Yalnız Mesajı Göster

Bergama / bergama tarihi / bergama tarihi hakkına

Eski 06-26-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bergama / bergama tarihi / bergama tarihi hakkına



KYZİKOS



Coğrafi Konumu
Kyzikos şimdinin Kapıdağ yarımadasıdır Antik Kyzikos kenti ise yarımadanın karayla birleştiği boyun bölgesinde kurulmuştu Ancak 1063 ‘teki bir deprem şehri altüst etmiştir
Düzler ve Hadrian ‘ın Zeus tapınağı Sağ alt tarafındadır Bandırma körfezinin eski adı da Kyzikos körfezidir Boyun bölgesinden başlayıp sahil boyunca ilerelersek, karşımıza sonradan kurulmuş yeni şehir, Ermeni kasabası, Pereamos ve Mihaniona çıkar Yarımadanın kuzey kıyısında Kastel, Diabati, Lagada, Katatopu, Bathy, Drakounta ve en uçta Hamaki kasabaları vardır Kıyıdan devam edersek sonunda güney kıyıda Artaki ile karşılaşırız ki bugünün Erdek’I ve katşısında Kera adasıdır
Tüm yarımadadaki tek Türk kasabaları Hamamlı ve Koukoru’dur Artaki 8500 Yunan ve 200 Türk’tan oluşuyordu ki Ticaret tamamen Yunanlıların elindeydi
Kyzikos’un Tarihi, Kuruluşu
Kyzikos 2000 yıldan fazla süredir tarih sahnesindedir ve tüm Marmara’ya, Çanakkale’ye ve civar iç bölgelere hakim olmuştur Kyzikos’un ilk sakinleri Doryalılardı Bursa’nın Olimpus’unun yanında yaşıyorlardı Batıya göç ettiler ve yerli halkla kaynaştılar Bu bölgeye Dolonya deniyordu
Mitolojik kaynaklara göre şehri, tanrı Apollo’nun oğlu olan Kyzikos kurmuştur Başka bir inanışa göre, tanrı Apollo ve Stilbis’in oğulları Areas, Thessaly’den Hellespont’a göç etti Orada Eniti ile evlendi ve çocukları Kyzikos doğdu Sonuç olarak Kyzikos’un kuruluşu hep ilahi nedenlere bağlanmıştır
Şehrin ilk adı Dolionisti Ancak iyi yürekli kral Kyzikos’un bir gece yanlışlık sonucu trajik ölümünden sonra şehrin adı Kyzikos’a çevrildi Kyzikos’un güzel karısı çok ağladı ve sonra intihar etti Halk da onun onuruna bir kaynağa onun adını verdi
Tarihsel Gelişimi
MÖ 750 yılında Kyzikos, kolonileşen Miletlilerin toprağı olmuştur Koloni alanlarına Karadeniz de dahildi Sonraki dönemlerde Kyzikos, Çanakkale-İstanbul boğazları arasına egemen olmuştur
Kyzikos, Yunan tarihinde önemli rol oynar Perslere karşı önemli savunmalar yapmıştır Med savaşlarından sonra bağımsızlığını kazanan Kyzikos, Atinalılar ve Ispartalılar tarafından istenilen bir yer olmuştur Büyük İskender zamanında tüm Yunan şehirleri gibi, Yunan imparatorluğuna bağlanmıştır Daha sonraki yıllaeda da Kyzikos, komşu Pergamon krallığıyla iyi ilişkilerini sürdürmüştür Hatta Pergamon kralı Attalos, karısını Kyzikos’tan almıştır Adı Apolloniada olan bu kraliçenin çok temiz ve iyi bir hristiyan olduğu için sade vatandaşlıktan kraliçeliğe yükseltildiği anlatılır Ölümünden sonra oğulları, ona bir tapınak yaptırmışlardır
