Yalnız Mesajı Göster

Vatan Canım Sana Feda-Sürekli Öykü

Eski 06-24-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Vatan Canım Sana Feda-Sürekli Öykü




Birden iki çocuk çıktı ortaya Yakınlarda bir köy olmalıydı Onlar da su içtiler Kıyafetlerinin eskiliği ve yamalar hemen dikkat çekiyordu Lastik ayakkabılarının sağı solu delinmiş, parmakları görünüyordu Kısa saçları, yuvarlak yüzleri ve çekik gözleriyle birbirlerine benziyorlardı Kardeş olmalıydılar Daha kısa boylu olanın bir ayağı aksıyordu Ya akraba evliliği yapılmış ya da doğumda bir aksilik olmuştu

Her ne olmuşsa, ayağı aksıyordu işte Üstelik yalnız da sayılmazdı Çünkü ülkemizde altı milyona yakın engelli insan vardı Değişik nedenlerle günlük yaşantılarında, fiziksel problemler yaşayan bunca insan Bir tekerlekli sandalyeye sahip olduğunda dünyalar kendilerinin olan; ama sonra da bu sandalye ile otobüse binemeyen, merdivenlere takılıp inemeyen, sinemaya, tiyatroya, alışveriş merkezine gidemeyen ve bir tuvalete bile giremeyen birçok insan Onların, hor gözle bakışlara tahammülleri yoktu Acımamızı, üzülmemizi de istemiyorlar, bizden sadece insanca ve eşit davranışlar bekliyorlardı Güçleri yettiğince çalışmayı, üretime katılmayı ve sıradan bir yurttaş olmayı arzuluyorlardı

Kimi işitemiyor, kimi konuşamıyor, kimi yürüyemiyor, kimi de göremiyordu belki; ama onlar hissedebiliyordu Çünkü onlar insandı

Çeşmenin yanında birkaç küçük kuş belirdi İçlerinden birisi, diğerleri gibi rahat hareket edemiyordu Kör bir avcı saçması ya da haylaz bir oğlanın sapanından fırlayan taş, sol kanadının neredeyse yarısını alıp götürmüştü Ayağı aksayan çocuk bunu görünce, susayan kuşa, elindeki ekmekten kopardığı kırıntıları uzattı Ürken kuş, bir iki adım geriye sıçradı Çocuk
iyi niyetini belli eden sakin tavrıyla bir kaç kez daha uzattı avucunu ve kırıntıları yere bıraktı Kuş, çekinerek de olsa usul usul yaklaştı ve çocuğun ekmeğini onunla paylaştı “Dert çekmeyen halden anlamaz!” demiş atalarımız Anlamak için ise başımıza kötü bir iş gelmesini mi beklemeliydik acaba?

İki kardeş koşarak uzaklaştı yanımızdan Bir merhaba bile diyememiş, adlarını bile soramamıştık Dönüş yolunda Mustafa söylendi:

–Çocuklara üzüldüm Metin Ağabey!

–Ben de üzüldüm Mustafa Dünyaya getirmek iş değil ki! Bu çocuklara bir gelecek vermek, beslemek, giydirmek, okutmak lazım!

–Başka ne yapabilirler ki Metin Ağabey? Güçleri ancak bu kadar Hem “Çocuğu veren Allah, rızkını da verir!” derler Yedikleri iki lokma ekmek işte!

Sayfa 22 (Arkası Yarın)



Alıntı Yaparak Cevapla