbanların kemikleri bulundu Yapıyı taş ocağı gibi kullanan Rodos şövalyeleri, St Peter/Bodrum kalesini inşa ettiler 1857'de British Museum adına kazı yapan Sir Charles Newton ise kalanları derledi, adı geçen müzeye taşıdı Son yıllarda modern araştırma ve kazılar Danimarkalı Christian Jeppesen tarafından yürütülmüş, ele geçen bulgular yapının yakınındaki müzede sergilenmeye başlamıştır Mausolleion, eski Gümüşlük yolu üstünde, Tepecik camiinden içeriye dönen sokağın sonunda yeralır
GULET
BODRUM GULETLERİ
Bodrum, tarihten bugüne denizcilikte hep ön sıralarda olmuş
Belki bu nedenle, Türkiye'nin tek önemli su altı ve batık müzesi Bodrum'da, kalede yer alıyor
Müzenin en önemli parçası ise bir batık ahşap tekne Batık bir ticaret gemisine ait Temsili maket, batığın yüküne de yer vermiş
Bu topraklar, ünlü kaptanlar yetiştirmiş Karyandalı (Gündoğan) kaptan Skylax, tarihçi Heredot'a göre Pers donanmasına uzun yıllar kaptanlık etmiş Yunanlılara karşı nice zaferler kazanmış Akdenizle yetinmemiş Hint okyanusuna kadar ulaşmış Akdeniz ve diğer denizler üzerine notları diğer denizcilere ışık tutmuş Bu notlarla "Skylax'ın Sınırları" adı altında dünyada bilinen ilk navigasyon kitabı oluşturulmuş Büyük İskender bu notlar ışığında yönetmiş donanmasını
Sonra Turgut Reis çıkmış Bodrum'un Karatoprak köyünde(bugünkü Turgut reis) çobanlıktan Osmanlı donanmasının kaptanlığına kadar yükselmiş
Yarımadanın hemen her koyu, Bodrum'lu ustaların el emeği göz nuru ahşap tekne yapım yeri olarak tersanelere ev sahipliği yapmış İçmeler, Çiftlik, Tavşan Burnu, Gündoğan, hatta Gümüşlük ve Yalıkavak sayılabilir bu yerler arasında Bir bölümünde , mesela İçmeler'de tersaneler bugün de faaliyette
Bodrum'un ilk sahiplerinden Karyalıların tirhandil teknelerinden evrilerek bugüne gelen guletler, bugün hem Türkiye ve hem de dünya denizlerinde boy gösteriyor
Guletler önceleri balık ve sünger avcılığında kullanılıyordu Korsan gemilerine karşı hızlı, manevra yeteneklerinin üstün olması nedeniyle Antillerde de boy gösterdiler Gulet tipi tekneler seyir yaptıkları denizlere göre de farklılaştı Karadenizde daha çok yük taşımacılığında kullanılmak üzere küpeşteleri yükseltildi Bodrum guletleri sünger ve balık avcılığında kullanıldığı için küpeşteleri suya yakındı
Ekonomi değişti, turizm ön plana çıktı, dünyanın en güzel koylarında dünyanın en güzel ahşap tekneleri turist taşımaya başladı
Turizm geliştikçe guletler de gelişti, boyları büyüdü Konforları arttı Her kamaraya banyo tuvalet kondu Klimalı, minibarlı, geniş yataklı kamaralar yapıldı
BODRUM SUALTI MÜZESİ SALONLARINDA ÖNEMLİ SERGİLER
GENÇ ÇAĞ BATIĞI
BODRUM KALESİ - SUALTI ARKEOLOJİ MÜZESİ
Bodrum Yarımadası açıklarında, Yassıada batığı buluntularının sergilendiği salonda,söz konusu geminin bire bir maketi üstünde dolaşmak olanaklıdır İ S 6 Yüzyıla tarihlenen gemide amphoralara doldurulmuş şarap taşınıyordu Yapılan kazılar sırasında gemi ambarındaki yemek kapları,yemek kalıntıları ve gemicilik eşyaları ele geçmiştir Gemide bulunan tüm demir nesneler,deniz tuzunun etkisiyle çürüdüklerinden bu türden kavkıların içlerine doldurulan kauçuk nitelikleri anlaşılabilmiştir
Sergilenen tüm demir nesneler aslında kauçuk kalıplardır Geminin en ilginç buluntusu ise üzerinde kaptan Yorgo'nun adının kazılı olduğu domuz başlı kolu ile Athena tanrıça biçimli ağırlığı olan kantardır Serginin yer aldığı salon aslında şövalyeler döneminde bir şapel olarak kullanılıyordu 1402-1437 arasında inşa edilmişti
CAM BATIĞI