Kyzikos, Roma imparatoluğu sırasında federal bir şehirdi Sonra da birçok ayrıcalığın sahibi olmuştur Bunlar:
1) Devamlı bir Romalı gözetmenden muaf tutulmak
2) Roma mahkemesinin karar yetkisinin olmaması
3) Roma’ya hiçbir şekilde vergi vermemekti Bunların yanında Roma, toprak da vermiştir En iyi zamanlarsa Hadrian zamanlarıdır Hadrian, tüm Roma şehirlerine eserler yaptırmıştır Zeus tapınağı en ünlüsüdür Kyzikos’ta yaptıklarından dolayı Hadrian olimpiyatları düzenlenmiştir
Kyzikos’un Yapıları
Kyzikos en güzel Yunan şehirlerinden biri olarak gösterilir Her tanrının ayrı bir tapınağı vardır, hepsi birbirinden güzeldir ve şehrin koruyucuları gibidirler Nasıl Atina’daki Zeus tapınağının yapını 300 yıl sürdüyse, Kyzikos’taki Zeus tapınağı da çok uzun zaman almıştır ve eğer Hadrian büyük miktarda Roma hazinesinden harcamasaydı zamanında bitirilemezdi Diğer tapınakların çok geniş tasvirleri yapılmamıştır Tapınaklar yanında devlet binaları da yapılmıştır Bunlar, mahkeme binası,başkanın binası, amfitiyatro ve jimnazyumdur Tüm şehir parlak mermer binalarla doludur
Kyzikos’ta ayrıca, savaş zamanları için ve ithal etmek üzere şarap, yağ, buğday depoları yapılmıştır Buğdayı uzun süre tutabilmek için özel bir yöntem buldukları da belirtilmektedir Ayrıca silah yapım fabrikaları da vardır
Festivaller
Kyzikos’un Afrodit’i şimdi bir Alman müzesindedir Kyzikos’da tüm tanrıların adına günler düzenlenmiştir Özellikle de Kibele’nin Apollo’nun onuruna da günler düzenlenmiştir Büyük festivaller ve oyunlar, önce Kyzikos’un kahramanları için sonra da Hadrian ve Loukoulos için de düzenlenmiştir Festivallere tüm gençler katılmaktadır
Kültür Birikimi
Mimarinin yanında Kyzikos birçok erkek ve kadın tarihçi, filozof, gök bilimci, matamatikçi, fizikçi, mimar, müzisyen, heykeltraş, ressam ve Yunan olimpiyatlarında büyük başarılar kazanan atletler yetiştirmiştir Kadınların da olması ilginçtir Bizans zamanlarında Kyzikos, Constantinapol’un savunmasında önemlidir ve sonra da Katedral olmuştur 443 yılında bir depremle yıkılan şehir, 1060’da bir başka depremle tam anlamıyla yerle bir olmuştur
Ekonomik Gelişme
Kyzikos, Marmara denizinin merkezinde olduğundan ticaretin de merkezi konumundadır Liman faaliyetleri çok yoğundur ve ticaret en fazla Karadeniz bölgeleriyle yapılmaktadır Yün, zeytin yağı, şarap satılıyor; bal,tuz alınıyordu Aristo, Kyzikos’un insanlarına yaptığı bir konuşmada ‘Bu şehrin konumu, Tanrı’nın bir lütfu’ demiştirGerçekten de Akdeniz ve Karadeniz’den çıkan gemiler buradan geçmek zorundalardı Bu da Tanrı’nın lütfuydu



