Konu: Medreseler
Yalnız Mesajı Göster

Medreseler

Eski 06-22-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medreseler




DÂRU'L-KURRA

"Yer, mekân, ev" gibi anlamlara gelen "dar" ile "okuyan" anlamindaki "kari" kelimesinin çogulu olan "kurra" kelimelerinden meydana gelen "Dâru'l-Kurra", Kur'an-i Kerim'in ögretildigi, bir bölümünün veya tamaminin ezberletildigi ve kiraat vecihlerinin talim ettirildigi mektepler için kullanilmistir Bazi Müslüman devletlerde bu müesseselere "Dâru'l-Kur'an" ve "Dâru'l-Huffaz" gibi isimler de verilmistir

Bilindigi gibi Hz Peygamber, daha bi'setin (Peygamberlik ve vahyin gelisi) dördüncü senesinde kendi evinden baska gizlice egitim ve ögretim fayetlerinde bulunmak üzere, Safâ tepesinin eteklerinde bulunan ve Beni Mahzûm kabilesinden olan Erkam'in evini kullanmaya baslar Hz Peygamber burada hem Müslümanlara, hem de kendisini dinlemek ve buna göre karar vermek isteyenlere Kur'an okuyup ögretiyordu Böylece burada özellikle Müslümanlara hem Kur'an ögretiyor, hem de inanç ve sabir konusunda onlari egitiyordu Bunlari nazar-i itibara aldigimiz zaman vahyin baslangicinda kendi evindeki ilk ögretimi bir tarafa birakacak olursak, Islâm dünyasindaki ilk "dâru'l-kurra"nin Erkam b Ebu'l-Erkam'in evindeki bu dâru'l-kurra, ilk hocanin da bizzat Resulullah oldugu söylenebilir

Islâm yayilis tarihinde bir dönüm noktasi olarak kabul edilen Akabe bey'atlarindan sonra Hz Peygamber, Yesriblilere (Medine) Kur'an muallimi (ögreticisi) olarak Mus'ab b Umeyr'i göndermisti Böylece, daha kendisi ve ashabi oraya varmadan, oradaki Müslümanlarin gerek Kur'an, gerekse bu sayede Islâm'i ögrenmelerine imkân saglamisti

Mekke'nin fethinden sonra vilayetlere tayin ettigi valilerden bir kismi, ayni zamanda Kur'an muallimi idi Bugün, "Mescidu'n-Nebevî" dedigimiz mescidinde çesitli vesilelerle bizzat kendisi Kur'an ögretirken, Suffa'da da hem kendisi hem de Ubâde b Sâmit gibi kimseler bu konuda ona yardimci oluyorlardi Bu sayede Suffa ashabi da Kur'an ögrenmis oluyordu Keza o, mescidlerde Kur'an derslerini tesvik ediyordu Nitekim, Sahih-i Müslim'de belirtildigine göre Yahya b Yahya et-Temimî'nin Ebû Hüreyre'den nakledilen uzunca bir hadisinde Resulullah: "Allah'in evlerinden birinde, Allah'in kitabini okumak ve kendi aralarinda mütalaa etmek (tedârüs) üzere toplanan her topluluga Allah, sekinet (iç huzuru, rahatlik) verir, onlari rahmet kaplar, çevrelerinde melekler toplanir ve Allah, onlari meleklerin yaninda anar" Gerek bu hadis, gerekse daha baska birçok hadiste Kur'an ve onunla ilgili ilmin ögrenilmesinin önemi üzerinde durulur

Hz Peygamber'in, Kur'an ögrenmenin önemli vasitalarindan biri olan okuma yazmaya karsi olan ilgisini ortaya koyan olaylardan biri sudur: Bedir savasinda harp esiri olarak karsi taraftan ele geçen her bir esir için dört bin dirheme kadar fiyd-i necât (kurtulus akçasi) takdir edilmis iken, bunlarin okuma yazma bilenlerinden her biri, Medine'li on Müslüman çocuga bunu ögretmek karsiliginda hürriyetlerine kavusabileceklerdi Zeyd b Sâbit, bunlardan okuma yazma ögrenen Ensar çocuklarindan biridir