Marmaris yakınlarında Serçe Limanı adlı küçük körfezde kayalara çarparak batan gemi,buluntuları nedeniyle Cam Batığı olarak tanınır 32 metrede yatan ve 1977-1979 arasında Prof Dr George Bass tarafından kazılan batık,büyük ölçüde sağlam ele geçmiştir Geminin taşıdığı cam külçelerinin ayıklanması sonucu İslam-Bizans devletleri arasında serbestçe gidip gelmekte olan bir tüccarın malları ortaya konmuştur Hurda camlar yeniden ergitilmek üzere gemiye konulurken bir yandan da yeni üretim camlar uğranılan limanlarda satılıyordu Erken İslam dönemine ilişkin ağırlıklar,bir kılıç ve süzgeçli kaplarla birlikte gemi personelinin oynadığı dama taşlar gibi sayısız buluntu bu batıktan gelir Batık, buluntularının çeşitliliği aracılığıyla 11 Yüzyıla, daha keskin bir saptama ile 1025 yılı sularına tarihlenir Bu sergi için ayrı bir ücret ödeniyor ve 15 kişilik guruplar halinde salona giriliyor
KARYA PRENSESİ ADA

Bodrum kalesi'nin İtalyan kulesinin arkasında yer alan salonda Karya Hekatomnos hanedanından Prenses Ada'nın mezarı ve kişisel eşyaları sergileniyor Bodrum'da yapılan temel kazısı sırasında bulunan mezardan çıkan iskeletin kriminal yöntemlerle Prenses Ada'ya ilişkin olduğu belirlenmiştir İngiltere'de yapılan etlendirme ile yüz çizgileri bakımından Priene'de ele geçmiş bir portre Ada başına benzemesi,takıların Pers etkisi taşıması, antropolojik bakımdan çok doğum yapmış, ata binen bir kişiliği yansıtması gibi özellikleriyle iskeletin Prens Ada'ya ait olma olasığı çok güçlüdür Bu soylu kadın 44 yaşlarında ölmüş, takıları, bir içki kabı ve altın işlemeli giysileriyle mezara konmuştur İ Ö 330 sularında ölen prensesin lahit kapağı örtülmeden içeriye giren bir farenin iskeleti Ada'nın kemikleriyle birlikte bulunmuştur
Lahit kapandıktan sonra üstü iri taş bloklarıyla örtülmüştür
Karya Prensesi Ada Sergisi salonunda buluntuların ele geçişi video filmi, soyağacı-kronoloji, dönemin toplanma salonu örneğine göre dekor ve mobilyalar ile Priene'den British Museum'a götürülmüş Ada başının alçı kopyası görülebilir
Bu sergiye özel giriş ücreti ödenmektedir
Tunç Çağı Batıkları Salonu:Kalenin doğu kesiminde,İngiliz Kulesi önünde açılan sergi, Türkiye sularından çıkarılmış en eski batıkları saklıyor Bu batıklardan Şeytanderesi Batığı, Gökova körfezinde bir yarıkta bulunmuş büyük kaplardan ve küplerden oluşuyor Gemisine ilişkin bilgi ele geçirilemeyen ve İ Ö 16 Yüzyıla tarihlenen buluntular, olasılıkla Keramos kentine adını veren bir çömlek üretim merkezinin mallarıydılar Salonda yer alan ikinci batık ünlü Gelindonya Burnu Batığı,tunç levhalar bir örs ve gemicilik-tarım araçlarıyla birlikte suya gömülmüş gemiden geliyor
Türkiye'de yapılmış en eski tarihli gemi kazısı olması niteliğiyle de tanınan Gelidonya Burnu Batığı,Filistin-Kenan ülkesinden yola çıkmıştı ve Mısır skarebelerine göre de bir tüccar gemisi İ Ö 13 yüzyıla tarihlenen gemide, Myken dünyasından gelme bir kap ele geçmiştir Bir başka sergi de Kaş-Uluburun Batığı'na aittir Salonda geminin birebir kesiti ve sualtında bulunuş topografyasıyla sergilenen buluntular, genel olarak Mısır,Kenan ülkesi ve Kıbrıs'a ilişkin ticari mallardır Gemi kargosu içinde bulunan fildişi,abanoz gibi ham mallar, Afrika kökenlidir Kıbrıs kökenli bakır külçeleri çıkarılmıştır Kenan tipi amphoralar içinde Arap yarımadasından getirilme damla tütsü olduğu anlaşılmıştır Ayrıca Mısır kraliçesi Nerfertiti'nin hurdacıya satılmış altın mührü, fildişi menteşeli tahta kitap, gemi koruyucu Kenan tanrıçası heykeli, Mısır kökenli mavi cam külçeleri gibi benzersiz buluntular elegeçmiştir Ağaç halkaları (dendrokronoloji ) yöntemiyle gemi, İ Ö 1316yılı sularına tarihlenmektedir Serginin gezilebilmesi için özel ücret ödenmektedir
|