Prof. Dr. Sinsi
|
Bodrum'un Tarihçesi / Bodrum'un Tarihçesi Hakkında

İnsanların birlerce yıl boyuncu yerleşik olarak yaşadıkları Bodrum, inanılmayacak kadar zengin bir geçmişe sahiptir Birçok büyük uygarlığın ve tarihi olayların içinde veya yakınlarında oluşmuş olması, Halikarnas'ı (Bodrum'un eski adı) tarihçiler için önemli bir yer konumuna getirmiştir Bodrum hakkındaki tüm bilgilerin tek bir kaynaktan elde edilmesi olanaksız gibidir; bu nedenle aşağıdaki bilgiler birçok kaynaktan derlenmiştir
u bölgede yapısal izler bırakan ilk yerleşim yeri Aziz Peter Kalesinin bulunduğu şimdiki küçük kayalık adaydı (O zamanlar kale tamamen suyla çevriliydi) St John şövalyeleri kendi kalelerini inşa etmeye geldiklerinde, M Ö 1100'lerde Dorlar tarafından yapılmış daha eski bir kalenin kalıntılarıyla karşılaşmışlardı
M Ö 5'ci yüzyılda yaşamış olan ve "Tarihin Babası" olarak tanınan Herodot, Halikarnas'ta doğmuştur Herodot, Dorlar'ın, Peleponez'in doğu kıyılarında Trözen'den geldiğini yazmıştır Dorlar, yeni adalarına Zefiriya, yerleştikleri bölgeye de Zefiriyum adını verdiler
Tarihçiler, Harikarnas'ın temellerinin nereye dayandığı hakkında çok az bilgiye sahiptirler Halikarnas hakkındaki ilk bilgiler M Ö 7 y y 'a dayanır Halikarnas, Heksapolis-Dor Konfederasyonu'na bağlı altı üyeden biriydi Ayrıca karada Knidos şehri, Kos adası ve Rodos üzerindeki üç şehir de bu üyeler arasındaydı
Bu şehirleri kurmak, oraya sonradan gelerek çevreyi önceki sakinleriyle paylaşmak zorunda kalan Dorlar için hiç de kolay değildi Karyalılar olarak bilinen bölge yerlilerinin yoğun ve şiddetli saldırılarından kendilerini korumak zorundaydılar Homeros "İliyada"sında Karyalılar'dan "dil barbarları" diye söz etmiştir (Bununla birlikte, bir çok dilbilimci, Bodrum'un da içinde bulunduğu bölgedeki lehçenin Türkiye'nin batısındaki en kaba lehçe olduğunu belirtmiştir) Eski tarihçiler, Karyalıların Yunanlılar'a miğferlerinin üzerindeki sorgucu nasıl takacaklarını ve önceleri omuz hizasına savrularak kullanılmakta olan kalkan kabzasını nasıl kullanacaklarını öğrettiklerini yazmışlardır
Bir Yunanlı'nın Salmakis'te han açmasıyla (bu han günümüzde, Bodrum limanının batısında, şimdiki Bardakçı Koyu'nun suları altında kalmıştır) Dorlar ve Karyalılar bölgeyi birlikte yönetir duruma gelmişlerdi; hatta Karyalılar zamanla kolonidekilere oranla daha düzenli bir yaşantı kurdular Her iki ırk da barış içerisinde yaşamağa başladı ve karşılıklı ticari ilişkilere de girişildi
Salmakis pınarının bir çok rahatlatıcı özellikleri olduğu rivayet edilmiştir Bir başka rivayet de, içimi mükemmel olan bu suyun erkekleri yumuşattığı, efemineleştirdiği, hatta bazı durumlarda iktidarsızlaştırdığı hakkındadır Bu iddialar sonucunda da Hermafrodit efsanesi doğmuştur
Rivayete göre, güzellik Tanrıçası Afrodit'in delikanlılık çağındaki oğlu bir gün çeşmeden akan suyun oluşturduğu bir gölde yüzer Gölün perisi Salmakis, ona aşık olur ve tanrılara tek bir vücutta yaşayabilmeleri için yalvarır Dileği kabul edilir; tanrılar da yarı erkek, yarı kadından oluşan Hermafrodit'i yaratırlar
