|
Prof. Dr. Sinsi
|
O'Henry Hikayeleri
KIZ
(Girl - O'Henry)
962 No'lu cam kapının üzerinde yaldızlı harflerle ' Robbins&Hartley, Borsa' yazıyordu Katip gitmişti, saat 5'i geçiyordu ve temizlikçi kadınlar bulutların gölgesiyle kaplanan yirmi katlı ofis binasına akın etmeye başlamıştı Aralık pencerelerden sıcak limon, kömür ve yağ kokuları geliyordu
Elli yaşlarındaki, şişman, çapkın, lüks otel odalarında gecelemeye alışık Robbins, ortağının sadece ev ile iş arasında mekik dokumasını kıskanıyormuş gibi yaptı
- Bu nemli gecede bir şeyler yapmakta nesi, siz evde oturanlar şimdi ay ışığında, verandada, çekirge sesleri arasında, elinizde içki kadehleri oturacaksınız  
Yirmidokuz yaşındaki, ağırbaşlı, düzgün yüzlü, sinirli, zayıf biri olan Hartley:
- Evet, Floralhurst'de bilhassa kışın geceler çok soğuk geçer dedi
O sırada, esrarengiz tipli bir adam kapıdan içeri girdi ve Hartley'e:
- Kızın nerede oturduğunu buldum diye, dedektiflere özgü şekilde fısıldadı
Hartley, tatsız bir yüz ifadesiyle kaşlarını çatarak dedektife baktı ama tam o sırada Robbins, bastonunu aldı, kravat iğnesini taktı ve nazik bir gülümsemeyle selam verip, şehrin eğlenceli hayatına karışmak üzere kapıdan çıktı
Dedektif, daha doğal bir ses tonuyla:
- İşte adresi burada dedi
Hartley, adamın ajandasında kurşun kalemle adresin yazılı olduğu sayfayı yırtıp aldı Kağıtta ' Vivienne Arlington, 341 Cadde, Bayan McComus eliyle' yazıyordu
Dedektif: 'Buraya bir hafta önce taşınmış, takip etmemi isterseniz, şehirdeki herkes kadar iyi bir iş çıkartırım, günde sadece 7 Dolar ve masraflar  ayrıca günlük rapor da veririm, daktiloyla yazılmış şekilde ' diye devam etti
Borsacı 'Takip etmene gerek yok' diye dedektifin lafını kesti
- Sadece adresini istemiştim, başka türlü bir şey değil, borcum ne kadar?
- Bir günlük çalışmanın karşılığı, bir onluk verseniz yeterli
Hartley, adamın parasını ödedi ve gönderdi Sonra ofisten çıktı, Broadway'e giden bir tramvaya bindi, şehri bir uçtan uca geçip, doğuya giden tramvay, Hartley'i bir zamanlar şehrin gururu ve şerefi olan ama şimdi eskimiş yapılarla dolu, eskipüskü bir caddede indirdi
Biraz yürüdükten sonra, aradığı binaya geldi, bu yeni, büyük bir evdi, evin ucuz, taş kapısında, 'Vallambrosa' gibi görkemli bir isim kazılmıştı Yangın merdivenleri zigzaglar çıkarak evi dolanıyordu ve öteberide kuruyan çamaşırlar, eski eşyalar, ve yaz sıcağının sokağa fırlattığı, ciyaklayan çocuklar vardı  orada, burada tüm bu çeşitli ıvırzıvırın içinde plastik bir bitki bu krallığın kime ait olduğunu sorar gibiydi  bitkilere mi, hayvanlara mı, eşyalara mı 
Hartley, McCommus yazan zile bastı, kapı otomatiğine ard arda basıldı ve kapı açıldı, gelen bir dost mu yoksa bir alacaklı mı endişe içinde bekleyerek, sanki bir an misafirane, bir an şüpheyle basılmıştı otomatiğe  Hartley, apartmanın içinde bir dostunu arayan birinin edasıyla merdivenleri tırmanmaya başladı, sanki elma ağacına tırmanan ve aradığını bulunca duracak olan bir oğlan çocuk gibiydi 
