Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Edebiyatının Dönemleri
Refik Halit Karay (1888-1965) Fecr-i Âtî’den sonra Millî edebiyat hareketine katilmistir Eserlerini de bagimsiz bir sahsiyet olarak vermistir Edebî hayati köse yazarligi ile baslamistir Sonra da sirayla hikâyeciligi ve romanciligi gelir
Ilk yazilarinda günlük hayati ele almis, sosyal hayattaki çarpikliklari, zekî ve nükteli bir üslûpla dile getirmistir Hayatin gülünç yanlarini karikatürize etmistir
Sade ve temiz bir dille yazdigi Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insaninin hayatini bütün canliligi ile yansitmistir Gözlem yeteneginin üstünlügü dikkat çeker Eserlerinde kisilerin ruh tahlillerine fazla deginmez
Insanlarin dürüst olmayan, kurnazlik ve menfaatçilikle ilgili yönlerini ortaya kor Bunu mizah ve elestiri ile yapar Hiciv, eserlerinde önemli bir unsurdur Sahislari kendi sosyal çevreleri ile birlikte anlatir Konusma dilinin bütün canliligini ve tabiiligini ortaya kor
Romanlari: Istanbul'un Iç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylisi, Kadinlar Tekkesi, Anahtar
Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde yazdigi eseridir)
Hiciv ve Mizah Yazilari: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakin Aldanma Inanma Kanma, Tanidiklarim
4 Millî Edebiyat Akimi
Modern Türk Edebiyatini yaratma amaciyla kurulan Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtî topluluklari büyük hamleler yapmakla beraber ruhta büyük ölçüde Fransiz sanatina bagli, dil ve üslûpta Osmanlicayi sürdüren, millî kimlik ve kisilige ulasamamis bir edebiyat vücuda getirmislerdir
Osmanli Imparatorlugu’nun dagilisi sirasinda, Türk aydinlarinin büyük bir bölümü, ümmete bagli Osmanliciligin terk edilerek milliyetçiligin benimsenmesinin, memleketin gelecegi için gerekli olduguna inaniyorlardi Bu inanç sonucunda Türkçülük ve Milliyetçilik akimlari dogmus, her sahada millî kimlik arayislari baslamistir
Türk dili, Türk vezni, Türk zevki ve kültürü ile millî konulari, millî ülküleri isleyen Türk edebiyati ihtiyaci ve özlemi sonucunda 1911-1923 yillari arasinda Millî Edebiyat akimi var olmustur
Türk milletine mensup olma suuru, tarih içinde devamlilik düsüncesi, oldugu gibi kalarak batililasma inanci, 1911-1923 yillari arasindaki akimin temelleridir Bu dönemin bariz özelligi, Türk romantizminin edebî tezahürlerini göstermesidir
Cumhuriyet’in kurulusunu hazirlayan milliyetçilik ideolojisi içinde dogan Milli Edebiyat akimi Cumhuriyet’in ilk yillarinda en olgun eserlerini verdi Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadî müesseseler üstünde baslarinda büyük Türk sosyologu ve düsünürü Ziya Gökalp'in bulundugu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu Gökalp'in Türkiye ve Türkler için sekillendirdigi düsünceler basta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüsünün kaynagini teskil etti
Halka ulasabilmek ve onunla bütünlesebilmek için onun dilini kullanmak gerektigine inanan bu nesil yazarlari, eserlerinde konusma dilini kullandilar
Halk dilini kullanirken gençlik yillarinda hayran olduklari Edebiyat-i Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarinin ince zevkini günlük dile aktardilar
1911 yilinda Selânik’te çikarilmaya baslanan Genç Kalemler dergisinde basladi bu çalismalar Bir kismi daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve sairleri arasinda da yer alan bu edebiyatin temsilcilerinin en önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin (öncü), Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip (öncü), Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlibel, Enis Behiç Koryürek, Kemalettin Kamu, Aka Gündüz, Refik Halit Karay, Resat Nuri