Herodot, Halikarnas'ın çevresinde İyonyalı denilen bir grup yerli halkın giderek çoğaldığını, hatta iki halkın içiçe yaşadıklarını yazmıştır Bu durum Heksapolis'in diğer sakinlerinin pek hoşuna gitmemiş ve bir Halikarnaslı'nın yanlış bir davranışı, Halikarnas'ın ittifaktan kovulmasına zemin hazırlamıştır
pollo'nun onuruna her yıl düzenlenen Tropium'daki oyunlara altı şehir de katılır Bir yıl, Agasides adındaki bir Halikarnaslı bronz madalyayı kazandığında, törelere uyup, ödülü Apollo'ya adamak yerine, evindeki duvara asınca, diğer Dor şehirlerini öfkelendirmiş ve Halikarnas'la ilişkilerini kesmeleri için onlara yeterli nedeni sağlamış oldu
M Ö 5'ci y y 'da Halikarnas tamamiyle bir İyon şehri görünümündeydi Herodot ve amcası Panyasis o sıralarda eserlerini İyonca'da yazmışlar, bu döneme ait hiç bir eserde de Dor lehçesinin izine rastlanmamıştır
M Ö 546'da Persler (İranlılar) kıyıdaki Yunan şehirlerini işgal etmişler, Halikarnas da diğer şehirlerle birlikte düşmüştür Pers yönetiminde birçok hanedan, şehri yönetimiştir Bunların en ünlüsü de M Ö 480'de yönetime geçen I Artemis'tir
Herodot yazılarında, bu dikkat çekici kadına geniş yer vermiştir; o sıralarda Yunanistan'I istila etmekte olen Zerzes'in donanmasına I Artemis'in gereksizce gönüllü asker toplanması hakkında şöyle yazar: "…erkekçe tavır ve davranışları onu savaşa sürükledi… Yunanistan'a yapılan saldırıya, kadınlığını gözardı ederek katılması, beni gerçekten de etkilemiştir…" Bu saldırıda bir savaş gemisini büyük bir başarıyla kumanda etmesi, Zerzes'e "Emrindeki erkekler kadın, kadınlarsa erkekçe davrandılar" dedirtmiştir
Artemis'in oğlu Pisindalis, onun ardından başa gelmiş ve Halikarnas'ın (Kos ve başka şehirler de olmak üzere) yönetimini sürdürmüştür Tarihçiler Pisindalis dönemi hakkında pek yorum yapmazken, oğlu II Lidamis için acımasız, zalim ve baskıcı sıfatlarını kullanmaktan kaçınmamışlardır Herodot, II Lidanis'in otoritesi ve zulmü karşısında dayanamayarak anayurdunu bırakıp, Samos adasına gitmiştir 1856'da arkeolog Sir Charles Newton,
II Lidanis'in kendi politikasına uymayan görüşlere karşı olduğu olumsuz tavrı açıkça ortaya koyan bir kanun belgesi bulmuştur II Lidanis'in ardından kimin yönetime geldiği, ya da zulmünün neden ve nasıl sona erdiği hakkında hiç bir bilgiye sahip olmamakla beraber, bölgede M Ö 4 ci y y 'da büyük bir değişimin yaşandığını söyleyebiliriz
Bir önceki yüzyılda, Pers yönetimi bölgeden atıldıktan kısa bir süre sonra, Atina ile Persler arasında imzalanan "Kral Barışı" antlaşmasıyla, Asya'daki şehirlerin yönetimi tekrar Perslerin idaresine geçmiştir Persler bölgeyi küçük prensliklere bölmüş ve M Ö 377'lerde Kral Mozulus, Karya ve Halikarnas valisi olarak bölgeyi yönetmiştir
Mozolus'un iktidarına kadar Halikarnas oldukça küçük bir şehir niteliğindeydi, ancak Mozolus'un bu bölge için müthiş projeleri vardı Ayrıca, bu bölgenin istihkam ve ticaret için çok elverişli olduğunun da farkındaydı Başkent, Milasa'dan (bugünkü Milas) buraya taşıyarak şehrin etrafına büyük ve uzun duvarlar inşa ettirmişti; bu duvarların günümüze kadar ulaşan bölümleri halen Bodrum'dadır Bölge nüfusunu arttırmak amacıyla Mozolus, diğer altı şehrin yerleşim yerlerini de buraya taşıttı Mozolus, bu projelerini uygulayabilmek için, idaresinde halkı ağır vergilere boğdu Öyle ki; "omzu aşan uzunluktaki saçtan bile vergi alacak kadar…"
