Yalnız Mesajı Göster

Kaygı bozuklukları - panik atak

Eski 06-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kaygı bozuklukları - panik atak



PANİK ATAK

Panik Bozukluğu Nasıl Bir Hastalıktır?


Panik bozukluğu psikiyatristler tarafından iyi bilinen ve çok sık görülen bir rahatsızlıktır Öyle ki, toplum içinde herhangi 100 kişinin yaklaşık 3-4’ ü bu hastalığı ya daha önce geçirmiştir ya da halen bu hastalığı yaşamaktadır Her yaşta başlayabilmekle birlikte en sık 20-35 yaşları arasında başlar Kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür



PANİK ATAK TÜRLERİ



1-Beklenmedik Ataklar: Nedensiz, birden ortaya çıkan nöbetler, Panik Bozuklukta bu tür ataklar vardır
2-Duruma bağlı olanlar: Korkulan bir kedi, köpek veya başka bir nesneyle yada bir durum karşılığında ortaya çıkar
3-Durumsal yatkınlık gösterilen panik ataklar: Genellikle destekleyici bir etken vardır, ama her zaman panik oluşmaz, örneğin araba kullanırken panik atak oluşmaktadır, bazen araba kullandıktan sonra atak geçirmektedir

Panik Atağın 13 bedensel bilişsel belirtisi vardır Bunlardan 4 tanesinin olması nöbet için yeterlidir çoğunlukla 7-10 arası belirti yaşanmaktadır Nöbet hızlı başlangıçlıdır, 10 dakikada zirveye çıkar Bazen yarım-veya bir saat sürebilir

Panik Atağının Belirtileri Nelerdir?


Göğüs ağrısı yada göğüste sıkışma
Çarpıntı, kalbin kuvvetli yada hızlı vurması
Terleme
Nefes darlığı yada boğulur gibi olma
Soluğun kesilmesi
Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecek yada bayılacak gibi olma
Uyuşma yada karıncalanma
Üşüme, ürperme yada ateş basması
Bulantı yada karın ağrısı
Titreme yada sarsılma
Kendini yada çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme
Kontrolünü kaybetme yada çıldırma korkusu
Ölüm korkusu
Bir panik atağında bu belirtilerden en az 4 yada daha fazlası bulunur
Dörtten daha az belirtinin görüldüğü ataklara ise kısıtlı panik atağı adı verilir


PANİK BOZUKLUKTA SOSYAL-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER:

-Panik Bozukluğu her yaşta başlayabilir
-En sık 20-30 yaş arasında başlar, yaş ilerledikçe başlama oranı düşer
-Etnik, kültürel farklılıklar çok önemli bulunmamıştır
-Şehir yaşamında, kırsal bölgelere göre daha sık görülmektedir
-Ekonomik durumla bağlantısı bulunamamıştır
-Eğitim düzeyiyle panik bozukluğu arasında direkt bir ilişki saptanmamıştır
-Evli insanlarda, dul yada boşanmış insanlara göre daha az görülmektedir, (bir çalışmada boşanmış yada dullarda 5 kat daha fazladır)

