| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Halkçılık İlkesi Nedir - Halkçılık İlkesinin Özellikleri 
 
               Halkçılık İlkesi Nedir - Halkçılık İlkesinin Özellikleri
 Giriş
 Atatürk?ün  halkçılık ilkesini açıkça anlayabilmek için, Atatürk?ün görüşüne göre  Halk deyiminin açıklığa kavuşturulması gerekir
  Halk, kuşkusuz herhangi  bir ulusun bugün yaşamakta olan insan topluluğunun ifadesidir  Ancak her  insan topluluğu, Atatürkçü dünya görüşüne göre halk anlamına gelmez   Atatürk?ün bizzat kendi el yazması Medeni Bilgiler Kitabı  incelendiğinde, Atatürkçü halk görüşünden neyin kastedildiği  anlaşılmaktadır
  Atatürk?ün düşüncesindeki halk; bir ekonomik sınıflar  bölümü değildir  Yani sömürenler veya sömürülenler diye bir ayırım  yapılamaz   Halk; sosyolojik bir kategori bölümü de değildir
  Yani, tarihin  derinliğinden itibaren sosyal toplumun gelişim aşamalarında görülen  klan, kabile, aşiret, boy veya soylardan herhangi birinin karşılığı  olarak da kabul edilemez  Halk; idare edilen ahali anlamına da gelmez
   Atatürk?ün Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir  Tanımlamasının içinde halk ile  millet birbiri içinde kaynaşmış ve  bir bütün teşkil etmiş olduğu açıkça görülmektedir
  Atatürk  milletimizin bütün kesimini halk olarak kabul etmiştir  Yukarıda  belirttiğimiz tanımlamasında halkçılık ilkesi ve milliyetçilik ilkesi  kenetlenmiştir   Millet tarihi bir süreç içerisinde bir millet olabilmenin şartlarını  taşıyarak sosyal ve kültürel varlığını koruyup sürdüregelmiş insan  topluluğudur
  Halk ise bir milletin bugün yaşayan kesimidir   Yine Atatürk Türk Milleti, Halk idaresi olan Cumhuriyetle idare  olunur sözüyle, halkçı görüşünü, milliyetçilikle birlikte  cumhuriyetçilik ilkesine bağlamıştır
  Marksist sosyalizm yada komünizm  anlayışı içindeki halk idaresi ve cumhuriyet deyimleri tamamen başka  anlamlar taşımaktadır   Marksist-Leninist düşünceye bağlı olanlar millet anlayışı yerine  halklar, halk idaresi yerine proleterya diktatörlüğü, cumhuriyet yerine  de tek partili, muhalefetsiz bir parlamento ve halkların devlete  köleliği esasını koymuşlar ama, bu rejime gene de cumhuriyet  diyebilmişlerdir
   Atatürkçü dünya görüşünde, Millet-Halk-Cumhuriyet deyimleri halkalar  halinde birbirine en dengeli ölçüde takılmış bulunmaktadır
  Egemenlik  Kayıtsız ve Şartsız Milletindir görüşüyle milli egemenlik prensibine  dönüşmüştür   Atatürk?ün halkçılık ilkesini diğer siyasi ideolojilerin halkçılık  görüşünden ayıran seçkin nitelik şudur: Genellikle bütün milliyetçilik  hareketleri, halkçı olmakla beraber, siyasi programında halkçılık  bulunan diğer ideolojiler milliyetçi değildirler
  Örneğin; marksist,  sosyalist ve komünizm ile idare edilen ülkelerin programlarında halkçı  görüşe yer verildiği halde, milliyetçilik tamamen reddedilmiştir  Nitekim Türkiye?de 1970?li yıllarda gelişen Marksist ve Leninist yada  Maoist fikir akımına  kendini kaptıranlar, kullandıkları bütün slagonlarda halk deyimini çok  bol kullanmışlardır  Ama, bunların sözcüsü aşırı sol dergi, gazete ve  yayınlar milliyetçiliği açıkça reddetmişlerdir   12 Eylül'den sonra birbiri peşine çökertilen ve sıkıyönetim  mahkemelerinde hakkettikleri cezalara çarptırılan millet vatan ve devlet  düşmanı sağcı ve solcu örgütler kendilerini halkçı bir kuruluş gibi  göstermelerine rağmen asla Atatürk milliyetçisi olmadıklarını bizzat  kanıtlamıştar; aşırı sağ ve sol örgütler milletimizi ve ülkemizi  parçalamaya yöneldiklerini göstermişlerdir