Mozolus'un projelerinden biri de, klasik çağdaki Bodrum'dan günümüze ulaşabilen tek yapı olan Antik Tiyatro'dur Bodrum'un ortasındaki Göktepe dağının güney eteklerindeki bu tiyatro, Anadolu'nun en eski tiyatrolarından biridir 1960'larda bir grup Türk tarafından restore edilen bu tiyatro, günümüzde de Bodrum'daki bir çok festivale sahne olmaktadır
Tiyatro'yu görmeye gelen turistler orada öylece oturup, limandan çıkan ve limana yanaşan tekneleri izlerlerken, o keyifli saatlerin nasıl da geçiverdiğini farketmezler Tiyatronun ilginç nitelikleri arasında, oyunlardan önce Diyonyus uğruna kurbanların kesildiği sunağı ve bazı koltukların arasındaki, belki de gölgelik olarak kullanılmış olabilecek delikleri sıralayabiliriz Her koltuk arasında 40 cm 'lik bir mesafe bırakılmış olan tiyatro 13 000 kişi kapasitelidir Göktepe dağına kısa bir tırmanış sırasında, taştan oyulmuş mezartaşlarını görebilirsiniz Roma ve Helenistik çağdan kalan bu oyulmuş mezartaşları, bir zamanların ölüm sembollerini ve çeşitli lahitleri hala üzerlerinde taşımaktadırlar (bazı kalıntılar halen kale müzesinde sergilenmektedir)
Mezarlarda görülen sembollerden biri de küçük "gözyaşı kapları" dır Bu yüksük büyüklüğündeki kaplar yas tutanların gözyaşlarıyla doldurularak, ölüyle birlikte gömülürdü Bir kişinin önemi arttıkça, "gözyaşı kapları"nın sayısı da artardı Mozolus M Ö 353'te ölünce kızkardeş-karısı Artemis II başa geçti
Artemis II yalnızca onüç yıl tahtta kaldı, fakat iki önemli iş yaptı; biri, tarihsel çağların yedi harikasından biri olan Kral Mozolus'un mezarının inşaatını sürdürmekti ("mozole" sözcüğü buradan alınmıştır), diğeri de, I Artemis'in zekası ile rekabet edebilecek düzeyde yaptığı bir savaştı
Pilini ve diğer tarih yazarları mozolenin gerçek bir harika olarak korunması konusunda fikir birliğindeydiler Deniz üserindeki oldukça uzak bir noktadan bakıldığında, 20 katlı bir bina kadar yüksek görülüyordu Bugün bu yeri görmeye gelen ziyaretçiler, ondaki görkemi ancak hayal edebilmektedirler Mozole 1500 yıl boyunca ayakta kalabilmişse de, bir zelzele sonunda harabeye dönmüştür Daha sonra Aziz Jhon'un Şövalyeleri buraya gelerek, harabedeki kalıntıları, kendileri için inşa ettikleri kalenin duvarlarının yapımında kullanmışlardır
Bu mozolenin genel olarak kabul edilmiş bulunan görünümü şöyledir: Boyu eninden uzun, dört bölümden oluşmuş halde ve sağlam bir taban üzerinde sıra halinde dizili 36 kolonluk bir salon ve sonra 24 basamaklı ve basamakların en üstünde, Mozolus ve Artemis'in heykelleri de bulunan ve dört atın çektiği bir arabanın olduğu bir piramit Duvarların dört bir yanı zamanın en büyük ustalarının freskleriyle bezenmişti ve mozolenin bu derece muhteşem bir yapıt olmasının nedeni de bu duvar freskleriydi Bunların bazı parçaları İngiltere'deki Castle Müzesi içinde bulunan Britanya Müzesi'ne (British Museum) taşınmıştır; ancak bazı sütun ayakları ve bloklar da yerinde görülebilmektedirler (bunların pek çoğu da kalenin duvarlarındadır)
Artemis'in ustaca yaptığı ve anılardan hiç silinmeyen ikinci önemli iş de Rodos'u kuşatmaktı Rodoslular, Karyalı bir kadın hükümdar ile pazarlığa oturmanın yakışık almayacağını düşündüler (hem kim bilir, belki de bu bir fırsattı), Artemis'I oradan kovmak için bir donanma gönderdiler Artemis bu planı önceden duydu ve kuvvetlerini ana limanın yakınındaki gizli bir limana sakladı Rodoslular karaya yanaşarak çıktıklarında, Artemis'in adamları gemileri tekrar açık denize doğrulttular Rodoslu askerler kuşatıldı ve pazar yerinde başları kesildi O sırada Karyalılar onlara ait gemileri Rodos'a yönelttiler Rodoslular kendi askerlerinin zaferle döndüğünü sanarak, düşman askerlerini karşıladılar ve böylece Karyalıların kucağına düşmüş oldular Artemis'in varisleri, onun kadar önemli işler yapmamışlardır
üyük İskender büyük bir hızla Anadolu'yu talan etmeye başladı ve bir süre sonra M Ö 334'de Halikarnas'a gelerek Karya Prensliği'nin kralicesi Orontabatis'e ulaştı Bu şehir, Persler için, İskender'e Ege'de karşı çıkabilecekleri son fırsattı Böylece Orontabatis, Yunanlı paralı askerlerden büyük bir Pers ordusu kurdu Tarihçilerden Diodius ve Aryan'a göre, her iki taraf da olağanüstü gayretlerle savaştı Bu arada Halikarnaslılar da, İskender'I oldukça kızdıran bir direnişi inatla sürdürdüler İskender de askerleriyle şehrin surlarından içeri girdi ve kendisine engel olan direnişçilere ceza olarak, her şeyin yığınlar halinde yakılmasını emretti (fakat yerli halka dokunmadı)
Bir yandan, kıyıdan uzaktaki bu altı şehre yeni yerleşmekte olan halk, kendi topraklarına geri gönderilirken, diğer yandan Orontabatis ve Persli ortağa Memnon, biri ana limanın doğusunda, diğeri ise batısında bulunan Salmakis ve Zefsiya'daki şatolarda mahsul tutuldular Donanmalarının geri kalanı Kos'u tuttu Kale düştüğü zaman, İskender, daha önce yakıp yıktığı bu küçük Adaprensliğinde kuvvet topladı
İskender'in zaptından sonra Halikarnas bir daha eski gücünü kazanamadı Şehrin tarihi bir süre daha hareketsiz geçti, ancak bilindiğine göre, M Ö 3'cü yüzyılda bu şehirde savaş gemileri inşa ettiren Mısır Kralı II Pitoleme'nin gücü altına girdi Roma, Mısır'I M Ö 190 yılında fethettiğinde, Halikarnas da özgürlüğüne kavuştu Bu özgürlük, M Ö 129 yılında Roma,
Karya'yı da Asya'daki yeni yapısına katıncaya kadar sürdü M S 400 yılında, Roma'nın düşüşü ve Hıristiyanlığın yükselişiyle Halikarnas, Afrodisyas Başpiskoposlugu'na bağlı olarak, bir piskoposluk mıntıkasına dönüştü Bu sırada, başkenti Konstantinopol (bugünkü İstanbul) olan Bizans imparatorluğu, en zengin seviyesine ulaştı Bu geniş imparatorluk çok geçmeden Kuzey Afrika, İtalya ve İspanya'yı da topraklarına kattı Ancak Bodrum ve havalisinin önemli olduğu dönem sona ermişti Böylece, Türklerin 11 Asırda bu bölgeyi almalarına kadar, tarihçiler için, bu topraklar hakkında yazabildikleri çok az olay olmuştur Bizanslılar burayı birinci Haçlı dönemi sırasında 1906'da ele geçirdilerse de, Türkler üç yıl sonra burayı geri aldılar