Güntekin, Yakup Kadri, Halide Edik Adivar, Hamdullah Suphi, Ahmet Hikmet Müftüoglu, Necip Fazil Kisakürek, Fuat Köprülü, Halide Nusret Zorlutuna, Sükûfe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpinar'dir
Milli Edebiyat akiminin özellikleri, Cumhuriyet’in ilk on yilinin da bir özeti
olmaktadir Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akiminin ilkeleri de su
sekilde belirtilebilir: Dilde yalinlik (en mühim prensip), Türkçe karsiligi olan Arapça ve Farsça kelimelerin atilmasi Yalin (süssüz, sanatsiz, özentisiz) bir dille yazma; Istanbul Türkçesini kullanma
**Halk edebiyati siir biçimlerinden yararlanma
**Hece ölçüsü
**Konu seçiminde yerlilik
**Konularini hayattan, ülke sartlarindan seçme
**Millî kaynaklara yönelme
Islâmci, Osmanlici, gelenekçi görüslere sahip yazarlardan bireysel egilimli yazarlara kadar tüm edebiyatçilara açik bir bütünlük mevcuttur Çünkü artik söz konusu olan Millî Edebiyat akimi kavrami degil, Millî Edebiyat dönemidir Bu akim dilde ve duyusta 1911-1915 dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön plânda oldugu roman, hikâye, tiyatro eseri ve siirler verilmesini saglamistir
Baslangiçta Fecr-i Âtî roman ve hikâyecisi olan Yakup Kadri Karaosmanoglu ve Refik Halit Karay, gerçek kisiliklerini Millî Edebiyat akimi içerisinde göstermislerdir
Fecr-i Âtî toplulugu disinda kalan, Istiklâl Marsi sairi Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatli, kendi siir anlayislarina göre eserler veren ve daha sonra Millî Edebiyat akimina katilan sairlerdir
Gerek Mehmet Âkif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatli, siir dili ile konusma dili arasindaki uzlasmayi saglamislar, Türk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldirip, yasayan Türkçe ile basarili siirler yazmislardir
Dönemin Sanatçilari
Ömer Seyfettin (1884-1920)
Son devir Türk hikâyeciliginin en önemli isimlerindendir Yeni Lisan hareketinin savunucularindandir Amaci millî suuru kuvvetlendirmek, toplum hayatindaki aksak yönleri ortaya çikarmaktir
Konularini gerçek hayattan alir Bu sebeple hikâyeleri realist özellik tasir Konulari genellikle tarihî olaylar, çocukluk hatiralari ve yasanan günlük olaylardir Ask konusunu da bu hikâyelerinde isler Kahramanlik, hikâyelerinin önemli konularindandir
Bazi eserlerinde sosyal hayattaki gülünç özellikleri karikatürize eder Türklerin Balkanlar’da ugradiklari zulümleri de konu edinmistir Dili oldukça sadedir ve yalindir Kurgulari oldukça basarilidir
Hikâyeleri: Eshab-i Kehf’imiz, Harem, Efruz Bey, Yalniz Efe, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Beyaz Lâle, Bomba, Bahar ve Kelebekler,
Ziya Gökalp (1876-1924)
Türkçülük cereyanini bir sisteme baglayan fikir adami ve bu sistemi eserlerinde isleyen bir sanatçidir Türk milletinin din, dil, ahlâk, edebiyat yönünden ayni kültürle yetismis kisilerden olustuguna inanan Gökalp, eserleriyle Türk milliyetçiliginin sinirlarini belirlemis, millî edebiyatin da fikir yönüyle temellerini olusturmustur Onun Türkçülük anlayisi, dil, edebiyat, din, iktisat, güzel sanatlar ve siyaset alanlarini kapsar Turancilik ideolojisini de savunmustur
Edebiyati, bu fikirlerini yaymak için bir araç olarak kullanmistir Sanat yapma kaygisi yoktur Siir ve nesir alaninda eserleri vardir Destan, masal ve makaleler de yazmistir