  Aşırı sağcılar, Türk  Milletini ırkçılık güderek parçalamaya, aşırı solcular ise milletimizi  Türkiye halkları sloganıyla bölmeye çalışmışlardır   Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisi?nin kurulmasından sonra meclisin  ve bu meclisin çıkartığı hükümetin ilk anayasal belgesi olan 20 OCAK  1921 tarih ve 85 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu (Anayasa)?nunda  halkçılık programı uygulanmasını kabul etmiş ve bir bildiri halinde  yayınlamıştır
  Program günümüze de ışık tutacak, TBMM hükümetinin hangi  düşünceleri benimsediğini yansıtacak niteliktedir  Halkçılık programına  göre, Türk halkı yayılmacılığın ve anamalcılığın (kapitalizmin) baskısı  altındadır  TBMM'nin tek ve kutsal amacı Türk halkını yayılmacıların ve  anamalcıların baskısından kurtararak egemen kılmaktır  Halkın içinde  bulunduğu yoksulluğun nedenlerini ortadan kaldırmak, refah ve mutluluk  getirmek meclisin başlıca amacıdır  Toprak  eğitim, ekonomi, maliye, adalet, vakıf ve öbür bütün kurumlar halkın  gereksinmelerine göre yenilenecektir  Bunun için gerekli siyasal ve  toplumsal ilkeler, ulusun ruhundan alınacaktır  Yukarıda belirttiğimiz ?  Hakimiyet Kayıtsız ve Şartsız Milletindir? görüş ve düşüncesi yasal  hale getirilerek 1921 Anayasasına dahil edilmiştir   2
  ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE HALKÇILIK VE DAYANDIĞI  ESASLAR Halkçılık; yönetimin ekonominin, siyasetin, devlet ve toplum  düzenlemelerinin toplumdaki güçlülere varlıklılara, geleneksel  birikimler kalıntılar sonucu ağırlık  kazanan kişilere, kesimlere ailelere değil, güçsüzlere, emeği ile  geçinenlere, halka dönük olmasıdır
  Ama sınıf egemenliğini reddedir  Halkçılık cumhuriyetçilik ilkesinin içerdiği demokratik, özgürlükçü  çoğulcu yönetimin yasalardaki bir hak olmaktan çıkarılıp  halklaştırılmasını, işlerliğe kavuşturulmasını yönetimde, siyasette,  kalkınmada, gelirlerin dağılımında, devlet ve ulus olanaklarının  kullanılmasında halk yararının gözetilmesini amaçlar  Bu amaç  doğrultusunda devleti, önlemler almak, yasalar çıkarmak, düzenlemelere  gitmek, engelleri ortadan kaldırmakla görevli kılar  Halkçılık ilkesinde idare ve egemenliğin kaynağı millettir
  Bu idare  ve egemenliğin devletin vatandaşa, vatandaşın da devlete karşı olan  ödevlerini iyi bir şekilde düzenlemesi yolunda kullanılması esastır   Atatürkçülük?te Halkçılık yurdu, ayrıcalık iddialarından ve sınıf  kavgalarından koruyan bir ilkedir
  Halkçılığın; 1 nci Unsuru  Demokratlık
 2 nci Unsuru  Milletin genel hakları dışında hiçbir  kişiye veya topluluğa ayrıcalık tanımamak,
 3 ncü Unsuru  Sınıf mücadelesini kabul etmemektir
   Atatürkçü düşüncü sisteminde Halkçılık ile Demokrasi eş anlamlıdır
  Nitekim Atatürk;? Demokrasi esasına dayalı hükümetlerde, egemenlik  halka, halkın çoğunluğuna aittir  Demokrasi prensibi, egemenliğin  millette olduğunu, başka yerde olmayacağını gerektirir  Bu şekilde  demokrasi prensibi; siyasi kuvvetin, egemenliğin kaynağına ve  yasallığına temas etmektedir  ?  diyerek demokrasinin halkçılığın bir  sonucu olduğunu vurgulamıştır   Atatürkçü düşünce sisteminde Halkçılık anlayışı eşitliği öngörür  çalışmaya değer verir