PANİK ATAĞIN GELMEMESİ İÇİN GELİŞTİRİLEN DAVRANIŞLAR

PANİK BOZUKLUKLU HASTALARIN DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞ ÖZELLİKLERİ:
Panik Bozukluğu olan hastalar, yaşadıkları panik ataklar nedeniyle zamanla yaşamlarında bazı değişiklikler yaparlar Çok şiddetli ölüm korkusu veya kontrolünü yitirme duygusu yaşadıklarından düşünce davranışların da aşırılıklar abartılar, korkular, dikkati çeker, fakat bütün bunlar hastanın elinde ve iradesinde değildir Yapılan panik tedavisiyle bütün belirtiler ortadan kalkar
Örnekler: "Her an bana bir şey olabilir, düşüp bayılırım" korkusuyla aşağıdaki davranışlar geliştirilir:
Yanında su taşıma,
Sürekli kalbini ve nabzını dinleme ve tutma,
Tansiyon aletiyle dolaşma, sürekli tansiyonunu ölçme ve ölçtürme,
Yakınlarının adreslerini, telefonlarını özel bir şekilde yanında taşıma,
Panik krizi yaşanır endişesiyle cinsel ilişkiden kaçma, sportif aktiviteleri bırakma,
Sürekli yanında birilerinin bulunmasını isteme, yalnız kalamama, sokağa çıkamama, kalabalık, kapalı yerlere girememe, toplu taşıma vasıtalarına binememe
Bulunduğu muhitten uzağı gidememe,
Tatile seyahate çıkamama,
Birçok sağlık sigortasına üye olup, kartları yanında taşıma,
Bir yere gideceği zaman sağlık kuruluşlarının olduğu güzargahlar dan gitme,
Sık sık, acil ünitelerine başvurup kalp grafikleri (EKG) çektirme, Check-Up,lar Yaptırma,
Berbere diş hekimine gidememe,
Boğazını sıkan bir şey giyememe,
Sütyen takmaktan sıkıntı duyma,
Camiye gidememe, veya en arka safta namaz kılma,
Cenaze arabası, ambulans, itfaiye aracı görünce hastanelere gidince fenalaşma hissi,
Uykuda panikle ölürüm diye uyumama ve uykusunu kaçırma,
Tansiyon yükselecek, kalp krizi geçirilecek veya felç kalınacak korkusu ile aşırı rejim-diyet uygulaması (bazı panik krizlerinde tansiyon ciddi bir şekilde yükselmekte ve yapılan kan tahlillerinde kolesterolda yüksek çıkmaktadır),
Tv'lerdeki, basındaki intihar, cinayet, felaket haberlerinden aşırı etkilenme, onlar gibi olma korkusu,
Otomobilde panik yaşarım korkusu ile, otomobiline binememe, otomobilini satma,
Uçağa, vapura binememe,
Tek başına banyo yapamama, tuvalete gidememe, kapıda birisini bekletme,
Bayılırım, ölürüm diye aylarca banyo yapamama,
Panik krizi geçtikten sonra, aşırı yorgunluk, keyifsizlik halinin ortaya çıkması
Tünellerden, köGoogle Page Rankingülerden geçememe, yüksek yerlere çıkamama Kendisini aşağı atma korkusu,
Panik anında bayılırım korkusuyla organlarını ve cildini belli etmeyecek giysi giymek
Değerli takı takmamak,
Panik sürecinde tuvalete gitme isteği,
Daha fazla güvenebileceği birilerinin yanına taşınma (aileden biri, doktoru ya da hastanelere yakın)
Kriz süresince bildiği bütün duaları okumak,
Uyumadan önce dua etmek Birgün panikle ölebilirim diye yakınlarına ve sevdiklerine servetini dağıtma ve vasiyet yazma
Her gömleğinin, ceketinin cebine kriz anında kullanılmak üzere ilaç koyma,
Issız ve şehirden uzak yerlere gidememe

PANİK BOZUKLUKTA TEDAVİ

Panik atak kesinlikle kontrol altına alınabilir
Tedavide Temel ilkeler şunlardır:
1-Panik atakları ortadan kaldırmak
2-Sürekli atak yaşayacağım diye bunaltı, kaygı yaşamayı önlemek
3-Panik atak korkusuyla yapılmayan davranışların yapılır hale gelmesi (tek başına yola çıkabilmek, kapalı mekanlara girebilmek, yalnız kalabilmek gibi )
4-Panikle birlikte görülebilen diğer bedensel ve psikolojik sorunları gidermek
5-Zamanla paniği önemsemeyecek ve unutacak seviyeye gelmek
6-Panikten dolayı bozulan aile, iş-sosyal yaşamın eskisi gibi normalleşmesi
7-Hiçbir panik belirtisi ve davranışı olmadığı halde tedaviye bir süre daha devam ettirmek