Dokuz mescidde egitim ve ögretimin devam ettigi Medine'den baska, fethedilen veya yeni kurulan merkezlerde ashabin kiraatta mahir olanlari dersler veriyordu Dimask (Sam)'da Ümeyye Câmii'ndeki ders halkalarinin bir çogu kiraatla ilgiliydi Ebu'd-Derdâ burada Kur'an tâlim ettigi için "Muallimu's-Sam" veya "Kâriu's-Sam" ünvaniyla anilmisti Ögrenci sayisinin zaman zaman 1500 sayisinin üstüne çikmasi,onun derslerine olan ragbeti gösterir Ebu'd-Derda vefat etmeden önce, kiraatini takdir ettigi Fedâle b Ubeyd el-Ensârî'yi yerine hoca olarak görevlendirmesi için Sam Valisi Muaviye b Ebi Süfyan'a tavsiyede bulunmustu Öyle anlasiliyor ki bu durum (kiraat ilmi ile ilgilenme) burada uzun süre devam etmisti Nitekim seyahatlari sirasinda Dimask'a da ugrayan Ibn Cübeyr (539-614/1144-1217), bu sehirdeki Ümeyye Camii'nde bütün gün devam eden Kur'an dersleri hakkinda tafsilatli bilgi verir Buna göre sabah namazindan sonra "Sub'" denilen meclisle baslayan kiraat dersleri, ikindiden sonra "Kevseriye" adi verilen derslerle devam ederdi Burada kendilerine "Kevserî" denilen ve Kur'an'i ezberlemede güçlük çeken yüzlerce kisiye el-Kevser sûresinden itibaren namaz sûreleri ögretilirdi Birçok merkezde Kur'an dersleri veren ashabtan itibaren, tabiîn ve tebeu't-tabiîn dönemlerinde degisik lehçelere göre okuyus tarzlari sekillenmeye baslar Kur'an-i Kerim'in yedi harf üzerine indirilmesi, onun yedi lehçe ile okunmasina ve buna bagli olarak kiraat ilminin dogmasina sebep olmustur Bizzat Hz Peygamber, Kur'an'i yedi kiraatla okumus ve bunu ashabina da ögretmisti

Müslümanlar, hicrî ikinci asrin baslarinda, ashabtan nakledilen bu yedi kiraati temsil eden "Kurra"lar etrafinda toplanarak onlari ögrenmeye basladilar Böylece câmilerde veya özel yerlerde kurralar etrafinda tesekkül eden halakalarla kiraat ilmi tahsil edilmeye baslandi Mekke'de Abdullah b Kesir (öl 120/737), Medine'de Nâfi b Abdurrahman (öl 169/785), Sam'da Ibn Âmir (öl 118/736), Basra'da Ebû Amr b Alâ (öl 154/770) ve Yakub (öl 205/820), Kûfe'de Hamza b Habib (öl 188/803) ile Âsim b Behdele (öl 127/744) gibi kimselerin etrafinda ilk kiraat halakalari meydana geldi Daha sonra bu mevzudaki çalismalara ilaveten saz kiraatlarla ondört kiraat (Kiraat-i erbaa asere) dogdu ki bu konuda birçok eser telif edilmistir Bu mahsuller, "Kurra halakalari", "Dâru'l-Kur'anlar", "Dâru'l-huffaz"lar ve "Dâru'l-kurralar"in müfredatini meydana getirmisti Buralarda, Kur'an'daki kelime ve ibârelerin telaffuzu ile okunustaki ihtilaflari, nakledenlere isnad ederek bildiren "Ilm-i Kiraat" tahsil edilmistir

Anadolu Selçuklulari ile Karamanogullari dönemlerinde bu müesseseler "Dâru'l-huffaz" adini almis olup baslica Selçuklular devrinde Konya'da Sâhib Atâ, Ferhûniye (700/1300), Sa'duddin Ömer, Nasuh Bey (715/1315); Karamanogullari döneminde Haci Yahya Bey,Hoca Salman, Has Yusuf Aga, Kadi Imaduddin ve Haci Semseddin Dâru'l-huffazlari tesis olunmustur

