|  06-25-2012 | #1 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Madeni Paranın Tarihçesi 
 
               Madeni Paranın Tarihçesi
 MADEN PARA: “altın ve gümüş sikkeler”in para olarak kullanılmasıdır
  Bu iki değerli metalin diğer mallara göre kıt olması, çabuk bozulmaması ve değer kaybetmeden küçük parçalara bölünebilmesi “mal para”dan “maden para”ya geçişi kolaylaştırmıştır  Altın ve gümüş para, bu aşamada mal değerine eşit bir nitelik göstermektedir  Osmanlı imparatorluğunun ilk döneminde 1314 yılından “akçe” adı verilen, 1,5 dirhem ağırlığında gümüş para basıldı  İlk altın para ise, Fatih Sultan Mehmet zamanında tedavüle çıkarıldı  
 En eski para M
  Ö  2900 yıllarında kullanıldığı altın ve gümüş sikkeler olduğu zannedilmektedir  Anadolu'da ise altın ve gümüşün doğal alaşımı olan elektrumdan basılan paralar mübadele aracı olarak dolaşıma girmiştir  Zamanla altın sikkeler dış ticarette ve büyük ödemelerde bakır bronz gibi madenler de ufaklık para olarak küçük ödemelerde kullanılmaya başlanmıştır  İç piyasada en çok kullanılan ödeme aracı ise gümüş olmuştur  18  yy'a kadar para sisteminin temelini teşkil eden gümüş sikkelerin ağırlığı ve ayarı devletçe tespit edilmekteydi  Para değerinin ölçüsü olarak gümüşün kullanıldığı bu dönemlerde altın sikkeler sadece külçe değerleri üzerinden işlem görmüştür  Gümüş ve altın arasındaki değer oranı serbest dalgalanmaya bırakılmıştır  Devlet sadece kendisine ait veya imtiyaz verdiği darphabelerde basılan gümüş sikkelerin kabülünü zorunlu kılmakla birlikte özel kişilerede tuğra resmi karşılığında ellerindeki külçelerden sikke kestirmek hakkı tanınmıştır  Altın üretiminin zamanla artması gümüşün değerinin istikrarsızlaşması altın sikkelerin de değerinin düşmesine neden olmuş;bir çok ülke gümüş ve metal sistemlerinden vazgeçerek çift metal sistemine veya altın tek metal sistemine geçmiştir  Altın tek metal sisteminde para ölçüsü altın da Darphanelerde özel kişiler sadece altın sikke kesitini bilmiş ,gümüş sikkeler ise devlet tarafından ve devletin tayin ettiği değere göre tedavüle çıkarılmasında Altın sikkeler Birinci Dünya Savaşı’na kadar tedavüld kalmıştır  Çift metal sistemini (bimetalizm) kabul eden ülkelerde ise hem gümüş hem de altın devlet resmi parası olarak kabul edilmiştir  Özel kişiler de iki madenden de sikke kestirmek hakkına sahipti , ödeme güçleri iç piyasada aynı idi  Zamanla altın ve gümüş üretimi arasında dengesizlik ortaya çıktı  İki maden arasındaki parite de bozulmuştur  Özellikle gümüş üretimindeki artış gümüşün değerini para değerinin altına düşürmüştür  Bu durumda gümüşü ucuza alıp darphanede sikke kestirerek ödemlerde kullanmak yaygın hale gelmiş , gümüş sikkeler giderek ortadan kaybolmuştur  19  yy  ’nın ikinci yarısından itibaren çift metal sistemini ayakta tutabilmek için bazı önlemler alınmaya başlanmıştır  Örneğin gümüş sikkelerin değeri düşürülmüş ve serbestçe bastırılması durdurulmuştur  Ayrıca küçük birimli gümüş sikkelere kabul haddi tayin edilmiş , kısaca gümüşün para ölçüsü olarak gördüğü fonksiyonlar sınırlandırılmıştır  Sonuç olarak da ortaya topal mikyas adı verilen sistem ortaya çıkmıştır  Madeni para sistemleri yaygın bir şekilde uygulanırken 17  yy’dan itibaren temsili paraların da tedavül etmeye başladığı göze çarpmaktadır  Aslında madeni sikkelerin yerini tutmak üzere çıkarılan temsili paralara eski çağlarda dahi rastlanmaktadır  Bununla beraber ,çağdaş banknot sistemlerine öncü sayılabilecek ilk para İngiltere’de 17  yy  ’da değerli madenleri muhafaza eden sarrafların tevdiat sahiplerine verdikleri makbuzlardır  Goldsmith’s notes adı verilen bu makbuz hamilleri ,üzerinde yazılı değerde altın veya gümüş külçe almak hakkına sahiptirler  Zamanla bu makbuzlar para gibi tedavül etmeye başlamıştır  Daha sonra sarraflar kendilerine tevdi edilen değerli madenlerin özellikle altının hepsinin aynı anda çekilmediğini farketmişlerdir  Bunun üzerin kendilerine ait olmayan bu aştın stokunun bir kısmını kasa karşılığı olarak tutmuşlar ,geri kalanını ihtiyaç sahiplerine faiz karşılığı