Konu
:
Sarıkız Efsanesi (Kaz Dağı)
Yalnız Mesajı Göster
Sarıkız Efsanesi (Kaz Dağı)
06-23-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Sarıkız Efsanesi (Kaz Dağı)
ağustos ortasından eylül'ün ortasına kadar katar katar kervanlar
bu yatırın ziyaretçilerini Kazdağının tepesine ulaştırır
Çadırlar kurulur
Pazarlar
sergiler açılır
Alışveriş
eğlence
cümbüş hep o günlere saklanır
Kazdağı sanki bir kol çengi olmuştur
hop oturur hop kalkar
Kazdağında yatan evliya
Sarı Kız diye anılır
Nereden gelmiştir
kimin
kimin kimin huyundan? Hakkında öyle çok şey söylenmez
Ancak
oralarda kime sorsanız
size sonbaharın parlak gecelerinde Kazdağının hörgücündeki yatırın üzerine nur indiğini bunu kendisinin de
babasının da
emmisinin
halasının da gözleriyle gördüğünü yemin billah söyler
Halbuki
yemin etmesine gerek yok
Eski Yunan şair Homeros'tan beri buralardan geçen kaç yazıcı
sarı Kız'ın üzerine geceleri nur indiğini yazmış
Bir zamanlar Edremitte bir dünya güzeli bir kız varmış
Sarı saçları
iki ışık demeti gibi omuzundan dökülür
ela gözleri
tatlı sular gibi tatlı tatlı bakarmış
Kız
bu dünyada yaşıyormuş ama
bu dünyanın adamı değilmiş
Aklı fikri Hak Yaradan'ın muhabbetinde
gözü gönlü O'nun aşkında karalıymış
Sarı kız şu cihan içre ne varsa onu Hak bilir
Hak tecellisi görür
ona göre davranırmış
Cömertmiş
doğruymuş
sadık ve vefalıymış
Sarı Kız'ı hangi genç görse hemen ağzı
dili bağlanır
ona aşık olurmuş
Derhal araya aracılar konur; Aman
düğün dernek edelim
Sarı kız'ı bana versinler-diye niyazlar
yalvarmalar başlarmış
Ama
Sarı Kız hiç kimseyle evlenmek istemiyor
her isteyeni reddediyormuş
Kimseye de derdini anlatamaz
Üyeler Görebilir ]
-
Üyeler Görebilir ]
enim Hak'tan başka bir şeyle alışverişim yok diyemezmiş
Gün günden herkesin sabrı tükenmeye
canı sıkılmaya başlamış
Önce küçük dedikodular
sonra büyük büyük iftiralar Edremit'e yayılmış
Sarı kız sustukça söylentiler büyümüş
diken diken
çatal çatal olmuş
Zavallı merak ediyor
kendi kendine
acaba şu insanoğlu
kendi gibi olmayanlara karşı daha ne kadar zalim
ne kadar anlayışsız olabilir diye soruyormuş
Birgün mamleketin ileri gelenleri Sarı Kız'ın babasını yoldan çevirmişler:
-Ya namusunu temizle
ya çek burdan git
Kızın kötü yoldadır
biz böyle şey istemeyiz! diye dayatmışlar
Zavallı adam
dünya güzeli kızından bir fenalık görmemiş ama
o da onu anlayamıyor! O dalıp dalıp gitmeler
günlerce aç susuz dolaşmalar
Boynum kıldan ince
deyip her şeye boyun vermeler
Ama
iş evlenmeye geldi mi hayır diye dayatmalar
Bütün bunlar niçin? Sonra
madem ki iş bu hale geldi!
Gerçekten bu lekeyi temizlemek gerek
Ertesi gün adamcağız
kümesten kazları çıkarmış
Sarı Kız'ı yanına almış
Varmışlar Kazdağı'na
Kızına
biraz kaz güdelim demiş ama niyeti
bir punduna getirip yalnızca aşağı inmekmiş
Sarı Kız
orada kaderiyle başbaşa kalacak
Kazdağı'nda
bir gece geceleyip de sabaha sağ çıkan yok ki kızı çıksın
Orada ölür gider
babası da âlemin dilinden kurtulur
Sarı Kız
babasının niyetini yüreğinden okumuşmuş Ardından bakmış da
-Haydi güle güle
var selametle
demiş
kazlarını süre süre tepelere doğru yürümüş
Babasının iki gözü iki çeşme
sel sel ağlarmış
Kazdağı'nın ayazı yüzüne vurdukça "-Vay kızım
Sarı kızım" diye dövünürmüş!
