Konu
:
Ayasofya'nın Gizemi..
Yalnız Mesajı Göster
Ayasofya'nın Gizemi..
06-22-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Ayasofya'nın Gizemi..
Ayasofya Hakkinda Bilinmeyenler
Gündeme Oturan AYASOFYA Hakkinda Bilinmeyenler
921 yıl
kilise
olarak kullanıldıktan sonra
481 yıl
da Camii
olarak kullanılan Ayasofya
İslam ve Hristiyanlık dinleri için büyük bir önem taşıyor
Bu eşsiz yapı
bir çok gizemi de içerisinde barındırıyor
Fatih Sultan Mehmetin köhneleşmiş son günlerini yaşayan Bizansı yıkarak
fethedilen bütün ülkelerde en büyük kilisenin camiye dönüştürülmesi geleneğine uyularak Ayasofya da camiye çevrilmiştir
1 Şubat 1935 tarihinde Ayasofya Camisi Müze olmuştur
Ayasofya'nın gizemleri
Terleyen direk
Ayasofya'nın kıble tarafındaki kapılarından soldan sayılınca
sonuncusunun iç tarafında bir mermer sütun görürsünüz
Bu sütunun en büyük özelliği kış ve yaz nemli olması
Bu yüzden bu sütuna "terleyen direk" deniyor
Sütunun zemininden başlayarak bir buçuk metrelik bir kısmı bakır plakalarla kaplı
İnanca göre sürekli baş ağrısı çekenleri
sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyor
Önce iki rekât namaz kılınıyor
sonra hasta avuçlarını önce bakır plakalara sonra da yüzüne sürüyor
Bu hareket üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyor
Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin
direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş
Terlemenin nedeni
İnanca göre
Ayasofya'nın büyük bir kubbesi bir depremde yıkılınca
300 rahip Mekke'ye gitmişler ve orada zemzem suyundan almışlar
bunu Mekke toprağı ile karıştırıp
bu sütunun altına harç olarak koymuşlar
Sütunun bu yüzden "terlediğine"inanılıyor
Bir başka inanca göre de Hızır Peygamber
parmağım Ayasofya'daki deliğe sokmuş ve binayı Mekke'ye yöneltmiş yani Terleyen direğin ya da diğer adıyla ağlayan direğin öyküsü
görüldüğü kadarıyla Osmanlı döneminde ortaya çıkmış
İslam inançlarıyla beslenmiş
Sütunun yapısının gözenekli olduğu ve kılcal damarlar yoluyla temeldeki suyu emdiği ve bu yüzden terlediği
en geçerli bilimsel açıklamalardan biri
Ama acaba neden sadece bu direği gözenekli taştan yapmışlar? Bu soru cevapsız kalıyor
Ayasofya'nın içinde büyük salonun ortasında bir kuyu var
Eskiden bu kuyu kalp hastalığına tutulanların sık sık geldikleri bir yerdi
Bunlar üç cumartesi art arda aç karnına buraya gelir
sabah namazını kılar ve bu sudan içerlerdi
Bu gelenek cami müze haline getirilene kadar sürdü
Kuyunun üzerinde yaklaşık 50 santim çapında
demir bir kapak var
7 metrelik bir çubuk sarkıtıldığında dibine ulaşılamıyor
Su hâlâ mevcut
tadı tatlımsı ve mineralli
Suyun ne tür bir bir bileşim taşıdığının
incelenmesi gerekir
Yüzyıllardır orada durduğuna göre acaba bozulmuş mudur? Sonra niçin kalp hastalığına iyi geliyor? Bu da düşündürüyor
Yoksa suyun bir özelliği mi var? Bu soruların cevaplarını
devletin yetkili kurumlarına bırakıyoruz
Geçenlerde bilim dünyası çikolatanın içinde bulunan bir maddenin hormonal etki yaptığını açıkladı
Ama bu etki özellikle
aşk yüzünden kalbi kırılanların üzerinde görülüyormuş
Demek ki
bu madde
beyinde aşırı üzüntü yaratan merkezi etkiliyor
Ayasofya' daki kuyunun şifalı suyunun da böyle bir özelliği neden olmasın!
