Yalnız Mesajı Göster

Hollanda’da Şarkıyat Araştırmaları

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hollanda’da Şarkıyat Araştırmaları




Hollanda’da Şarkıyat Araştırmaları

-6-

Pan-İslamizm ve Snouck Hurgronje
Sultan II Abdülhamid döneminin Pan-İslamizm siyaseti Endonezya gibi büyük bir müslüman nüfusa sahip bir coğrafyayı sömürgeleştirmiş bulunan Hollanda’yı yakından ilgilendirmekteydi “İslami fanatizm”le özdeşleştirilen Pan-İslamizm siyasetinin Hollandalılarda uyandırmış olduğu korku İstanbul’daki Hollanda elçisinin misyonuna bu siyasetin takibi ve Hollanda makamlarının bu konuda bilgilendirilmesini de eklemişti Sözkonusu elçiler Pan-İslamizm politikaları çevresindeki gelişmelerin Hollanda’nın Güneydoğu Asya’daki kolonilerini ne şekilde etkileyebileceği konusunda raporlar hazırlamakla görevlendirilmişlerdi Bu dönemde Hollanda Hükümeti, sömürgesi altında bulundurduğu Güney Doğu Asya’daki halkı Müslüman yerlerle alakalı siyasi meselelere Osmanlı Hükümeti’ni karıştırmama yönünde karalı bir siyaset takip etmekteydi Aynı politikaların ürünü olarak Hollanda hükümeti Osmanlı Hükümeti’nin Açe savaşında arabuluculuk yapması yönündeki planlara karşı çıkmış ve İstanbul’daki Hollanda Elçisine, Osmanlı Devleti’nin Hollanda sönürgelerindeki müslümanların dini lideri olduğu iddialarının kabul edilemez olduğunu bildirmişti
Hollanda’nın bu politikalarının oluşmasında etkin bir aktör olarak karşımıza çıkan Hurgronje 1882’de Halife’nin Peygamber’in halefi olmadığını yazmaktaydı Hurgronje’ye göre halifelik İslam dünyasının tarihten bir daha geri dönmemek üzere silinmiş olan siyasi birliğinin bir sembolüydü ve dolayısıyla bu siyasal birlikle birlikte tarihe karışmıştı
Hurgronje’nin gözünde Sultan Abdülhamid, Küçük Kaynarca anlaşmasıyla doğan bir muğlaklığı sömüren zeki bir opürtinistten başka bir şey değildi Yine ona göre Abdülahmid İslamı sadece siyasetine alet etmekle ilgileniyordu ve Halifelik müessesesinin İslamın bir emri olmadığını da Avrupa kamuoyuna açıklamaktan bunun için kaçınıyordu İngilizler’in halifelik konusundaki tutumu ise, ona göre, kolaycı bir yaklaşımın ürünü ve Hindistan müslümanlarının sempatisini kazanmaya yönelikti Bu görüşlerden hareket eden Hurgronje Hollanda Hükümetine sürekli olarak halife-sultanın Endonezya müslümanlarına etkide bulunmasına mani olunması gerektiğini telkin ediyordu
Bu dönemde Hollanda’nın sömürgecilik politikaları ve Pan-İslamizm bağlamında tartışılan bir diğer mesele de Hollanda sömürgelerindeki müslümanların Hacc meselesiydi Hollandalı sömürge yönetimi ve akademik çevreler Hacc ibadetine pek olumlu bakmamaktaydılar, çünkü Hacc’a giden insarların burada “İslami fanatizmin” etkisinde kaldıklarını ve ülkelerine dönüşlerinde Hollanda idaresine düşman kesildiklerini düşünmekteydiler Her ne kadar Hurgronje 1880’de savunduğu doktora tezinde Hollanda sömürgelerinden Hacca gidenlerin sayısının sınırlandırılması gerktiği düşüncesini açıklamışsa da 1883’te kendisi Mekke’ye gitmeden önce bu görüşünden vazgeçmiş ve sömürge halklarının Hollanda idaresine düşman kesilmemeleri için Hollanda makamlarının Hacc konusunda zorluk çıkarmamalarını önermişti Hurgronje bu görüşünde daha sonra da sebat etmiştir Hatta 1880’de Bantam’daki ayaklanmanın hazırlanışı aşamasında Mekkedeki Bantamlı sürgünlerin Bantamlı hacılarla sıkı ilişki içerisine girdiğini kabul etmesine rağmen Haccın yasaklanmasına karşı çıkmış ve isyanın nedenlerinin Bantam’ın kendine özgü şartlarında aramak gerektiğini tartışmıştı
