Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Ordusu

Eski 06-22-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Ordusu




Acemi Ocağı

Acemi Ocağı diğer bir ismiyle Acemioğlanlar Ocağı Osmanlı İmparatorluğunda enderun için öğrencileri ve başta piyade kısmı olmak üzere kapıkulu ordusunun ihtiyaç duyduğu askerleri eğitmek için kurulmuş olan ocaktır Devşirilen gençler ilk önce Türk köylerine yollanırlar belli bir süre geçtikten sonra ise ocağa alınırlardı Burada aldıkları eğitimlerinin sonunda başarılarına göre ya enderun ve diğer saraylara yollanırlar yada başta yeniçeri ocağı olmak üzere kapıkulu ocaklarına dağıtılırlardı

Yeniçeri




Yeniçeri Sancağı



Karakullukçu En Kıdemsiz Yeniçeri Eri
Usta Küçük Rütbeli Yeniçeri Subayı
Karakullukçu



Çuhadar Yeniçeri Ocağının Hükümet Nezdindeki Mümessili
Divan Çavuşu Hükümet Toplantılarında İntizamı Temine Memur
Yasakçı Elçilikleri Muhafazaya Memur Yeniçeri





Yeniçeri, Osmanlı Devleti'nde askeri bir sınıftır Yeniçeriler, Padişah'a bağlı Kapıkulu Ocakları'nın piyade kısmıdır Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarının genişlemesini takiben köle olarak toplanan Hristiyan çocukların küçüklükten yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşturulurdu IMurad döneminde kurulmuştur Devletin ilk yüzyıllarında yararlı olan bu sistem, daha sonra bozulması ile değişik sorunları birlikte getirdi Yeniçeri ocağı II Mahmud tarafından Vaka-i Hayriye olayı ile kaldırıldı
Avrupa'da kurulan devamlı ordulardan iki asır önce vücuda getirilmiş olan Yeniçeri birliğinin, Orta Çağ Avrupasının gördüğü en elit askerlerden oluştuğu tartışmasız bir gerçektir Padişahların Yeniçeri Ocağı'nın 1Orta'sına kayıtlı birer asker olmaları da, kendilerine verilen önemin bir göstergesidir


Aslen Piyade birliği olan yeniçeriler yaya askerlerden oluşurlardı 1299'da Söğüt'te kurulan Osmanlı Beyliği'nin kurucuları olan Oğuzların Kayı boyu 1220'li yıllarda Anadolu'ya gelip yerleştikleri bilinmektedir Yaklaşık üç bin atlı askerden oluşan bu beylik zamanla Balkanları istilaya başlamıştır Bu noktada Osmanlı Devleti piyade askerine ihtiyaç duymaya başlamıştır Avrupa savaş sanatında görülen değişimlerle birlikte yavaş yavaş piyadeler önem kazanmaya başlamışlardır Orhan Gazi'nin son dönemlerinde Türklerden oluşan bir piyade ordusu kurulmak istense de Türkler aslen atlı savaşcılardı ve yaya olarak savaşmayı hakaret olarak gördüklerinden bunu kabul etmemişlerdi Son Balkan fetihleri ile kendi devletlerinde azınlık durumuna düştüklerinden dolayı bu kadar önemli bir kaynağı harcamak istemeyen I Murat (Hüdavendigar) Çandarlı Kara Halil Paşanın tavsiyesiyle bir dönem kendileri gibi bu nüfus açmazına düşen Selçuklu Devleti'nin kullandığı hristiyanlari kullanma yolunu padişaha önermiştir Bu öneriyi çok beğenen padişah derhal 1600 hristiyan gencin Bursa'ya yollanıp eğitime başlanmasını istemiştir böylelikle meşhur yeniçeri ocağı kurulmuştur Bazı kaynaklarda bu kuruluşun 1365 yılında olduğu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle bu 1362 yılında olmuştur


İhtiyaca göre zamanı değişse de genel olarak her beş yılda bir bu işle görevli memurlar Rumeli eyaletinde genelikle Makedonya, Bosna ve Kuzey Yunanistan'da hristiyan köylerine gider ve köylerde buldukları genç sağlıklı bu hristiyanları toplarlardı sonra bu gençler Bursa ve İstanbul çevresindeki müslüman ailelere bir süreliğine verilir ki böylelikle İslam dinini ve Türk geleneklerini öğrenmeleri sağlanırdı Tabi ki zaman zaman bu genç hristiyanları ailelerinden almakta zorluklar çıksa da bir çok aile bu işe gönüllü oluyolardı çünkü bu sekilde hem gençler iyi bir eğitim alırlar ve devlet içersinde önemli görevlere gelebilirlerdi hem de oralarda asla elde edemeyecekleri bir servet sahibi olma şansı yakalıyolardı Yeniçeri ocağındaki askerler Sultanlar gibi sünni-Hanifi değil alevi-bektaşi idiler Bunun nedeni bu erken Osmanlı döneminde Anadolu nüfusunun yarısından çoğu Orta Asya'dan yeni gelmiş göçer topluklardan oluşuyolardı Alevi geleneği Orta Asya'da o dönemde göçer hayata daha uygun olduğundan dolayı sünnilikten daha yaygındı İşte Anadolu'da müslüman ailelere verilen bu hristiyanlar burda alevi İslamı öğreniyolardı 16 yy'da nüfusun çoğunluğu sünni olmasına rağmen onlara farklı bir aidatlık duygusu veren ve geleneklerine çok bağlı olan bu askerler 19 yy'da kaldırılmalarına kadar bu geleneği sürdürdüler Bir süre sonra bu koruyucu ailelerden alınan gençler sarayda padişahın hemen yanında sıkı bir askeri eğitime alınırlardı Evlenmeleri ve ticarete atılmaları kesinlekle yasaktı Yeni aileleri ocaktaki arkadaşları ve yeni babaları kendisi de bir numaralı yeniçeri olan padişahtı İşte bu kardeşlik ve bir yere ait olma duygusu ve disiplinli eğitimleri onlara savaş meydanlarında çok önemli bir güç haline getiriyordu