Tabuta dokunulursa Ayasofya yıkılacak
Ayasofya'nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut var
Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta Kraliçe Sofya yatıyor
Yalnız bir tehlike var
"Bu tabuta sakın dokunmayın" deniyor
Çünkü tabuta el sürü-lürse-jbüyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş
Kubbenin dört tarafında birer melek resmi var
Bunlar Cebrail
Mikail
İsrafil ve Azrail'dir
Bu melekler kanatlarını açmış bir biçimde çizilmişler
İnanca göre Azrail
imparatorların ölümlerini
Mikail düşman saldırılarını
Cebrail ve İsrafil ise olacak olayları haber veriyor
İnananlar
tabut ile bu melekler arasında bir ilişki kuruyorlar
Tabutun koruyuculuğunu da üstlenen melekler
ona dokunulmasına izin vermiyorlarmış
Esrarengiz kapılar
Ayasofya'nın güney tarafında ufak ve dar bir koridorun ucunda örülmüş bir kapı var
Buna "açılmaz kapı" deniyor
Anlatılanlara göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a girdiğinde Rum Ortodoks Patriği yanındakilerle bu kapının önünde dua ediyormuş
Osmanlı ordusu kiliseye girince
Patrik bu kapıdan kaçıp kaybolmuş ve kapı bir daha açılmamış
Her paskalyada bu kapının önünde" kırmızı yumurta kabukları" ortaya çıkarmış
Bir de "Kapanmaz Kapı" miti var
Fetih günü
Fatih'in ordusundan biri bu kapıya öyle bir vuruş vurmuş ki
kapı yere gömülmüş ve bir daha asla açılmamış
Pençe nişanı
Binanın güneydoğusundaki kubbeyi tutan fil ayağının bir yüzünde 6 metre yükseklikte ele benzeyen bir iz var
Kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre
fetih günü
Fatih Sultan Mehmet'in atı ürkmüş
Sultan eliyle bu kemere tutunmuş
Atı ise sütunun kaidesini zedelemiş
Buraya kadar bir şey yok
Ama pençe izinin yerden 6 metre yükseklikte olduğu ve bu yüksekliğe
hiçbir atın erişemeyeceği düşünülürse
olayın esrarı bir anda ortaya çıkıveriyor
Kapılarından biri Nuh'un gemsinden yapılmış (tam bir bilgiye ulasamadim rivayette olabilir!!)
Diğer Gizler ve Efsaneler
Avarlar
Ayasofya’nın altınlarını alıyor
Avarlar
575 yılında Roma’yı kuşatıyor ve Papa 1
Benedictus
fidye vererek kendini kurtarıyor
Ama Avarlar
614-619 arasında bu kez İstanbul’u kuşatıyor
Patrik Sergius
Ayasofya’daki kutsal ama altından olan ne varsa erittirip para haline getirerek Avarlar’a veriyor
Avarlar
bir miktar da Bizanslı kadını alarak kuşatmayı kaldırıyor
Ortodokslarla Katolikler Ayasofya’da ayrılıyor
1054 yılında papanın temsilcisi Kardinal Humbold
patriğin yönettiği ayin sırasında Papa’nın patriği aforoz ettiğini bildiren fetvayı açıklıyor
Ayin bozuluyor
kargaşa çıkıyor
Böylelikle Ortodoks ve Katolik kilisesi
birbirine darılarak temelli ayrılmış oluyor
Ayrılık 911 yıl sürüyor
1967’de 6
Paul
İstanbul’a gelerek dargınlığı sona erdiriyor
Hristiyanların Kutsal Emanetleri çalınıyor
1204 yılında Haçlı orduları İstanbul’u yağmalarken Ayasofya’da ne kadar kutsal eser varsa hepsini kaçırıyor
Geçen yıl Vatikan
jest yaparak kutsal emanetlerden bazı bölümleri geri verdi
Deisis Mozaiği’ndeki Hz
İsa değil
1264’te İstanbul
Haçlıların elinden kurtarılıyor
Bundan sonra
Ayasofya’nın içinde Deisis Mozaiği yapılıyor
Bu mozaikteki İsa figürü ABD’li araştırmacı Roberto Solarion’a göre
gerçekten İsa değil
Kemerhisarlı (Tyana’lı) Apollon
(Hatırlanacağı gibi Tempo Ocak 2005’te Aytunç Altındal’ın bu konuda bir kitap hazırladığını duyurmuştu
Kitap
nisan ayında piyasaya sürüldü
) Bunun ispatı ise mozaikteki İsa figürünün sağ kaşının üzerindeki yara izi
İz
11 sayısına işaret ediyor
Pisagorcu tarikat üyesi Apollon’da da bu iz var
Figürün Apollon’a ait olmasının nedeni ise paganların Anadolu’da zorla Hıristiyanlaştırılırken
İsa’nın resmini yapar gibi görünseler de
Apollon’un resmini yapmaları
Deisis Mozaiği’ndeki Meryem Ana değil
Mozaikteki Meryem figürü
ellerini İsa’ya doğru uzatmış vaziyette