Hasta-hekim arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır Hasta hekimine her an ulaşmalıdır
Tedavide kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır Yardımcı olarak; sakinleştiriciler, yatıştırıcılar, bedensel belirtileri önleyen ilaçlar kullanılır
Antidepresanların bir kısmı eski kuşak ilaçlardır (Anafranil, tofranil, ludiomil, insidon, laroxyl, tolvon gibi )
Yeni kuşak, ilaçlar (efexör, seroxat, cipram, remeron, prozac, lustral, serzone, faverin, gibi )
Bu ilaçların bir kısmı paniği tedavi eder Hekimin yaptığı muayene ve tecrübesi sonuca en uygun ilaç seçilir Bir ilaç her hasta da aynı sonucu vermeyebilir
İlaçların bir kısmı (eski kuşak) başlangıçta belirtileri arttırabilir, ağız kuruluğu, sıcaklık hissi, terleme, kiloartışı , kabızlık, cinsel problemler yapabilir Yeni kuşakta bulantı, titreme, cinsel problemler, kilo artışı gibi yan etkileri olabilir Bunlar kalıcı değildir Bir süre sonra azalabilirler
Panik bozuklukta ilaç tedavisinin en aşağı bir buçuk yıl olması gerekir
-Hekim önerisi dışında kesinlikle ilaç almamak gerekir
-Panik belirtileri düzelir düzelmez ilaçları ne azaltmak nede kesmek gerekir Yoksa kısa sürede tekrarlar
-Yardımcı ilaçlar yeşil reçeteye tabi olanlar (Xanax, diazem, nervium benzeri ilaçlar)
Ve bazı kalp-tansiyon ve mide ilaçlarıdır Bunların kısa süreli kullanılması gerekir
-Başka hastalıklarınız nedeniyle ilaç alacaksanız doktorunuza danışın
-ilaçlar zamanla iştahınızı arttırır Özellikle -tatlıya- karşı dayanılmaz istek olur Bunun için tedbir alın bol su için, meyve ağırlıklı beslenin
İlaç tedavisi dışında -bilişsel, davranışsal, terapi'nin panikte iyi sonuç verdiği bilinmektedir
Burada kişinin bedensel belirtileri algılama ve onlara "kötü anlamlar yükleme" olayı anlatılır
Düşünce, beden ve belirtilerin ilişkisi; belirtilerini-düşünceyi nasıl etkilediği konuşulur Yani önce hastalığın nasıl oluştuğu, belirtilerinin anlamını ne olduğu ve nelere yol açamayacağı anlatılır Daha sonra kaçınma davranışlarının nasıl yok edileceğini geçilir Bunları mutlaka bir terapistle birlikte yürütmek gerekir !!



Terapiye istekli ve azimli olduktan sonra bir ayla üç ay arasında epey yol alınır
-Paniğin süresi ne kadar olursa olsun, tedavi edilebilir

Doktorunuz önermedikçe korkularınız ile baş etmek için kalp, tansiyon, çarpıntı ilacı, vitamin, sakinleştirici ilaç ya da alkol kullanmayınız yada gerekir diye yanınızda taşımayınız
Sadece doktorunuzun önerdiği ilaç ya da ilaçları kullanınız
İlacınızı doktorunuzun söylediği şekilde ve dozda kullanınız, o gün iyi ya da kötü oluşunuza göre dozu azaltıp arttırmayınız
Tamamen iyileşseniz bile doktorunuza danışmadan tedavinizi kesmeyiniz


