06-23-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hoca Tahsin Efendi Kimdir - Hoca Tahsin Efendi ve Felsefe İle İlgili Bir Şiiri
Bilindiği üzere 19 yüzyılda yaşayan Osmanlı aydınları, yoğun bir biçimde, Batı uygarlığını yakından tanımaya ve gerekli buldukları yenilikleri Doğu uygarlığına -ve bu arada onun önde gelen kısımlarından birisi olan Osmanlı uygarlığına- aktarmaya başlamışlardır Aslında siyâsî ve askerî alanlardaki çöküşü durdurmayı amaçlayan bu girişimin boyutları, oldukça kapsamlıdır ve teknolojik yeniliklerin yanı sıra, bilim, felsefe ve sanat alanlarındaki yenilikleri de içermektedir
Bu yönde yürütülen çalışmaların öncülerinden birisi de, bu yüzyılda ya-şayan ve yapıtlarıyla Türk düşünce tarihini büyük ölçüde etkileyen Hoca Tah-sîn Efendi’dir Bu nedenle Hoca Tahsîn Efendi’nin kitaplarında ve makalele-rinde yansıtmış olduğu düşüncelerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesi ve Türk bilim tarihi ve Türk felsefe tarihi açısından değerlerinin belirlenmesi gerek-mektedir
Bu çalışmanın maksadı, bu düşünürün, Hazîne-i Evrâk’da yayımlanmış olan “Fuzelâ-yı Benâmdan Bir Marîzin Eser-i Hazînidir” (Ünlü Düşünürlerden Hoca Tahsîn Efendi’nin Hazin Bir Eseridir) adlı felsefî şiirinin aslını ve günümüz Türkçe’sine çevirisini sunmak ve okuyuculara tanıtmaktır
Hayatı
Son dönem Osmanlı bilginlerinden ve düşünürlerinden Hoca Tahsîn Efendi (1811-1881), Yanya’da doğmuştur İlk dinî ve edebî bilgilerini babasın-dan aldıktan sonra, medrese eğitimi için İstanbul’a gelmiş ve burada Vidinli Hoca adıyla tanınan Hoca Mustafa Efendi’inin derslerine katılmıştır
Ardından yeni açılacak Dârülfünûn’da matematik ve doğa bilimleriyle ilgili dersleri okutacak öğretim üyelerini yetiştirmek ve Paris’teki Mekteb-i Osmânî’nin öğretim kadrosunda görevlendirilmek maksadıyla, Selim Sâbit Efendi ile birlikte 20 Mart 1857’de Paris’e gönderilmiştir
Hoca Tahsîn Efendi, 1861’de Paris’ten dönmüş ve 1862 Eylül’ü başında bu defa, Abdülhak Hâmid Bey ve onun ağabeyi Abdülhâlik Nasûhî Bey ile bir-likte tekrar Paris’e gitmiştir Medeniyetin merkezi saydığı Paris’te bu defa sefa-ret imamlığı yapmış, Avrupa’da yaygın olan materyalist felsefeyle ilgilenmiş ve Paris kahvehanelerinde bir çok kuşkucu düşünür ile görüşmüştür
1867 ilkbaharı sonunda Paris’e gelen Namık Kemâl ve Yeni Osmanlılar ile ilişki ve dostluk kurmuş ve nihayet 28 Şubat 1869’da, hava değişimi ve te-davi için geldiği Nice şehrinde 12 Şubat’ta ölen Fuad Paşa’nın cenazesini de yanına alarak, İstanbul’a dönmüştür
İstanbul’a geldikten sonra, 8 Kasım 1869’da, henüz kuruluş aşamasında olan Dârü’l-Fünûn’a müdür olarak atanmış ve bu yılın Ramazan ayında yapmış olduğu bilimsel konuşmalarla, çağdaş bilimleri Türk halkına tanıtmaya çalış-mıştır
Yaklaşık olarak bir yıl sonra, 5 Aralık 1870’de, Hoca Tahsîn Efendi’nin “Terakkiyyât-ı ‘Ulûm” başlığını taşıyan konuşması ile bu aralar İstanbul’da bu-lunan tanınmış İslâm düşünürlerinden Cemâleddîn-i Afgânî’nin konuşması, dönemin dar görüşlü uleması tarafından İslâmiyet’e uygun bulunmayınca Dârü’l-Fünûn’dan uzaklaştırılmıştır
Bunun üzerine Hoca Tahsîn Efendi, Bâbıâli’de Tersane Emini Yûsuf Efendi’nin Taşmekteb olarak da bilinen Sıbyan Mektebi’ne çekilmiş ve burada kendisini tamamen bilimsel araştırmalara ve eğitime vermiştir Ancak bu kez de hakkında, etrafına topladığı kimselerin akıllarını çeldiği ve inançlarını boz-duğu suçlamasıyla soruşturma açılmıştır Bu sorundan, vaktiyle kendisini Dârü’l-Fünûn müdürlüğüne atayan Ma‘ârif Nâzırı Saffet Paşa’nın yardımları sayesinde kurtulmuştur
1870’li yılların başında Memâlik-i İslâmiyye Coğrafya Cemiyeti’ni kurmuş ve dönemin önde gelen devlet ve düşünce adamlarından Münîf Paşa’nın yardımıyla bir ara kütüphaneler müfettişliğine getirilmiştir Ardından, 15 Mayıs 1878’de, 400 kuruş maaşla Dârü’l-Mu‘allimîn’e son sınıf kozmografya ve trigonometri hocası olarak atanmıştır
13 Ekim 1879’da kurulan Cem‘iyyet-i ‘İlmiyye-i Arnavudiyye’nin yürütmüş olduğu bilimsel etkinliklerde görev almış ve ayrıca Batı bilimlerinin yurt içinde tanınmasını ve yayılmasını sağlamak maksadıyla Cem‘iyyet-i ‘İlmiyye adında bir bilim derneği kurmuştur Bu dernek adına 16 Kasım 1879’dan itibaren, Mecmû‘a-i ‘Ulûm adında bir dergi çıkarmış ve burada çeşitli makaleler yayımlamıştır
Bu arada, sağlığı gittikçe bozulunca, Münîf Paşa onu, Erenköy’deki köşküne aldırmış ve 3 Temmuz 1881’de Erenköy’de ölen Hoca Tahsîn Efendi, Sahrâ-yı Cedîd Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir
|
|
|