Yalnız Mesajı Göster

İngiliz Edebiyatı

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İngiliz Edebiyatı




“ Cehennemin sınırı yoktur Yalnız bir tek yerde de değildir
Biz nerede isek cehennem de oradadır Cehennem nerede ise biz hep orada olmalıyız
Yani kısacası bütün dünya eridiği ve her canlı günahlarından temizlendiği zaman cennet olmayan her yer cehennem olacak
Christopher Marlowe



1564-1593 yıllarında yaşamış olan CMarlowe, Chambridge üniversitesinde eğitimini tamamladıktan sonra halk tiyatrosu için oyunlar yazmaya başlar “Tamburlaine”, “Doktor Faustus”, “II Edward” gibi oyunların yazarı olan Marlowe’un oyunlarında odak eksen karakter (baş kişi) üzerinde toplanmaktadır
Epizodik olan malzeme, bu eksen karakterin karmaşık eylemlerini aydınlatmak üzere kullanılmaktadır Özellikle Edward II adlı oyunda tarihi oyunların gelişim çizgisi yönünden üstün bir nitelik görülür Tüm bunların yanında, Marlowe için söylenecek en önemli düşünce, onun büyük bir ozan olduğu ve bunu oyunlarına yansıtmış olmasıdır
Daha çok oyun yazarlığı ile tanınan Marlowe, oyunlarında açık ölçü (blank verse) kullanarak gelişmekte olan İngiliz Tiyatrosunda yepyeni bir çığır açmıştır "Iambic pentameter" denilen birbirini izleyen bir vurgusuz bir vurgulu on heceden oluşan uyaksız dizeler, Marlowe ve onu izleyen oyun yazarlarının İngiliz dilinin engin olanaklarından sonuna kadar yararlanmalarına olanak tanır Marlowe bu teknik yenilikle de yetinmeyerek oyunlarında geleneksel tiyatronun dar kalıplarını kırmayı amaçlamış ve başarılı olmuştur On altıncı yüzyılın ortalarına doğru kurulan İngiliz Kilisesinin koyduğu yasakla yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlayan "kilise oyunları" ve "cycle"ların yerini alan "interlude"lar (ara oyunları) ve "morality"ler (ibret oyunları) yazarların kendilerini her açıdan geliştirmeye, yenilikler uygulamaya çalıştıkları birer deneme tahtası olmuştu Marlowe, "ibret oyunları"nda kullanılan basit ve tekdüze olay örgüsünde değişiklikler yapmakla kalmayıp alt-olay örgülerinin yardımıyla oyunlarının çok boyutlu olmasını sağlar
Oyunlarında "5-perde" kuralını uygulayan Marlowe aynı zamanda yeni ve çekici tipler yaratma uğraşını da sürdürüyordu Dolayısıyla, Marlowe'un kısa yaşamına sığdırdığı birbirinden ilginç yedi oyunuyla yeni yeni parlamaya başlayan İngiliz tiyatrosuna getirdiği yenilikler arasında karakter betimlemeleri önemli bir yer tutar Konuşması olmayanlar hariç 198 karakterle, Marlowe, ilk kez bu kadar çok sayıda oyun kişisi yaratan yazar unvanını elinde bulundurmaktadır Ne var ki, savaşçıdan aşığa, bilim adamından yükselme tutkusuyla yanıp tutuşan politikacıya kadar çok geniş bir yelpazede yer alan bu oyun kişileri, "ibret oyunları"ndaki tiplemelerin etkisinden bir türlü kurtulamamış, bir Hamlet, bir Macbeth, bir Lear ya da bir Coriolanus'un çapına ulaşamamışlardır Marlowe'un oyunlarına temalar egemendir; karakterler görüşlerin, inançların sözcülüğünü yapar, tutkularıyla yaşar, tutkuları uğruna ölürler Gelişmezler, kişiliklerinde değişme olmaz, düz bir çizgi üzerinde yürürler ve başladıkları yerde bitirirler oyunları
Marlowe'un karakterleri tutkulu, kararlı, her türlü duyguyu en yoğun biçimde yaşayan yiğit kişilerdir Bir dünya imparatorluğu kurmaya kararlı Timur; Yahudilerin sevilmediği bir adada dünyanın en zengin kişisi olmayı kafasına koymuş olan Barabas; Kartaca'da geçici bir süre konaklamak zorunda kalan, bir imparatorluk kurmak gibi ağır bir görevi üstlenmiş Aeneas'a delicesine tutulan Dido; siyasal güç uğruna ülkesi Fransa'yı ikiye bölmekten çekinmeyen Guise; sevdiği insan uğruna ülkesini karmaşanın kucağına atmaktan çekinmeyen Edward; aldığı eşsiz üniversite eğitimine karşın, bilgi karşılığında ruhunu şeytana satan Faustus Ölümlüleri yok edici yoğunluktaki tutkulara sahip bu kişiler, bu özellikleriyle büyür, devleşir izleyiciyi/okuru büyüler, oyunun sonunda yaşamlarını noktalarken geride kendilerine hayran bir sürü kimse bırakırlar
Hayatı gibi ölümü de sırlarla doludur Marlowe'un Eski oda arkadaşı Kyd tarafindan ateistlikle suclanmış, tutuklanmış, ama serbest bırakılmıştır, yine de gözden düşmesi kaçınılmaz olmuştur Son arastirmalara göre Marlowe gizli polisin serbest düşünceyi savunanlara karşı giriştiği "Cadı Avının" sonucunda öldürülmüştür Kyd'in ateizm suçlamalarına eşcinsellik ve subyancılık da eklenmis, Marlowe'un düşmanları artmıştır Bunlar arasında esasen onun sadece mesleki anlamda düşmanı olan Baines sayılabilir
1955'de Hoffman adında bir scholar, Marlowe'un gizli servis tarafindan yeni bir kimliğe bürünebilmesi için saklandığını, yeni kimliğinin de Shakespeare olduğunu iddia etmiştir
Nasıll ve neden olursa olsun Marlowe'un genc yaşta ölümü İngiliz Edebiyati icin bir kayıp olarak görülebilir University Wits grubunun en cesur ve yetenekli üyesi olan Marlowe, İngiliz Edebiyatına pek cok yenilik ve gelişme getirmiş, kendi neslinden olan Shakespeare gibi yazarların ufkunu acmıştır
Günlük hayatın önemsiz ayrıntılarını Marlowe‘da bulmak imkansızdır; kötü tipler, şeytani kişilikler, büyücüler, adam öldürmekten zevk duyanlar, büyük düşlerin, fetihlerin adamları hatta yıldızlara emir veren adamlar hep Marlowe ‘un adamlarıdır shakespeare ile karşılaştırıldığında; marlowe’un adamlarının daha kaba olduğunu söyleyebilirim ve ahleken veya insani açıdan beyhudelikleri daha önemsizdir, mühim karakteristikleri yukarıda söylediğim gibi; büyü idealler, etki bırakan olayların adamları olmalarıdır Örneğin Shakespeare ‘in Antonius and Cleopatra ‘sını Marlowe‘un anlattığını düşünseydim; Antonius ile Octavianus arasındaki kanlı savaş üzerinde daha çok durulacağını, en kanlı ayrıntılara varıncaya dek savaşın tüm yönlerinin anlatılacağını kavrayabiliyorum Ya da Antonius’un karısı Fulvia ‘nın ölümünden sonra, iki sevgilinin ayrılık seansını Marlowe, oldukça hazin bir şekilde sonlandırabilirdi Ama bunu yapamazdı Marlowe Tarihsel ve edebi nitelikteki bir hikayeyi kanla yoğuramazdı, zira burada aşkı ve Roma arasında sıkışıp kalmış adamı, bir ayağı doğuda diğeri batıda olan adamı Shakespeare anlatabilirdi Marlowe‘un aslında, eski ile yeninin çatıştığı, tıpkı Roma'da Augustus sonrası dönem gibi; iftiraların, saray çevresinde dönen entirikaların, yönetim kademesindeki başıboşluğun, onca Augustus reformuna ve milli ülkülere verilen ağırlığa rağmen bozulan birliğin etkilerini ta çocuk yaşta ciğerinde hissettiğinden, ne farkı vardır Petronius arbiter’den? Onun Satyricon’u nasıl bir yergi içeriyorsa, nasıl kötü adamların hatta yer yer gülünç duruma düşen büyük idealistlerin hikayesi ise; Marlowe‘un kurguları da benzer yapıdadır, farklı zaman ve coğrafyaların ortak paydasındadırlar Marlowe‘un eserlerinde yergi unsuru da bu yüzden unutulmamalıdır
Ayrıca Marlowe ‘da klasik ve mitolojik öğelere de yer vardır Muhteşem olan, göz kamaştırana, büyük olaylara değinen, değinmekten haz alan Marlowe, tıpkı Arif Gürgül‘ün de altını çizdiği gibi; Chaucer ‘in hacılarının dolaştıkları yerlerden çok, ihtirasının kurbanı olmuş bir kişinin can çekişmesini anlatmaktan hoşlanıyordu
1580'lerden sonra Cambridge‘e geçiyor ozan
