Yalnız Mesajı Göster

Bergama / bergama tarihi / bergama tarihi hakkına

Eski 06-26-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bergama / bergama tarihi / bergama tarihi hakkına



BERGAMA TARİHİ
Buluntular, Bergama ve yöresinde Prehistorik Çağ’dan bu yana yerleşildiğini kanıtlar MÖ 6 Yy’da ise Bergama Mysia Eyaleti’ne yerel olarak bağlıdır
Bu dönemde Lidya Devleti Bergama’da etkinliğini siyasal ve ekonomik yönden benimsetmiştirHitit devletinin üstünlüğüde bölgede Lidya kanalıyla gerçekleştirilmiştir Hitit konfedarasyonu ile doğu-batı köGoogle Page Rankingüsü atılırken , bölge diğer bölgelere göre erken gelişimini oluşturmuştur Persler kurucuları Kiros ile Anadolu’yu ele geçirdiklerinde Bergama kalesi Grek tiranlarının sığınak ve dinlenme yeri olmuşturDaha sonraları Perslerin yumuşak yönetimleriyle ekonomik olanaklarını arttırıp bölgenin geleceğini hızla hazırladıkları görülüyor
MÖ 334 yılında ise Makedonya Kralı Büyük İskender Çanakkale Boğazı yoluyla Anadolu’ya geçti Granikos denilen Biga Çayı bölgesinde Pers kralı III Darius’u ilk büyük yenilgiye uğrattı Bu başarısını MÖ 333 İssos ve MÖ 331 de Gavgamela (Arbil) savaşlarıyla sürdürecektir Böylece Persler İskender karşısında üç büyük yenilgiden sonra yok olacaktır Bundan sonra Bergama’da Pers satraplığının yönetiminden çıkıp İskender’in egemenliğine girer
İskender Bergama’yı Pers komutanı Rodoslu Memnon’un eşi dul Barsine’ye verdiBu dönemde Akropol’de bir şehir vardı Bu kentte yaşayan halkın buraya Ege yoluyla gelmiş oldukları ortaya çıkmıştır MÖ 323’te ise , İskender ölünce büyük bir karışıklık dönemi başladı Roma toprakları İskender’in generalleri arasında bölüşüldüUzun süren karışıklıklardan sonra Bergama Lysimakhos’un egemenliği altına girdi
İpsos savaşından sonra Bergama’yı düşüren Lysimakhos, Küçük Asya’da kaldığı sürede biriktirdiği servetini kentin yüksek kalesine saklamıştı O sırada kentin yöneticisi bir kaza sonucu hadım kaldığı söylenen Philhetairos adında bir Paphlagonialıydı Philhetairos , Lysimakhos’un servetini , O MÖ 280 yılında yenilip ölene değin saklamıştı Daha sonra bunca servet kendisine kalınca , artık Seleukoslara bağımlı kalmasının gerekmediğini farketti ve servetinin bir bölümünü küçük krallığının savunma ekonomisini geliştirmeye ayırdı MÖ 263 yılında öldüğünde varlığını yeğeni Eumenes’e bıraktı O da bu serveti kat kat artırarak Attalos adındaki oğluna bıraktı Bergama da Ege’de kıyısı olan bütün Seleukos devletleri gibi, artık haraç almaya başlayan Galatlarla savaşa tutuşmuştuBu durumu hiçbir şekilde kabullenemeyen Attalos, harekete geçip bir dizi askari manevrayla onları yenmeyi ve oturdukları toprakların sınırları içinde tutmayı başardı Bundan sonra gözünü Seleukoslara çevirdi ve o sıralar aralarında sürmekte olan iç savaştan yararlanarak her birinin ordusunu ayrı ayrı yendiKüçük Asya’nın batısını ele geçirinceye değin onları güneye sürdü
Roma, Küçük Asya’da ilk kez etkili olmaya başladığında , Attaloslar hala Bergama’da hüküm sürüyorlardı Büyük Antiokhos’un orduları Menderes’e vardığında II Eumenes’in yardım için başvurduğu yer Roma oldu MS 190’da Roma’nın Küçük Asya’yı tam olarak istila etmesi birazda bu başvurunun bir sonucudur Bu istila , Spylos Magnesiası savaşında Antiokhos’un kesin yenilgisi ve Eumenes’ten aldığı bütün toprakları yitirmesiyle sonoçlandı Böylece Bergama Roma’nın sığıntısı olduBergama’nın etkisi bu yolla kazanılan askeri destekle giderek Kappadokia ve Armenia krallıklarına geğin ulaştı
Bergama kentinin kendiside bu sırada varsıllığını ve önemini artırdı; son olarak İskenderiye ile boy ölçüşecek kadar büyüyüp o çağda Küçük Asya’nın en büyük tecim merkezi oldu Yurttaşlarının kültürü, süs eşyasında becerikli ustaları ve altın kaytanlı ipek kumaşları ile sesini duyurdu Bir başka alandaki buluşları , bugün ‘parşömen’ (pergamena) sözcüğüyle belleklerde yer etti
