Prof. Dr. Sinsi
|
Azerbaycan Türk Edebiyatı
Azerbaycan Türk Edebiyatı

Bölüm 12
“Molla Nesreddin” dergisinin çevresinde toplanan Abdurrahimbey Hakverideyv (18701933), Ali Nazmi (1878,1946), Alikulu Gemküsar (18âO1919), Memmed Said Ordubadi (18721950), Ömer Faik Nemanzade (18831937), Bayrameli Abbaszade (18591926), Salman Mümtaz (18811938) vb şair ve yazarlar Celil Memmedkuluzâde’nin ve Sabir’in başlattıkları yolu devam ettirirdiler Ama tek bir fikir cereyanı, ile bağlı olmalarına rağmen, her birinin kendine has yaratıcılığı, üslûbu, hadiselere ve şahsiyetlere bakış tarzı vardı Mesela, aynı zamanda Petersburg’un iki üniversitesinde eğitim gören, batı ve doğu dillerini bilen, eski Türk kültürüne derinden vâkıf olan Abdurrahimbey Hakverdiyev, gerek tarihî, gerekse çağdaş mevzularda bir dizi değerli eserler vermişti O, Azerbaycan Sahne Edebiyatı tarihinde ilk sembolik dram eserini yazmış, zengin tarihî kaynaklara duyanan “Ağa Mehemmed Şad Kaçar” dramının ve çoksayıda küçük komedilerin yazarı olarak tanınmıştı Bedii nesirde de Hakverdiyev, mîzâhi ve ciddî hikâye dalında eser vermiştir
O’nun eserlerini dilinin ve üslûbunun güzelliği, açıklığı, edebiyata getirdiği karakterlerin canlılığı ile temayüz eder Molla Nesreddin’in etkisi ile Azerbaycan’da kısa bir süre içerisinde hayli mîzâhi dergi yayınlanmaya başlamıştı Ancak, bu dergilerin hiç biri “Molla Nesreddin” seviyesine yükselmemişti Edebî hareketin başka bir kanadım da “Füyûzat”edebî dergisi ve bu dergi etrafında toplanan yazarlar oluşturmakta idiler Ama Molla Nesreddin’le kıyaslandığında, Alibey Hüseyinzade Turan’m başyazarlığı ile yayınlanan Füyûzat, kısa ömürlü oldu 1906 yılının sonlarında kurulan dergi, 32 sayı yayımlandıktan sonra 1907 sonlarında kapanmak zorunda kaldı “Füyûzat” kendisinden önce yayımlanan “Hayat” gazetesi gibi Türkleşmek, İslâmlaşmak, Çağdaşlaşmak fikrimi savunuyordu, Türkİslam dünyasmı bir araya gelmeye, dînî ve millî birlik kurmaya çağırıyordu Füyuzat, ilk sayısında da açıklandığı gibi Türkçü bir mecmua idi ve yüz seneden fazla Rusya İmparatorluğu’nun işgali altında kalmış Azerbaycan’da Türkçülük ve Milliyetçilik fikirlerini yaymak ve Azerbaycan Türklerini kendi geçmişi, tarihî ve kültürü ile tanıştırmayı amaç ve görevlerinden biri ilân etmişti
Derginin esas yaratıcı gücünü İstanbul’da okumuş, Osmanlı tarihî ve kültürüne derinden vâkıf olan Alibey Hüseyinzade, Kırım Türkü Hasan Sabri Ayvazov ve Halit Hürrem Sebribeyzade vb oluşturmakta idiler Azerbaycan Edebiyatı’nın Hesenbey Zerdabi, Abdulla Saik, Abdulla Sur, Mirze Elekber Sabir, Abbas Sehnet vs gibi tanınmış simaları da Füyuzat’ta eserlerini yayımlatıyorlardı Azerbaycan romantik şiirini büyük isimlerinden biri olarak tanınan Mehemmed Hadi (18791920) ise bir süre bu dergide çalışmış ve Füyûzat düşüncesinin alevli taraftarlarından biri olmuştu ”Füyûzat” edebiyatta, Kafkasya’da Çarlık Rusyası’nın yürüttüğü hakim milletçilik politikasmm karışısına Türklük ve İslam ideolojisini çıkarmayı, herkesi bu fikir çevresinde birleştirmeyi öngörüyordu
Derginin ilk sayılarından birinde panislamizm fikir akımının kurucularından sayılan Cemaleddin Afganî’nin aşağıdaki fikrine yer verilmiştir: “İslâm’ın müasir halı, başı İstambul’da karar tutan, bir eli Güney Afrika’ya, diğeri Kırım ve Orenburg’dan, Çin’e kadar uzatılan, ayakları Batı Asya boyunca giden, bütün ezaları ezilmiş ve eybecer hala salınmış neheng haste bir bedene benzetmek olar Vezife mübahise etmekte değil, parçalanıb tökülmekte olan bu bedene müalice etmek, onu harekete getirmektir” Derginin başyazarı Alibey Hüseynzade de aynı fikri paylaşıyordu Hem de bütün İslam halklarının bir araya getirilmesinin zorluklarını bilerek, ilk önce dil ve tarih açısından birbirine yakın olan Tük halklarının birliğinin temin edilmesini, Türk Dünyası aydınlarının ve siyâsîlerinin üzerine düşen esas görev sayıyordu Bu fikir tarihine, TurancılıkPanturanizm fikirlerinin kurucusu olarak girmiştir Turancılık, ülküsü onun dergisinin sayfalarında yayımlanan “Türkler kimdir ve kimlerden ibarettir?”, “Türk dilinin vezifeyi medeniyyesi”, “Nicat mehebbetdedir”, “Siyaseti füruset” vs gibi eserlerinde, tarihî ve nazarî açıdan temellendirilmişti