mavi_sardunya
30-08-2005, 12:24

Sosyal Fobi

Sosyal Fobi; sosyal ortamlarda diğerleri tarafından incelendiği, eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır
Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür
Genel Sosyal Fobi: Korkular hemen her durum için geçerlidir
Özel Sosyal Fobi: Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir (Başkalarının önünde konuşmamak yemek yiyememek gibi)
Kişi bu korkusunu yaşamamak, kaçınmak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır Kaçınma sonucu olarak; kişinin sosyal mesleki yada aile yaşamı etkilenir
Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar
Topluluk önünde konuşmak
Bir işle uğraşırken seyredilmek
Başkalarının önünde yemek yemek-içmek
Otorite konumundaki kişilerle temas etmek
Misafir kabul etmek
Başkaları ile tartışmak
Toplulukta telefonla konuşmak
Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak,
Ilgi odağı olmak
Başkalarının önünde yazı yazmak
Bu durumlardan birine maruz kalan Sosyal Fobisi olanlar şu belirtileri göstermektedir:
Çarpıntı
Titreme
Terleme
Kaslarda gerginlik
Midede rahatsızlık hissi
Göğüste sıkıntı hissi
Sıcak yada soğuk basması
Başta ağırlık hissi-Baş ağrısı
Bu durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir Ancak belirtiler hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlar ve bu durumda bir profesyonelden yardım alması zorunlu olur
Sosyal fobikler yeni bir ortama girmekte, sosyal ilişkiler geliştirmede zorlanırlar Çünkü temelde bir güven eksikliği vardır Kişi kendini pek çok konuda yetersiz hisseder, kendisini savunamaz, sürekli suçlar, eleştirir Başkalarıyla konuşmak, rekabet etmek veya tartışmayı gerektiren ortamlardan kaçar Bunun sebebi ise herkesin kendisinden DAHA IYI olduğu korkusudur Sosyal fobik insanların içlerinde sanki dış dünyadan herkesin kendisini izlediği ve değerlendirdiği inanışı vardır Tedirginliklerinin nedeni budur
Sosyal fobiklerin büyük çoğunluğu bu belirtileri 10 yaşın altında iken verirler Sosyal fobiklerin %90’dan fazlası 20 yaşın altındadır Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur Okul başarısı etkilenir Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır
Sosyal fobi çocukluk döneminde ebeveynlerle nasıl ilişki kurulduğu ile çok ilgilidir ve yıllar geçtikçe toplumsal hayata girdikçe kişinin fobisi gelişir Çocukluk döneminin 1-3 yaşları arası "özerklik evresi " olarak bilinir Bu evre çocuğun anne bağımlılığından uzaklaşıp kendi ayakları üzerinde durabildiğinde başlar Bu dönemde çocuklar bağımsızlık gereksinimi duyarlar ve bu ihtiyacın karşılanabilmesi için de bağımsız olmak isterler Eğer bu dönemde sürekli cezalandırılır, aşırı korunur ya da anneye bağımlı biçimde yetiştirilirse çocuk bu baskı sonucu oluşan ezikliğin kızgınlığını ve utancını yaşamaya başlar Utanç duygusu kişiye yerleştikten sonra artık yaptığı seçimlerin doğruluğu konusunda suçluluğa kapılır ve haklarını savunamaz Utangaç çocuklardaki suçluluk duygusu, çocuğun hareketlerini kısıtlar Çevresinde huzursuzluk doğuracağı ve cezalandırılacağı endişesiyle sadece kendisine verilenlerle yetinir Yeni bir işe girişmekte ve başlamakta zorluk çeker Yeteneklerini geliştirmekten, hakkı olan şeyleri istemekten kaçınır Böyle bir çocukluk yaşayan kişinin girişimcilik ya da bağımsızlık duygusunun geliştiği söylenemez Bu koşullarda büyüyen çocuklar büyük ihtimalle pasif, çekingen ve utangaç yetişkinler olurlar
SOSYAL FOBİNİN TEDAVİSİ
İlaçla Tedavisi:
Sosyal fobi iyi tanımlanmış bir durumdur ve tedaviye iyi yanıt verir
İlaç tedavisinde genellikle depresyonda da kullanılan antidepressanlar kullanılır En az 6 aylık tedavi önerilir Ancak bu devrede ilaç kesildiğinde kendiliğinden tekrarlar görülebilir Daha uzun süreli kullanım önerilir Hastaların en sık yaptığı yanlış: sıkıntılar hafiflediğinde ilaç kullanımını aksatmalarıdır Bu yüzden hastalık belirtileri tekrar ortaya çıktığı için hastalık müzmin (kronik) bir hal almaktadır ve kişinin tedavi olamayacağı gibi yanlış bir kanıya saplamasına neden olmaktadır
Psikolojik Tedavi:
Sosyal fobide psikoterapi uygulamanın gerekçesi hastaların negatif yoldaki inançları ile (sosyal ortamlarda başarısızlığın kaçınılmaz olduğu gibi ) yüzleşmelerini sağlamaktır Sosyal fobinin temelinde bu tür inanların yer aldığı düşünülmektedir
Hipnozda sosyal fobide psikoterapiye yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır Hastanın sosyal ortamlara uyumu için ve sıkıntı duygusunu yenmesi için oldukça yararlı bir yöntemdir
Tek başına yada ilaçla birlikte yapılan psikoterapi sosyal fobide oldukça faydalı neticeler verir

Alıntı Yaparak Cevapla