13 y y sonlarına doğru, Karya olarak bilinen bölge Menteşe Beyliği'nin eyaletlerinden biri oldu ve 1392'de Sultan Bayezit tarafından Osmanlı İmparatorluğu'na katıldı Bu sırada Aziz John şövalyelerinin kalesi Simirna'daydı (bugünkü İzmir) Moğol lideri Timurlenk 1402'de burayı harabetti; onlar da, Türk Sultanı Mehmet Çelebi'den, yerine yeni toprak talep ettiler Şövalyelere Halikarnas verildi Burada yeni bir kale inşa ettiler ve bu eyaleti (buraya Mesi derlerdi) yüzyıldan fazla denetlediler
1523'de, tüm sultanların en büyüğü Kanuni Sultan Süleyman, şövalyeleri topraklarından kovdu Osmanlı İmparatorluğu Sultan Süleyman'ın 40 yıllık hükümdarlığı boyunca doruğa yükseldi, fakat bunu uzun süren iç krizler ve düşüş dönemleri takip etti Bodrum 1770'de Rus donanması tarafından top ateşine tutuldu ve 1824'deki Yunan ayaklanmasında da Türk Donanma Üssü olarak kullanıldı Birinci Dünya Savaşı sırasında "Duplex" adlı Fransız savaş gemisi Bodrum'u ateşe tutarak, karaya yanaşmak istedi, ancak halk onları engelledi Osmanlı İmparatorluğu, Bodrum'u İtalyanlara kaptırdı ve İtalyanlar 1919'da burayı işgal ettiler Türk Kurtuluş Savaşı'nın kaçınılmaz zaferi sırasında, İtalyanlar 1922'de buradan sürüldü ve Bodrum, olağanüstü güzellikteki doğal çevresinden dolayı, dinlence yeri ve yaşamın tadı çıkarılan bir belde oldu
Homeros'un 'Ebedi mavilikler ülkesi' dediği ve bir diğer Bodrumlu Cevat Şakir'in de 'başka yerde olup nur içinde yatılacağına burada nur içinde yaşanır' demesi boşuna değildir Tarih boyunca, önceki adıyla Halikarnassos, sonra da Bodrum, paylaşılamayan ve uğrunda hep
mücadele edilen bir yer olmuştur Bodrum, doğu ve batı limanlarının birleşmesinden meydana gelen yarımada üzerinde yükselen kalesi ve iki limanın kıyılarına dizilmiş bembeyaz evleri, gümbetleri ve denize inen daracık sokakları şöhreti dünyaya yayılmış yatları, tersaneleri ile ünlü bir yöredir
Bugün Bodrum, bir tatil yöresinden beklenen tüm unsurları bünyesinde toplamış, yaz-kış yaşanabilecek önemli bir turizm merkezidir Dünyanın dört bir yanından gelen zengin yatçılardan kısıtlı bütçesiyle bir pansiyonda uzun yaz tatili geçirebilen gelir gruplarına kadar tüm kesimlerin beklentisini karşılayacak donanıma sahiptir
Tarihçe: Bodrum geçmişte bir çok uygarlığa beşiklik etmiştir Çağlar boyunca Ege adalarından gelenlerin sayısız istilasına uğrayan Bodrum, Akdeniz'de hakimiyet kurmak isteyenler için önemli bir merkez olmuştur Ionia ile Likia arasında kalan bölgede diğerlerine göre daha küçük olan Karya (Karia) yer alır Halikarnassos, (Bodrum) Karya'nin önemli şehirlerinden birisi oldu Bölge tarihçi Heredot'u, tarihin ilk kadın amirali olan I Artemisia ve onun kadar başarılı amiral olan II Artemisia'yi, Leachares, Shepas gibi sanatçıları yetiştirmiştir