Ne ki
korktuğu gibi
Sarı Kız ölmemiş
Onu bir zaman sonra oduncular
Kazdağı ormanlarında dolaşırken görüvermişler
Vay demişler
adam bizi aldatmış
Kızı öldürdüm dediydi!
Meseleyi haber alınca
içi pişmanlık ateşiyle alev alev yanan Sarı Kız'ın babası
sevinsin mi
dövünsün mü? Yamçısını sırtına almış
başlamış yokuşu tırmanmaya
Hey demişler
kar var
tip var
delirdin mi?
Artık bunları kim dinler? Bir solukta yolun yarısını gitmiş
Ortalık göz gözü görmüyormuş
Derken önünde bir ışık belirmiş
O ışıkla beraber ne kar kalmış
ne tipi
Hava ısınmış
etrafı nefis kokular bürünmüş
Işık gitmiş
adam gitmiş
ta doruğa varmışlar
Birden ışık şöyle bir titreyince
ne görsün? Sarı Kız güle güle babasının boynuna sarılmaz mı? Ne sitem
ne ağıt
ne şikayet
"-Gel babam
sana çorba pişirdim
sana döşek serdim"
diye onu bir mağaraya sokmuş
Sabaha kadar söyleşip gülüşmüşler
Baba anlamış
iyice anlamış:
"-Sarı Kız
bu dünyanın adamı değil
o ermişlerden bir ermiş!"
Sabah olunca
bir namaz kılayım
diye adam davranmış
Sarı Kız
"-Dur baba
sen deniz suyuyla abdest alırsın" diye Kazdağı'ndan testisini uzatınca
aşağıda
testiye denizden suyu dolduruvermiş
Ama
babanın bütün yalvarıp yakarması boşuna gitmiş
Sarı Kız'ı bir daha aşağı inmeye razı edememiş
Sarı Kız
"-Benim masumiyetimi onlara sen haber ver
Hem ben
Edremit'e beddua ettim
Bundan böyle kazları yağlı
kızları sevdalı olacak
Kim bu sevdaya tutulursa mevlam kolaylık versin
Edremitten kız seven yanacak
ama ne yanacak!
"
EDREMİT Körfezine bakan Kaz dağının hörgücünde bir yatır vardır
Her yıl
ağustos ortasından eylül'ün ortasına kadar katar katar kervanlar
bu yatırın ziyaretçilerini Kazdağının tepesine ulaştırır
Çadırlar kurulur
Pazarlar
sergiler açılır
Alışveriş
eğlence
cümbüş hep o günlere saklanır
Kazdağı sanki bir kol çengi olmuştur
hop oturur hop kalkar
Kazdağında yatan evliya
Sarı Kız diye anılır
Nereden gelmiştir
kimin soyundan
kimin kimin huyundan? Hakkında öyle çok şey söylenmez
Ancak
oralarda kime sorsanız
size sonbaharın parlak gecelerinde Kazdağının hörgücündeki yatırın üzerine nur indiğini bunu kendisinin de
babasının da
emmisinin
halasının da gözleriyle gördüğünü yemin billah söyler
Halbuki
yemin etmesine gerek yok
Eski Yunan şair Homeros'tan beri buralardan geçen kaç yazıcı
sarı Kız'ın üzerine geceleri nur indiğini yazmış
Bir zamanlar Edremitte bir dünya güzeli bir kız varmış
Sarı saçları
iki ışık demeti gibi omuzundan dökülür
ela gözleri
tatlı sular gibi tatlı tatlı bakarmış
Kız
bu dünyada yaşıyormuş ama
bu dünyanın adamı değilmiş
Aklı fikri Hak Yaradan'ın muhabbetinde
gözü gönlü O'nun aşkında karalıymış
Sarı kız şu cihan içre ne varsa onu Hak bilir
Hak tecellisi görür
ona göre davranırmış
Cömertmiş
doğruymuş
sadık ve vefalıymış
Sarı Kız'ı hangi genç görse hemen ağzı
dili bağlanır
ona aşık olurmuş
Derhal araya aracılar konur; Aman
düğün dernek edelim
Sarı kız'ı bana versinler-diye niyazlar
yalvarmalar başlarmış
Ama
Sarı Kız hiç kimseyle evlenmek istemiyor
her isteyeni reddediyormuş
Kimseye de derdini anlatamaz
-Benim Hak'tan başka bir şeyle alışverişim yok diyemezmiş
Gün günden herkesin sabrı tükenmeye
canı sıkılmaya başlamış
Önce küçük dedikodular
sonra büyük büyük iftiralar Edremit'e yayılmış
Sarı kız sustukça söylentiler büyümüş
diken diken
çatal çatal olmuş
Zavallı merak ediyor
kendi kendine
acaba şu insanoğlu
kendi gibi olmayanlara karşı daha ne kadar zalim
ne kadar anlayışsız olabilir diye soruyormuş
Birgün mamleketin ileri gelenleri Sarı Kız'ın babasını yoldan çevirmişler:
-Ya namusunu temizle
ya çek burdan git
Kızın kötü yoldadır
biz böyle şey istemeyiz! diye dayatmışlar
Zavallı adam
dünya güzeli kızından bir fenalık görmemiş ama
o da onu anlayamıyor! O dalıp dalıp gitmeler
günlerce aç susuz dolaşmalar
Boynum kıldan ince
deyip her şeye boyun vermeler
Ama
iş evlenmeye geldi mi hayır diye dayatmalar
Bütün bunlar niçin? Sonra
madem ki iş bu hale geldi!
Gerçekten bu lekeyi temizlemek gerek
Ertesi gün adamcağız
kümesten kazları çıkarmış
Sarı Kız'ı yanına almış
Varmışlar Kazdağı'na
Kızına
biraz kaz güdelim demiş ama niyeti
bir punduna getirip yalnızca aşağı inmekmiş
Sarı Kız
orada kaderiyle başbaşa kalacak
Kazdağı'nda
bir gece geceleyip de sabaha sağ çıkan yok ki kızı çıksın
Orada ölür gider
babası da âlemin dilinden kurtulur
Sarı Kız
babasının niyetini yüreğinden okumuşmuş Ardından bakmış da
-Haydi güle güle
var selametle
demiş
kazlarını süre süre tepelere doğru yürümüş
Babasının iki gözü iki çeşme
sel sel ağlarmış
Kazdağı'nın ayazı yüzüne vurdukça "-Vay kızım
Sarı kızım" diye dövünürmüş!
Ne ki
korktuğu gibi
Sarı Kız ölmemiş
Onu bir zaman sonra oduncular
Kazdağı ormanlarında dolaşırken görüvermişler
Vay demişler
adam bizi aldatmış
Kızı öldürdüm dediydi!
Meseleyi haber alınca
içi pişmanlık ateşiyle alev alev yanan Sarı Kız'ın babası
sevinsin mi
dövünsün mü? Yamçısını sırtına almış
başlamış yokuşu tırmanmaya
Hey demişler
kar var
tip var
delirdin mi?
Artık bunları kim dinler? Bir solukta yolun yarısını gitmiş
Ortalık göz gözü görmüyormuş
Derken önünde bir ışık belirmiş
O ışıkla beraber ne kar kalmış
ne tipi
Hava ısınmış
etrafı nefis kokular bürünmüş
Işık gitmiş
adam gitmiş
ta doruğa varmışlar
Birden ışık şöyle bir titreyince
ne görsün? Sarı Kız güle güle babasının boynuna sarılmaz mı? Ne sitem
ne ağıt
ne şikayet
"-Gel babam
sana çorba pişirdim
sana döşek serdim"
diye onu bir mağaraya sokmuş
Sabaha kadar söyleşip gülüşmüşler
Baba anlamış
iyice anlamış:
"-Sarı Kız
bu dünyanın adamı değil
o ermişlerden bir ermiş!"
Sabah olunca
bir namaz kılayım
diye adam davranmış
Sarı Kız
"-Dur baba
sen deniz suyuyla abdest alırsın" diye Kazdağı'ndan testisini uzatınca
aşağıda
testiye denizden suyu dolduruvermiş
Ama
babanın bütün yalvarıp yakarması boşuna gitmiş
Sarı Kız'ı bir daha aşağı inmeye razı edememiş
Sarı Kız
"-Benim masumiyetimi onlara sen haber ver
Hem ben
Edremit'e beddua ettim
Bundan böyle kazları yağlı
kızları sevdalı olacak
Kim bu sevdaya tutulursa mevlam kolaylık versin
Edremitten kız seven yanacak
ama ne
Üyeler Görebilir ]
hikayede
adı geçen
Sarıkız
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul