Yalnız Mesajı Göster

Bergama / bergama tarihi / bergama tarihi hakkına

Eski 06-26-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bergama / bergama tarihi / bergama tarihi hakkına



TIYATRO

Agoranın batı kapısından aşağı inen taş döşeli yol önce hamamlara oradanda tiyatroya ulaşır Denize ve Lesbos adasına bakan tiyatro kent merkezinin güneyinde doğal bir kayaya oyulmuşturYapım tekniği ve plan özellikleri bakımından bir Roma Çağı tiyatrosudur Büyük bir olasılıkla daha eskisinin yerine yapılmıştır
Kaveası iki diazoma ve 26 oturma sırasından oluşmaktadır Parados duvarlarında her iki tarafta da beşik tonozlu birer mekan vardır Bu iki odanın bilet ve kitap satışı ya da görevliler için yapıldığı düşünülmektedir
Büyük olmayan skene zamanla genişletilmiştir 1914 m genişliği vardır ve iki katlıdır Sahne yapısı üç odaya bölünmüştür Odalar birbirlerine kapılarla bağlanmışlardır Cephede, klasik tiyatro plan düzeninde çoğunlukla görüldüğü gibi ortadaki daha geniş ve yüksek olmak üzere üç kapı vardır Küçük kapılardan biri exodos, diğeri ise eisodostur, ortadaki ise saraya giriş ve çıkışı simgeler
Oyunculartın yeraldığı platform (proskene) 25 m genişliğindedir ve bu alanı önde 12 adet yarım sütun taşımaktadır
Koro ve müzisyenlerin bulunduğu orkestra 205 m çapındadır ve bu düzlüğü oturma yerlerinden taş korkuluk ayırmaktadır
5000 seyirci kapasiteli Assos tiyatrosu deprem sonucu kaymış ve büyük ölçüde harabolmuş, sonraki yüzyıllarda da taş ocağı olarak kullanılarak taşlarının çoğu sökülüp götürülmüştür
GYMNASİON GÜNEYİNDEKİ KONUT ALANI
Kentin Roma çağına ait olan konut alanıdır 1000 m2si kazılmış olan alanda kuzeydoğu – güneybatı yönünde bir sokak ve onu dik kesen, kuzeybatı – güneydoğu yönünde bir cadde vardır Cadde geniş plaka taşlarla döşelidir ve iki tarafında 90 x 110 m2 taban alanlı dikdörtgen şekilli konutlar bulunmaktadır Kuzeybatıdaki konutun avlusuna büyük boyutlu taşlar döşenmiştir Kuzeyinde de büyük bir sarnıcın kalıntısı bulunmaktadır Yapı katından gelen çanak - çömlek buluntularına göre konutlar MS 1 ve 3 yüzyıllarda kullanılmışlardır Daha sonra ise tahrip edilmiş ve üzerlerine başka yapılar oturmuştur
Güneydoğu köşedeki konutun batı duvarından çıkan bir pis su kanalı da üstü örtülü olarak caddeye bağlanmaktadır
Konutlar derleme taşlardan, çamur harcı kullanılarak örülmüş ve 60 cm kalınlığındaki duvarlarla inşa edilmişlerdir Çok özenli yapılmamışlardır Tek katlı yapılar olmaları büyük olasılıktır
Sınırlı ölçüde de olsa ortaya çıkarılan bu bölüm, kentin oldukça düzenli ve biribirini dik kesen bir cadde sistemine sahip olduğunu göstermektedir
DOĞU YAMAÇ EVLERİ
Doğu yamaçta yapılan sondaj kazısında teraslar halinde ve yanaşık düzende inşa edilmiş konutlara rastlanılmıştır Her konut iki ya da üç odadan oluşmaktadır Derleme taşlarla ve çamur harcı ile yapılmışlardır Eski Çağın insanları dışa dönük bir yaşam biçimi sürdükleri için konutları genelde büyük özenli ve süslü değildi Roma Çağına kadar villa fikri de pek gelişmemişti Evlerin birer küçük avluları vardı Bir kanalizasyon sistemi henüz saptanmamıştır Sondaj kazılarında gün ışığına çıkarılan konut eldeki kanıtlara göre en son MS 6 yüzyılda kullanılmıştır