Bodrum tarih boyunca Preslerin Makedon'ların, Roma Imparatorluğunun ve Bizans'ın egemenliği altına girmiştir Bizans, 1071 yılında Malazgirt'te Selçuklu Sultanı Alpaslan'a yenilmesinden sonra Anadolu hakimiyetini kaybetmiştir Osmanlı hükümdarı Mehmet Çelebi tarafından 1415 yılında Halikarnassos'a yerleştirmiştir Rodos Şövalyeleri, bu günkü Bodrum Kalesini inşa ederek yörede egemenlik kurmuşlardır Akdeniz'i bir Türk gölü haline getiren Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında düzenlediği Rodos Seferinde Rodos ile birlikte Bodrum'u da Osmanlı topraklarına katmıştır
Bodrum'da Tarihin Zenginliği
"Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyleydiler Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler  "
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı böyle yazmıştı Bodrum için Türkiye'nin tatil yöreleri içinde hiç bir yer Bodrum kadar değişik bir imaja sahip değildir Herkesin ayrı bir Bodrum'u vardır İsterseniz Bodrum'u Türkiye'ye ve dünyaya tanıtan Halikarnas Balıkçısı'nın Bodrum'u ile başlayalım:
"Eskiden evler, savaş ve savunma için yüksek yamaçlara kondurulurdu Bunlara ev değil "kule" denirdi Ama deniz özlemiyle, maviye imrenişten ötürü yerlerinde duramayarak, çam kokan nalınlarıyla, tıngır mıngır yokuş aşağı seğirtmişler; iki koyun gıcır gıcır çakılları boyunca dizilmişler Arkada kalanlar ayak uçlarına kalkarak kızkardeşlerinin omuzları üzerinden denize bakakalmışlar Kimi cesur evler de denize dalıp kayık olmuşlar ve dalgalar üzerinde oynaya güle, karadaki pısırık kızkardeşleriyle alay etmişler İşte bundan dolayı kayıklarla evlerin, bir de mandalin bahçelerinin sıkı fıkı akrabalığı vardır Denizde gidip gelmekten usanan kayıklar ya ev ya da mandalin bahçesi olurlar "
Görüp yaşamayana, Bodrum'u tanımayana yalan gelebilir ama Cevat Şakir'in dedikleri aynıyla vakidir, inanın
Bodrum ülkemizin adından en çok söz edilen tatil yörelerindendir Bodrum'u tanıtan Halikarnas Balıkçısı ve onun Bodrum'a sevdalandırdığı aydınlarımızın, Bodrum'u mesken tutup yılın büyük bölümünü ya da tümünü orada geçiren yazar-çizerlerimizin bu ünde büyük payları vardır Selim İleri'nin, Vedat Türkali'nin ve daha nice yazarımızın romanları, hikayeleri vardır Bodrum'da geçen Ünü gittikçe artan, ünü arttıkça kalabalığı da artan Bodrum'da bildiğiniz bir şairimize, yazarımıza ya da ressamımıza rastlarsınız mutlaka bir yerlerde
Ama elbette sadece buradan gelmiyor ünü Bodrum'un engin yürekli süngercileri, denizlere sevdalı kaptanları, balıkçıları, beyaz badanalı evleri, evlerin duvarlarına sarılmış mor çiçekli begonvilleri, içinde olmasa da çevresindeki pırıl pırıl koyları ve en çok da gündoğumuna doğru uzayıp giden geceleri ününe ün katıyor Bodrum'un
Bodrum yalnızca dinlenilecek bir yer değildir Tatile mutlaka eğlence katılır Bodrum tatilinde gün ikiye bölünür Gündüz masmavi bir koyda denize girilir, parlak güneşin yakıcılığına bırakılır bedenler, yani dinlenilir de geceye hazırlanılır Gün batıp da yıldızlar gökyüzünü süslediğinde yeni bir hayatın çağrısı duyulur Bu çağrıya kulak tıkamak mümkün değildir Bodrum gecesinin çağrısıdır bu Dostlukların, düşlerin, aşkların çağrısına kim karşı koyabilir? Hele bir de dolunay süslüyorsa gökyüzünü!
