| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Divan Edebiyatı 
 
              Divan şiirinin nazım biçimleri
 
 
 
 
 Ölçülü ve uyaklı söz ya da yazıya "manzum" ya da "manzume" denir
  Şiirde dize sayısı, dörtlük sayısı, sıralanış düzeni, uyak yapısı gibi dış özelliklerin tümü, nazım biçimini oluşturur  Divan şiirinde pek çok nazım biçimi vardır, ama bazıları daha yaygın olarak kullanılmıştır   
 
 Gazel, Divan şiirinin en yaygın nazım biçiminden biridir
  Gazelin ilk beytinin dizeleri kendi arasında uyaklıdır  Öteki beyitlerden birinin dizeleri serbest, ikinci dizeleri ilk beytin uyağına göre yazılır   
 
 Kaside, gazel gibi Divan şiirinin en yaygın nazım biçiminden biridir
   
 
 Kıta, dört dizeden ya da iki beyitten oluşur
  İkinci ve dördüncü dizeler birbiriyle uyaklıdır  Daha çok beyitten (10, 15 beyit kadar) oluşan kıtalar da vardır ve bunlara kıta-i kebire, yani büyük kıta denir   
 
 Mesnevi, Divan şiirinde çok kullanılmış bir nazım biçimidir
  Beş mesneviden oluşan yapıta, hamse denir  
 
 Muhammes, her bölümü beş dizeden oluşur ve bu bölümlere bent denir
  Bu nazım biçiminin uyak düzeni genellikle aaaaa-bbbaa-cccaa   biçiminde sürer  Bir muhammesin ilk bendinin dördüncü ve beşinci dizeleri ya da yalnızca beşinci dizesi öteki bentlerin sonunda yineleniyorsa, buna “muhammes-i mütekerrir”, yani tekrarlı muhammes denir   
 
 Murabba, bent adı verilen dört dizelik kıtalardan oluşur
  Genellikle ilk dörtlüğün bütün dizeleri aynı uyaklıdır  Sonraki dörtlüklerin ilk üç dizesi ayrı uyaklarla, ama son dizeleri ilk dörtlüğün uyağıyla yazılır (aaaa-bbba     gibi)   
 
 
 Musammat, murabba, şarkı, muhammes, terkibibent ve terciibent gibi nazım biçimlerinin ortak adıdır
   
 
 
 Müseddes, her bölümü altışar dizeden oluşur ve bu bölümlere bent denir
  Uyak düzeni genellikle aaaaaa-bbbbba-ccccca-ddddda biçimindedir  İlk altı dizenin son iki dizesinin nakarat olarak yazıldığı müseddesler de vardır   
 
 Müstezat, gazelin özel bir biçimidir
  Sözcük anlamıyla "artırılmış, çoğaltılmış" demektir  Uzun dizelere "ziyade" denilen kısa bir dize eklenerek yazılır   
 
 Rubai, aynı vezinle söylenen dört dizeden oluşur
  Birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklıdır  
 
 
 Şarkı, biçimsel açıdan bir tür murabbadır
  Ama şarkıda genellikle ilk dörtlüğün ikinci ve dördüncü dizeleri, öteki dörtlüklerin dördüncü dizesi olarak yinelenir  Buna nakarat denir   
 
 
 
 Taştir, bir şairin, başkasının gazelinin iki dizesi arasına bir beyit eklenmesine taştir denir
  Taştir yapan şairin gazelin konusuna uyması gerekir  Şair bir gazel beytinin üstüne üç dize daha eklemişse buna da tahmis, yani beşleme denir  Terciibent ve terkibibent   Bent denen bölümlerden oluşur
  Diğer nazım biçimlerine göre daha uzun şiirlerdir ve bent sayısı 5 ile 10 arasında değişir  Her bent kendi içinde iki bölümden oluşur  Bentlerin dizeleri yalnızca kendi aralarında uyaklıdır  Uyak düzeni şöyledir: aa xa xa xa bb ce xc xc xc xc dd  Buradaki bb ve dd dizelerine vasıta beyti denir
  Terciibentlerde bu vasıta beyti, her bendin sonunda nakarat olarak kullanılır  Divan şiirinin konuları ve özellikleri 
 
 
 Divan şiiri, döneminin zevklerini, sanat anlayışını, inançlarını ve bilgilerini yansıtır
  Ne var ki, Divan şairinin gerçek yaşamı anlattığına pek rastlanmaz  Kendisini sürekli acı çeken bir âşık olarak anlatan Divan şairi, sevgilisini ay gibi yuvarlak yüzlü bir güzel olarak betimler   Sevgili hem ay, hem de güneştir
  Divan şiirinde kullanılan benzetmelerde sevgilinin boyu mızrak gibi uzun ve düz, saçları sümbül, yanakları lale ya da gül, gözleri nergis, kaşları yay, kirpikleri ok, dişleri inci, çene çukuru kuyudur  Sevgilinin beli kıldan incedir, dudağı ölümsüzlük suyu (abıhayat) gibidir  Böyle betimlenen sevgilinin âşığının (yani şairin) gözyaşı Nil ya da Fırat ırmakları gibi akar   Âşığın bir yandan rakibi, bir yandan da acı çektiren sevgilisi vardır ve bu nedenle başı beladan hiç kurtulmaz
  Divan şiirinde bütün şairlerin kullandığı bu tür benzetmelere "mazmun" denir  Bu mazmunları yerli yerinde ve başarılı biçimde kullananlar başarılı şair sayılırdı  Divan şirinde yaygın işlenen konulardan biri de doğadır  Ama doğa, şairin hünerini göstermesi için bir araçtır  Çünkü şair, doğayı kendisinin gördüğü gibi değil, önceki usta şairlerin gözüyle yansıtır   Doğa, daha çok kasidelerin ve mesnevilerin konusu olmuştur
  Bahar ve kış mevsimleri o kadar çok işlenmiştir ki, bu iki mevsimi anlatan şiirlere ayrı adlar bile verilmiştir  Baharı anlatan şiirlere bahariye, kışı anlatanlara da şitaiye denmiştir  Bahar, şair için sevinç kaynağıdır  Bahar için yapılan benzetmelerden biri sultandır  Örneğin bahar sultanı ordusunu toplar, kış sultanına hücum ederek onu yener  Bâkî'nin "Bahar Kasidesi", en güzel bahariye örneğidir  Bahar betimlenirken gül, bülbül, lale, sümbül, çimen gibi sözcüklere sıkça başvurulmuştur   Divan şairine göre bahar yaşam ve canlılığın kaynağıdır
  Kış ise can sıkıcı ve bunaltıcıdır; zalim bir padişaha benzetilir  Divan şiirinde işlendiği biçimiyle doğa belli öğelerle sınırlı kalmıştı  Örneğin orman, dağ, ova, rüzgâr, yağmur gibi öğeler Divan şiirinde hemen hiç kullanılmamıştır  Divan şiirinde kayıklar vardır, ama deniz yoktur  Divan şiirinde bilinçli olarak yapay bir dünya yaratılmıştır  Divan şiirinde söz sanatları 
 
 
 Divan şairinin başarılı olabilmesi için dilin inceliklerini bilmesi gerekirdi
  Şairin söz sanatlarındaki ustalığı şiirinin değerini artırırdı  Bu nedenle şairler, hüsn-i ta'lil ve teşbih sanatına sıkça başvurmuşlardır  Hüsn-i ta'lil, nedeni bilinen bir olayı, daha güzel biçimde açıklama ve anlamlandırma sanatıdır  Benzetme de denen teşbih ise, bir durumu, bir oluşu, bir varlığı daha güzel bir duruma, bir oluşa, bir varlığa benzetmektir   
 Divan şairi için benzetilenler, daha doğrusu neyin neye benzetileceği belliydi ve kalıplaşmıştı
  Bu amaçla hazırlanmış listeler bile vardı  Yeni bir şiirin benzetme yönü farklıysa, o değerli bir şiir olarak nitelendirilirdi  Ama asıl yenilik hüsn-i ta'lil sanatıyla ortaya koyulurdu  Böylece şair bir sözcüğe ya da deyime, kullandığı dili iyi bilmesi oranında artan anlamlar yüklenmiş oluyordu   
 
 |