Yalnız Mesajı Göster

Kadin Haklari

Eski 06-24-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadin Haklari



ÖZET


Kadın Hakları konusu insan hakları kavramı çerçevesinde ele alınmalıdır Ancak insan

haklarına iliskin degerlendirmeler tek basına kadın haklarının özgünlügünü karsılamaya

yetmemektedir Kadın haklarının toplumsal yapı, aile ve iktidar iliskileri açısından yeniden

yapılandırılması gerekir

Ülkemize kadınlara siyasal, yasal ve ekonomik anlamda hakların tanınması Türkiye

Cumhuriyetinin kurulusu ile belirgin bir sıçrama yapmıstır, ancak yeterli degildir Pozitif

ayrımcılık yoluyla kadın magduriyetinin her alanda pisirilmesi gerekir, daha yapılacak çok

sey vardır


1 INSAN HAKLARININ BiR PARÇASI OLARAK KADIN HAKLARI


insan hakları yeryüzünde esit olarak yasayan bütün bireylerin birbirlerine karsı salt insan

olmaktan kaynaklanan ödevleridir insan haklarından, insanın insan olmaktan kaynaklanan

tüm hakları anlasılmaktadır insan Hakları Evrensel Beyannamesi de bu çerçevede cins, dil,

din, siyasi, milli veya sosyal köken, servet, dogus veya diger herhangi bir fark gözetmeksizin,

insanın insan olması nedeniyle her insan tarafından yararlanılabilen haklara “insan hakları”

denmektedir

Hukuk tarafından korunmaya deger menfaat olarak hak, dogrudan hukukun konusunu

olusturmaktadır Hak kavramı insanın salt insan olmak sıfatıyla sahip oldugu özgürlükleri ve

olanakları, insanın degerini ya da onurunu meydana getirmektedir Bu nedenle insan

haklarının kaynagı, insanın bu deger yanından gelmektedir insan, belki insan hakları olmadan

da yasayabilir Ancak böyle bir yasam insana yakısan bir yasam olmaz insanın insan

olmasından kaynaklanan hakların ihlali veya inkarı demek, insanlıktan, insan olmaktan

vazgeçmek demektir Aslında insan haklarının dogustan varolusu sadece algılanabilecegine

bu nedenle tanımlanmasına bile gerek olmadıgına iliskin görüsler vardır Ancak hukuksal

açıdan tanım, bir açıklık saglama olanagı sunar Evrensellik, eskimezlik, degismezlik,

üstünlük, devredilmezlik insan hakları kavramının temel özellikleridir Sonuç olarak amaç;

“insan onurunun korunması” oldugu için bu özellikler zorunlu olarak aranacaktır Çagdas

pozitif hukuk normlarında bu özelliklerin “ devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve

özgürlükler” olarak yansıtıldıgını görmekteyiz

18yy'da üzerinde tartısılan "insan ve Yurttas Hakları" kavramı, yeni bir tarihsel açılımı

ortaya koyarken tüm insanlara sesleniyordu Bu yüzyılda kadın hakları savunucuları, Batı'da

kökten etkiler yaratan hareketin içindeydiler ve erkeklerle birlikte esitlik ve özgürlük

mücadelesi veriyorlardı

Bu mücadele 1776 tarihli Amerikan Bagımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız insan ve

Yurttas Hakları Bildirgesi'ni dogurmustur Her iki sözlesme ve devam edegelen sözlesmeler,

insanlar için vazgeçilmez hakların varlıgı ve siyasi iktidarın bu hakları tanıması zorunlulugu

üzerinde duruyordu Ancak, ne yazık ki dogal haklar olarak isimlendirilen bu hakların, basta

teorisyenleri olan erkekler olmak üzere kadınları da kapsadıgı konusunu kabul etmediler


Fransız Devrimi'nden etkilenen Mary WOLLSTONECRAFT (1755-1797), feminist teori

tarihinde ilk önemli çalısma olan "Kadın Haklarının Savunusu"nu hazırlamıstır Bu kitap,

erkeklerin özgürlük talepleriyle geleneklere karsı açtıgı savası kadınların da yapabilecegi

mesajını veriyordu Özgürlük talebinde bulunmamak kadını onursuz kılacaktır demekteydi

Aynı sekilde, kadın hakları savunucusu Olympe de GOUGE (1748-1793), Kadın Hakları

