|
Prof. Dr. Sinsi
|
Atasözleri Açıklamalı-O,Ö,P,R-
Oduncunun gözü omçada, dilencinin gözü çömçede
Kişiler iş, meslek ve durumlarına göre kendilerine gerekli olan şeylerin peşine düşerler; onları elde etmeye çalışırlar
Olacakla öleceğe çare bulunmaz
İnsanın kaderinde ne varsa o olur, bunu değiştirmek mümkün değildir Dünyada olup biten her şey Yüce Allah`ın kaza ve kaderine göre olur Dolayısıyla ölüm de insanın iradesinin dışındadır Eceli gelen, günü dolan ölür; bu mutlaka olacaktır, bunun önüne geçilemez
Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar
Zengin, varlıklı kişi dilediği gibi yaşar; istediği gibi yer, içer; giyinir, kuşanır; rahatına rahat katar Ama yoksul kişi değil rahatına bakmak, geçimini temin edemediği için içten içe üzülür; acı çeker
Olsa ile bulsayı ekmişler, hiç bitmiş (yel ile yuf bitmiş)
İnsan başarılı sonuca boş söz ve hayalle değil, çalışarak ulaşır ancak Bu sebeple “bu iş böyle, şu iş şöyle olsa, şu şartlar yerine gelse” gibi sözler sarf etmekle insanın eline bir şey geçmez İnsan bir şey kazanmak istiyorsa hareket etmeli, çalışıp çabalamalıdır
Ortak (kuma) gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş
Bir erkeğin hanımları birbirleriyle iyi-kötü anlaşabilirler, ama kardeşlerin hanımları birbirleriyle geçinemezler
Osmanlı`nın ayağı üzengide gerek
Bir devleti ayakta tutmak, yüzyıllar boyu yaşatmak, sınırları genişletmek, dini yaymak o kadar kolay bir şey değildir Ancak atalarımız bunu becermişlerdir Becerirken de sürekli hareket hâlinde olmuşlar, didinip çalışmışlar, dur durak bilmemişler, bir yere bağlanıp kalmamışlardır Onlar bilirlerdi ki, hareketsiz kalan, tembelleşen, bir yere bağlanıp kalan (yani ayağını üzengiden çeken) kişi, ne başarılı olabilir, ne de dirlik ve düzenliğini sağlayabilirdi
Otu çek, köküne bak
Bir kişinin kimliğini, nasıl birisi olup olmadığını öğrenmek için soyunu sopunu bilmek ve tanımak gerekir
Otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır
Ağızdan çıkan söz, çok çabuk duyulur; başkalarının diline düşer ve bir anda her tarafa yayılır
Oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü
Kimi kişiler bulundukları yer ve şarta uymayan, ters düşen davranışlarda bulunur; kendilerini alay konusu ederler
Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş
Kimi beceriksiz, başarısız, kendisinden bekleneni veremeyen kişiler bazı bahanelerin arkasına saklanarak açıklarını kapatmaya çalışırlar
Ö
Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir
İleride geri alınmak şartıyla verilen para, eşya ya da herhangi bir mal her iki tarafı da mutlu eder Veren yardımcı olduğu, alan da ihtiyacını gördüğü için sevinir Ancak geri verme zamanı gelince bu sevinç kaybolur Çünkü çoklukla geri ödeme ya çok geç yapılır, ya da ödünç olarak verilen şeyin yıprandığı görülür Bu durum ödünç verenle, ödünç alanın arasını açar; dostlukları bozup zedeler
Öfkeyle kalkan, zararla (ziyanla) oturur
Öfkesine kapılarak iş gören sonunda güç duruma düşer Çünkü öfkeli, kızgın, sinirli insan iyi düşünemez, olup biteni iyi göremez, sonucu iyi hesaplayamaz Bu yüzden de yanlış iş yapar
Öküze boynuzu yük değil
İnsan, kendi yakınlarının işleri ile kendi işlerini yük saymaz Her ne kadar külfetmiş gibi görünüyorlarsa da, aslında yaptığı işler kişinin kendi yararınadır Bk “Koça boynuzu yük değil ”
Ölenle ölünmez
Her canlının hayatı sona erer Bu kaçınılmaz bir sondur ve doğal karşılanmalıdır Çünkü ölüme çare bulunmaz Bu bakımdan yakınını kaybeden bir kimse, kendini tüketircesine üzülmemeli, sakin olup dövünmeyi bırakmalıdır Ne yaparsa yapsın, ne kadar üzülürse üzülsün öleni geri getiremeyecektir
Ölmüş eşek, kurttan korkmaz
Bazı sebeplerden ötürü çok sıkıntı ve acı çeken, felâket üstüne felâket görüp zarara uğrayan, kaybedecek bir şeyi kalmayan kimse, artık hiçbir şeyden korkmaz; ne tehlikeye aldırır, ne de tehdide
Ölüm kalım (dirim) bizim için
İnsan yaşadığı gibi her an ölebilir de Bu bakımdan öbür dünyayı da hesaba katmalı, ona göre davranmalı, dinin buyruklarını yerine getirmeli, bu dünyadaki işlerini de yarın öleceğini düşünerek bir yola koymalı insan
Ölüm ile öç alınmaz
Düşmanlarının ölümünden sevinç duymak veya böyle bir duyguya kapılmak insana yakışmaz
Önce can, sonra canan
İnsanlar bencil yaratıklardır Can da kıymetlidir Kaybedilmesi göze alınamaz Bu bakımdan büyük fedakârlık gerektirecek konularda önce kendilerini, sonra sevdiklerini ve yakınlarını düşünür insanlar