Dile önem vermistir Eserlerini sade bir dille yazmistir Türk dilinin gelismesi yolunda çaba harcamistir Türkçe karsiliklari olan Arapça ve Farsça kelimelerin atilmasindan, Türkçelesmis kelimelerin de artik Türkçe sayilmasindan yanadir
Ona göre millî vezin hece veznidir
Siirleri: Kizil Elma, Altin Isik, Yeni Hayat
Fikrî Eserleri: Türk Medeniyeti Tarihi, Türk Töresi, Türkçülügün Esaslari, Türklesmek-Muasirlasmak-Islâmlasmak, Malta Mektuplari
Ali Canip Yönten (1887-1967)
Daha önce Fecr-i Âtî’de yer alan sanatçi, daha sonra millî edebiyat akiminin öncülügünü yapmis, Ömer Seyfettin’le birlikte çikardiklari Genç Kalemler dergisinde bas yazarlik yapmistir
Yeni Lisan hareketinin savunucularindandir
Siirlerinin hece vezniyle ve sade bir dille yazmistir Siirlerinin bir kismini Geçtigim Yol adi altinda yayimlamistir Sonralari siiri birakip edebiyat incelemeleri yapmistir
Fuat Köprülü (1890-1966)
Edebiyat tarihi ve tarih arastirmacisidir
Türk edebiyatini dönemlere ayiran, bilimsel yöntemlerle inceleyen ilk
arastirmacidir
Eserleri: Türk Edebiyatinda Ilk Mutasavviflar, Türk Edebiyati Tarihi, Türk Saz Sairleri, Türk Dili ve Edebiyati Hakkinda Arastirmalar
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944)
Halkçilik ve milliyetçilik düsüncesini siirlerinde islemistir Sahsî duygulara ve tabiata pek rastlanmaz
Siirleri sosyal faydaya yöneliktir ve didaktiktir Bu yüzden bir kuruluk göze çarpar
Hece veznini ve bati edebiyati nazim sekillerini kullanmistir
Dilinin tamamen sade oldugu söylenemez
Siirleri: Türk Sazi, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destani, Turana Dogru
Resat Nuri Güntekin (1889-1956)
Millî edebiyat akimindan etkilenen sanatçilardandir
Söhretini Çalikusu romaniyla kazanmistir
Birçok eserinde Anadolu’yu, Anadolu hayatini ve insanini, batil inançlari,
yanlis batililasmayi, insanimizin bilime ve egitime ihtiyacini islemistir
Mizah ögesine de yer vermistir
Romanlarinda güçlü gözlemciligine dayanan bir realizm ve canli bir üslûp vardir Psikolojik tahlillerde de basarilidir Eserlerinde konusma dili hâkimdir
Roman, hikâye, tiyatro ve gezi yazisi türünde eserleri vardir
Romanlari: Çalikusu, Gizli El, Dudaktan Kalbe, Acimak, Eski Hastalik, Aksam Günesi, Yaprak Dökümü , Damga, Miskinler Tekkesi
Hikâyeleri: Eski Ahbap, Tanri Misafiri, Sönmüs Yildizlar, Boyunduruk
Gezi Yazilari: Anadolu Notlari
Tiyatrolari: Yaprak Dökümü, Eski Rüya, Hançer, Balikesir Muhasebecisi, Eski Borç, Gözdagi
5 Millî Mücadele Dönemi Türk Edebiyati
Yakup Kadri Karaosmanoglu (1899-1974)
Üsküdar Idadisi'nde edebiyat ve felsefe ögretmenligi yapti (1916-17) Ikdam gazetesinde çalisti Yeni Mecmua'da Erenlerin Bagindan yazilarini yayimladi (1918-19) Tedavi olmak için gittigi Isviçre'de üç yil kaldi Mütareke devrinde Ikdam, Dergâh gibi gazete ve dergilerde yazdigi yazi ve öyküleriyle Kurtulus Savasi'na destekledi Ikdam'da Kiralik Konak (1920), Aksam'da Nur Baba (1921) romanlarini tefrika ettirdi 1921'de Ankara'ya çagrildi
Toplumsal yapidaki bu degisimi öykü ve romanlarinda yansitan Yakup Kadri, hayata bakisini, bu farklilasma durumlarinin ondaki yansilarini söyle dile getirmektedir: "On sekiz yasimda iken seyda (deli) bir anarsist idim Yüksek bir makam sahibi veya herhangi bir kudretli adami yere sermek en büyük gayemdi
Sonradan bir ihtilalin basina geçmek ve halk kitlelerini bir rüzgârin bir ormani dalgalandirisi gibi harekete getirmek istedim Otuzumda bunlarin hepsinden vazgeçmis, hiçbir seye inanmaz olmus ve kendimi cismani hazlara terk etmistim
Fakat etin bu iltihabindan ruhun baska türlü bir iltihabi ile uyandim Mistik bir sevda can evimi bir yanginin alevi gibi sarmisti Bu alevle tutustukça hayat buluyordum Ve ilik uzletimi (toplum hayatindan uzakligimi) yüzleri berrak su kaynaklarini andiran hayaletlerle dolduruyordum Iste, millet askina ben bunlar arasinda vasil oldum Ve bu ask yolunda can vermeyi o vakit cana minnet bildim
Lâkin, bu yeni dinde kendime peygamber yine kendimdim Onun için ruhum imansiz kalan cemaat gibi perisandi Ne vakit ki Anadolu yaylalarinin maverasindan (ötesinden) O'nun (Atatürk'ün) sesini duydum; Nur ile ates, vecd (kendinden geçme) ile humma (ates) arasindaki farki o vakit bildim Ancak bu millet mürsidinin emri altindadir ki, kisir bir atesle beyhude yere yanip tutusmaktan ve yipratici ihtilaçlar içinde beyhude yere kivranip durmaktan kurtuldum Ruhum, hemen ilâhî diyebilecegim bir nizam (düzen) içine girdi
Kütahya, Simav, Gediz, Eskisehir, Sakarya yörelerine gezi Garp cephesinin bulundugu mevkide olup bitenlere taniklik etti Anadolu gerçegi ile yüzlesen Yakup Kadri; Kurtulus Savasi'nin yansilarini yakindan gözledi Cumhuriyet'in kurulusunda Mardin (1923-1931), daha sonra da Manisa milletvekili oldu (1931-1934) 1923-25 arasi Cumhuriyet ve Hakimiyet-i Milliye (Ulus) gazetelerinde yazdi Burada iki yil kaldi Istanbul'da çikan Milliyet'te yazdi Hüküm Gecesi romanini bu gazetede tefrika ettirdi (1927) Sodom ve Gomore'yi yazdi (1928)
1932'de yazdigi Yaban birçok tartismalara neden oldu Roman, 1942'de CHP Roman Armagani'nda ikinciligi kazandi Ayni yil Vedat Nedim Tör, Sevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge, Ismail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kuruculari arasinda yer aldi Dergi, 1934'te kapanmak zorunda kalinca, Tiran elçiligine atandi Bunu Prag (1935), La Haye (1939), Bern (1942), Tahran (1949), Bern (1951-1954) elçilikleri izledi
1961'de Kurucu Meclis üyeliginde, 1961-1965'te de Manisa milletvekilliginde bulundu Cumhuriyet, Hakimiyet-i Milliye, Ulus, Milliyet, Yeni Istanbul, Tercüman; Kadro, Varlik, Hayat, Meydan gibi gazete ve dergilerde makale, roman ve anilari yayimlanan Yakup Kadri, 13 Aralik 1974'te Ankara'da öldü
Romanlarinda, ülkenin yaklasik yüz yili askin zaman dilimini (1861-1950) konu edindi Toplumsal degisim sürecinin toplumun farkli kesimlerindeki yansilarini gerçekçi bir bakisla yansitti Tarihe taniklikla birlikte, insan-toplum iliskilerinde bu süreçte biçimlenen durumlari irdeledi Tanik oldugu olaylar, yasadigi ortam onun edebiyat anlayisini biçimlendirmistir Fecr-i Âtî içinde 'sanat sanat içindir' anlayisindan yola çikan Yakup Kadri, kosullarin gücü içindeki degisimi de yillar sonra söyle dile getirecektir: "Bu coskunlugum, sanat perisi yolunda bu serdengeçtiligim, ilk millî felâketimiz olan Balkan Harbi'ne kadar, bütün atesiyle devam etti Fakat ne vakit ki, Çatalca önüne dayanan düsman toplarinin sesini ta yatagim içinden isitmege basladim, hisseder gibi oldum ki, hayatta benim yaptigim mücadeleden daha mühimleri vardir Balkan Harbi'ni daha bir sürü millî felâketler takip etti Ben gene 'Sanat sahsî ve muhteremdir' diyordum Fakat onun yani basinda, hiç degilse onun kadar 'sahsî' ve 'muhterem' seyler olabilecegini düsünmege baslamistim "
