|  06-24-2012 | #5 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Türk Edebiyatının Unutulmazları 
 
              AHMET HAMDİ TANPINAR
 
 
 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğdu
  Kadı Hüseyin Fikri Efendi'nin oğlu  Baytar Mektebi'ni bırakarak girdiği Darülfünun-ı Osmani'nin (Bugünkü İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun oldu  Erzurum, Konya ve Ankara'daki liselerde öğretmenlik yaptı  Gazi Terbiye Enstitüsü'nde (Gazi Eğitim Enstitüsü) edebiyat dersleri verdi  1933'ten sonra İstanbul'da Kadıköy Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı  Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat tarihi ve estetik dersleri verdi  1939'da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde yeni kurulan Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörlüğüne getirildi  1942 ara seçimlerinde CHP'den Maraş Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi, üniversitedeki görevinden ayrıldı  1946 seçimlerinde tekrar aday gösterilmeyince bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptı  Güzel Sanatlar Akademisinde tekrar derse girmeye başladı  1949'da da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne döndü  Bu görevdeyken 24 Ocak 1962’de İstanbul’da yaşamını yitirdi  Adını ilk kez "Altın Kitap" dergisinde yayınlanan "Musul Akşamları" şiiriyle duyurdu  Dergah, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Ülkü, Varlık, Oluş, Kültür Haftası ve Aile dergilerinde şiirleri yayınlandı  Hece vezniyle yazdığı bu ilk şiirler, imge zenginliklikleri ve müzikal nitelikleriyle dikkat çeker  Edebiyat Fakültesi'nde öğrencisi olduğu Yahya Kemal Beyatlı'dan çok etkilendi  Ama ilk eserlerinde Yahya Kemal'den çok Ahmet Haşim izleri görülür  Haşim gibi o da küçük yaşta kaybettiği annesinin yokluğundan duyduğu acıyı ve kendisini avutacak bir sevginin özlemini dile getirir  İçe dönük bir bakışla doğa ile iletişim kurmaya çalışır  Şiirinin bir başka yönü Bergson felsefesinden kaynanlanan zaman kavramıdır  Onun eserlerinde zaman, basit bir süreklilik değil, çok katlı ve karmaşık bir akıştır  "Ne İçindeyim Zamanın", "Bursa'da Zaman" şiirleri bu olgunun örnekleridir  İlk romanı "Mahur Beste" 1944'te Ülkü Dergisi'nde yayınlandı  Osmanlı Devleti'nin son döneminde seçkin bir çevrenin yaşayışını sergileyen bu romanın ardandan, kendi yaşamından da izler taşıyan "Huzur" 1949'da basıldı  Huzur, hem bir aşk hem de Tanpınar'ın İstanbul'a olan derin sevgisinin romanıdır  Estetik anlayışının, kültür birikiminin ve geçmiş kültürlere yaslanan yaşam felsefesini yansıttığı bu kitabı Tanpınar'ın en yetkin romanı sayılır  Romanda, Mümtaz ile Nuran'ın aşkı çerçevesinde Doğu ile Batı, eski ile yeni, geçmişin değerleriyle var olan değerler, aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmayı ve bu çatışmanın doğurduğu bireysel bunalımları irdeler  1950'de Yeni İstanbul gazetesinde yayınlanan ancak ölümünden sonra 1973'te basılan "Sahnenin Dışındakiler" ile 1961'de basılan "Saatleri Ayarlama Enstitüsü"nde de iki uygarlık, iki değerler sistemi arasında bocalayan Türk toplumunun ironik tablosu çizilir  Ölümünden sonra plan ve notlarına dayanılarak biraraya getirilen ve 1987'de yayınlanan "Aydaki Kadın" da da aynı irdeleme vardır  Şiir, roman ve yazılarının yanısıra İstanbul, Bursa, Ankara, Ersurum ve Konya kentlerini doğal, tarihsel ve kültürel yapılarıyla anlattığı 1946'da basılan "5 Şehir" önemli eserleri arasındadır   ESERLERİ
 
 ŞİİR:
 Bütün Şiirleri (1976-1981)
 
 ROMAN:
 Mahur Beste (tefrika 1944 - basım 1975)
 Huzur (1949-1983)
 Sahnenin Dışındakiler (tefrika 1950- basım 1973)
 Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961-1977)
 Aydaki Kadın (ölümünden sonra 1987)
 
 ÖYKÜ:
 Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1943-1983)
 Yaz Yağmuru (1955-1983)
 Hikayeler (Kitaplaşmayan iki hikayesiyle birlikte tüm öyküleri, 1983)
 
 DENEME:
 Beş Şehir (1946-2001)
 Edebiyat Üzerine Makaleler (1969-1977)
 Yaşadığım Gibi (1970-1977)
 
 ANTOLOJİLER:
 Tevfik Fikret (1937-1944)
 Namık Kemal (1942)
 Yahya Kemal (1940-1982)
 19
  Asır Türk Edebiyatı Tarihi (Ancak birinci cildini tamamlayabildi, 1942-1985) 
 
 Her Şey Yerli Yerinde
 
 Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
 Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
 Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
 Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi
 
 Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
 Serpilen aydınlıkta dalların arasından
 Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
 Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak
  
 Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
 Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
 Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin
 Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu
  
 Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
 Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
 Bitmeyen aşk türkusü kumruların sesinde,
 Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner
  
 Her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda
 Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
 Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
 Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgarda
  
 Ahmet Hamdi Tanpınar
 
 
 | 
	|  |   |