Attaloslar birbiri peşi sıra kral oldular MÖ 133’te III Attalos öldüğünde çocuksuzdu ve döneminin en çok tartışılan belgelerinden biri sayılan vasiyetinde , Bergama devletini Roma’ya bıraktı
Bu davranışı açıklamak için birçok neden ortaya sürülmüştür Bunların içinde belki de en akla yakını , Roma emperyalizminin kazanmakta olduğu güç karşısında dayanamayacağını anlayıp teslim olmasıdır Asıl nedeni ne olursa olsun, vasiyeti Senato’da yapılan bilmece dolu bir tartışmadan sonra Roma’da kabul edildiBergama’da ise haberin, özellikle köylüler ile köleler arasında yarattığı coşku daha az oldu En nihayet Romalılar kondukları mirasın denetimini tam olarak ele geçirmek için veliaht Stratonikos’un başlattığı silahlı ayaklanmayı bastırmak gerektiğini anlamışlardı MÖ 130’da eski Attalosların tüm mal varlığı , toprakları yeni kurulan Asya Eyaleti’yle birleştirildi
Roma İmp Çağ’ında şiddetli nüfus artışıyla beraber , şehir ovaya yayıldıÖzellikle İmp Hadrian zamanında büyük bir yükseliş yaşadı Asklepios kutsal alanıda bu dönemde inşa edildi3 yy’da Roma egemenliği gerilemeye başladı 8yy’da Arap akınlarına karşı Bizanz tahkimatı oldu 12-14 yy’larda Bizans yerleşmesi yeniden güçlendi 14 Yy’dan itibaren ovada Türk şehri gelişmeye başladı
YUKARI AGORA
1883-84 yıllarında ortaya çıkarılan bu agora, Zeus Sunağı taraçasından 14 m aşağıda ve güneye uzanmış durumdadır Akropolün en eski yapılarındandır Kuzey temellerindeki kalıntılar burada daha eski bir yapının olduğunu gösterir Agora, dağ sırtının küçük düzlüğünden yararlanılarak kayaları parçalayarak açılan bu alanda 83,7x435m ölçüsündedir Anayol bu alanı ikiye bölmüştür Kuzeyden güneye 90m uzunluğunda ve bunun yarısı kadar genişlikte olan doğu tarafın agoranın ilk kurulduğu bölge olduğu daha sonra tiyatro ile ilişkisini kolaylaştırmak için genişletildiği sanılmaktadır
Agoranın üç tarafı porticuslarla çevrilmiştir Bunlardan kuzey kenarında az, doğu ve güney kenarında daha fazla izler bulunmuştur Porticusların alana bakan bölümlerinde bir kat, dışa bakan bölümde ise arazinin eğimine göre üç kata kadar çıktığı anlaşılmaktadır Dorik biçimli 3,83m boyundaki porticus sütunlarının üst bölümünden üçte ikisi derin yivli, alt tarafı ise düz işlenmiştir
Agora alanında yüksekliği 0,48, genişliği 0,405 ve derinliği 0,385m olan çelenklerle süslü bir yazıtı olan bir sunak altlığı bulunmuştur Agorada tunçtan bir Hermes Agoreus (Agorada duran) heykeli bulunuyordu
Agoranın batı bölümünde, önündeki sunakları ile küçük bir Agora tapınağı bulunur Dor ve İon düzeni karışımında, anteli prostylos tapınak şeklindedir Bina iki basamak üzerine kurulmuş olup genişliği 766m ve uzunluğu 1230m'dir Bu tapınağın, bir heykel kaidesindeki yazıttan Dionysos için yapıldığı anlaşılmaktadır Batı galerinin kuzey köşesindeki, tapınağa benzeyen daha eski yapının anlamı açıklanamamıştır Kuzeyde, yolun Agoradan çıktığı yerde, sağ tarafta galerinin ucuna eklenmiş niş şeklinde bir kült yapısı vardır Burada Bergama Sunağı'nı bulan ve kazısını yapan Karl Humann'ın (1839-1896) granit bir blok altında mezarı yer almaktadır
40-60cm ölçüsünde sert taşlardan döşemesi olan agora Ortaçağdaki yıkımına kadar köklü bir onarım görmeden ilk yapısını korumuş, VIIIyy'da porticusların temellerine kadar sökülerek Bizans surlarının yapımında kullanılmıştır
BÜYÜK SUNAK (ZEUS SUNAĞI)


Bergama'nın Attalos I zamanında Galatlara karşı kazandığı büyük zafer üzerine Eumenes II zamanında (MÖ 197- 159) Akropol'de Zeus (Athena ya da tüm tanrılar) adına bir sunak yapıldı Sunak hakkında ilk bilgi verenlerden biri Romalı yazar L Ampelius'tur Dünya Harikaları adlı yapıtında "Bergama'da mermerden kırk ayak yüksekliğinde, görkemli kabartmalarla süslü büyük bir sunak vardır Tanrılarla Gigantların savaşını göstermektedir" demektedir