ALEXANDRİA TROAS


Alexandria Troas, MÖ 4 yüzyılın sonlarına doğru (310 – 312 arasında) Büyük İskender’in buyruğuyla Antiganos tarafından Sigia denilen yerde kurulmuş ve Antigoneia adını almıştır Şehir Colonea, Larisa ve Hamaxitus gibi Midilli şehirleri ile daha içerideki Naendreia, Cebren ve Scepsis şehirlerini egemenliği altına almıştır
Başlangıcında geniş olarak kurulan şehir kıyıdaki yapay limandan başlayıp doğuda, deniz seviyesinden 100 m yukaridaki tepeye kadar devam eder, ve şehir surları tahminlere göre 1000 ar
( 1 ar = 0404 dönüm ) kadar alanı kapsar
Kent, Scepsis şehrinin bağımsızlığını kazandığı İpsus savaşından sonra Alexandria adıyla Lysimachus tarafından yeniden kuruldu, ve Hellenistik çağda önemli bir şehir olarak yerini aldı Bu çağda Alexandria, merkezi İlion’daki Athena tapınağında bulunan 9 şehirlik birliğe dahil edildi (Diğer şehirler ; İlion, Dardanos, Scepsis, Assos, Abydos, Lanpsacu, Gargara, Parium)
Şehir daha sonra imparatorluk zamanında, MÖ 12’de Roma Askeri kolonisi haline geldi Daha sonra Bizans zamanında kentte bir psikoposluk bulunmadığı bilinir Piri Reis, müslüman hakimiyetine girdiği zaman bazı Hristiyanların kentten ayrıldıklarını söylese de erken Hristiyanlık dönemi sikkelerinden başka bir şey bulunamamıştır
Kentin modern ismi “Eski İstanbul” Piri Reis tarafından 1520’lerde telaffuz ediliyordu Ancak Piri Reis kentin Yunanlılar tarafından “Troya” diye bilindiğini anlatır Ayrıca 1700’lü yılların kaynaklarından kent Troas, Troada ve Troy diye de geçer
Belon’a göre ise (1546), su yokluğu ve pislik yüzünden asıl yerleşimde kimsenin yapamadığından, ancak yakınlarda Yunan, Türk ve Arapların varlığından sözedilmiştir
Alexandria Troas başlarda yapay limanı sayesinde güçlü ve zengin bir ticaret kenti olmuştur Ancak bu özelliği, yani deniz yolu üzerinde olması, ayrıca onun yıkımını da sağlamıştır Yapı tarzları götürülmüştür Örneğin 16 yüzyılın başlarında Sondys and Coryate adlı gezginler bir zamanlar, İstanbul’a yapı taşı olarak malzeme taşınmış olduğunu, ayrıca bu işlemin o gün için günlük olarak devam ettiğini söylemişlerdir Yani kalıntıların yağmalanması sistematik olmuştur (Dalaway’e göre Selimiye ve Süleymaniye Camilerinin sütunları buradandır) 20 yıl sonra Stochave adlı bir başka gezgin ise günde 2 geminin düzenli olarak gelip, Sultan Ahmet Cami’nin yapıldığı taşların taşındığını anlatır Hobhouse ise 1810 kışındaki depremden sonra Herodes Atticus’un Hadrian döneminde yaptırdığı hamamın (Herodes Hamamı) yıkıldığı ve kalıntılarının 2 yıl bile geçmeden götürüldüğünü anlatır Ayrıca Kaptan Hasan Paşa’nın sütunları keserek demir yerine taştan gülleler yaptığı da bilinir Aynı şekilde yine Heodes Atticus’un yaptırdığı tiyatro ve su kemerlerinden de eser kalmamıştır Sonuç olarak Osmanlı’nın, özellikle İstanbul’un bu kenti taş deposu olarak gördüğü ve kullandığı anlaşılmıştır