Yeniçeriliğin ilk kuruluşunda, orduya bin kadar yeniçeri alınmıştı Zaman içersinde sayıları değişse de 1582 yılında -ki bu yılda Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştı- kendisi de bir yeniçeri kumandanı olan zamanının en büyük tarihçilerinden Mustafa Efendi'nin künhül-ahbar'da yazdığına göre sayıları 15000 di Bu rakam imparatorluk ordusunun çok büyük kısmı atlı sipahilerden oluştuğu anlaşılmaktadır ki tımarlı sipahiler devşirme değil tamamen Türklerden oluşurdu Avrupa'daki ve Asya'daki fetihler bu ordu ile gerçekleştirilmiş 1590 dan sonra sayıları hızla artmaya başlamıştır ki bunun nedenleri arasında savaşlarda artık atlı askerlerin önemini kaybetmeleri vardır Ms 4 yy'da piyade süvariye karşı savaşlarda önemini yitirmişti Aslen piyade ordusu olan Roma imparatorluğu da bu devirde yıkılmıştı Türkler, Moğolar ya da Araplar aslen süvari savaşcıları olmalırının avantajını kullanarak büyük fetihler gerçekleştirmişlerti Avrupa bunlara karşı atlı savaşçısı olan şovalyeyi geliştirmiştir fakat çok mağliyetli ve ağır olan bu savaşçı türü maliyeti düşük ve hızlı bozkır savaşcıları karşında dayanamamıştır 17 yy'da piyade ateşli silahların kullanımı ile tekrar süvariye karşı güç kazanmıştı Bu dengesizliği gidermek için bu yydan itibaren Osmalı'nın piyade sınıfı olan yeniçerilerin sayısı hızla artmış fakat gerekli modern devrimleri yapılmamasından ve disiplin altına alınamamalarından dolayı devletin başına sayıları orantasında gittikçe bela olmaya başlamışlardı


Genel Yapısı


Baş Çavuş Yeniçeri Ağasından Sonra Gelen Üçüncü Amir
Kul Kahyası Yeniçeri Ağasından Sonra Gelen İkinci Amir
Kapıcı Başı Saray Kapıcılarının Subayı
Orta Çavuşu Baş Çavuşun Yardımcısı





19 yüzyıl ortalarına kadar yaya bölükleri veya daha sonra cemaat adı verilen bir sınıftan ibaret iken Fâtih Sultan Mehmed zamanından itibaren (1451), Sekban bölüğünün de katılımıyla iki sınıf haline gelmiş 16 yüzyıl başlarında ise "Ağa" bölüğü denilen üçüncü bir kısım daha teşkil edilmiştir Yaya bölükleri peyderpey artarak 101 bölüğe kadar çıkmıştır Ağa bölükleri 61, Sekban bölükleri ise 34 rakamına kadar yükselmiştir Fatih Sultan Mehmed Han zamanına kadar sayıları üçbinden az olan yeniçeriler Fatih'in tamamen kendisine bağlı köle-asker köle-bürokrat kurma siyaseti sonuncunda eski Türk soyundan yöneticilerini ortadan kaldırması neticesinde 17 bine kadar yukselmişti Fatih'in ölümüne yakın bu siyaseti bırakıp sadrazamlığa bir devşirmeyi değil Mevlana'nın torunlarından Konyalı Mehmet Paşayı getirmesi ile bu sonradan İslama döndürelen kölelerden hoşlanmayan paşanın siyaseti sonucu sayıları 8 bine indirilmişti Fatih'in ölümünden sonra kendilerine ortadan kaldırmak istiyen ve tamamen Türklerden kurulu bir ordu kurmak istiyen bu paşaya karşı yeniçeriler isyan etmişlerdir ki bu tarihteki ilk büyük yeniçeri isyanıdır paşayı öldürüp yerine başka bir devşirmeyi başa geçirmişlerdir Fakat denge siyasetini çok iyi gözeten ve güçlü hükümdarlar olan 2 Beyazıd, Yavuz ve Kanuni Sultan Sülayman devrinde sayıları 12 binde sabit tutulmuştur