Hurgronje, Holandalılar tarfından keyfi bir dışlanma politikasına tabi tutulan Bantamlılar’ın zaten sık sık Hollanda idaresine karşı ayaklandıklarını savunmuştur Hurgronje’nın görüş ve tavsiyeleriyle bağlantılı olarak Hollanda sömürge idaresi Hacc ile ilgili mevzuatta Haccı daha da kolaylaştırıcı değişiklikler yapmıştır Hurgronje’nin Hacc konusundaki tek çekincesi Osmanlı Hükümeti’nin Sultanın Halifeliğinden hareketle emirül mü’minin sıfatına dayanarak hacılardan Hicaz demiryolu için aldığı vergidir Ona göre bu vergi yerel idarenin yabancılardan aldığı bir vergi olarak düzenlenmeliydi Hurgronje, Hacc konusundaki duruşunu ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya savaşına girerken bütün dünya müslümanlarına çağrıda bulunarak Cihad ilan etmesi üzerine değiştirecektir Cihad ilanının ardından Hurgronje Hollanda hükümetine Osmanlı Devleti ile Hollanda sömürgeleri arasındaki bütün bağlantıların kesilmesi ve Haccın yasaklanmasını teklif ettiyse de Hollanda hükümeti, Osmanlı Devleti ile fiilen savaşta olan İngiltere’nin bile uygulamadığı böyle bir yasağı uygulamaya koymayı uygun görmedi
19 yy’ın sonlarında Hollanda sömürgelerinde yaşayan 20-30 bin civarındaki Arap Hollanda sömürge idaresince hem Hollanda idaresi açısından bir huzursuzluk kaynağı hem de Osmanlı Hükümeti’nin buranın işlerine müdahalesine imkan veren bir cemaat olarak algılanmaktaydı
Bunların seyahat, kılık kıyafet vs özgürlükleri Hollanda makamları tarafından sıkı bir şekilde kısıtlandığı ve denetlendiği için bunlar Osmalı Devletinin Pan-İslamizm politikalarına yakınlık duymuş ve bu politikalar doğrultusunda her fırsatta Osmanlı Devleti ile ilşki kurmaktan geri durmamışlardı Hurgronje Hollanda sömürgelerinin büyük çoğunluğu Hadramit’li olan bu Araplara kapatılmasını ve sömürgelerdeki Arap kolonilerine uygulanan kısıtlamaların kaldırılmasını savunmaktaydı Böylece Osmanlı Hükümeti’nin Pan-İslamist politikalarına ağır bir darbe vurulmuş olacaktı
31 Mart Vak’ası esnasında İstanbul’da bulunan Hurgronje İttihadçıların darbesini memnuniyetle karşılamış ve bunun Osmanlı İmparatorluğu’nu ikinci bir Japonya’ya çevireceği yolunda umutlandırmıştı Hurgronje’yi ve Hollanda hükümetini rahatlatan diğer ve belkide en önemli husus onlara göre bu darbeyle birlikte Pan-İslamist politikaların terkedilecek olması ve “ortaçağdan kalma ve saçma sapan iddialara sahip halifeliğin” artık Osmanlı’nın uluslararası siyasetindeki merkezi rolünü kaybedecek olmasıydı Bu ortamda Hollanda sömürgeler bakanlığı bu darbeyle birlikte Pan-İslamist siyasetin tamamen terkedilmediyse de büyük oranda zayıfladığını düşünerek Hurgronje’nın Hollanda sömürgelerinin Araplara kapatılması yönündeki önerisini uygulamayı düşündü Ancak İstanbul’daki Hollanda elçisinin, böyle bir uygulamaya gidilmesi halinde İstanbul Hükümeti’nin bir çok taleple Hollanda hükümeti karşısına çıkabileceğini bildirmesi üzerine Hurgronje’nın ısrarlarına rağmen bu teşebbüsten vazgeçildi
Hemen belirtmek yerinde olacaktır ki Hurgronje o dönemde kolonyal politikalar konusunda Hollanda’da oluşmuş olan iki kamptan (realist politikaları savunanlar ve ahlakçı politkaları savunnalar) ahlakçı kolonyal politikaları (ethische politiek) savunan kampa mensuptu
Bu durum onunun Hollanda siyasi çevrelerince de eleştirilmesi sonucunu doğurmuştu Nitekim Kasım 1913’te dönemin Hollanda hükümetinde bakan bulunan A F De Savornin Lohman’in basına yaptığı bir açıklamasında Hurgronje’yi o dönemde şuyu’ bulan “Hindistan Müslümanlarındır” sloganının kaynağı olmakla suçlamıştı Hurgronje buna şiddetle tepki göstermiş ve hiçbir yazısında böyle bir temayüle sahip olduğunu gösteren bir ipucu bulunamayacağını beyan etmişti Hurgronje bakana gönderdiği mektubunda Rotterdamlı misyonerlerin faaliyetlerine hiç bir menfaati olmadan katkıda bulunduğunu ve yazılarından dolayı Hollanda’lı sömürge valisi (Gouverneur-Generaal) Idenburg’ün kendisinden memnuniyetlerini ifade ettiğini de ayrıca belirtmektedir
Hurgronje’nın kolonyal politikalar konusundaki yaratıcılığından sadece Hollanda hükümeti değil, ölümünden bir kaç yıl önce 1936’da Fransız hükümeti’nin kendisine Fas politikalarına katkılarından dolayı onursal danışman ünvanını uygun görmesinden de anlaşılacağı üzere Avrupa’nın diğer sömürgeci devletleri de istifade etmiştir


Alıntı Yaparak Cevapla