Öykü ve romanlarinda dilde sadelesme ve yeni bir edebiyat anlayisinin örneklerine veren Yakup Kadri, bir bakima degisim döneminin romancisidir Romanlarinda, ülkenin Batililasmadan Cumhuriyet'in kurulus yillarina deginki degisim ve dönüsüm süreçlerini konu edinir Çözülme ve yeniden yapilanma  Bu süreçteki insan ve toplum gerçegine gerçekçi bir bakisla yaklasir Yakup Kadri, romanlarinin yapisal olusumunu degerlendirirken, sunlari söyler: "Romanlarimin kronolojik mahiyeti benim istek veya kararimla meydana gelmis bir sey degildir
Romanda yegâne (biricik) gayem, hayatin heyecanini verebilmek ve canli tipler yaratmaktir Bunda ne dereceye kadar muvaffak oldugumu bilmiyorum Roman yazarken tanidigim kimseleri ve yasadigim hayat safhalarini bir ham madde olarak kullanirim Romanlarimi uzun müddet tasarlarim Fakat not alip materyal toplamak adetim degildir "
Fecr-i Âtî’de iken ferdiyetçi sanat anlayisini benimseyen sanatçi, daha sonra millî Edebiyat cereyanina katildi
Ilk eserlerinde mistik bir hava vardir
1916’dan sonra ülke gerçeklerini ve millî duygulari isleyen hikâyeler yazmistir
Roman, hikâye, deneme, mensur siir, makale ve ani türünde eserleri vardir Romanlarinda Türk halkinin yasayisi ve problemleri baslica konudur
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan dönemde Türk halkinin yasadigi gelisme ve degismeleri islemistir Aydinlarla halk arasindaki zitliklari da konu edinmistir
Eserlerinde saglam bir gözlemcilik ve ona dayanan bir realizm vardir Eserleri teknik bakimdan saglamdir Karakterleri basariyla anlandirmistir
Titiz bir üslûpçudur
Hikâyeleri: Bir Serencam, Rahmet, Millî Savas Hikâyeleri
Romanlari: Kiralik Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama  
Diger eserleri: Erenlerin Bagindan, Zorakî Diplomat, Anamin Kitabi,
Vatan Yolunda  
Halide Edip Adivar (1884-1964)
Romanci ve hikâyeci
Ünlü, Sultanahmet mitingi ile halki costurmus ve bizzat millî mücadelenin içinde yer almistir
Romanlarindaki belli basli konular, Kurtulus Savasi, çocukluk hatiralari ve asktir
Kahramanlarini daha çok kadinlar arasindan seçen sanatçi, karakter bulmakta basarilidir Kadinlara da üstün özellikleri vermistir
Gözlem, tasvir ve tahlillerde basarilidir
Sosyal çevreye önem verir
Dili kullanmada basarili degildir Daginik, düzensiz bir üslûbu vardir
Eserleri: Handan, Son Eseri, Atesten Gömlek, Vurun kahpeye, Zeyno’nun Oglu, Sinekli Bakkal, Tatarcik, Mor Salkimli Ev, Daga Çikan Kurt, Harap Mabetler
Bes Hececiler
Siire 1 Dünya Savasi ve Millî Mücadele yillarinda baslayan, Mütareke yillarinda söhret kazanan hececiler, Anadolu'yu ve vasat insan tipini siire soktular
Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlik ve yigitlik, isledikleri baslica konulardir
Hecenin bu bes sairi millî edebiyat akimindan etkilenmis ve aruzu birakarak siirlerinde heceyi kullanmaya baslamislardir Bunda da oldukça basarili olmuslardir
Siirde sade ve özentisiz olmayi tercih etmislerdir
Orhan Seyfi Orhon (1890-1972)
Siirlerinde konusma dilini kullanmistir
Bazi siirlerinde halk siiri sekillerini kullanmistir
Daha çok sahsî temalari isleyen sair vatanî konulari da islemistir
Eserleri: Firtina ve Kar, Peri Kizi ile Çoban, Gönülden Sesler, O Beyaz Bir Kustu
Yusuf Ziya Ortaç (1896-1967)
Siire aruzla baslamis, da ha sonra heceyi kullanmistir
Günlük hayatin çesitli görünümlerini sade bir dille islemistir
Akbaba adli mizah dergisini çikarmistir
Eserleri: Akindan Akina, Asiklar Yolu, Yanardag, Bir Rüzgâr Esti
Faruk Nafiz Çamlibel (1898-1973)
Bes Hececilerin en genci ve en basarilisidir Buna ragmen aruzu da tamamen terk etmemistir
Siirlerinde Anadolu’yu, memleket sevgisini anlatmistir Ferî konulari da
islemistir baslica konu ve temalari, ask, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlik, ihtiras
Lirik siirleri vardir
Siirleri: Han Duvarlari, Çoban Çesmesi, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle
Tiyatro eserleri: Canavar, Akin, Özyurt, Kahraman
Enis Behiç Koryürek'in (1892-1949)
Siire aruzla baslamistir
Heceyle yazdigi ilk siirlerinde aski islemekle beraber, daha sonra Kurtulus Savasi yillarinda millî duygulari ve tarihî kahramanliklari islemistir
Siirleri: Miras, Günesin Ölümü
Halit Fahri Ozansoy (1891-1971)
“Aruza Veda” adli siiriyle aruzu birakip heceyi kullanmaya baslamistir
Siirlerinde konusulan Türkçeyi basariyla kullanmistir
Derin bir melânkoli ev karamsarlik tasiyan siirlerinde ferdî konulari
islemistir
Siir, roman ve tiyatro türünde eserleri vardir: Cenk Duygulari, Efsaneler, Baykus, Hayalet
Dönemin Bagimsiz Isimleri
Mehmet Âkif Ersoy (1873-1936)
Dinî, millî siirleriyle taninir
Bir destan sairidir (Çanakkale Sehitlerine) Islâmcilik akiminin temsilcisidir Siirlerinde dinî lirizm dikkati çeker Ögretici, ögüt verici, birligi ve bütünlügü saglayici siirleri vardir
Savas sirasinda ve sonrasinda kurtulusun ve gelismenin ancak dine sarilmakla olacagini, batinin sadece ilminin alinabilecegini savunmustur
Türk siirine gerçek realizm onunla girmistir O, toplum hayatini bütün
yönleriyle aksettirmistir Hatta sokak aralarinda konusulan dili bile siirine yansitabilmistir
Gözlemlerinden çokça faydalanmistir Tasvir edici ve tahkiyeli anlatimi
sayesinde siirinde canli tablolar çizmistir
Aruzu Türkçeye basariyla uygulamistir
Nazmi nesre yaklastiranlardandir Manzum hikâye seklinde siirleri vardir
Bu siirlerinde günlük hayati, toplum hayatini basariyla anlatmistir Özellikle yoksullara, sakatlara, kimsesizlere karsi acima duygusu bu tür siirlerinde belirgindir Hasta, Küfe, Meyhane, Seyfi Baba, Hasir, Mahalle Kahvesi bu türün örnekleridir
Siirlerini Safahat adli kitabinda toplamistir Safahat yedi kitaptan olusur:
Safahat, Hakk’in Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih Kürsüsünde, Hatiralar, Asim ve Gölgeler
Makaleleri A Abdülkadiroglu tarafindan yayimlanmistir
Yahya Kemal Beyatli (1884-1958)
Sair ve yazar
Eski nazim biçimleriyle -az da olsa degisiklige ugratarak- yeni konulari
islemistir
Aruzu Türkçede basariyla uygulamistir Sadece Ok siirini heceyle yazmistir
Siirde dile, uygun kelimelerin seçilerek yerli yerinde kullanilmasina özen
göstermistir
Parnasizmin en önemli temsilcisidir
Siirde sekil mükemmelligine, ahenge ve kafiyeye önem vermistir
Isledigi baslica konu ve temalar: ask,i tabiat, kahramanlik, ölüm, sonsuzluk
Siirlerinde Osmanli hayranligi oldukça açiktir ve Istanbul'u da siirde en çok isleyen sairdir O tam bir Istanbul asigidir Tevfik Fikret’in “Sis” adli,
Istanbul'u tahkir ettigi siirine karsi “Siste Söylenis” adli siiriyle cevap
vermistir
Siirleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Sirin Rüzgâriyla, Rubailer
Nesirleri: Egil Daglar, Aziz Istanbul, Edebiyata Dair
6 Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyati
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyati, Divan edebiyatinin terk edilmesinden sonra tesekkül eden Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat adlariyla anilan edebiyat tarzlari vasitasiyla olusturulan zemin üzerine kurulmustur