Bildirgesi'yle dogrudan insan ve Yurttas Hakları Bildirgesi'ne yönelik bir manifestoda

bulunuyordu Esitlikten kadın ve erkek esitliginin de anlasılması gerektigini ileri sürüyor;

kamusal mevkilere gelme siyaset yapma konusunda da esit haklar talep ediyordu "Kadına

giyotine gitme hakkı tanınıyorsa kürsüye çıkma hakkı da tanınmalıdır" demekteydi ironik bir

sekilde Olype de GOUGE 1793'deki darbe sonrası giyotinle idam edildi

19 ve 20yy'da, mücadelenin hukuksal alandaki esitlik söyleminden çok hayatın her alanında

yapılan cinsiyete dayalı ayrımcılıgın kaldırılması noktasına yöneldigini görüyoruz Bu

yaklasımla savunulan, tarihsel ve toplumsal olarak cinsiyetten kaynaklanan davranıs kalıpları

ve rolleri kadınların herhangi bir alandan dıslanmaları için gerekçe olmamalıdır, görüsüdür

Mücadelenin kamusal alanda yer almaya yani siyasi ve sosyal alandaki esitlik taleplerine

dönüstügünü görüyoruz

Toplumsal yasamın, özel alan (ev içi-aile ortam) ve kamusal alan (ev dısı-çalısma ortamı)

biçiminde bölünmesi ve kadının geleneksel olarak özel alana hapsedilmesi, bu durumun

beraberinde getirdigi kalıplarla zorlanma, kadının kendisini insan olarak ve üretimin bir

parçası olarak ifade etmesini güçlestirir Liberal feminizme göre geleneksel özel-kamusal alan

ayrımı, kadının erkek karsısındaki ikincil konumunun ana nedenidir Kadınların kamusal

alana girmesini önleyen ve onları özel alana hapseden yasalar ve uygulamaların kaldırılması

gerekir Kadınların özel alana ait görülmesi ve bu alanda da yasamlarının devlet tarafından

tam güvenceye alınmaması ve özel alana hukukun müdahalesinin sınırlı tutulması olgusu,

kadınların uzun yıllardır mücadelelerinin odak noktası olmustur


2 KADIN HAKLARININ ÖZGÜN YÖNÜ


16yy'daki "kadın insan mıdır?" tartısmasının bir zamanlar yapılmıs olması bile kadın hakları

kavramının insan hakları kavramı çerçevesinde tartısılmasını zorunlu kılıyor Aslında bu

tartısmanın kökeni kitabi dinlerin Adem'in topraktan, buna karsım Havva'nın ise Adem'in

kaburga kemiginden yaratılmıs olmasına kadar götürülebilir Buna baglı olarak erkek,

uygarlıgın ve kültürün yaratıcısı ve ürünü olarak görülürken; kadın, doganın ürünüdür

Saptamalar kadının ikincilligini vurgulamak için kullanılmaktadır Bu yüzden, genel insan

hakları ile ilgili düzenlemelerin ayrıca ve özellikleri de dikkate alınarak kadın hakları

tarafından tamamlanması gereksinimi dogmaktadır Kadın haklarının özgünlügünü belirtmek

yapay bir ayrım degil, insan hakları kavramına somut bir içerik kazandırabilmenin ön

kosuludur insan hakları kavramının salt "insan" soyutlaması içinde ele alınması, insan-erkek

kavramı iliskisinde somutlastıgı için ataerkil anlayısın sürdürülmesi ve pekistirilmesinden

baska bir ise yaramamaktadır Bu nedenle, insan hakları kavramının kadın hakları kavramı ile

de tamamlanması geregi dogmaktadır

Kadının insan hakları konusuna iliskin iki temel yaklasım vardır:

- Evrenselci yaklasım

- Kültürcü yaklasım

Evrenselci yaklasım; insan haklarının evrenselliginden yola çıkmaktadır insan hakları

belgelerinde yer alan hakların tümünden kadınlar yararlanmalıdır düsüncesini

savunmaktadırlar


Kültürcü yaklasım ise; tüm toplumlarda geçerli olabilecek insan hakları anlamında ortak

degerlerin bulunmasının olanaksızlıgından yola çıkar Ancak bu yaklasımda, kadınlara karsı

yapılan ayrımcılıkların kültürel farklılıklara dayandırılarak haklılastırılmaya çalısıldıgı

görülmektedir Her kültürün kendi degerleri çerçevesinde ele alınması kültürün genel

yaklasımının, kadını belirli bir noktaya hapsetmesine engel olmayacaktır Bunun anlamı, bazı

farklılıklar gösterse bile genel ataerkil kastın kırılamayacagı noktasına ulasır Böylece bir çifte

standart yaratılmaktadır Kadınlara Karsı Her Türlü Ayrımcılıgın Önlenmesi Sözlesmesi

(CEDA W1981), insan hakları belgeleri içinde en çok çekince konulan sözlesmedir Bu

sözlesme, bir sekilde imzalanmıs bile olsa yasalarla tanınmıs pozitif hakların, tek baslarına

degil, egemen toplumsal ve kültürel ortam içinde varoldugu gerçegini de göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla