Prof. Dr. Sinsi
|
Divan Edebiyatı Tanımı Tarıhçesi
Milletlerin kendi özgeçmişleriyle,kültür yapılarıyla doğru orantılı edebiyatları vardır
Türk milleti olarak bizim edebiyatımız ve onun bir bölümü her ne kadar zaman zaman inkar edilmiş,anlaşılamamış,yok sayılmış olsa bile dünyanın sayılı edebiyatlarındandır
Türk milletinin varoluşundan bu yana yaşadıkları,hayat tecrübesi,sanat anlayışı, medeniyeti edebiyatına yansımıştır Edebi eserler,yüzyıllardan bu güne kadar her dönemin toplumsal ve kültürel özelliklerini,insanlığı ve insani değerlerini farklı açılardan ele almış,anlatmıştır
Bir milletin geçmişteki düşünce yapısını,hayat tarzını,kültür ve medeniyet birikimini, dünya görüşünü gelecek nesillere aktaran en önemli araç edebi eserlerdir Dolayısıyla eserlerin incelenmesi,yazılış maceraları bize geçmişteki bilmediğimiz dünyaların kapısını açacaktır Hayat şartlarının ve düşünce sisteminin değişmesi,Osmanlıya ait herşeye iyi-kötü ayırdetmeden karşı tavır koyan bir sözde aydın kitlesi sayesinde insanımız yıllardır eski edebiyatımızı tanıyamamış veya yanlış tanımıştır Ancak son yıllarda yapılan objektif çalışmalar bize atalarımızı anlatan geçmişle bağımızı tekrar kurmamızı sağlayabilecek bir adım niteliğindedir
Milletleri en güzel bir şeklide tanıyabilmenin yolu onların edebiyatlarını öğrenmekten geçer Edebiyatımız da toplumun duygu , düşünce , kültür ve medeniyet değişimine ayak uydurmuş , zaman içinde farklı özellikler göstermiştir
Divan Edebiyatı Türklerin 11 yüzyılda Islam dinini kabul etmesiyle Maveraünnehir’de başlamış , 13 yüzyıldan itibaren gelişmesini Anadolu’da sürdürmüştür
Bu edebiyat Islam kültürüne dayalı olarak Arap ve Fars edebiyatlarının tesiri altında meydana geldiğinden “ Islami Türk Edebiyatı “ diye de anılır Belirli bir kültür seviyesine ulaşmış ,eğitimli kişilere hitab etmesi sebebiyle “ Yüksek Zümre Edebiyatı “ da denilmektedir
Divan Edebiyatı, Islam dininin tesiri ile ortaya çıkmış olsa da , Iran ve Arap edebiyatlarının ve onların medeniyetlerinin izleri görülse de, zamanla bu tesirden kurtulmuş , kendine has bir takım özellikler kazanarak millileşmiştir Türk kimliğini bulmuş ,bağlı olduğu medeniyet ve kültür dünyasının zevkini , estetiğini , sanat anlayışını aksettirmiştir Yine aynı şiirlerde halkın örf ve adetleri , hayat bakışı , kılık-kıyafet , düğün ,sünnet eğlenceleri , devletin işleyişi ,bazı aksaklıklar dile getirilmiştir
Divan Edebiyatı’nın halktan ve günlük hayattan kopuk olduğu iddiasının ne kadar boş olduğu verilecek örneklerde görülecektir Şu inkar edilemez bir gerçektir ki Divan şiiri , bir hayaller dünyasıdır Stilize edilmiş bir tabiat anlayışı hakimdir Tabiat tasvirleri , hayvan , bahar,yaz ,kış ,yaz mevsimlerini tasvirleri şairlerin hayal gücü ile süslenmiş , kalıplaşmış motifler halindedir Bu bir gelenektir ve daha sonra gelen şairler aynı hayalleri daha güzel söylemek için yarışırlar
Aşk bu edebiyatın vazgeçilmez konusudur Aşık daima bahtsız ,sevgili ise vefasız ve zalimdir Acı çektirir Bu, platonik bir aşktır Bu şiir anlayışında ideal insan , maddeye değer vermemeli, dünya nimetlerine itibar etmemelidir “ Rind “ adı verilen , malda mülkte gözü olmayan , insanların ilgisinden rahatsız olan , hoşgörülü bu insan tipi, hep itibar görmüştür Şair de kendisini böyle gösterir
Divan Edebiyatı , şiir ağırlıklı bir edebiyattır Nesirden çok nazma değer verilmiş, bu alanda söz ustalığı yapmak gayretine düşülmüştür Divan şiiri beyitlerle kurulur Beyit sayısına , kafiye düzenine ve konularına göre isimler alan şiir şekilleri ; gazel ,kaside , mesnevi, musammat , terkib-i bent , terci-i bent , rubai ,kıta , mürfed  dir
Divan Edebiyatı’nın bir imparatorluk edebiyatı olduğu unutulmamalıdır Çok geniş bir sahaya yayılmış bir bahçede elbette değişik renkler , değişik tad ve kokular bulunacaktır Burada güzeller hep selvi boylu , kirpikleri ok, kaşları yay, gözleri ahu ,saçları sümbül ,ağızları gonca ,yanakları gül olsa da , öyle hayal edilse de bizim insanımız bizim dilimizle anlatılır
Agah Sırrı Levend, Divan Edebiyatı’nı başlı başına bir alem olarak nitelendiriyor ve şöyle diyor : “Her gün biraz daha kesifleşen bir sis tabakası altında örtülüp giden bu alemin karanlık köşelerini aydınlatmak , bu suretle artık tarihe mal olmuş bulunan bu fikir , his ve hayal dünyasını tespite çalışmak en büyük emelimizdir ”
Divan Edebiyatı üç beş eserden müteşekkil değildir Bu dönemin dili hakkında bir kaç esere bakarak hüküm vermek yanlış olur Süleyman Çelebi’nin Mevlid ‘i , Nabi’nin Hayriyye’si gibi dili sade, yazıldıkları zaman ve sonrasında halk tarafından çok okunan eserler mevcuttur Bu edebiyatın içinde meydana getirilmiş olan Kuran tefsirleri , Hadis tercümeleri , mevlidler, siyerler, miraciyeler ,dini-destani halk hikayeleri, seyahatnameler, o gün halkın, dilini kolayca anlayabildiği eserlerdir Divanların içindeki şiirlerin hemen hepsi yazıldıkları dönemde insanımızın anlayabildiği ve zevk alarak okuyabildiği sadeliktedir Divan şiirinde bize yabancı gelen kelimeler, bugün kullanılmadığı için anlaşılamamaktadır Halbuki çağında bu eserler halkın ekseriyeti tarafından okunup anlaşılıyordu
Biz bu çalışmamızda Divan şiirlerinden bir olaya dayalı olanları, hikayeleri ile birlikte vermeye çalıştık Anlatılanların çoğu elbette rivayetlerdir Kayda geçmiş olanları olduğu gibi , söylenti halinde yayılmış , bu arada değişmiş , bir kaç şekilde anlatılan hadiseler de vardır
|