Cumhuriyet devri edebiyatinin ilk dönem eserleri degisen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini tasir
Dildeki sadelesme hareketi artik yerlesmistir
Aruz birakilarak hece kullanilmistir
Siirde ve düz yazida toplumun her kesiminden gelen sanatçilar sayesinde konular oldukça genisletilmistir Buna bagli olarak mekânlar da çesitlilik kazanmistir
Anadolu’ya daha çok yer verilmistir Roman ve hikâyelerde toplum sorunlari, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatilmistir
Kurtulus Savasi ve bu dönemdeki toplum hayati da konu edilmistir
Tiyatro eserlerinde de millî konular islenmistir
a 1940 Yilina Kadar Türk Edebiyati
1900'den sonra dogan, ilk gençlik ve olgunluk yillari Cumhuriyet’in ilk devresinde geçen ilk sairler nesli, siire Yahya Kemal’in, Ahmet Hasim’in ve bati sairlerinin etkisiyle ve kendi yaraticiliklarinin katkisiyla yeni estetik sekiller kazandirdi
Ahmet Hamdi Tanpinar, Türkçeye Paul Valery'nin siir görüsünü uygulayarak, yogun kapali, derin siirler yazdi
Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Tanpinar'i hatirlatan özelliklerin yer aldigi folklor kaynakli degisik eserler meydana getirdi
Necip Fazil Kisakürek (1905-1983) çok yönlü kisiliginin etkisiyle ve Türkçeyi ustaca kullandigi siir ve piyeslerinde Anadolu insaninin mistik egilimlerini orijinal ve modern bir üslûpla ifade etti
Yedi Mesaleciler
Sabri Esat Siyavusgil, Ziya Osman Saba, Yasar Nabi Nayir, Kenan Hulusi
(hikâyeci), Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk
Bu edebî topluluk yeni bir edebiyat, farkli bir siir anlayisi olusturmak için
toplanmistir
Bes Hececiler’e karsi çikmislardir
“Samimîlik, canlilik ve devamli yenilik” ilkelerini benimsediler
Fransiz edebiyatini örnek alacaklarini bildirdiler
Buna ragmen kendileri de Bese Hececiler’in yolundan gitmislerdir Türk siirine herhangi bir yenilik getirmemislerdir
Dönemin Sanatçilari
Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967)
Avrupai siir anlayisindan âsik tarzi söyleyise yönelmistir
Siirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelisen hafif sesli bir musiki havasi vardir
Siir kitabi: Siirler
Tiyatrolari: Koçyigit Köroglu, Kösebasi, Bir Pazar Günü, Satilik Ev
Necip Fazil Kisakürek (1905-1983)
Siirlerinde insanin evrendeki yerini, madde ve ruh meselelerini, insanin iç dünyasina ait çesitli yönleri, gizli duygulari islemistir Hissi ve fikri siir olusturan iki unsur olarak kabul eder Saglam bir dil ve üslûp; kuvvetli bir lirizm, basarili bir teknik sahibidir
Agaç ve Büyük Dogu dergilerini çikarmistir
Siirleri: Örümcek Agi, Kaldirimlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervani, Çile
Siirlerim
Roman ve tiyatro türünde de eserleri vardir: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularindan Hikâyeler, Hikâyelerim
Cahit Sitki Taranci (1910-1956)
Sade, yalin, ahenkli bir dille, konusma diliyle siirler yazmistir
Siirlerinde iç sikintilarini, karamsarligi, özellikle sürekli korktugu ölümü,
ama bununla birlikte yasama bagliligi konu edinmistir
Siirleri: Otuz Bes Yas, Düsten Güzel, Ömrümde Sükût
Nesirleri: Ziya’ya Mektuplar
Memduh Sevket Esendal (1883-1952)
Romanci ve hikâyeci
Romanlarinda kendi deyimi ile “topluma ayna tutmustur”
Hikâyelerinde gözlem gücü son derece güçlüdür
Toplum hayatindaki aksakliklara deginmistir
Dili temiz; anlatimi güçlüdür Konusma dilini kullanmistir
Hikâyelerinde Çehov tarzinin temsilcisidir
Romanlari: Ayasli ve Kiracilari, Vassaf Bey