Kıyı boyunda, çevre köylerde ve koylarda, beyaz badanalı evlerin kıyısına dizildiği sokaklarda, yamaçlarda lokantalar geceye hazırdır Usta balıkçıların ağlarına, oltalarına paçayı kaptırmış balıklar buzlara yatırılmıştır Orfozlar, renkli skaroslar, midye dolmaları, kalamarlar ve mutlaka ahtapotlar! Bodrum'da rakı sofrası kurulmuşsa ahtapot salatası olmazsa olmaz Ahtapotlarından mı, pişiren ustalardan mıdır bilinmez ama öyledir
Bodrum'da herkes kendi gönlüne göre bir yer bulur akşamı geçirecek Balıkçı meyhanesi de vardır, pizzacı da Fasıl geçilen yer de vardır, rock müzik de Barlar Sokağı, Cumhuriyet Caddesi, Neyzen Tevfik Caddesi, Azmakbaşı; kısacası her yer barlarla, meyhanelerle doludur Seçim sizin
Bodrum'da tarihin zenginliği
Bodrum sadece deniz ve güneş değildir, sadece renkli geceler de değildir İnsanoğlunun Bodrum'daki macerasının 3000 yıla uzanan bir tarihi var Bodrum'lu Tarihçi Herodot kentin MÖ 1000 yıllarında Dorlar tarafından bugün kalenin bulunduğu yerde kurulduğunu yazıyor O zaman burası adaymış
Halikarnassos en parlak dönemini MÖ IV yy'da yaşamış Burayı Karya başkenti yapan Mausolos'un 24 yıl süren yönetiminde dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve günümüze ancak temelleri ulaşabilen muhteşem Mausoleion anıtının yapımına başlanmıştı Onun ölümünden sonra hem karısı, hem de kızkardeşi olan II Artemisia anıt mezarın yapımını sürdürdü O da tamamlayamadan ölünce sanatçılar kendi olanaklarıyla anıtı tamamladılar 36 sütunla çevrili İon tarzı tapınak bölümü, onun üzerinde 24 basamaklı piramix ve en üstte atlı bir araba ile Mausolos ve Artemisia'nın mermer heykellerinden oluşan 42 metrelik muhteşem bir eser ortaya çıktı Heykeller ve bazı kabartmalar bugün British Museum'dadır Kaçırılmamış, padişahın izniyle götürülmüştür
Artemisia ölünce yerine İdrius, ondan sonra da Prenses Ada başa geçmiş Küçük kardeşi tarafından tahttan indirilen Ada kente hakim olan İskender (MÖ 334) tarafından tekrar tahta çıkarılmıştır
(

BODRUM KALESİ
İskender'den sonra bölge Lysimachos'un (MÖ 301), sonra Ptolemaios'ların egemenliğine girmiş MÖ 189'da Rodos, 167'de Bergama Krallığı'na bağlanmış, MS IV yy'da Karia döneminde Piskoposluk Merkezi haline gelmiştir 1274'de Menteşe Beyliği bu bölgede kurulmuş ve Kanuni Süleyman zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır
Eski kent bütünüyle bugünkü yerleşimin altında kaldığı için fazla bir şey ortaya çıkarılamamıştır Bodrum'un üst tarafından geçen karayolunun yanındaki tepede
bulunan ve restore edilen tiyatro da Maussollos döneminde yapılmıştı Kent surlarının bir kısmı Gümbet yolundaki Myndos kapısında görülebilmektedir Kentin simgesi sayılan Kale'nin gördüğümüz sonuncusu Saint Jean Şovalyeleri tarafından Sultan Çelebi Mehmet'in izniyle yapılmıştır 1402'de yapımına başlanan kaleye zamanla eklemeler yapılmıştır Bir depremle yıkılan Mausolleion'un kalıntıları kalede yapı taşı olarak kullanılmışlardı Kalenin kuleleri yapılışlarına göre Fransız, İtalyan, Alman, İspanyol ve İngiliz Kulesi olarak adlandırılırlar Kale bugün müze olarak düzenlenmiştir Ülkemizin ilk ve tek sualtı müzesi buradadır
|