APOLLO SMINTHEUS TAPINAĞI


Apollo Smintheus Tapınağı Biga yarımadasının güneybatı ucunda, Çanakkale ili sınırları içinde, eski adıyla Külahlı olarak bilinen Gülpınar beldesinde yer almaktadır Jeolojik açıdan bölge bir “Volkanik Plato” olarak belirlenebilir
Apollo Smintheus tapınağı beldenin kuzey batısı ile kuzey doğusu arasında kalan vadinin başlangıç eteklerinde 'Bahçeleriçi' olarak adlandırılan mevkiide yer alır Su yönünden zengin olan bu yöre yeraltı kaynak suları ile beslenmekte, büyük olasılıkla antik çağlarda oluşturulan yeraltı kanalları ile ana merkeze aktarılmaktadır Tapınağın yapıldığı Hellenistik çağda da yörede suyun bol olması Apollon kültünün bir simgesidir, çünkü tanrı Apollon kehanette bulunmak için her zaman suya gereksinim duymuştur Tapınağın bu alanda kurulmuş olması da bu nedenle olmalıdır
Jean Baptista Le Chevalier 1785 yılında Lektum-Babakale'den Alexandria Troas'a giderken tapınağın toprak üstünde kalan kalıntılarını görmüş ve arkeoloji dünyasına ilk kez Apollon Smintheus Tapınağını duyurmuştur 1853 yılında yöreye harita çalışması için gelen Ingiliz Amiral RNSpratt, Tuzla'dan Gülpınar'a gelirken 'Öküzbaşı Mevkiinde rastladığı yöre halkının verdiği bilgiler ışığında tapınağın kalıntılarına ulaşır Spratt bulduğu yapının Apollon'a ait, Ion düzeninde yapılmış önemli bir kutsal alan olduğunu görür Tapınak alanında gördüğü bir yazıt aracılığı ile tapınağın Fare-Smintheus kültüne ait olduğunu bilim dünyasına duyurur
Spratt'dan sonra RPPullan yöreye 1861 yılında gelir ve kazı yapma kararı alır 1866 yılında kazılara başlar ve ekim-kasım ayları boyunca tapınakta çalışır Pullan bu çalışmalarını 'Society of Diletantti' cemiyeti adına yürütür Spratt'dan sonra Apollo Smintheus tapınağını bilimsel olarak arkeoloji dünyasına sunar Pullan'dan sonra yöreye gelenler hakkında bilgilerimiz azdır HSchliemann, Külahlı-Gülpınar köyünden söz ederken Post-Homeric Chrysa olarak adlandırır Daha sonra 1900'lü yılların başında Troas-Çanakkale bölgesinde Leaf-Hasluck'un ziyaretleri, Troas için bizlere tarihi ve coğrafi açıdan sağlıklı bilgiler sağlar
1866 yılında yapılmış ilk kazılardan sonra tapınak yüzyıl boyunca unutulur 1966 yılındaki HWeber'in araştırması ile tapınak tekrar hatırlanır 1971-73 yılları arasında Çanakkale Arkeoloji Müzesi yörede sondaj çalışmalarında bulunur 1980 yılından bu yana ise Gülpınar-Apollon Smintheus Tapınağı ve çevresinde kazı, sondaj ve restorasyon çalışmalarını Kültür Bakanlığı adına ProfDr Coşkun Özgünel başkanlığında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı ile birlikte ODTÜ Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı ve MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Anasanat Dalı öğretim üyeleri ile öğrencileri ve köylülerin özverileri ile sürdürülmektedir
MİMARİ YÖNÜ İLE TAPINAK
Arkeologlar, mimarlar ve sanat tarihçileri için Hellenistik çağ (IÖ330-30) ve mimarisi çok sevilen ve ilgi duyulan bir konu olarak karşımıza çıkar Gülpınar Apollon Smintheus tapınağı da Hellenistik dönem için konusunu Homeros'un Ilyada destanından alan kabartmaları yanında mimari tasarım ve stili ile dikkatleri üzerinde toplar
IÖ150 yıllarında Ion stilinde yapılan tapınak kuzey-batı Anadolu'da, Troas bölgesinde bugün için tek örnektir Tapınak'ta Hellenistik çağ Anadolu mimarlığına imzasını atan Mimar Hermogenes'in uyguladığı pseudo-dipteros (yalancı iki sıralı sütun) plan tasarımı kullanılmıştır
Ön ve arka cephelerinde 8, uzun kenarlarında ise 14'er sütun dizisi yeralır Tapınağın ölçüleri; dar yüzler 2320m, uzun kenarlar ise 4165m dir Alt yapısında üç farklı tür taş kullanılmıştır Temel, yöreye özgü volkanik tüf taşından yapılmıştır Üzeri çevrede çok görülen andezit-bazalt taşı ile kaplıdır Temel ve 11 basamağın en son kaplaması mermerdir Mermer bloklarla döşenen kutsal alan üç odadan oluşur Bunlar giriş sırasıyla, pronaos (kutsal ön oda), naos (kutsal oda) ve opisthodomos (arka oda) dur
Naos'ta Paroslu heykeltraş Skopas'ın yaptığı ve 110 cm'lik bacak parçası ele geçen, tanrı Apollon'un heykelinin yeraldığı bilinmektedir Alexandria Troas Hellenistik çağ sikkelerinde görülen ve antik kaynaklarda bahsi geçen tanrı Apollon'un tapınak cephesinde duran, adını aldığı fare-smintheus'a basar biçimde tasvir edildiği sanılan kutsal heykeli olasılıkla 5m boyundadır
Stylobat denilen platformda yeralan ve Anadolu Attik tipi bir kaide üzerinde yükselen 44 adet sütunun herbiri üst üste konmuş 7 parçadan (tamburdan) oluşur Yedinci sütun tamburu boğa başı+çelenk süsleri veya mitolojik insan figürleri ile bezelidir Bu son tamburun üzerine gelen başlık Ion stilinde yapılmıştır Sütunların üzerinde üst yapı elemanları olarak sırasıyla, inci dizisi ile süslü arşitrav (baştaban) ile friz adı verilen ve üzerinde Yunalılar ile Troialılar arasındaki Troia savaşlarını anlatan mitolojik konuları içeren kabartma bloklar yeralır Yapı daha sonra diş sırası (dentil), saçak (geison), üçgen alınlık (pediment) ve kırma çatı ile son bulur Tapınak yaklaşık olarak 5 katlı (15m) bir apartman yüksekliğindedir Marmara adası mermerinden inşa edilen tapınağın mimarı ve yaptırıcısı bilinmemektedir
1989 yılından bu yana tapınakta onarım çalışmaları sürdürülmektedir Tapınağın en çok tahrip olan güney-batı köşesinde sürdürülmekte olan çalışmalarda, kazılarda tam olarak ele geçen 3 adet sütun dizisi yükselecektir


Alıntı Yaparak Cevapla