Yeniçeriler, başlarına börk ismi verilen beyaz keçeden bir başlık giyerlerdi Bunun arkasında ise yatırtma denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydı Yeniçeriler börklerini eğri, subayları da düz giyerlerdi Fâtih kanunnâmesinde belirtildiğine göre yeniçeri taifesine her yıl beşer zira lacivert çuka ve otuz iki akça "yaka akçası" ile her birine başına sarması için altışar zira astar verilmesi hükmü konmuştu


Her yeniçeri bölüğüne "Orta" denirdi Her ortanın da komutanı olan ve "Çorbacı" denilen bir subayı bulunurdu Sekban ve Ağa bölüklerinde bu komutana "Bölükbaşı" denirdi Yeniçeri ocağının en büyük komutanı "Yeniçeri Ağası" idi Yeniçeri Ağası, ocağın kuruluşundan 1451 yılına kadar ocaktan seçilirken bu tarihten sonra Sekbanbaşılardan tayin edilmeye başlandı Bununla beraber bu kanun daha sonra değiştirilerek ocağın dışından olan kimseler de tayin edilmiştir Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı ile Acemi Ocağı işlerinden sorumlu idi Bundan başka İstanbul'un asayişi ile de ilgilenir ve yanında bulunan bir heyetle kol dolaşıp güvenliği sağlardı Bu sebeple hükümdarlar, bunların güvenilir ve sadık kimselerden olmasına dikkat ederlerdi Yeniçeri Ağalarının azil ve tayini 1593'e kadar doğrudan padişah tarafindan gerçekleştirilirken, bu tarihten itibaren veziriazamlar tarafından yapılmıştır

Yeniçeri Ocağı'nın en büyük komutanı olan Yeniçeri Ağası'ndan başka Sekbanbaşı, Ocak Kethüdası veya Kul Kethüdası, Zağarcıbaşı, Turnacıbaşı, Muhzir Ağa ve Baş çavuş da ocağın büyüklerindendi Bunlardan başka bir de "Yeniçeri Efendisi" denilen ocak kâtibi vardı
Yeniçeriler, maaşlarını (ulûfe) üç ayda bir alırlardı Bu konuda ocağın en büyük âmiri olan Yeniçeri Ağası ile herhangi bir nefer arasında fark yoktu Onun için Yeniçeri Ağası da bu ulûfe işine dahil edilirdi Ulûfe, pâdişahın nezâretinde büyük bir törenle her ortaya torbalar halinde tevzi edilirdi Hicrî kamerî takvime göre dağıtılan ulûfenin Salı günü verilmesi kanundu (yeniçeri tarihte hacıbektaş çocukları denirdi) Yeniçeriler bektaşi kurallara göre yetiştirilirdi ve yanlarında seferlere giderken alevi-bektaşi dede babalarda eşlik ederdi 2 Beyazıd zamanında yeniçeriler tüfeklerle donatılmaya başlanmışlardı ki dünyada butun bir ordunun bu şelkde donanılması bir ilkti ve bu onlara savaş meydanlarında cok önemli avantajlar sağlamıştır(2 Beyazıd'tan sonra tahta geçen Sultan Selim Mısırı ve İrananın bir bölümünü 8 sene gibi kısa bir sürede bu sayade fethetmiştir çünkü hem Memlük hem de Safevi ordusunda ateşli silahlar çok küçük sayılardaydı Zamanın ilersinde silah ve taktiklerle Savaşan ve yeniliklere açık olan bu ordunun daha sonraki yüzyıllarda gericiliğin merkezi olması ve hiç bir yeniliği kabul etmemesi Osmanlının gerilemesin ve sonunda çökmesinin en büyük nedenlerindendir)(Suni hanifi inacın yeniliklere açık olması, diğer mezhepleri kabul etmemesi, Yeniçerilerin Osmanlı uleması tarafından hoş görülmemesine ve zamanla radikalleşmesine yol açmıştır)




YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASI:

Sekban-ı Cedit ocağı kurulduğunda yeniçeri ocağının isyanı sonucu kaldırıldı Ardından Eşkinci ocağı kuruldu ve Yeniçerilerin isyanı sonucu kaldırıldı II Mahmut yeniçerilerin disiplinsizliği sonucu yeniçeri ocağını kaldırmayı kafasına koymuş II Mahmut halkı silahlandırmış Halk yeniçeri üyelerini gördüğü yerde katlediyormuş Yeniçeriler kendilerini karargahlarına kapatmışlar II Mahmut ise içindeki yeniçeri üyeleriyle beraber karargahı yakmış Böylelikle 1826 da yeniçeri ocağı kaldırılmış Yeniçeri ocağının kaldırılmasına vaka-i hayriye(hayırlı olay)denir


Alıntı Yaparak Cevapla