06-23-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kaderin Hikayesi
Uzun zaman önce bir ülke varmış refah içinde yasayan Ülkenin refah içerisinde yaşamasının sebebi iyi yürekli, dürüst kralı imiş Kral zaman zaman tebdili kıyafet ülkeyi dolaşır, halkının dertlerini dinler, sorunlara çözüm bulurmuş Gene böyle bir günde kral dolaşırken, yolu dağ başında bir göl kenarına düşmüş Gölün kenarında ki ağacın dibine çökmüş aksakallı bir dede, Bir elinde bir kese, diğerinde bir kese Birinden bir tas alıp,diğerinden aldığı tasa bağlayıp göle atıyormuş Bu ise epey bir süre devam etmiş ve nihayet bittiğinde, dede yoluna gitmek üzere ayağa kalkmış ve kralla göz göze gelmiş
Kral dedeye sormuş “dede bütün bir gün seni izledim,Sen ne is yaparsın anlayamadım” demiş Dede kralın sorusunu söyle cevaplamış ; ”oglum ben insanların kaderlerini birbirine bağlarım” , “Peki en son kimin kaderini birbirine bağladın” , “Kralin güzel kızı ile uşağı Ahmet’in kaderini bağladım” demiş aksakallı dede, Kral bu cevabi alınca dünyası kararmış Bir yanda güzeller güzeli apak biricik kızı, ülkenin prensesi,diğer yanda olmamış oğlu kadar sevdiği zenci uşağı Ahmet Ne yaparım, nasıl ederde Ahmet’e bir zarar vermeden bu kaderi bozarım diye düşünerek sarayın yolunu tutmuş
Saraya gidince hemen sevgili uşağı Ahmet’i huzuruna çağırmış Ve ona “ oğlum Ahmet sana bir mektup vereceğim, bu mektubu alacak ve güneş‘e götüreceksin” demiş, Krala sorgu sual edilmez Biçare Ahmet mektubu ve yolluğunu alarak düşmüş bilinmez yollara Düşmüş ki ne düşmek Babası kadar sevdiği Kralı ona bir görev vermiş ve o bu görevi yerine getirmeli, ama nasıl? Günlerce dere tepe demeden yol gitmiş Nihayet yorgunluktan bitkin halde iken gördüğü bir ulu ağacın gölgesinde dinlenmeye karar vermiş ve uykuya dalmış yandığında bir de ne görsün  
Ağacın az ötesinde bir göl  o göl ki üzerine günesin aksi vurmuş  “Kralimin dediği güneş bu olsa gerek “ diyerek, üzerinde sadece külotu kalıncaya kadar soyunarak atmış kendini göle Dibe doğru yüzmüş, yüzmüş, yüzmüş   Taa dipte, günesin aksinin tükendiği yerde bir de ne görsün   Şahane bir hazine sandığı  almış sandığı çıkmış yüzeye  çıkmış ama, Ahmet artık zenci değil bembeyaz bir Ahmet  sadece külotunun olduğu bölge eski rengini taşıyor “Var bu iste bir hikmet “ demiş ve açmış sandığı Sandık gerçek bir hazine sandığı, içinde bin bir türlü mücevherat ile birlikte üzerinde “Günes ‘ten Kral’a” yazan bir zarf
Ahmet ne yapacağını bilemez hale gelmiş bir anda Yeni rengi ve yaşadıkları ile ülkesine dönünce Kimsenin kendisine inanmayacağını düşünerek, ülkesine zengin bir tüccar kimliği ile dönme kararı almış Dönünce ülkesine, düşleri bir bir gerçekleşmiş Ahmet’in  Ülkesinin bu yeni dürüst ve yakışıklı tüccarı ile güzeller güzeli Kızını evlendirmeye karar verince Kral, dünyalar Ahmet’in olmuş Kral vermiş vermesine kızını zengin tüccara ama aklı da bir yandan oğlu gibi sevdiği ve hiç bir haber alamadığı uşağı Ahmet de imiş Gel zaman git zaman damadı ile birlikte bir ziyafet yemeğinde iken yere düsen bir çatalı almak için eğilince Ahmet, şalvarının kenarından kaba eti gözükmüş 
Bunu gören Kral gözlerine inanamamış Yemek bitip de odasına çekilecek iken herkes,koridorun sonuna ilerleyen damadının arkasından seslenivermiş Kral “Ahmet!  ” Ahmet seneler sonra duyunca gerçek adini, gayri ihtiyari Kendisine seslenen Krala dönüvermiş ve “neler oluyor Ahmet, evladım anlat başından geçenleri bana” diyen kralına bütün olanları bir,bir anlatmış  Bunun üzerine Kral “Peki Güneş bana bir şey göndermedi mi?“ diye sorunca da hemen odasına koşarak, Sandıktan çıkan mektubu almış ve Kral’a vermiş, mektupta su satırlar yer alıyormuş  GÜNEŞE YAZI YAZILMAZ   YAZILAN YAZI İSE BOZULMAZ!!
|
|
|