Bu kabartmalardan birkaçının bulunması ile 1877'de Akropol'de kazılar başlamış ve sunak ortaya çıkarılmıştır Ele geçen parçaları ile Berlin Müzesi'nde tekrar yapılandırılan sunak boyutları nedeniyle bugün Berlin'de ziyaretçileri ağırlayan Pergamon Müzesi'nin yapımını (1910-1930) zorunlu kılmıştır
Akropol'ün birinci surları dışında Athena Tapınağı'ndan 24m aşağıda bulunan 5623 metrekarelik düzlemin ortasında inşa edilmiş olan sunak, yukarı agoranın biraz üstünde bulunmaktadır Sunak binası, kuzeyden güneye 37,70m, batıdan doğuya 36,60m'lik bir dikdörtgendir Sunağın genişliği 34,20 ve derinliği 36,44m olup beş basamaklı bir altlık üzerinde 40 ayak (12m) yüksekliği vardır Selinos vadisine bakan cephesinde 20m genişliğinde 28 basamaklı merdiveni bulunur Kuzey, güney ve doğu yüzlerini kuşatan ve Tanrılarla Gigantların savaşını anlatan kabartmaları (Gigantomachia) içeren yüksek kabartmaların uzunluğu 120m dir Bunların yüksekliği 2,30m, kalınlığı 050m olup genişliği 0,60 - 1,10m arasında değişmektedir Sunak meydanının girişi doğuda ancak sunak avlusuna çıkan merdivenler batıda olduğundan sunağa gelenler merdivenli cepheye varabilmek için yapının iki yanından birini dolaşmak zorundadır Doğudan gelindiğinde ilk olarak Zeus ve Athena kabartma grubu görülür Frizin bu yanında güneş doğuşuyla ilgili ışık tanrıları Apollon, Artemis ve Leto tasvir edilmiştir Karanlık kuzeyde ise yıldız tanrı Orion, kader tanrıçaları (Moira'lar) ve gece tanrıçası gibi tasvirler vardır Güneyde başka tasvirler arasında şafak kızıllığı, güneş tanrısı Helios, batıda denizle ilgili tanrılar ailesi Okeanos, Amphitrite, Nereus ve Triton vardır Homeros'a göre Gigantlar vahşilikleri yüzünden yok olmuş bir halk kitlesidir Hesiodos ise "Onlar göğün ve toprağın çocuklarıdır Parlak silahlı ve ellerinde uzun mızrakları olan savaşçılardır" der Olympos tanrıları, Titanları sürgün ettikleri zaman, anaları toprak tanrıçası Gaia, Titanların öcünü almak için eşsiz büyüklük ve güçte olan Gigantları doğurmuştur Gigantlar tümüyle insan kılığında gösterildiği gibi, bacakları oyluklarına kadar yılan kuyruklu da oluyordu Böylece toprağın çocukları analarının kucağından çıkarak insan biçiminde ayağa dikiliyorlardı Gigantlara yılan ayakları savaşta yardım ettiği gibi tanrılara da hayvanlar yardım ediyordu Zeus'un kartalı Gigantların yılanlarına karşı savaşıyor, azgın köpekler ve Hekate'nin bir aslanı da Rea'nın yanında bulunuyordu Yüksek kabartmalarda birbirine giren figür bolluğu vardır Bunlar yan yana veya arka arkaya değil, birbirini kısmen örten ve kesen bir durumda düzenlenmiştir Böylece, göğüs göğüse yapılan bir ölüm kalım savaşı, sanatçılar tarafından büyük bir ustalıkla, olağan bir karmaşadan uzak tutulmuştur Bu kabartmalardaki tema, direkt olarak tarihsel olayların (Galatlara karşı kazanılan zafer) konu edilmesi yerine bu olayların vurguladığı düşünceye önem veren Hellen görüşüne uygun görülmektedir Kral Eumenes II de Hellenliğin ruhsuz, duygusuz barbar bir dünya üzerindeki zaferinin sanatsal betimleme ve anlatımını önemsemiştir
Sunağın iç yüzünde de dış yüzde olduğu gibi sütunlu galeriler planlanmış ancak tamamlanmamıştır Duvarın iç yüzünü, Bergama krallık soyunun atası olarak kutsanan Herakles'in oğlu Telephos destanından sahneler süsler
Antik dünyada önemli veya halka hükmeden ailelerin soylarını bir tanrı ya da büyük kahramanlara dayandırmaları yaygındı Telephos da Attalos hanedanının hem Grek tarihinin en büyük kahramanı Zeus'un oğlu Herakles, hem de Arkadia'daki soylu ve saygıdeğer bir Grek ailesi ile bağlantılarını sağlıyordu Telephos'un yaşamından bölümlere antik şiirlerde ve Aeschylus, Sophokles, ve Euripides' in klasik dramalarında rastlanmaktadır Telephos frizinde diğer eserlerdeki gibi bütün olay aynı zaman ve mekanda geçmemektedir Bu anlamda bu friz heykelcilikte yeni bir anlatım şeklinin oluşmasında öncülük etmiştir