Bilindigi gibi Islâm dünyasinda camiler, uzun süre birçok fonksiyonu birden icra eden mekan olma özelligini koruyorlardi Bununla beraber egitim ve ögretim faaliyetleri bakimindan da Kur'an ve hadis tahsilinin merkezi özelligini muhafaza ettiler Buralarda ileri seviyede Kur'an ögrenimi için olusturulan ders halakalari "subÕ" ve "tasdir" diye anildi Kiraat hocasina "seyhu'l-kiraa", görevine de "mesihatu'l-kiraa" denildi Sehir câmilerinde yürütülen Kur'an okutma faaliyeti "mesihatu'l-mescid", ordugâhlarda yürütülen faaliyetler "mesihatu'l-cünd" ismini aldi Bu sonuncunun hocalarina "kâriu'l-cünd" de denirdi

Öyle anlasiliyor ki, Kur'an egitimi için açilan bu müesseselere Islâm dünyasinin hemen her yer ve bölgesinde büyük bir önem verilmistir Zira burada hem Kur'an'in okunmasi, hem ezberlenmesi, hem de bazi görevlerin yapilmasi bakimindan böyle bir mekâna ihtiyaç vardi Kaldi ki bu ilim sayesinde Allah kelâmi ögreniliyor ve bunun karsiliginda da sevab kazaniliyordu Iste bu sebeple her dönemde oldugu gibi Osmanli döneminde de bu isimle ve özel bir ihtimamla açilan adi geçen müesseseyi görmek mümkün olmaktadir

Osmanli egitim ve ögretim sistemi içinde yer alan ihtisas medreselerinden biri de dâru'l-kurralardir Osmanlilardan önce oldugu gibi Osmanlilarda da "kari"ler ile câmi hizmetlileri genellikle bu müesseselerden yetisirlerdi Sibyan mektebini bitiren veya o seviyede özel bir ögrenim görmüs olan bir talebe, bu müesseselerde okumak istedigi zaman, önce en alt seviyedeki bir dâru'l-kurraya girer ve orada hifzini tamamladiktan sonra yüksek seviyedeki bir dâru'l-kurraya devam ederdi Buralarda "ilm-i kiraat" ve "ilm-i maharic-i hurûf"u ögrenirdi

Osmanlilar'in, dâru'l-kurralara büyük bir önem verdikleri anlasilmaktadir Zira gezdigi yerlerdeki dâru'l-kurralarin bazi özellikleri hakkinda bilgi veren Evliya Çelebi (1611-1682), kendi asrinda oldukça fazla sayida dâru'l-kurradan söz etmektedir Nitekim onun verdigi bilgiye göre Amasya'da dokuz dâru'l-kurra vardi Bunlardan sadece Sultan Bâyezid dâru'l-kurrasinda 300'den fazla hafiz bulunmakta idi Bunlarin arasinda kiraat-i seb'a, asere ve takribi bilenler de vardi Ilk bakista abartili gibi görünen bu bilgi, Amasya Tarihi yazari Hüseyin Hüsameddin'in buradaki mevcud sekiz dâru'l-kurra hakkinda ayrintili bilgi vermesi, Seyahatnâmedeki sayinin abartilmamis oldugunu göstermektedir

Gerçekten, Evliya Çelebi, gezdigi bütün Osmanli sehirlerindeki dâru'l-kurralar hakkinda tafsilatli bilgiler vermektedir Nitekim Istanbul, Edirne, Bursa, Erzurum gibi hemen her yerde bir veya daha fazla dâru'l-kurra oldugu anlasilmaktadir Nitekim Basbakanlik Osmanli Arsivi'nin sadece Cevdet Tasnifinin "Evkaf" ve "Maarif" bölümlerine bakildigi zaman bile karsimiza sayisiz dâru'l-kurra çikacaktir ki, bunlarin büyük bir kismi halk tarafindan vakif suretiyle yapilmis olanlardir Halkin, dâru'l-kurralara olan bu ilgisi son zamanlara kadar devam etmis görünmektedir Biz, örnek olmasi bakimindan sadece iki dâru'l-kurra ile ilgili iki arzdan (dilekçe) bir iki cümle nakletmekle yetinmek istiyoruz:

a "Der-i devlet mekine arz-i dâi-i kemine oldur ki, medine-i Izmir'de Hasan Hoca Mahallesi'nde Keçeciler sükunda vaki Haci Emine Hatun binti Mustafa Efendi medrese-i dâru'l-kurrasi vakfindan almak üzere bâ berât-i âli vazife-i muayene ile seyhu'l-kurra ve müderris olan"

b "Der-i devlet mekine arz-i dâi kemine oldur ki, nezâret-i dâilerinde âsûde evkaftan Istanbul'da merhum Üveys Bey'in dâru'l-kurra vakfindan almak üzere" diye devam eden belgelerdeki bilgiler, bize dâru'l-kurralarin diger Osmanli medreseleri gibi vakiflara bagli oldugunu da göstermektedir