Bir asker olarak kendisine sunulan münzevi yaşamını sürdürüyor; hatta öyle ki; araştırmacılara göre; Dr Faustus‘da kanunlarla kendisine sunulmuş olan kıyafet zorunluluğunun tesirlerini bulmak mümkünmüş Kanıtları da şu dize; -büyüyle yarı tanrı olduktan sonra-
“ Öğrenciler süslü renkli elbiseler giyinsin diye bütün okulları ipeklerle dolduracağım
Üniversite öğrenimi süresince; Aristoteles'in etkisinde kalmış üstadımız Devamında mantık da en az Aristoteles kadar eserlerine sinmiştir (Batlamyos astronomisi - Ortelius’un atlası) Yine Dr Faustus‘un ilk monoloğunda devrim etkisindeki biri şöyle der; “ Canım analitik beni sen büyüledin
Bu da Marlowe‘un üzerindeki etkiyi gösterir Ayrıca Aristoteles‘in varlık bilim meselesine telmih “on kai me on” (varlık yokluk) sadece hukuka karşı bir ozanın duyacağı nefreti yine Dr Faustus‘un dilinde görmekteyiz;
“ Bunu öğrenmek amacı birkaç metelik olan kiralanmış kölelere yakışır Benim için çok aşağı ve çok maddi
Ortaçağ fizyolojisine vakıf olan Marlowe, yine üzerindeki Aristoteles etkisini dizelere dökmüş;
“ Vücutlarımız unsurlara dağılıncaya kadar kalbim senin kalbinle beraber kalacaktır
Üstadın fizyoloji hakkındaki bilgisi, astronomi ve riyazi ilimleri üzerine bilgisinden daha azdır Özellikle yıldızlara bağladığı dizeler bunun ispatı;
doğduğum gün lütufkar yıldızların vadettiği”, “tabiat kader ve yıldızlar onu meşhur yapmaya çabalıyoruz
Üstadın astrolojiye ilgisi ve bilgisi eserlerine doğrudan yansımıştır, zaten astronom Thomas Harriot ile olan dostluğu da bilinmektedir Hatta ozanın şu methiyesine bakar mısınız;
“O thou art fairer than the evening air/ clad in the beauty of a thousand stars” yani Türkçesiyle; “ Sen binlerce yıldızın güzeliğine bürünmüş akşamların havasından daha güzelsin
Marlowe Yunanca ve Latinceyi bilir, hatta Latinceden çeviriler yaptığı bilinen bir gerçek Bunların yanında Fransızca'ya da hakim olduğu söylenir Bunun delili olarak da The jew of Malta‘da machiavelli‘nin düşüncelerini Fransızca eserlerden okumasını gösteriyorlar
Ozan hakkında üniversiteye papaz olmak için girdiğinden, kutsal kitaba da özel bir ilgisi vardı, denebiliyor, hatta kutsal kitabın tesiri altındadır Bunun yansımalarını; dr Faustus ve The jew of Malta piyeslerindeki kutsal kitaptan alıntılanmış pasajlarda görebiliyoruz Üslubu da incilin sadeliği düzeyindedir
1587’den sonra Londra hayatı başlamış ozanın Buradayken, Tamburlaine ve diğer bazı eserleri, dönemin meşhur tiyatroları tarafından oynanmış; bu yüzden bir çok dost ve düşman kazanmış, hatta o günkü kayıtlardan öğrenildiği kadarıyla üç defa suç da işlemiş bu olup bitenlerden sonra İlginç bir nokta da şudur ki; ozan burada dinsiz olarak tanınmış, özellikle Tamburlaine’deki din aleyhine sözleri eleştirilmiş, bizzat onu çekemeyenler tarafından iftiralar atılmış kendisine
Marlowe ‘un dinsizlikle suçlanmasının mantığı vardır; henüz dinin çok büyük bir rol oynadığı devirde, özgür kişilerin, ilim ve irfan peşindeki neferlerin dinsizlikle itham edilmeleri doğaldır Galileo gibi Marlowe‘un tek başına İngiliz Renaissance‘sını temsil eden Raleigh gibi mütefekkir dostlarıyla Harriot gibi matematikçilerle, Homeros tercümanı Chapman gibi şairlerle arkadaşlık ettiğini ve onlarla dini ve felsefi mevzular üzerinde tartıştığını düşündüğümüzde, o devirde dinsiz ilan edilmesini doğal karşılamalıyız Raleigh gibi dinsiz bir adamla olan tartışmaları özellikle Marlowe‘un suçlanmasında en muhim etkendir
(İki örnek var o dönem yobazlığına dair;
1- Bisikleti ilk defa gören köylüler ona şeytan arabası adını takmış 2- Tütünü de insanın içini karartan baca olarak tanımlamışlar)


Alıntı Yaparak Cevapla