Ayrıca akropoliste Athena Tapınağı çevresinde yapılan temizlik sırasında hem kuzey hem de güney kenarda tapınağın stylobatını çevreleyen bir dizi konutun varlığı ortaya çıkarılmıştır Taş duvarlı, döşemesi kireç harçlı ve tek kat olan bu konutlar kentin küçüldüğü ve artan korsan saldırıları nedeniyle surlar içine çekilip akropolisi bir kale gibi savunmaya hazırladığı evreye aittir Akropolis çevresinde bugün görüle ve bir bölümü restore edilmiş yarım daire ve kare planlı kuleler ve onları bağlayan kireç harçlı sur duvarları da bu dönemde yapılmışlardır
ATHENA TAPINAĞI
Assoslular MÖ 6 yyda kentlerini geliştirirken iki şeyi öncelikle ele almışlardı İlk olarak kent surlarını inşa etmiş, sonra da surların tepesinden kenti koruması altına alan tanrıçaları Athena’ya bir tapınak kurmuşlardı
Assos’un yerli taşından yapılan tapınak için akropolisin yüzeyi düzeltilmiş ve yapı kuzeybatı - güneydoğu yönünde oturtulmuştur, giriş cephesi ise Anadolu geleneğine uygun olarak doğuya bakar
Yapının mimarlık tarihi açısından önemli bir özelliği vardır Öncelikle Anadolu’daki ilk ve tek Arkaik Çağ Dor mimari örneğidir Bunun yanında, Dor mimarisine kabartmalı friz ve süsleme elemanları ile İon mimari öğelerinin katıldığı ilk örnektir Ayrıca Opisthodomossuz tek mekanlı iç bölümü ile de güçlü bir Anadolu mimarlığı etkisi taşımaktadır
Tapınak dikdörtgen planlı bir iç yapı ile dışta onu çevreleyen tek sıra sütundan oluşmaktadır Doğu yönünde eski Hellen tapınaklarında bulunması gereken altara rastlanmamıştır Bu altarın Bizans çağında sökülüp, yıkıldığı tahmin edilmektedir Tapınak iki basamaklı bir krepise oturmaktadır Bu iki basamaklı yükselti doğuda bir podyum biçimini alır Basamaklar 28 cm yüksekliğindedir ve rıht yüzeyine, kabartma olarak polygonal desen yapılmıştır Sütunların oluşturduğu sytlobat denen yüzey 30 x 14 metre ölçülerinde ve 1/215 oranındadır İç yapı 22 x 8 boyutunda ve 1/28 oranındadır İç yapı pronaos, yani ön oda, ve naos denen kutsal odadan oluşur Ön odanın iç genişliği 665m, derinliği 330 m’dir Girişte duvar uçları (anta) arasında iki sütun vardır Bu sütunlar 91 cm çapında ve 18 oluklu dor sütunlarıdır Naos’a giriş 165 genişliğindeki, çift kanatlı olduğu düşünülen bir kapıdandır Naos’un döşemesi siyah ve beyaz mermer parçacıklardan yapılmış dalga motifi ve zigzag çizgiler işlenmiş bir mozaiktir ama bugün yerinde durmamaktadır Yine eskiden kaide üzerinde tanrıçanın heykeli bulunmaktaydı
Duvar taşları sökülerek başka yapılarda kullanılmış olduğu için bugün 66 cm kalınlığındaki Naos duvarının sadece yerdeki izi kalmıştır Yapıyı çeviren sütun sıraları 6 ve 13’er sütundan oluşmaktadır Toplam 34 sütunun 32’sinin başlığı bugün sağlam olarak bulunabilmiştir 430 metre yüksekliğindeki başlıksız sütunlar, başlıkla birlikte 478 metreye ulaşmaktadır Sütun yüksekliği stylobat genişliğinin 1/3 ’üdür
Sütunlar 60 cm’den 140 cm’e kadar değişen yükseklikteki parçalardan oluşmaktadır En alt çap 91 cm, en üst çap ise başlık altında 64 cm’dir Sütunlar 16 olukludur, oluklar arası keskin sırt (arris) stylobat kenarına dik gelmektedir Sütunların arası, dar yüzlerde merkezden merkeze 261 m, yanlarda 245 m’dir Sütun sırası ile naos duvarı arası pteroma geniş bırakılmıştır (330 metredir)
Sütun başlıklarının yastık kısmı (ekhinus) MÖ 6 yy başlarının basık yassı profiline sahiptir ancak her başlığın profili diğerlerinden farklıdır Bu da yapının farklı ellerden çıktığını göstermektedir Tüm Dor yapılarında olduğu gibi başlıklardaki boyun bilezikleri (annulet) olasılıkla boyalıydı Bunu gösteren boya izleri de bulunmuştur
Sütun başlıkları üzerinde bağlayıcı ve taşıyıcı olarak arşitrav vardır Arşitrav blokları 240 ile 260 arasında boyutlardadırve başlıkların merkez noktasında kenetle birbirlerine bağlanmışlardır Arşitrav üzerine ise Dor düzenine yabancı ve Anadolu mimarisine uygun kabartma frizler işlenmiştir (Frizlerde tanrıların ve yarı tanrıların öyküleri anlatılmaktadır) Her iki dar cephede de ortada karşılıklı iki sfenks kompozisyonun merkezini oluşturur Ondan sonra sol köşeden okları ile kentaur’ları vuran Herakles, kaçan Kantaur’lar işlenmiştir Sağ tarafta ise atlılar, ibadet eden figürler, ve köşede tritonla döğüşen Herakles vardır Diğer yanlarda ise geyiğe saldıran aslanlar, ziyafet sahnesi (symposıon) gibi konular işlenmiştir Kabartmalı olmayan arşitrav bloklarının da bulunmuş olması, tüm üst yapıda friz olmadığını gösterir
Arşitrav üzerinde Dor düzeninin tipik öğesi olan trigliph’ler yer alır Trigliph aslında ahşap mimarlıktaki işlevsel bir öğenin taş mimarlıkta süs elemanına dönüşmüş halidir Her sütun üzerine bir anesi yerleştirilmiştir Aralarındaki boşluklar (metop) levhalar yerleştirilerek birbirleri ile bütünleştirilmişlerdir Tapınağın metop levhaları üzerine yaban domuzu, kentaur, karşılıklı iki erkek figürü, Sphinks, atlılar, yarışan atletler kabartma olarak işlenmişlerdi Bir Aiol mimarlık öğesi olarak da metop taçları Lesbos yaprağı motifi ile bezenmiştir
Tapınağın alınlığında (pediment) kabartma ya da bezeme yoktur Üçgen alınlığın tepesinde spiral bezekli bir tepe akroteri, alınlık uçlarında da sphinks veya grifon şeklinde köşe akroterleri vardı Yapının oturduğu düzlemden alınlığın uç noktasına kadar olan yüksekliği 1250 m kadardır Çatı örtüsü ise çok iyi kalıplanmış ve fırınlanmış boyalı kiremitlerden oluşuyordu




SARDES