  Milletin genel hakları dışında hiçbir kişiye veya  zümreye ayrıcalık tanımaz  Atatürkçülük, yasalar önünde eşitliği  gerektirir ve toplumun varlığını sürdürmesi için çalışmayı zorunlu ve  üstün değer sayar   Halkçılık, toplum hayatında hertürlü ayrıcalığı reddeder
  Herhangi  bir kişiye Aileye  veya zümreye yahut bir topluluğa ayrıcalık tanımaz  Kim olursa olsun,  yasalar ve kamu kurumları önünde kesinlikle eşittir   Atatürkçülük'te Türk halkının kanun önünde eşitliği benimsenmekle  birlikte onun sorumluluğu da belirlenmiştir
  Bu sorumluluğun esası ?çok  çalışmaktır  ? Atatürk, kişilerin çalışmaması halinde toplumun yaşamasını  ve varlığını tehlikede görür  Halkçılık ilkesine göre, Türkiye?de  sosyal düzen kişinin çalışmasına dayanılarak korunabilir ve  sürdürülebilir   Atatürk Ne olduğumuzu bilelim
  Kurtulmak yaşamak için çalışan ve  çalışmaya mecbur olan bir halkız! Bundan dolayı her birimizin hakkı  vardır  Yetkisi vardır  Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız  Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen  insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur! O  halde Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya ve hukuka dayandırmak isteyen  bir toplum sistemidir Diyerek halkçılık ve çalışmanın doğrudan  ilişkisini açıkça ortaya koymuştur   Atatürkçülük halkın ilerlemesini öngörür
  Çalışmayı ilerlemenin temel  esası olarak ele alır  Atatürk İtiraf ederim ki düşmanlarımız çok  çalışıyor  Bizler onlardan daha çok çalışmaya mecburuz  Çalışmak demek,  boşuna yorulmak, terlemek değildir  zamanın  gereklerine göre bilim, teknik ve her türlü buluşlardan azami derecede  yararlanmak zorunludur Sözleriyle çalışmanın önemini vurgulamış,  çalışmanın hangi nitelikte çalışma olması gerektiğini belirtmiştir   Atatürkçülük kişilerin her konuda düşünür olması ve kendi haklarına  sahip olması esasına her zaman  sahip çıkar ve bu nedenle halkçılık anlayışında halkın siyasi  yeteneklerinin gelişmesi ve bu yönden halkın siyasi eğitiminin,  kendilerini halkın üstünde görenlere ve böyle bir davranışta  bulunacaklara karşı güçlü önlem olarak milli müesseseler kurulmasını, bu  milli müesseselerin kurulabilmesi için de halka siyasi terbiye  verilmesini önerir
  Bunu da demokrasiyi koruyan temel taşlardan biri  sayar   Halkçılık iç barışı öngörür ve sınıf mücadelesini reddeder
  Atatürkçülük Türk toplumunda sınıflar arasındaki mücadeleyi başka bir  deyişle sınıfların çıkar kavgasını kabul etmez   Türk halkının sosyal yapısı sınıf kavgası için uygun olmayan bir  yapıdadır
  Çünkü halkın içinde çalışanlar arasında, bir çıkar çatışması  yoktur  Mevcut sınıflardan biri olunca öbürünün de olması kaçınılmaz bir  gerçektir  Atatürk Türkiye'de sınıfların çıkar kavgasından halkın  yararına bir sonuç alınmayacağı inancındadır  Türk toplumunda sınıf  farkının bulunmadığını her zaman ve her yerde söylemiş ve belirtmiştir  Çalışma hayatının gerektirdiği çalışma gruplarının oluşabileceğini,  ancak bunların grup amaçlarına değil, toplumsal amaçlara hizmet etmesi  gerekliliğini savunmuştur   Halkçılık ilkesinde milli gelirin dengeli ve uyumlu olarak  dağıtımında, yönetiminde kalkınmanın sağlanmasında, halk yararının  gözetilmesinde görev devlet otoritesine aittir