Ancak, Füyuzat’ın takip ettiği dil siyâseti Azerbaycan cemiyetinde ve edebî hayatında hoş karşılanmadı Özellikle de, “Türk’ün açık ana dilinde” yazanın imkânını parlak bir şekilde ortaya koyan Molla Nesreddin’le, Azerbaycan Türkçesi’nin mükemmel bir edebî dil haline geldiğini kendi eserleri ile ispatlayan Celil Memedkuluzade Sabir, Abdurrahimbey Hakverdiyev, Neriman, Nerimanov, Yusuf Vezir Çemenzeminli, Üzeyir Hacıbeyli gibi yazarların eserleri ile kıyaslandığında, “Füyuzat” in kullandığı ve savunduğu dilin halkın kültür tarihinde geriye doğru atılmış bir adım olduğu meydana Hüseynzade tabii ki, bu manevî ve siyâsî birliğin gerçekleşme yolunun dil birliğinden geçtiğini çok iyi biliyordu Bunun için de, asrın başlarında kullanılan Osmanlı edebî dilinin, bütün Türk boylarının kitap ve yazı dili olarak kabul edilmesi fikrini devamlı olarak savunuyordu Ne var ki, bu zaman İstanbul’unda kullanılan edebî dil Osmanlı yazarlarının ve aydınlarının da, büyük bir kısmını tatmin etmiyordu, Türkiye’nin yüreğini oluşturan Anadolu insanı için ise, bu dil yeterince anlaşılmayan, nerdeyse yabancı bir dil olarak adlandırılacak bir durumda idi Meselâ, “Molla Nesreddin” dergisi 1908′de yayınlanan 7 sayısında “Müslüman okumuşları” adlı bir karikatür yayımlamış ve ana dilini unutarak yad, yabancı (Bir tarafta Rus, öbür tarafta ArapFars) tesirlere uyarak birbirini anlamayan iki aydının, komik konuşmalarını şöyle anlatmıştı:
” Cenabi ali, ne delaili hökmiyye ile Yurupa mütefennileri enasiri erbeini bed ez heqiqet gö rürler? Meni izvinit ele, men urusca obrazovaniya almışam, tatarski ponimat elemirem”
“Füyuzat” sayfalarında yayımlanan büyük tarihî gerçekliklere ve güçlü bir inanca dayanan yazılar, böyle çetin ve anlaşılamayan bir dilde kaleme aldığından, sonuç olarak gereken tesir ve yankıyı yapamıyordu Alibey Hüseynzade’nin ve onun kalem dostalarınm makale ve şiirlerinde yaymaya çalıştıkları fikirleri gerçekleştirecek olan toplum, bu yazıları anlayamıyordu Bu açıdan da Füyuzat edebiyatı, Molla Nesreddin edebiyatı gibi kitle içerisinde fazla ilgi göremedi Ama hiç şüphesiz ki, Füyuzat ve onun çevresinde toplanan edebiyatçılar, Azerbaycan Edebiyatı’na bir üslûp yeniliği getirdiler, onun çağdaş Dünya Edebiyatı’mn tecrübesi ile tanışmasına imkan sağladılar Genellikle, “Molla Nesreddin” gerçekçi edebiyatın, “Füyuzat” ise romantik edebiyatın gelişmesine, yeni adlar ve eserlerle zenginleşmesine imkân verdi Ve dil meselesi hariç, bütün diğer meselelerde bu dergilerin ve onların çevresindeki edebî güçlerin hedef ve amaçları keskin şekilde ayrılmıyordu Yergici bir şair olan Sabir “İstikbalimiz lağlağıdır” diyordu Romantik bir şair olan Mehemmed Hadi ise onun karşılığında “İstikbalimiz parlaktır” cevabını veriyordu Ve bu iki büyük şairin eserlerinin adları birbiren tamamen zıt olmasına rağmen, ikisi de mensup oldukları halkın, milletin gerçekten de parlak bir istikbal yaşaması için aynı derecede mücadele ediyorlardı
XX yy Azerbaycan Edebiyatı üç esas çizgi üzerinde gelişmekte idi Bunlardan birincisi Celil Memmedkuluzade, Sabir, Neriman Nerimanov, Ebdürrehimbey Hakverdiyev, Ali Nezmi Memmed Seid Ordubadi, Akikulu Gemküsar, Mirze Ali Möcüz gibi isimlerle temsil olunan gerçekçi Demokratik Edebiyat idi İkincisi, Süleyman Sani Ahundov, Üzeyir Hacıbeyli, Yusuf Vezir Çemenzeminli, Abdulla Saik, Sultan Mecid Qenizade, Reşidbey Efendiyev, İbrahimbey Musabeyov, Zeynalabdin Marağayi, Mirze Abdurrahim Talıbov gibi isimlerin temsil ettiği gerçekçi Maarifçi Edebiyat idi Üçüncüsü de, Alibey Hüseyinzade, Mehemmed Hadi, Abbas Sehhet, Abdulla Divanbeyoğlu gibi yazar ve şairlerin oluşturdukları Romantik Edebiyat çizgisi idi
|