Efsane Arkadia'da başlar Apollo kahinleri Arkadia Kralı Aleos'a oğullarının kızı Auge'nin soyundan gelen biri tarafından öldürüleceği hakkında uyarırlar Kral bunu engellemek için kızını Athena baş rahibesi yapar Kralın huzuruna gelen Herakles bir meşe koruluğunda Auge'ye rastlar Kral Aleos Auge'nin Herakles'ten olan bebeğini Parthenion dağlarına bırakır, kızı Auge'yi de bir kayığa bindirip denize bırakır Auge Mysia kıyılarına sürüklenir Burada Kral Teuthras Auge'yi karşılar ve evlat edinir Auge Bergama'da tanrıçası olan Athena kültünü kurar Bu sırada Herakles oğlu Telephos'u onu sütüyle besleyen bir aslan ile birlikte bulur Dağ perileri de çocuğa bakmaktadır
Çocukluğu hakkında diğer olaylar saklanamamıştır Gençliğinde Telephos bir kahin tarafından annesini aramak üzere Mysia'ya gönderilir Telephos Kral Teuthras tarafından karşılanır ve tanıyamadığı annesi, Auge, ona Mysia için savaşması için silahlar getirir Kral Teuthras Telephos ile Auge'yi evlendirir, ancak ilk gece yataklarındaki bir yılan anne ile oğulun birbirlerini tanımasını sağlar Telephos daha sonra Mysia kralı olur ve Truva için yola çıkan ancak yanlışlıkla Mysia kıyılarına çıkan Grekler ile büyük bir savaşa girer Karısı Hiera da Mysia kadınlarının başında savaşa girer Antik kaynaklara göre Hiera o kadar güzeldir ki, savaşta öldüğünde düşman geri çekilmiş ve gömülmesi için ateşkes ilan edilmişti Mysialılar Grekleri püskürtür, ancak Telephos Achilles tarafından Telephos'un hediyeler sunmadığı Dionysos'un bir sarmaşığa takılmasını sağlamasıyla yaralanır Yarası iyileşmeyince, bir kahine danışır ve ona "Yarayı açan iyileştirecektir" denir Bunun üzerine Telephos bir gemi ile Argos'a (Yunanistan) gider ve Kral Agamemnon huzurunda kimliğini saklar Bir şölen sırasında yarasını gösterip kimliğini açıklar İçlerine kadar sızmış olan düşmanlarına karşı Greklerin öfkesi Telephos'u korkutur ve o da Agamemnon'un oğlu Orestes'i rehin alır Telephos Achilles'in mızrağının tozu ile iyileştirilir Sunaktaki diğer paneller Bergama'nın önemli kültleri ile ilgili sahneleri gösterir Dionysos'un onurlandırılması ve oturmuş tanrıça için yapılan sunak gösterilmiştir Son panel ise ölen kahramanın cenazesinden bir sahne olabilir
HEROON
Özellikle Attalos I ve Eumenes II gibi önemli krallara gösterilen saygı ve onların tanrılara yaklaştığı inancı ile yapılan krallar kültünün kutsal yapısı üst esas kalenin kapısı önünde sütunlu bir avlu etrafında büyük bir yapı halinde inşa edilmiştir Asıl kült odası kültle ilgili yemek törenlerinde toplantı odası olabileceği düşünülen geniş bir galerinin arkasındadır Son şeklini Roma İmparatorluk Çağı'nda alan kare şeklindeki kült odasının arka duvarına bir podyum yerleştirilmiştir Sütunlarla bezeli kule şeklindeki üst yapısı üst kat görünümündedir İçinde mezar bulunamayan Heroon'un batıdaki yoldan iki girişi vardır ve iç avluya uzun koridorlardan ulaşılır Çevredeki evler gibi Heroon'un da kendine özel sarnıcı vardır Heroon'un altında krallar kültüne hizmet ettiği düşünülen daha basit Hellenistik bir yapı bulunmuştur
KRAL SARAYLARI