  Bu amacı  gerkçekleştirebilmek için devlet, önlemler alacak  ve yasalar çıkartacaktır   Halkçılığı uygulamada esas, halkın maddi ve manevi ihtiyaçlarını  karşılamaktır
  Bu yönden halkçılığı uygulamakta devlet-halk ilişkilerini  düzenlemekte halkın şikayetleri önemli yer tutar   Devlet işlerinin nasıl yürüdüğünü anlamak, halkın aydınlanma  ihtiyaçlarının hangi noktalarda olduğunu göstermektedir
  Atatürk  Cumhuriyetin ilk yıllarında  bu konuda şöyle demiştir  Şikayetler devlet teşkilatımızda daima esaslı  bir yankı uyandırmalıdır  Hükümete gelen her başvuru ve şikayet sıradan  memurların değil, bizzat bakanın veya bölgesinde valinin imzalayacağı,  olumlu veya olumsuz olsun, gerekçelere dayanan bir cevapla  karşılanmalıdır  Bu şikayetler tek tek incelenmekle beraber, bunların  konularına göre sınıflandırıldıktan sonra, meydana gelecek tablonun  toptan incelenmesi büyük halk tabakalarının hangi ıstıraplarla yüklü  olduğunu gösterir Yukarıdaki amaca ulaşmak için halkın şikayetlerini almak, doğruyu  yanlıştan ayırmak, sınıflandırmak gerekir
  Böyle bir çalışma halka  dönük, halkla beraber, halk için çalışan bir halk hükümetinin  yönetiminin sonuçlarını takip etmesini sağlar, bu halktaki etkisine  göre, yönetimin bir tür kontrol sistemidir  Bu uygulama, şikayet sahiplerinin şikayetlerinin giderilmesinden çok  hükümetlerin icraatının genel olarak başarılı olup olmadığını gösterir
  Ayrıca kamuoyunun hangi noktalarda aydınlatmaya ihtiyacı olduğunu da  gösterir  Halk şikayetlerinin ve incelenmesinin, cevabının verilmesinin  bir esasa bağlanması gerekir  Çünkü, güçlü olması zorunlu olan hükümeti  zayıf düşüren önemli nedenlerden birisi de, halk şikayetlerinin  kayıtsızlığa uğraması olarak değerlendirilmiştir   3
  Sonuç Atatürkçü düşünce sisteminde halkın çağdaş koşullara göre yetiştirilmesi  çalışması ve yaşaması devletin sosyal yardımlarından ve diğer  imkanlarından yararlanması esastır
  Buna göre halkçılık ilkesinin  sosyal, siyasal ve ekonomik yönlerini şöyle özetleyebiliriz  1
  Halkın serbest iradeyle seçme ve aynı zamanda  seçilme hakkını kullanmasını öngörür  2
  Halkın kendi yönetimine bizzat katılması, bu  katılma oran ve kapsamının daha çok genişlelemesi için parti kurma,  sendikalaşma, dernek kurma, kooperatifleşme, mesleki kurumlar oluşturma  ve bu gibi teşkilatlanmalarla halkın örgütsel olarak demokrasiyi  güçlendirmesi ve böylece çatışmaların yerine uzlaşmacılığın hakim  kılınarak halkın kutuplaşmasını önler  3
  Milli egemenlik hakkının herhangi bir kişi, Aile  veya zümreye yahut topluluğa ait olmadığını, kayıtsız şartsız Türk  Milleti?nin tümüne ait olduğunu kabul etmiş, herkesi yasalar ve kamu  kurumları önünde eşit saymıştır   4
  Halkın ekonomik bakımdan güçlü olmasını ve bu güç  unsurunu oluşturmak için çok çalışmanın gerekliliğini, çalışma  gruplarının oluşmasını desteklemekte ve çalışma gruplarının toplumsal  gelişmeyi desteklemesini öngörmüştür   5
  Ekonomik bakımdan güçsüz olan milletlerin, diğer  milletlerin esiri olacağını kabul ederek, ekonomi alanında  güçlü olmayı ve devletin bu konularda önlemler almasını ve yasalar  çıkarmasını öngörür  
 
 
 |