Yalnız Mesajı Göster

İngiliz Edebiyatı

Eski 06-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İngiliz Edebiyatı






Herkes İçin İngiliz Edebiyatının Öyküsü



Bir Dinozorun Anıları, yarattığı çarpıcı okur sayısı ile başta Mîna Urgan olmak üzere şaşırtmıştı herkesi ama onun akademik çerçeveden daha geniş bir okur kitlesine uzanması, birinci cildi 1986 yılında çıkan İngiliz Edebiyatı Tarihi�yledir Beşinci cildi 1993 Nisanı�nda basıldığında, 5 Yüzyıl�dan ele aldığı bu edebiyatı tanıtma çabası, ancak Oscar Wilde�a, yani 19 Yüzyıl sonuna ulaşabilmişti Bu tarih dizisinin dışında yayımlanan Virginia Woolf (1995) ve DH Lawrence (1997) kitapları, dikkatle okunduğunda, Tarih�in yazılmayan 20 Yüzyıl ciltlerinden çıkartılıp genişletilmiş bölümler gibidir bir bakıma
Gerçi Bir Dinozorun Anıları�nı okuyan geniş okur kitlesi çok iyi bilmektedir ama, Mîna Urgan�ın, burada yeniden okur önüne çıkan İngiliz Edebiyatı Tarihi�ni yazdıran, akademik kimliğinden bir kaç satır söz etmek gerekmektedir
Mîna Urgan, Fransız edebiyatı öğrenimiyle başlamıştır akademik hayata Daha sonra İngiliz edebiyatı üzerine Fransa�da doktora yapmış, İstanbul Üniversitesi�nde o zamanki adı Romanesk Diller ve Edebiyatları olan Fransız Filolojisi�nde ders verirken, tümüyle bilim dışı etmenlerin zorlamasıyla, İngiliz Filolojisi�ne geçmiştir Burada, doçent ve profesör olmuş, 1977 yılında da gene bilimsel olmayan nedenler yüzünden, üniversiteden, daha önünde ders verebileceği yıllar bulunurken, emekliliğini istemiştir
Mîna Urgan�ın üniversiteden erken ayrılması, elbette eğitim alanında bir kayıptır ama, kitaplarına baktığımızda okur adına bunun kazanç olduğunu görmekteyiz İstifasına kadar, sadece bizde değil, batı ülkelerinde de benzerlerine rastladığımız, yaşamını bütünüyle öğrenci- öğretmen ilişkilerine yaslayıp, yazmaya gönül koymayan bir akademisyen görünümü sergilemektedir Kitaplarını ancak, akademik hayattan ayrıldıktan sonra yazmaya başlamıştır Üniversitedeyken yazdığı kitaplar (bunu biraz da olumsuz anlamda söylüyorum) tipik akademik kitaplardır O kitapların amacı ve hedef kitlesi akademik çevrelerdir Oysa, üniversiteden ayrıldıktan sonra yazdıkları, Bir Dinozorun Anıları�ndan da onu tanıyanların bildikleri gibi, bir halk insanının yaklaşımı içinde, meraklı bir geniş okur kitlesi hedef alınarak yazılmış kitaplardır
Nedir Mîna Urgan�ın yaklaşımı? Edebiyatla, özellikle batı edebiyatlarıyla düz okur olmanın ötesinde ilişkisi olanlar, geçtiğimiz yüzyılın bir eleştiri ve edebiyat kuramı yüzyılı olduğunu bileceklerdir Modernist edebiyatın büyük serüvenine paralel, onun gerçekten gerekli bir tümleci, kılavuzu olarak ortaya çıkan, kabaca tanımlandığında, bir yakın okuma ve teknik çözüm yöntemi olan Yeni Eleştiri ya da bir başka adlandırmayla Cambridge Okulu Eleştirisi�nden başlayarak, Yapısalcılık�tan Yapısöküm�e pek çok yaklaşım giderek çetrefilleşen edebiyat ürünlerini okuma, çözme, değerlendirme yöntemi olmuştur Oysa bir önceki yüzyıl, yani on dokuzuncu yüzyıl, yorumlamanın, özellikle de öznel yorumlamanın yüzyılıdır Ama aynı yüzyıl, bir ara ölmüş gözüyle bakılan, bir yapıtı, yazarı, yazıldığı çağ, yazıldığı dilin serüveni içinde bir kültür bütünü olarak ele alıp okuyan �filolojik yaklaşım�ın da çağıdır Mîna Urgan da gerek bu beş ciltlik İngiliz Edebiyatı Tarihi�nde gerek Virginia Woolf ve DH Lawrence�de her iki yaklaşımın bir harmanı ile yaklaşır yapıtlara, yazarlara 1930�larda Almanya�dan kaçarak Türkiye�ye gelen, iki çok önemli filologun, Eric Auerbach�la Leo Spitzer�in çevresinde akademik gelişmesini sürdürmüş olduğu düşünüldüğünde, bu durum fazla garipsenmemelidir Filoloji geleneğinin son büyük filologlarının etkisinde kalmamak olası mıdır?
Hiç bir yapıtın, şiirlerin bile, teknik özelliklerine, yani nasıl yazılmış olduklarına değinmediği; şiirlerin bile, roman ve öykü gibi, konularını anlattığı için (ele aldığı dönemlerin şiiri de bunu yapmaya son derece uygundur gerçi) eleştirilebilir belki ama, zaten amaç �edebiyat meraklısı okurlar� olduğuna göre bu eksiklik rahatlıkla göz ardı edilebilir Hatta, bir edebiyat tarihini, sürükleyici bir okumaya dönüştürmek adına, �1653�e doğru doğduğu sanılan ve 1692�de ölen Nathaniel Lee, yalnız yazdıkları açısından değil, yaşantısı açısından da bir Elizabeth çağı insanıdır bir bakıma Çünkü akılcılığın egemen olduğu bir çağda aklını yitirmiş, beş yıl süreyle kapatıldığı tımarhaneden kaçmış, daha kırk yaşına basmadan alkolden ölmüştür� gibi yargılara varabiliyor Bugünün edebiyat tarihçilerini de eleştirmenlerini de hop oturtup hop kaldıracak bir yaklaşım sergiliyor kısacası
Sadece on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadarki bir dönemi ele alsa da, çağdaş yaklaşımlardan uzak bir edebiyat tarihi ve eleştiri anlayışıyla yazılmış olsa da, bir büyük edebiyatın yüzlerce yılını bir roman lezzetiyle okutan bu beş cildin hâlâ işlevini ve amacını koruduğu inancındayım Edebiyat meraklısı okur burada karşısına çıkartılan serüveni kaçırmayacaktır






Alıntı Yaparak Cevapla