Hellenistik Çağ Bergama krallarının oturdukları saraylar ve bunlara bağlı yapılar kalenin doğu duvarı boyunca sıralanmıştır Üst yapısı gösterişli olmayan sarayların planları peristyl'li ev tipindedir (Odalar sütunlu bir avlu çevresindedir) Yazılı bir belge ele geçmemiş, genel buluntulara göre bu yapılar kral adları ile ilişkilendirilmiştir En kuzeydeki sülalenin kurucusu olan Philetairos'un(MÖ281-263) yapı grubu daha sonra kalede görevli askerler için kışla olarak değiştirilmiştir Diğer yapı grupları kuzeyden güneye doğru Attalos I (241-197), Eumenes II (197-159) ve Attalos II (159-138) adlı krallara ait olarak tanımlanır Bunlardan en güneydeki en büyük sarayın yapımında Zeus Sunağı'nın taşları yapıtaşları olarak yeniden kullanılmıştır (MÖ160) Bu sarayın kuzeydoğu köşesinde mozaik döşemeli bir sunak bölümü vardır Kuzeybatıdaki odada sanatçı Hephaistion'un imzasını taşıyan değerli bir mozaik daha bulunmuştur
Saraylara ait iki sarnıçtan en büyük yapıya ait olanı kale yolu üzerinde görülür Bu sarayın gösterişli bir girişi vardır Kale kapısının arkasındaki meydandan açık bir merdiven ile buraya gelinir Aynı meydandan, Athena Kutsal Alanı'nın girişinin karşısında, kalenin güneydoğu köşesindeki yapı grubuna geçilebilirdi
ARSENAL
MÖ III ve II yüzyıllarda, özellikle korunmuş, Bergama Kalesi'nin en dıştaki alanda kuzey güney doğrultusunda uzanan beş magazin yapısı kurulmuştur Burada bulunan ve bugün aşağı agorada korunan 13 farklı çapta 900 gülle mancınık biçiminde sapanlar ile atılırdı Eski çağda da gülleler magazinler dışında depolanır, magazinlerde özellikle çabuk bozulan erzak ve tahıl saklanırdı Üzerindeki ağırlığı taşıyabilmek için ızgara biçiminde birbirine yakın duvarlar halinde inşa edilen temellerde etkin havalandırma için yarıklar bulunuyordu Çatıları kiremitle örtülü büyük ahşap galerilerden oluşan asıl magazinlerde yiyecek dışında kalede kalan savaş araçları da saklanırdı Daha sonra Roma Legionlarında görülen bu büyük yapılar antik çağda görülen en eski silah ve erzak depolarındandır
Arsenalin güneydoğusundaki kral birliklerinin büyük kışlasının 32 taş sırasına kadar ayakta kalabilmiş kuzeydoğu duvarı Hellenistik Çağ tahkimatının en iyi durumda kalmış parçasıdır
SU YOLLARI
IIyy Roma İmparatorluk çağı'na ait olduğu düşünülen su yolları Arsenal alanının kuzey ucundan görülebilir MÖ IIyy'da yapılan krallık zamanı su yolları 50-75cm uzunluğundaki 240 bin kadar toprak künkten oluşur Kuzeyde Madra Dağı'ndan yaklaşık 45km aşarak üç yol halinde gelen su yolları Bergama'daki kale tepesinin karşısındaki bir tepe üzerindeki su haznesine uzanır Buradan da toprak altına döşenmiş büyük taşlardaki deliklerden geçirilen yüksek basınçlı su yolu kurşun borularla üç vadi ve iki alçak tepeyi aşarak kuzey taraflarından Bergama Kalesi'ne ulaşır Sarayın sarnıçlarına, evlere ve şehrin çeşmelerine merkezi bir su deposundan toprak künkler aracılığı ile su verildiği düşünülmektedir Bergama'nın Roma Çağı'nda artan nüfusunun ve büyük yeni hamam kuruluşlarının su gereksinimi Kozak Dağları ve Soma'dan (yaklaşık 80km uzaklıkta ) gelen su yolları ve kısmen su kemerleri ile karşılanıyordu
TRAİAN TAPINAĞI


1883-85 yıllarında yapılan kazılarda akropolde mermer yığını halinde bulunan yapının bir deprem yüzünden yıkılmış olduğu düşünülmektedir Athena tapınağından 9m yüksekte olan bina, bağımsız olarak Akropolün en yüksek yerinde ve uzaklardan görülebilecek bir düzlem üzerine inşa edilmiştir Bu 84x58m boyutlarındaki düzlemin Athena kutsal alanı ile ilişkisi olduğu ve doğu yönündeki kapı merdivenden de kütüphaneye geçildiği anlaşılmaktadır Bölge çok eğimli bir arazide bulunduğundan büyük bir binayı oturmak için zemin kat olarak son derece ustaca ve oldukça sağlam yan yana beş kemer oluşturulmuştur
Merdivenle iki metre yükseltilen binanın uzunluğu 27, genişliği 20m dir Güneye bakan tapınağın cephesinde 6, yanlarında 9 sütun bulunuyordu Çapı 1,10m olan sütunların yüksekliği 9,80m dir Sütunların büyük Korinth başlıkları, altlıklarında olduğu gibi usta bir sanat anlayışıyla işlenmiş zengin süsleri taşımaktadır Arşitravlar üzerinde altın kaplamalı tunç yazılar bulunuyordu Friz, konsollar arasında kanatlı yılanlı ve bukleleri serbest işlenmiş Medusa başları ile süslenmişti Ortada ve tepede bulunan akroterler, bir küre içinde bulunan zafer tanrıçası (Nike) ile yaprak ve filizlerden yapılmış taçlardan oluşmuştur