Hikâyeleri: Hikâyeler, Otlakçi, Hava Parasi, Mendil Altinda, Temiz Sevgiler
Ahmet Hamdi Tanpinar (1901-1962)
Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve siir türlerinde eserler vermistir Ama en önemli özelligi sairligidir
Siirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir En çok isledigi konu
zamandir Suuralti da önemlidir
Siirlerinde sembolistlerin etkisi vardir
Sade bir dille yazdigi siirlerde hece ölçüsünü kullanmistir
Hikâye ve romanlarinda dönemin toplum hayatini ve çeliskilerini ortaya
koymustur Psikolojik yön de önemlidir
Dili basariyla kullanmistir
Siirleri: Siirler
Deneme: Bes Sehir
Roman: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Disindakiler
Hikâye: Yaz Yagmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyalari
Edebiyat: 19 Asir Türk Edebiyati Tarihi
Abdülhak Sinasi Hisar (1888-1963)
Tenkitçi ve romanci
Nesirlerinde görgü, hatira, tasvir ve kültür unsurlari agir basar
Sanatli ve uzun cümleleri vardir
Romanlari: Fehim Bey ve Biz, Çamlica’daki Enistemiz
Diger eserleri: Bogaziçi Mektuplari, Geçmis Zaman Köskleri, Bogaziçi Yalilar
b Son Dönem Türk Edebiyati
Garipçiler
Orhan Veli Kanik ve onunla ayni tarzi paylasan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat, siirlerini 1941 yilinda Garip adli kitapta topladilar, Garipçiler adiyla anildilar ve Türk siirinde yeni bir akim meydana getirdiler
Bu adi almalarinda Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adli siirinin garip tepkilere sebep olasinin ve garip bulunmasinin etkisi olmustur
Bu akimin amaci siiri, öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayilan vezin, kafiye, nazim sekli, nazim birimi; sairanelik, mecazli söyleyis, söz sanati ve süs gibi unsurlardan siyirarak, duyularin yalin ifadesi hâline getirmekti
Bu akimda hiç bir kural ve kaliba baglanmamak prensip edinilmistir
Sade bir dil kullanmislardir
Günlük ve siradan konulari islemislerdir Siradan insanlarin problemleri, yasama sevinci, hayattaki gariplikler siirlerinin baslica konularidir Siirde o zamana kadar islenmemis konulari ele almislardir
Orhan Veli, bu tarzda yazdigi basarili siirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde etkiledi
Genç yasinda Rusya'ya giden ve oradan marksist ve materyalist bir inançla dönen Nazim Hikmet Ran (1902-1963) Türkçenin estetigini Mayakovski tesirleri tasiyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilâlci siirler yazdi 1960'li yillardan sonra Türk Edebiyati içinde yayginlasan sosyalist akiminin baslangici bu siirler oldu
Ahmet Muhip Diranas, siiri tamamen estetik olarak kabul eden sairlerdendir Ayni nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslûp ve ruh yönünden zenginligini siirlerine aksettiren orijinal bir sairdir
Türk edebiyatinda küçük klâsik hikâye yazma geleneginin kurucusu ve en basarili temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikâye kitaplari 144 baski yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu
Sait Faik Abasiyanik (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yilindan sonra yayinladiklari hikâyeler, birbirinden farkli iki yeni çigir açti
Sait Faik, konulari Istanbul'da geçen ve sahsî izlenimlerine dayanan siir
duygusuyla dolu hikâyeler yazdi
Materyalist bir dünya görüsüne sahip olan Sabahattin Ali, dis tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikâyeler yazdi Bu iki yazarla birlikte 1960'li yillardan sonra yogunlasan günlük olaylar, düsünce ve beklentiler edebiyata girmeye basladi
|