Önce düşün, sonra söyle
Ağızdan çıkan sözü değiştirmek ya da geri almak çok zordur Sarf edilen bir söz insanı güç durumda bırakabilir, zarara sokup pişman edebilir Bu sebeple bir sözü sarf etmeden önce dikkatlice düşünmeli, ne getirip götüreceği iyice tartılıp hesaplanmalıdır
Öpülecek el ısırılmaz
Saygı, sevgi, bağlılık gösterilecek ve teşekkür edilecek kimse incitilmemeli; sert ve kaba davranışa muhatap kılınmamalıdır
P
Padişahın bile arkasından kılıç sallarlar
Kendisinden çekinilen kimselerin yüzüne karşı bir şey diyemeyenler onu arkasından çekiştirirler, hakkında atıp tutarlar Çünkü hasmı karşısında değildir, arkasından konuşmak da kolaydır
Papaz her gün pilâv yemez
İnsanın önüne her zaman aynı nitelikte elverişli bir imkân çıkmaz Çünkü şart, zaman ve imkânlar sürekli değil, değişkendirler
Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz (bilinmez)
İman her şeyden önce içsel, yani kalbî bir olaydır İnsanların imanlarını sözle dile getirmeleri mümkünse de, bunu çıkar için yapıyor olabilirler Dolayısıyla gerçekten kimin iman ettiğini bilmemiz imkânsızdır Para için de aynı şey söz konusudur Kimse kolay kolay parasının olduğunu söylemez, gizleme yoluna gider Kimi cimri olan ve yoksul bir hayat yaşayan insanların çok zengin, kimi cömert ve eli açık insanların da parasız olduğu çok görülmüştür Bu bakımdan para ile imanın kimde olduğu pek bilinmez
Paranın yüzü sıcaktır
Para çekicidir ve öyle kolayca geri çevrilemez Çünkü paranın gücü, pek çok maddî sorunu halleder Bu sebeple insanlar parayı görünce gevşer, ona kavuşma isteği duyar, kendisinden istenen işi de kolayca yapma eğilimi gösterir
Para parayı çeker
Elde para bulunursa onunla yeni paralar kazanılır Bilinen o ki, pek çok işte sermaye şarttır Sermayen ne kadar çoksa, o kadar büyük iş yapar ve o kadar da çok kazanırsın
Parayı veren düdüğü çalar
Para harcayan kimse istediğini elde edebilir İş yapabilir, yaptırabilir; satın alabilir, aldırabilir; hemen her istediği maddî şeye kavuşması mümkündür
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir
Bir iş, durum ya da olayın nasıl sonuçlanıp sonuçlanmayacağı şimdiki gidişinden anlaşılıp belli olur
Pilâv yiyen, kaşığını yanında (belinde) taşır
Bir şeyden yararlanmak isteyen kişi, bunun için gereken aracı eli altında bulundurmalıdır
Pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın
Yararlı bir şeyi elde etmek isteyen insan sonuna kadar uğraşıp didinmeli, direnmeli ve mücadele etmekten kaçınmamalıdır
Püf demeye dudak ister
Bir şeyi yapmak için kuşkusuz bilgi, beceri ve araç oldukça önemlidir Ancak bunlardan da önemlisi o işi yapma isteği, gücü ve cesaretidir Bunlar olmadan işin başarıya ulaşması zorlaşır
R
Ramazanda yalan söyleyenin (oruç yiyenin) bayramda yüzü kara olur
Gerçeği yalanla kapatmak mümkün değildir Bu bakımdan kişi yalan söyleyerek işlerini uzun süre yürütemez Söylediğinin yalan olduğu, asıl meselenin mahiyeti çok geçmeden anlaşılır Gerçek ortaya çıkar; işte o zaman, yalan söyleyerek işlerini yürüten kimse de utanır; kimsenin yüzüne bakamaz olur
Rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar
Rüşvet, yaptırılmak istenilen bir işte kolaylık sağlanması için bir kimseye mal ve para olarak sağlanan çıkardır Dinimiz olan İslâm rüşvet alıp vermeyi haram kılmış, haksız bir kazanç olarak görmüştür Eğer inananlardan biri, Yüce Allah`ın buyruğuna uymayıp bu yasağı çiğnerse, büyük haksızlık etmiş olur; dolayısıyla imanını da kaybeder
Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür
İnsan kimle, ne ile mücadele edeceğini bilmelidir Karşı koyacağı şeyin gücü ne? Onunla ne kadar baş edebilir? Sonuç ne olabilir? Bütün bunları iyice tartmalıdır Eğer kişi gücünün üstünde bir güce saldırmaya, onunla boy ölçüşmeye kalkışırsa, sonuç alamaz; sonuç alamadığı gibi zararlı da çıkar, yıpranır
Rüzgâr eken, fırtına biçer
Kişi bir kötülük yaparsa, yaptığı kötülüğün çok daha kötüsü ile karşılaşır; büyük felâketlere uğrar, zarar görür
Rüzgâr esmeyince yaprak kıpırdamaz (dal oynamaz)
Meydana gelen her olayın, her durumun belli bir sebebi veya etkeni vardır
Rüzgârın önüne düşmeyen yorulur
Toplumun genel gidişatına, ilkelerine, değer yargılarına karşı çıkan, uymayıp ters yönde hareket eden kişi pek çok engellerle karşılaşır; yorulup yıpranır
|