06-24-2012
|
#5
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Cehov'dan Hikayeler
SALAKLIĞIN BÖYLESİ
(A Blunder)
Ilya Sergeyiç Peplov ve karısı Kleopatra Petrovna, hırs içinde kapıyı dinliyorlardı Salonun öteki tarafında ise kızları Nataşenka ve uzak bir okulun kompozisyon uzmanı öğretmeni Şupkin arasında bir aşk sahnesi oynanıyordu
Peplov sabırsızca ve ellerini oğuşturarak “Adam ayağa kalkıyor" diye fısıldadı “Şimdi birbirlerine olan duygularını anlatmaya başlar başlamaz duvardaki aziz resmini al, hemen içeri girip onları yakalayacağız ve kutsayacağız…böylece bağlanmış olurlar ve durumları kutsiyet kazanır, eğer bu işi mahkemeye getirirse dahi bundan kaçamaz "
Diğer odadaki konuşma ise şöyleydi
Öğretmen ekose pantolonunda bir kibrit çakarak “böyle yapma sana hiçbir zaman mektup yazmadım!" dedi
Kız "Bunu sevdim sanki senin yazını bilmiyormuşum gibi" diyerek kikirdedi, sürekli aynada kendisine bakıyordu, "zaten biliyordum, ne tuhaf bir adamsın, edebiyatçısın ama yazın kargacık burgacık, bu kadar kötü yazarken nasıl öğretebiliyorsun?"
"Bu önemli değil yazı derslerinde önemli olan şey yazıyı yazan el değildir, oğlanları düzende tutmaktır, birinin kafasına cetvelle vururken, diğerine diz çöktürürsün, ayrıca el yazımda bir şey yok Nekrasov da bir yazar ama el yazısı berbattır örnekleri var"
"Sen Nekrasov değilsin (iç çekişi) bir yazarla evlenmeliyim bana hep şiirler yazmalı"
"İstersen ben de sana şiir yazarım"
"Ne hakkında?"
"Aşk, tutku, gözlerin  okuyunca çıldırırsın, bir taşı bile duygulandırır, sana gerçek bir şiir yazarsam elini öpmeme izin verir misin?"
"O kadarına gerek yok, istiyorsan şimdi de öpebilirsin"
Şumpkin yerinden fırladı, tombul ve sabun kokan eli öpmek için eğdi
Peplov karısına ‘ikonu al!” dedi Heyecandan yüzü bembeyazdı, bir yandan ceketini ilikliyordu, karısının bileğinden tuttu: “Gel şimdi”
Saniye gecikmeden Peplov kapıyı açıp içeri daldı
Kollarını kaldırarak ve gözlerinde yaşlarla “çocuklar, Tanrı sizi kutsasın… mutlu olun çocuklarınız olsun  
Annesi de ağlayarak ben de sizi kutsuyorum diye bağırdı Şumpkin’e ah benim biricik hazinemi alıyorsun! kızımı sev, ona iyi bak dedi
Şupkin’in ağzı şaşkınlıktan bir karış açık kaldı, ailenin saldırısı öyle beklenmedik ve cesurcaydı ki tek kelime söylememişti
Korkuyla "Eyvah kaçış yok, kapana kısıldım" diye düşündü
Ve başını yenildim der gibi eğdi
Baba Nateşenka "seni kutsuyorum kızım" derken gözlerinden yaşlar boşandı "Nateşenka onun yanında dur kızım, ikonu ver karıcığım "
Fakat tam bu anda baba ağlamayı kesti ve yüzü öfkeyle kaplandı
Kızgınlıkla karısına bağırdı: "Seni ahmak, seni salak bu mu ikon?"
"Aman Tanrı’m!"
Ne olmuştu? Kompozisyon öğretmeni başını kaldırdı ve paçayı kurtardığını gördü, telaştan kızın anası duvardan azizlerin resmini değil, ünlü yazar Lazeçnikof’un portresini almıştı, yaşlı adam ve karısı ne yapacaklarını şaşırmış dururken, kompozisyon öğretmeni de durumdan faydalanıp sıvıştı
|
|
|