| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Sedefkar Mehmet Efendi 
 
                MİMAR SEDEFKÂR MEHMET AĞA
 Mimar Sedefkar Mehmed Ağa 1562'de Rumeli'den İstanbul'a devşirme olarak geldi
  Sultan Süleyman Han Hazretlerinin türbesinde bir yıl bahçe bekçisi oldu, ardından Hasbahçe'ye girdi  Bir gün burada acemi oğlanlarının musiki meclisini görüp, bu sanata hayran oldu  Sazendenin yanına varıp "Bana bu sanatı öğret" dedi  Sazende eline bir tezene tutuşturdu  Mehmed Ağa, sazendeye bütün parasını verip "Ne türlü saz varsa bana hepsinden bir tane al" dedi  Tezeneyi çalmaya başladı   
 Gece gündüz çalıştı ve öyle ustalaştı ki, tezeneyi çalarken elini salladığı zaman elinin hayali bile görünmez oldu
   
 Ancak, bir gün çalışırken uyuyakaldı ve düşünde saz ve söz âlemine dair kabus gördü
  Sazendeye bunu anlatınca, sazende onu hemen makam öğrenmeye heveslendirdi  Fakat Mehmed Ağa dindar biriydi ve musikiden hazzetmedi, üstelik düşünü yorumlatmak için o zamanın ulu şeyhlerinden Vişne Mehmet Efendi'ye gitti   
 Vişne Mehmet Efendi, "Oğul, o sanattan vazgeç
  Dünya ve ahiretine yararlı bir meslek seç" dedi  Mehmed Ağa ermişin sözünü tutarak musikiyi bıraktı, sedefkârlar loncasına girdi  Burada bir mimar ona hendese ve mimarlık ilmini anlatınca Mehmed Ağa "Tamam, bu benim sanatım işte" dedi  Sedefkarlar ondaki bu hevesi görüp şunu bir sınayalım dediler: "Verin şunun eline bir keser  Keserle bir kirişe vurup bir yerinde nişan edinin, bakalım keseri o noktaya isabet edecek mi?" Mehmed Ağa bismillah deyip keseri aldı, bin kere o kirişe vurdu, vurdu  Keser bir kere bile nokta dışına taşmadı  Üstatlar şaşkınlıktan bakakaldılar   
 Mehmed Ağa ermişe giderek durumu anlattı
  Ermiş murakabeden sonra mimarlık sanatına başlamasını söyledi  Mehmed Ağa evine gidip bütün eğlence aletlerini dışarı çıkardı, "Hazreti İbrahim'in putları kırdığı gibi ben de bunları kırarım" diyerek, hepsini baltayla parçaladı   
 Dinine sımsıkı bağlı, büyüklenme ve kibirden eser olmayan, kendisini övmeyen bu adam, 1570'den 1589'a kadar Koca Mimar Sinan diye bilinen Sinan Ağa'nın öğrencisi oldu
  Yaptığı işleri Mimar Sinan'a gösterince ulu mimar ona "Aferin kalfa, eşsiz bir iş çıkarmışsın, şimdi senin bu işini yapan adam yoktur  Padişaha bir hediye yap da bir gedik sahibi ol" dedi   
 Mehmed Ağa bir tilavet iskemlesi işleyip, Sultan Murat Hazretlerine gönderdi
  Padişah rahleye bakıp hayran kaldı ve kimin yaptığını sordu  "İmdi o sedefkar kapumda yaraşır" diyerek Mehmed Ağa'yı kapucu yaptı  Mimar Mehmed bunun altında kalmayıp bir hediye daha yaptı  Kıymetli taşlarla süslenmiş, altın işlemeli bir kemandan  Sultan onu muhzır başı yaptı   
 Koca Mimar Sinan ölünce Mimar Davut Ağa'dan, sonra Dalgıç Ahmed Ağa'dan ilim öğrendi
  Mehmed Ağa'nın ince tabiatına bakan onu ömründe eline keser almamıştır sanırdı  1590'da kulle sofisi oldu, Mısır'a gitti, oradan bütün Arabistan'ı dolaştı  İstanbul'a döndükte sultanın emriyle Rumeli teftişine çıktı  Selanik, Arnavutluk, Malta, İspanya, Bosna, Frengistan, Budin, Erdel, Eflak, Boğdan, Kırım, Kefe, Silistre, Niğbolu, Semendire, Belgrat'ı görüp döndü  Diyarbekir'e müsellim olarak gitti, altı ay idare etti  Şam'da Havran nahiye hakimi oldu  Burada sayıca az adamlarıyla köpek sürüsü gibi çok eşkıyayı yok etti  Eşkıya, Kabe'ye giden hacı kafilelerini soymaktaydı  Hüsrev Paşa'nın hazır yiyici adamları onu kıskanıp paşayı dolduruşa getirerek "Asilerin hepsini kılıçtan geçirmiş    " diye Mehmed Ağa'yı küçük düşürmeye çalıştılar  Mehmed Ağa baktı ki paşaya hiçbir faydası olmayan bu yalaka taifesiyle aynı yerde çalışamayacak, hemen paşaya gidip işi bıraktı İstanbul'a döndü   
 1598'de Su Nazırı, sekiz yıldan sonra 1606'da mimarbaşı oldu
  Sultan Ahmed Han, babası Sultan Murad Han'ın Kabe-i Mükerreme'nin altın oluğunu değiştirmek ve mübarek belini bağlamak amacını gerçekleştirmek üzere Mimar Mehmed Ağa'yı görevlendirdi  Mimar Mehmed Ağa Koca Mimar'dan kalan planları açtı, Kabe'nin tıpkısını yaptı, Davutpaşa'da yüzbin kişi bunu gördü ve altın oluk, yüksek minber, üç altın anahtar yaptı, Haremeyni Şerifeyne gönderdi  Planlara göre yaptığı oluk ve kemer tıpatıp uydu  1612'de Kabe onarıldı, damı açılıp yenilendi, yeni altın oluk takıldı, direkler yerine kondu, beline kemer kuşatıldı, iç örtüleri serildi   
 1609-1610 yılında At Meydanı'nda Sultanahmet Camii'nin temeli atıldı
  Temel kazma işi 36 gün sürdü  Caminin tamamlanması 7 yılı buldu  Caminin kubbesi bitirildi ve 1026=1617 yılında kilitlendi  Camiyi görenlerden bir musiki üstadı "İşte musiki bu" dedi   
 Mimar Mehmed Ağa'nin evi Vefa'da idi
  Bugün orada Sinekli Mescid denilen Mimar Ağa Mescidi'nin mimarı odur  1604'te yaptığı Mimar Ağa Çeşmesi'nin bugün sadece kitabesi kalmıştır  Birçok eseri vardır, ama zamanla yıkılıp yok olduğundan anılmamıştır  
 
 
 |