Sardes Lidya Krallığı’nın başkentidir Hermos (Gediz) vadisi içinde, Tmoloslar’ın (Bozdağ) kuzey etekleri üzerindeki yalçın kayalıkta kurulmuştur Güçlü surlarla çevrili sitalde krallık sarayı ile öteki resmi binalar olduğu anlaşılmaktadır Aşağı kent stadelin batı ve kuzey etekleri üzerindeki geniş alanda kurulmuştur Kuzeyde saptanan kireç taşından anıtsal teras duvarları bu yörenin Lidyalılar açısından önem taşıdığına ve resmi karakterine işaret eder; ancak bunlar günümüze yalnızca parçalar halinde kalabilmiştir Ekonomik etkinlikler daha çok batı yakada, kenti bu yönde sınırlayan Paktalos (Sart) çayı yöresinde toplanmıştır Altın arıtma atölyeleri, mücevherci dükkanları ve pazar yeri hep bu taraftadır
Halka ait konutlar oldukça sade ve yoksul görünümlüdür Taş temel üzerinde yükselen kerpiç duvarlar sazdan bir damla örtülüydü Çok basit türde tek hücreli olarak inşa edilmişlerdir Boyutları 800*320m civarında olan hücreler dikdörtgen planlıdır İç bölünme ev halkınıın gereksinimine göre ayarlanmıştır ancak arada belirgin bir bölme duvarı da yoktur Tavana asılan bir perde benzeri bir şeyle bölme sağlanmıştır İçerde kiler bölümü ile ocak ve fırına yer verilmiştir VI yy’ın ikinci yarsında konutların duvarları dıştan boyalı kabartmalarla süslü, pişmiş toprak levhalarla kaplanmaya, çatılar da kiremitle örtülmeye başlanmıştır Sardes aşağı kenti önceleri sursuzdu VII yy’ın ilk yarısı içinde Kimmerler’in yağmalarına sahne olan Sardes, VII yy’ın ikinci yarısı içinde 20 m kalınlığında ve yüksekliği 10 m’yi aşan bir surla çevrildi
Kralın nekropolü 4-5 km kuzeyde, Marmara (Gygaie) Gölü’nün güney kıyılıarında, halkın gömü alanı ise Paktalos Çayı’nın hemen batısındaki yamaç üzerindedir Kral ve Kraliçe’nin gömüldüğü nekropolde irili ufaklı 150 kadar tümüslüsten üçünün krallara ilişkin olduğu düşünülmektedir 335m çapında ve 61m yüksekliğindeki biri, Anadolu’daki benzerlerinin en yükseğidir Bu anıtın küçük gömü odası zaman zaman ağırlıkları 16 tona ulaşan, özenle işlenmiş mermerleşmiş kireçtaşı bloklarından yapılmıştır Mezar odalari taştan inşa edilmiş, önüne bir giriş ve kapı eklenmiş, son olarak da yığılan toprağın yanlara doğru kaymaması için tepenin çevresine taştan bir duvar örülmüştür


Halkın gömüldüğü Paktalos Çayı’nın batı yakasıındaki küçük mezarların girişleri basamaklar ve kabartmalı stellerle belirtilmiş, üzerlerine de küçük bir tümülüs olacak biçimde toprak yığılmıştır Çoğu Lidya Krallığı sonrasına, Pers egemenliği dönemine ait bir, iki ya da ender olarak üç odalı bu mezarlarda cesetler genellikle kayaya oyulmuş tekneler ya da ahşap mobilyaları taklit eden oyma bacaklı sedirler üzerine bırakılmıştır Bu tür mezarlar bir aile için yapılmış ve bu yüzden de zaman zaman açılacak biçimde düzenlenmişlerdir
ARTEMİS TAPINAĞI
Sardes’teki günümüze kadar iyi durumda korunmuş yapılardan biridir Tapınağın kalıntıları Bozdağ sırtlarıyla akropol arasındadır
Artemis Sunağı
Sardes’teki orjinal Artemis tapınağı MÖ 300 lerde inşa edilmiştir 21*11m boyutlarındaki pembe kumtaşı sunak, tapınağa batıdan bağlıdır