Dördüncü katta, açık bir kapının önünde Vivienne'in durduğunu gördü, kız, adamı içten, hoş bir gülümsemeyle, içeri buyur etti, adam için pencerenin kenarına bir sandalye çekti, kendisi de gece olunca canavara dönüşen Dr Jeykıl ve Mr Hyde gibi, gündüz üzerleri maskelenmiş, örtülmüş kanepeye oturdu
Hartley, konuşmaya geçmeden önce kızın yüzüne çabuk, kritize eden ve onaylayan bir bakış fırlattı ve kusursuz bir seçim yaptığına karar verdi
Vivienne, yirmibir yaşındaydı, safkan Sakson ırkındandı, saçı parlak altın sarısıydı, pırıl pırıl parlıyordu, cildi fildişi gibi berrak, derin, mavi gözleriyle sanki bir denizkızı ya da keşfedilmemiş bir dağda yaşayan orman perisini andırıyordu Güçlü ve doğal, zarif bir yapısı vardı, kuzey ırkının açık seçik tüm çizgilerine rağmen, tropiklere ait bir havası da vardı, nadir bulunan bir çiçek veya süt beyazı bir kumru kadar hayranlık uyandıran, mükemmel bir tabiat şaheseri gibiydi
Beyaz bir etek ve siyah blüz giymişti, baloda kaz çobanı kız kılığına girmiş bir düşese benziyordu
Hartley: Vivienne, geçen mektubuma cevap yazmadın, nereye taşındığını bulmak neredeyse bir haftamı aldı, seni görmek için ne kadar sabırsızlandığımı ve cevabını duymak için merak ettiğimi bildiğin halde, niçin beni merak içinde bıraktın? dedi
Kız, hülyalı hülyalı pencereden baktı
- Bay Hardley, size ne diyeceğimi bilemiyorum, teklifinizin tüm avantajlarını düşündüm, ve bazen sizinle olursam çok rahat edeceğimi düşünüyorum, ama sonra şüpheye düşüyorum, ben şehir yaşamına alıştım, sessiz sakin bir kasabaya kendimi bağlayamayacağımdan korkuyorum
- Hayatım, arzu ettiğin her şeye sahip olacağını sana daha önce söylemedim mi? Bunu yapacak gücüm var, tiyatroya gitmek, alışveriş yapmak için ve dostlarını ziyaret için ne zaman istersen şehre gidebileceksin Bana güvenmiyor musun?
- Sonuna kadar güveniyorum Sen çok nazik birisin ve alacağın kız çok şanslı olacak, Montgomery'lerdeyken senin hakkındaki her şeyi öğrenmiştim  
- Ah, Montgomery'lerin evinde seni ilk gördüğüm akşamı hatırlıyorum  Bayan Montgomery bütün akşam boyunca seni anlatmıştı, bence az bile söylemişti, o akşam yemeğini asla unutmayacağım, hadi Vivienne, söz ver bana, seni istiyorum, benimle geldiğine asla pişman olmayacaksın, kimse sana daha güzel bir yuva veremez
Kız içini çekti ve üst üste koyduğu ellerine baktı
Birden Hartley'in içini bir kıskançlık şüphesi kapladı:
- Söylesene Vivienne, başkası  başka biri mi var?
Kızın yanakları ve boynu bir gül gibi kızardı
Biraz şaşırtıcı biçimde, ' Böyle bir şeyi sormamalısınız Bay Hartley' dedi ' Ama size söyleyeceğim, evet biri var ama ona hiçbir söz vermedim, hiçbir hakkı yok yani '
Hartley, 'Adı ne?' diye ısrar etti
- Towsend
- Rafford Towsend mi!
Hartley sinirle bağırdı, 'Bu adam seni nereden tanıyor! Onun için yaptığım onca şeyden sonra!