Binanın geniş alanı, üç taraftan sütunlarla çevrilmiştir Sütunlar arasında alana bakan korkuluklar bulunuyordu Alanın kuzey bölümünde biri köşeli, diğeri yuvarlak iki bank bulunmuştur Bu bankların bilginlerin toplanması ve sanat yapıtlarının sergilenmesi için yapıldığı ileri sürülmektedir Bunlardan yuvarlak olanı Berlin'deki Pergamon Müzesi için alınmıştır Bankların yanında bulunan bir yazıttaki "Kral Attalos'un oğlu Attalos" dizesinden burasının kralın oğlu Prens Attalos tarafından yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır
Tapınak binasında bulunan eserler binanın Hadrianus zamanında Zeus Philius ve Traianus için kurulmuş olduğunu göstermiştir Bir yazıta göre Bergama kenti Jupiter Amicalis (Zeus Philios) ve Traianus onuruna büyük piyesler oynatma yetkisine sahipti Tapınak kazısında Traianus için iki, karısı Plotina için bir, Hadrianus için üç, Antoninus Pius için iki, Caracalla için bir yazıt bulunmuştur Traianus ve Hadrianus'a ait birer büyük heykel başı da çıkmıştır Tapınaktaki Hadrianus heykeli de önemli bir sanat eseri kabul edilmekte ve Traianus'un bu güçte idealize edilmiş başka bir portresinin bulunmadığı kabul edilmektedir
ATHENA KUTSAL ALANI
Akropolde yapılan kazılarda (1880-1881) ortaya çıkarılan Athena kutsal alanı,Zeus Sunağının 24 m üstündeki taraçada kurulmuştur324 yükseltili olan bu taraça birinci sur çevresinin içindedir Burada Bergama'nın mitolojik döneminden beri kültü kabul edilen Athena Polias için kurulan en eski baş tapınak bulunuyordu Athena,sanat ve bilim koruyucusu olduğu gibi,kentin de kollayıcısı ve zafer müjdeleyicisi idi
Bizans döneminde (VI yüzyılda) bu alanda inşa edilen kilise yüzünden tapınak,temellerine kadar sökülmüş olarak ortaya çıkarıldığı halde,Dr R Bohn inançlı bir çalışma ile burasının rekonstrüksiyonunu yapmayı başarmıştır Tapınağın kuzeyini kaplayan,doğuya doğru devam eden bir kilisenin mermer döşemesi kazıda bulunmuştur Kilisenin çevresindeki büyük kısmı kayalara oyulan mezarlar,eskizleri silmiştir Tapınağın malzemesi ile yapılmış olan Bizans kilisesinin duvarları yıkılınca içinden birçok antik kalıntı çıkarılmıştır Bunlardan yazıtlı bir sutün parçasında ,"Bunu Artemo'nun oğlu senin için dikti Ey Triton'dan doğan tanrıça" cümlesine göre kalenin en eski kutsal bölgesi olan buranın Athena Poliyas'a atanmış olduğu anlaşılmıştır
Tapınağa kentten ve uzaklardan egemen bir görüş sağlamak için cephesi,klasik dönem Hellen tapınaklarında olduğu gibi doğuya değil güneye bakıyordu Yüksekliği 024 m iki basamakla çıkılan tapınağın genişliği 13 m,uzunluğu 2250 m dir Cephesinde 6, yanlarında 10 sütun bulunuyordu Çapı 075-06 m arasında olan beş parçalı sütunların yükseklikleri 525 m dir Sütunlar üzerinde yükseklikleri 0295 m başlık, 0,48 m arşitrav , 0,208 m olan gayzon bulunuyordu Yapılan incelemeler, bu tapınağın peripteral yani çevresi sütunlu olduğunu ve ortasındaki bir bölme ile ikiye ayrıldığını belli etmiştir Aynı zamanda tapınağın bir sunağı olduğunu da güneyindeki izler göstermiştir Hellenistik dönemin dorik mimari biçimine uygun trahit taşından yapılan tapınağın ölçü düzeninin Philetairos ayağına (0,35 m) göre olması da dikkat çekicidir Örneğin üst basamaktaki cephe uzunluğu 12,25 m 35 ayağa ,sütun yükseklikleri ise 5,25 m 15 ayağa uymaktadır
Tapınağın bulunduğu alanın kutsal yöreyi oluşturan uzunluğu güneyde 90 kuzeyde ise 74 m dir Genişliği de 70 m yi bulmaktadır Alanın doğal durumu kuzeydoğudan güneye doğru eğimli bir kayalıktan oluşur Kayaların yontulması ve alçak yerlerin doldurulması ile düzlük elde edilmiştir
Alanın güneydoğu köşesindeki kale kapısı yakınından kapı girişinde geniş mermerle kaldırımlanmış bir ön avluya giriliyordu Buradan doğruca kral saraylarına ve soldan Athena Tapınağına gidiliyordu Tapınağa giden girişte gösterişli bir propyelaia bulunuyordu Kapının önünde ortada bir çift sütunla iki antre ve en önde dört ion sütunlu tapınağa benzer bir cephe vardı Bu cephe öküz başları arasında bulunan çelenk,kartal ve baykuşlarla zengin bir biçimde süslenmişti Bu kapıdan,güneyden kuzeye uzanan doğuda iki katlı porticusa giriliyordu Burasının uzunluğu 40, genişliği 5,47 m dir Alt katta bulunan 17 oluksuz düz sütun dorik biçimindedir Kuzeydeki porticusun uzunluğu ise 65 m dir Alt katında bulunan 26 sütunun biçimi diğerinin aynıdır Yalnız burasının genişliği ötekinin iki katıdır Bu yüzden ikinci katın ahşap döşemesini tutmak için 13 sütun eklenmiştir Porticusun ikinci katı ion düzenindedir Kullanılan ion sütunları üzerinde dorik lento Bergamalı mimarların zekice buldukları bir yenilikti Porticuslar II Attalos tarafından inşa edilmiştir Porticusların ikinci katının ion sütunlarının arasındaki korkulukların alana bakan yüzlerinde düşmandan alınan trophe'ler rölyef halinde gösterilmişti 087m yüksekliğindeki bu kabartmalar, antik savaşlarda kullanılan silah ve eşyanın zengin örneklerini taşıyordu
Tanrıçaya adanmış anıtlar alanı dolduruyordu Büyük Athena heykelini Kral Attalos buraya diktirmişti Epigonos tarafından yapılan ve Galatlara karşı kazanılan zaferin anası olan anıt, bir çok anıt arasında yükseliyordu I Attalos'un kardeşleri Eumenes, Attalos ve anneleri Apollonis ile Athena Polias rahiplerinin heykelleri ve adaklarının burada bulunduğu kaidelerinden anlaşılmaktadır
Alanın ortasında çapı 313m olan yuvarlak bir altlık üzerine imparator Augustus için bronz bir anıt dikilmiştir Yine burada 12 küçük bronz heykel taşıyan üç basamak vardı Ondan sonra gelen imparatorlar için de anıtlar dikilmiştir Hadrianus için de yuvarlak altlıklı bir anıt olduğu anlaşılmıştır
Bunların dışında tapınak ve porticusların duvarları boyunca yazıtları bulunan birçok taş levha vardı Bunlarda, diğer kentlerle yapılan antlaşmalar, kral ve imparatorların buyrukları kült hakkında kararlar gibi birçok belge bulunuyordu
Alanın ortasında bulunan sarnıç kilise yapıldığında genişletilmiştir 19102da onarılan sarnıcın içi 1930'da boşaltılmış ve sıvanmıştır
BERGAMA KÜTÜPHANESİ
Bergama kütüphanesinin yeri 1880 yılında akropolde yapılan kazılarda Carl Humann ve Prof Conze tarafından ortaya çıkarılmıştır Böylece Attalos I tarafından yaptırılan ve MÖ 2yüzyılın başlarında ünlenen kütüphanenin, Athena Tapınağının kuzey koridoru arkasındaki durumu anlaşılmış ve planları çizilmiştir Koridorun alt karından geçilebilen batı kısmındaki 12x9m boyutlarında büyük odadan daha küçük odalar yapılmıştır Bunlar arasında üç sütunlu küçük dar bir salon, onun arkasında da üç oda bulunmaktadır Doğu tarafındaki orta büyüklükteki odaya koridorun ikinci katından geçilmektedir Kapılar yerine perdelerle birbirinden ayrılmış dört salondan oluşan odada mermer pervazların kalıntıları bulunmuştur Daha doğudaki en büyük oda 16x13m boyutlarındadır Koridordan kütüphaneye açılan geçitlerin en büyüğünün burada olduğu kabul edilmektedir Taştan altlıklı duvarlardaki bir sıra çivi deliklerine Conze'ye göre altlık üzerine konulan kitap dolaplarını saplamak için yapılan madenden yapılmış çengeller asılıydı Kitaplar, güney ve batının nemli havasından korunmak için kuzey ve doğuya konulmuş ve kitap raflarıyla duvarlar arasında yarım metrelik bir boşluk bırakılmış olduğu anlaşılmıştır