borç olarak vermişlerdir  Daha ileri bir safhada ikrazda bulundukları kimselere altın sikke yerine artık banknot adı verilen temsili paraları vermeye başlamışlardır  Sarraflar bir ara açtıkları kredileri ödeme imkanlarının üstüne çıkarmışlar ve mevduat sahiplerini zarara sokmaya başlamışlardır  Bunun üzerine 17  yy’nın sonlarıda faaliyetleri durdurulmuş fakat bu sefer de aynı nitelikleri taşıyan bankalar kurulmuştur  Altın sikke sistemine güvenin azalmaı ve uluslar arası ticarette aracı kurumlara ihtiyaç duyulması banka sistemine uygun hale getitmiştir  Fakat bankalarda banknot ihracı yetkilerini kötüye kullanmışlardır  Nihayet 19  yy  ’nın başlarından itibaren banknot hacminin kontrolüne gidilmiştir  Altın standardı veya çift maden sisteminde banknotların madeni karşılığında emisyon kurumu kefil olmuştur  Banknotlar emisyon kurumuna ibraz edildiğinde karşılıkları olan değerli madenin ödenmesine konvertibilite denir  Uygulamada üç türlü konvertibilite esası altın sikke sistemidir  Bu sistemde madeni paralar ve banknotlar hukuken eşit ödeme kabiliyetine sahip olmuşlardır  Altın külçe sisteminde ise altın sikkeler tedavülden kaldırılmış ve yurt içi ödemeler temsili paralarla yapılmıştır  Konvertibilite esası yalnız yüksek meblağlar için uygulanmıştır  Altın külçe sistemi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir ara bazı Avrupa ülkelerinde tatbik edilmiştir  Tedavül hacmini karşılayabilecek kadar geniş altın stokuna sahip olamayan ülkelerde ulusal para ile altın arasındaki bağ altın standardına bağlı dövizler yardımı ile kurulmuştur  Altın kambiyo sistemi adı verilen bu sistemde emisyon kurunun çıkardığı banknotların altın sikke ve altın külçe konvertibilitesi tanınmamıştır  Ancak yurt dışına ödeme yapmak isteyenler altın standardına bağlı yabancı paraları serbestçe elde edebilmişlerdir  Adı geçen sistemi 19  yy sonlarında Rusya uygulamış ve rubleyi altına bağlarken Alman markını esas olarak almıştır  Banknot ihracının kontrolünde başlıca iki görüş ileri sürülmüştür  Otomatik altın standardı teoreminin kurucusu olan İngiliz İktisatçısı D  Ricardo işlemesi için tedavül prensibini savunmuştur  Bu prensibe göre banknot miktarı sıkı bir şekilde altın sikke miktarına bağlanıyordu  Diğer bir deyişle çıkartılan her banknotun tam altın karşılığı bulunması gerekmekteydi  Para arzına elastiklik kazandırmak amacını güden diğer prensip banka prensibi adını taşır  Emisyon sorununu para talebi açısından ekle alan banka prensibine göre tedavüldeki sınırı altın sikke miktarının artık çok genişlemiş olan ticaret hacmine intibak etmesi güçtür; şu halde para arzına elastiklik kazandırmak için bankalara ihracı konusunda serbestlik tanımalıydı  Her iki prensipten de asgari altın ankes sisteminde banknotun belirli oranında minimum altın sikke karlığı bulundurmak zorunluydu  19  yy boyunca özellikle savaş dönemlerinde halkın elindeki banknotları altın sikkeye çevirme eğilimi artmıştır  Merkez bankaları altına çevirme taleplerini karşılayamaz hale gelmiş ve banknotların altına çevrilebilme kabiliyetini geçici bir süre kaldırarak kağıt para rejimine geçilmiştir  Kağıt para rejiminde devlet ve ya merkez bankası tarafından çıkarılan paraların altına çevrilebilme imkanları yoktur  Bununla beraber kağıt para sistemi devamlı olamamış ve ekonomik durum düzeldikçe yeniden altın sikke sistemine dönülmüştür  Aynı tecrübeler Birinci Dünya Savaşı sırasında geçirilmiş ve nihayet 1929 Büyük Dünya Buhranından sonra devamlı olarak kağıt para rejimine geçilmiştir  Kağıt paranın altına çevrilebilme kabiliyeti yoktur  Bununla beraber bu gün kağıt para yerine banknot denmektedir  Kağıt paranın altına çevrilme özelliğinin bulunmaması para arzına geniş bir elastiklik kazandırmıştır  Bu elastikliği saesinde adı geçen sistem para arzını bir ekonomi politikası aleti olarak kullanılmasını sağlamıştır  Kağıt para rejiminin uygulanmasıyla altının ödeme aracı fonksiyonu tamamen ortadan kalkmış değildir  Özellikle uluslar arası ödemelerde bu fonksiyon önemini muhafaza etmektedir  
 
 
 | 
	|  |   |