Pencereden bakan Vivienne, 'Arabası az önce park etti, cevabı o verir size, Ah, ne yapacağımı bilmiyorum!' dedi
Kapı zili çaldı, Vivienne, çabucak otomatiğe bastı
Hartley, 'Sen burada kal, onunla ben konuşacağım' dedi
Towsend, ince tüvit takımı, Panama şapkası ve kıvrımlı siyah bıyığıyla İspanyol asilzadelerine benziyordu, merdivenleri üçer üçer çıktı, Hartley'i görünce durdu, aptallaşmış gözüküyordu
Hartley, parmağıyla merdivenleri göstererek, kesin bir dilee:
'Git buradan' dedi
Towsend, şaşkın 'Merhaba, neler oluyor? Burada ne arıyorsun eski dostum?' dedi
Hartley, tekrar 'Git buradan,' dedi 'Orman kanunu? Çakalların seni parçalamasını mı istiyorsun?
Towsend, korkusuzca 'Banyodaki borularla ilgili bir tesisatçı için buraya geldim' dedi
- Pekala, bu yalanlarını o hain ruhuna sakla ve git buradan
Towsend, merdivenlerden aşağı inerken bir küfür bastı, Hartley de tekrar kur yapmaya devam etti
- Vivienne, seni istiyorum, daha fazla red cevabı veya oyalanmaya gelemem
- Beni ne zaman istiyorsun?
- Hemen şimdi, hazır olur olmaz 
Kız, Hartley'in önünde sakin bir şekilde ayakta durup, gözlerine baktı
- Heloise oradayken, senin evine gelebileceğimi düşünebiliyor musun?
Hartley, bu beklenmedik darbeye şaştı, kollarını çapraz kavuşturup, halının üzerinde bir o yana, bir bu yana yürüdü
- Heloise gidecek, o kadının hayatımı mahvetmesine ne diye izin vereceğim ki! Geldiğinden beri başıma dert açmaktan başka işe yaramadı, haklısın Vivienne, sen eve gelmeden önce Heloise'in gitmesi gerek, fakat gidecek, kararlıyım, ona kapımı kapayacağım
- Ne zaman yapacaksın bunu?
Hartley, dişlerini sıktı ve kaşını kaldırdı, kararlı bir şekilde:
- Bu gece Onu bu gece göndereceğim dedi
- O halde, cevabım evet, istediğin zaman beni almaya gel
Kız, adamın yüzüne samimi, tatlı bir gülümsemeyle baktı Hartley, hayalininin gerçekleştiğine inanamıyordu, o kadar tatlıydı ki  
- Bana şerefin ve namusun üzerine söz vermeni istiyorum
Vivienne yavaşça,
- Şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum dedi
Adam kapıda kıza dönüp, mutlu gülümsedi ama yine de inanamıyor gibiydi olanlara
Hartley, parmağını yukarı kaldırarak kıza 'yarın' diye hatırlattı
Kız içtenlikle gülümseyerek 'yarın' diye tekrarladı
Yarım saat kırk dakika sonra, Hartley, Floralhurst'te trenden indi Kısa bir yürüyüşten sonra bakımla bir bahçe içindeki, iki katlı güzel bir evin kapısına geldi, yarıyolda siyah saçlı, beyaz yazlık bir elbise giymiş bir kadın adamı karşıladı
İçeri girince, kadın:
- Annem burada, onu alması için birazdan araba gelecek, akşam yemeğine gelmişti ama akşam yemeği yok
Hartley: Sana söylemem gereken bir şey var dedi
- Sana bunu incitmeden söylemek istiyorum,
Hartley durdu ve kadının kulağına bir şey fısıldadı
Karısı çığlık attı Kadının annesi salona geliyordu, siyah saçlı kadın tekrar bir çığlık attı, sevilen, şımartılan bir kadının çığlığıydı bu
- Ah, anne! Biliyor musun, Vivienne bize aşçılığa geliyor! Hani bir yıl Montgomery'lerde aşçılık yapan kız  ve şimdi Billy hayatım, aşağı mutfağa inip, Heloise'i kovman gerek, bütün gün sarhoştu 
|