Kuzey duvarının ortasında bulunan büyük kaidenin üzerinde Bergama'nın ve krallığın koruyucusu olan Athena'nın büyük bir heykeli bulunuyordu Parthenos'taki altın-fildişi heykelinin Hellenistik anlamda bir kopyası olan heykelin etrafında çok güzel bir kadın heykeli ile bir kadın başı da bulunmuştur Kütüphanede ayrıca destan ozanı Homeros'un, Helen dünyasının en büyük kadın lirik ozanı Lesbos'lu Sapho'nun büstleri,parşomenci Krates ve İrodikos, Halikarnassos'lu tarihçi Herodotos, Miletos'lu lirik müzisyen Timotheos, daha ileride tarih yazarları Meleagros'un oğlu Balakros, Philotas'ın oğlu Apollonios gibi bilginlerin heykel ve büstleri bulunuyordu
Bergama ve İskenderiye arasındaki rekabet yüzünden Mısır kralı papirüs dışsatımını yasaklayınca Bergama'da papirüs yerine geçebilecek herhangi bir maddeyi getirene büyük ödüller verileceği duyuruldu Çok geçmeden, Sardes'li sanatçı Krates, krala keçi derisinden özel bir biçimde hazırlanmış bir örnek getirdi İstenilen kullanışa elverişliliği görülen bu kağıtlara Bergama kağıdı (Pergaminae Chartae) adı verildi ve daha sonra bilim dünyasının yolunu ışıtacak olan parşömen adını aldı Bergama kütüphanesi edebiyat ve sanat hakkında parşömenlere yazılmış 200 bin tomar kitapla doldu Bergama, İskenderiye karşısında bilim ve sanat bakımından erişmek istediği varlığı sağlamış oldu
Bergama, MÖ 133'de Roma egemenliğine geçtiğinde Romalı bilginler Hellen kültürünü incelemek için aradıkları eşsiz eserleri Bergama kütüphanesinde buldular Sezar'ın ölümünden sonra Roma'da başlayan iç savaş sırasında Bergama da ünlü kütüphanesini yitirdi Antonius tarafından Tarsus'ta Mısır Kraliçesi Kleopatra'ya armağan edilen Bergama Kütüphanesi, MÖ 47 yıllarında bir savaş sırasında yanan İskenderiye Kütüphanesinin boşluğunu dolduracaktı
TİYATRO VE TİYATRO TERASI
Özellikle kaledeki tiyatronun yerleştirildiği dik eğimli arazi, mimarları özgün ve oraya has çözüm yolları bulma zorunluluğu altında bırakmıştır
Tiyatro Akropolis’in dik batı yamacında kurulmuşturGiriş aşağıdan, önde yer alan büyük “Tiyatro Terası”ndadır
Tiyatro iki yatay yol (diazoma) ile üç bölüme ayrılmıştırAlt yoldaki mermer şeref locası dışında bütün oturma sıraları andesittendir10000 kişiye ulaşan seyircilerin içerde dağılması ayrıca kama biçiminde yerleştirilmiş merdivenlerle de sağlanırTiyatronun sahnesi Hellenistik Çağ’da yalnız tören oyunları zamanında, tiyatro terasında kuvvetli ahşap hatıllar üzerine kurulurduOyunların oynandığı alçak bir sahne (proskenion) ve arka plandaki konstrüksiyon (scaenae frons)dan meydana gelirAhşap sahneyi taşıyan dikmelerin delikleri, tiyatronun orkestrası önündeki terasın döşemesinde iyi durumda kalmıştırOyunlardan sonra bu delikler taş levhalarla yeniden örtülürlerdiİlk defa Roma Çağı’nda bu gün görülen taş podium tiyatronun önüne inşa edilmiştirTiyatronun üst kısmındaki yüksek kemerli nişlere sahip duvar da Roma zamanındaki bir değişim sırasında yapılmıştır
Ahşap sahnenin kurulup sökülmesi zor olmakla beraber gerekliydi, çünkü dar ve yapay kurulmuş tiyatro terasında olağan taş bir sahne binası için, terasın kuzeyindeki Dionysos tapınağının görünüşünü kesmeden, bir yer yokturBu tapınak yaklaşık 250 m uzunluktaki terasın mimari görünüşüne egemendiYüksek bir merdivenin üzerinde ion düzeninde bir prostylos’tur ve arkası kayaya yaslanarak yükselirMÖ 2 Yy’da andesit taşı ile inşa edilmiş, MS 3 Yy Başında kendini olasılıkla burada “yeni Dionysos” olarak kutlayan imparator Caracalla tarafından mermere çevrilmiştir
Tiyatro terasına güneyden, üç kapılı bir kapıdan girilir Sağda ve solda mümkün olduğu kadar dor düzeninde galerilerle süslenmiştir Tiyatro ile doğu galeri arasındaki bir yapı oyuncuların toplandığı bir yapı olabilir Bu yapı da Hellenistik Çağ’dandırTiyatro terasının substrüksiyonlarının kuruluşu krallık zamanın önemli bir imar faaliyetidir Kuvvetli basıncı tutabilmek için bazı yerlerde beş kat yükseklikte alt yapı kurmak gerekmiştir


Alıntı Yaparak Cevapla