Dâru'l-kurralar, oralarda ögretilen ilimlerle alakasi bakimindan daha çok câmiler içinde veya çevresinde tesis edilmislerdir Bugünkü bilgilerimize göre Osmanlilarin ilk dâru'l-kurrasi Bursa'daki Yildirim Bâyezid dâru'l-kurrasidir Bu dâru'l-kurra, Imam Cezerî'nin gelisiyle Ulu Cami'de açilmisti Evliya Çelebi, Istanbul dâru'l-kurralarindan bahsederken "evvela ne kadar selâtin camileri, vüzera ve gayri ayân-i kibar camileri varsa her birisinde mutlaka birer dâru'l-kurra bulunur" dedikten sonra müstakil dâru'l-kurralarin isimlerini vermektedir Böylece Osmanlilarda da, Anadolu Selçuklulari ile Karamanogullari'nin "dâru'l-huffazlari" gibi müstakil binalari bulunan dâru'l-kurralarin mevcudiyetine sahid olmaktayiz

Osmanli dâru'l-kurralarinda ders kitabi olarak Semseddin Muhammed b Muhammed el-Cezerî (öl 833/1429)'nin bizde "Cezerî" diye söhret bulan eseri, ayrica Ebû Muhammed es-Sâtibî'nin "Sâtibî" diye meshur olan "Kaside-i Lâmiye"si okutulurdu Bundan baska Cezerî'nin Sâtibî'ye yaptigi "Fethu'l-Vahid" adli serhi, Osmanli dâru'l-kurralarinda okutulurdu

Öyle anlasiliyor ki, Osmanli dâru'l-kurralari, Yildirim Bâyezid devrinde 798 (1395)'de Bursa'ya gelen Imam Cezerî vasitasiyla Sâtibî ve Cezerî tesirinde gelisme göstermislerdir XVI asirda Kanunî Sultan Süleyman'in emriyle Sokullu Mehmed Pasa, Misir'da Kur'an ögretimiyle söhret bulan Seyh Ahmedu'l-Misrî'yi Istanbul'a celb ederek Eyyub Camii imamligina tayin etmis ve bu zat, 1006 (1597) tarihine kadar bu câmide "Teysir Tariki" ile kiraat okutmustu Bu zatin yetistirmis oldugu talebeleri, Osmanli Devleti'nin muhtelif sehirlerine dagilarak kiraat ilmini okutmuslardir Hicrî 1000 (M 1591) tarihinden sonra "Teysir Tariki", "Islâmbol Tariki" adiyla meshur olmaya baslamisti

Gerek ezberletilmek istenilen Kur'an-i Kerim'in, gerekse ögretilmek istenilen diger ilimlerin özellikleri bakimindan dâru'l-kurralarda sik sik tekrar ve uygulamaya dayanan bir ögretim metodunun takib edildigi anlasilmaktadir Bu uygulamada câmiler, âdeta birer labaratuar olarak kullanilmislardir Bununla beraber dâru'l-kurra mezunlarinin imâmet ve müezzinlik gibi câmi hizmetleri de yapabilecekleri göz önüne alinarak itikad ve amele müteallik yeterli ilm-i hal bilgilerinin, diger medreselerde takib edilen metodlarla tedris olunmalari gerekir

Türkiye'deki dâru'l-kurralar, 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayili Tevhid-i Tedrisât Kanunu'nun 2 maddesi geregince bütün diger okullar gibi Maarif Vekâleti'ne baglanmak istenmisse de zamanin Diyanet Isleri Baskani Rifat Börekçi'nin, bu kurumlarin birer ihtisas okulu olduklari için baskanliga bagli olarak ögretime devam etmesi gerektigi yolundaki israrlari sonucu, Kur'an kurslarina dönüserek varliklarini devam ettirme imkâni bulmuslardir


Alıntı Yaparak Cevapla