Sunak Midas şehrindeki ve Alacahöyük yakınındaki Kalehisar’daki Kybele’ ye adanmış sunaklara benzemektedir Zaten bu sunağın da Kybele’ ye ait olduğu düşünülmüş ancak kazılarda çıkarılan çok sayıda Yunan ve Lidce yazıtın, tapınağın Artemis’ e ait olduğunu kanıtlaması şaşkınlık yaratmıştır (Herodotos’a göre; MÖ 499 yılında Perslere karşı düzenlenen Ionia Ayaklanması sırasında Sardes yıkılıp yağmalanır ve yöresel tanrıça Kubaba (Kybele) ‘ya ait tapınak da ortadan kaldırılır)
Artemis tapınağı üç aşamadan geçmiştir Birinci devirde Batı’ya bakan 2300*6752 m boyutlarında uzatılmış arkaik bir cella, kare bir pronaos ve dar bir opisthodomostan oluşmaktaydı Dipteros şeklinde yapılmak istendiği düşünülmüştür Naos’un batısında 21x11 m boyutlarındaki Artemis Sunağı bulunmaktadır
İkinci devirde (MÖ 2yy’ın ikinci yarısı) Tapınak pseudo dipteral amphiprostylos şekline çevrilmeye çalıışılmış ancak tamamlanamamıştır Peristesis bu dönemde yapılmıştır 13 sütun doğu tarafına dizilmiştir Böyle devam edilseydi 8*20 sütunlu bir pseudo dipteros olması gerekirdi ancak ophisthodomostaki 2 sütun daha öne alınmış ve 4 tane sütun daha inşa edilmiştir Böylece 6 sütunluk bir prostyle yaratılmıştır
Üçüncü devirde ise daha önceki devride yarım bırakılmış kısımlar tamamlanmıştır Tapınak ikiye ayrılmış, doğu kısmı, Antoninus Pius’un karısı Faustina I’e adanmış bir ibadet yeri olmuştur
MS 4yy’dan sonra tapınak bir kiliseye çevrilmiştir
AKROPOL
Burada bulunan eserlerin bir kısmı MÖ 7yy Yunan ve Lidya çömleği olsa da en çok Bizans dönemine ait yapılar bulunmuştur Akropolün merkezindeki Hellenistik döneme ait mermer kule Antiochus III tarafından yaptırılmıştır
GYMNASIUM-HAMAM KÜLLİYESİ ve MERMER AVLU
Yirmiüçbin metrekareden (227 hektar) fazla bir alan kaplayan bu anıtsal külliye, antik kentin en işlek ve merkezi kesiminde yerlemiştir Binanın güney cephesi bir sıra dükkanla beraber mermer sütunlu geniş bir caddeye açılıyordu
Roma hamamının tonozlu mekanları Hellenistik devrin sütunlu gimnaz ve palestrası birleşerek “hamam-gimnaz” diyebileceğimiz yeni bir mimari türü ortaya çıkarmıştır ki Sardes külliyesi bu türün en gelişmiş örneklerinden biridir Sardes Hamam-Gimnazı’nın doğu yarısını kaplayan sütunlarla çevrili palestra gimnaz faaliyetleri içinidir; batı yarının tonozlu salonları ise hamam kısmıdır Külliye’nin ana girişi palestranın doğusunda ve binanın ana ekseni üstünde üçlü bir kapıdandır; bu eksenin batı ucundaki iki katlı, sütunlu, çok zengin bir cephe düzeni oluşturan dikdörtgen mekanı Mermer Avlu olarak adlandırıyoruz
Mermer Avlu’nun külliye içerisindeki yeri, sütunlu mimarinin sembolik anlamı bakımından çok önemlidir Roma hamam ve gimnazlarında bu tür salonlar genellikle İmparator kültü ile ilişkilidir Bu mimari aynı zamanda Roma tiyatrosunun sahne dekorundan esinlenilmiştir Belki Mermer Avlu dekorasyonunda -özellikle doğu sütunları başlıklarında- yaygın olarak işlenen Dionysos teması bu ilişkiyi anımsatmak içindir





Alıntı Yaparak Cevapla