Oysa Hıristiyan şeriatına göre yapılan resimlerde Meryem’in ellerinde İncil ya da İsa olması gerekiyor
Dolayısıyla bu figürdeki Meryem
‘anne’ değil Mecdeli Meryem olarak da bilinen ve Hz
İsa’nın eşi olduğu varsayılan kadına ait
Kutsal Kâse aslında Ayasofya
Kutsal Kâse
aslında Hz
İsa’nın içit kabı değil
‘dişil prensip’i temsil ediyor
Bu prensibin adı ‘Sofya’
Yani Kutsal Kâse’nin kendisi Ayasofya ki
Hıristiyanlık inancına göre bütün kiliseler rahim örnek alınarak yapılıyor
Bunların en kutsalı da yani ‘Kutsal Kâse’ de Ayasofya
Bizans’ın ilk gizli teşkilatı Ayasofya’da kuruluyor
Mikail Cellius adlı bir filozof
Bizans’ın ilk gizli teşkilatını Ayasofya’nın mahzenlerinde kuruyor
Aynı mahzenler
aynı zamanda Gnostik Hıristiyanların gizli kitabı Picatriks’in de çevirilerinin yapıldığı mekân
İlk düz haç Ayasofya’da kullanılıyor
Hıristiyanlar
İmparator Jüstinyen döneminde Akhineton Haçı adı verilen şekli bırakıyor ve düz haç modeline geçiyor
Bu da ilk kez Ayasofya’da kullanılıyor
apraz Haç’ın anlamı
Aziz Andre’nin üzerinde idam edildiği haç
çapraz formda
İstanbul’daki kilisenin kurucusu sayılan Aziz Andre’nin anısına tavana çapraz haç motifi işlenmiş
Dandolo İstanbul’u alıyor ve ölüyor
Latin komutan Henricus Dandolo
Papa’nın çağrısı üzerine İstanbul’u almak zorunda kalıyor
Bizanslıların tehdidi oldukça ilginç: Eğer bu kenti alırsan ölürsün
Dandolo kenti alıyor ve ölüyor
Mezarı halen Ayasofya’da
Ayasofya kiliseye hiç ait olmadı
Ayasofya kilisenin malı değil
Çünkü mekân imparatora ait kabul ediliyor
Dolayısıyla 1453’te Fatih Sultan Mehmet de Ayasofya’nın değerini ödeyerek bir vakıfla kendi üzerine geçiriyor
Daha sonra da padişahların malı olarak devam ediyor
Ayasofya’daki Hermetik semboller
Dört balık: Tavandaki dört balık sembolü aslında dört Gospel’e atıf
Balık
iman anlamına geliyor
Bu İsa’da bütünleşmiş olan imanı temsil ediyor
Baklava
Bu şekil
eğer yuvarlak olsaydı kainat anlamına gelecekti
Oysa baklava motifi yeryüzü anlamına geliyor
Yeryüzünün merkezinde haç
haçın merkezinde de İsa var
Mantra ve sekiz köşeli yıldız
Sekiz çeperli gül
aslında mantrayı temsil ediyor
Çevresindeki sekiz köşeli yıldız ise kainatın sekiz köşesi olduğunu gösteriyor
Bunlar asıl olarak paganik semboller
Diğer Hermetik semboller
Daire
kâinat anlamına geliyor
etrafında da minik noktalar var; onlar da yıldız demek
Bu
aynı zamanda şifa sembolü
Kenarlardaki defne dalları da Hermetik öğretiye ait
Aradaki haça benzer figürler de bir nevi Hermetik takiyye
Vikingler de Ayasofya’da
İkinci kat balkonlarından birinde
Vikingler’e ait Rune alfabesiyle yazılmış yazılar bulunuyor
Bu en mistik yazı tarzlarından biri olan Elgir Rune’u
Aynı yazılardan
bodrumdaki mahzenlerde de var
Ayasofya'nın altındaki tüneller
Mahzenlerin altındaki tünellerden Kınalı adaya kadar bir tünel uzandığıda söyleniyor
Mozaiklerin Açıklamaları
Apsis Yarım Kubbesindeki Mozaik:
Altın zemin üzerinde ortada değerli taşlarla süslü tahta oturan Meryem
kucağında İsa ile birlikte tasvir edilmiştir
Meryem’in koyu lacivert renkte sade ve bütün vücudunu örten kıyafeti
etrafını çeviren altın zemin ile bir kontrast oluşturur
Güney Galeride Deisis Mozaiği:
Ayasofya’nın mozaikleri arasında hiç kuşkusuz
en ünlüsü Deisis kompozisyonudur
Deisis
yani mahşer günü İsa’dan Meryem ve Loannes Prodromos’un insanlık için yardımcı olmasını dilemeleridir
Mahşer Kompozisyonunun ortasını meydana getiren üçlü kompozisyonda ortada büyük bir İsa ekseni teşkil eder
Üçlü grubun ikinci şahsı Meryem'dir
Diğer yanda ise Vaftizci Yahya bulunmaktadır
Güney Galerideki İmparatoriçe Zoe Mozaiği:
Ortada Pantokrator (Kainatın hakimi) İsa
sağ eliyle takdis işareti yapmakta
sol eliyle incilerle bezenmiş cildi olan Kutsal Kitabı tutmaktadır
İsa’nın bir yanında imparatoriçe Zoe
diğer yanında Zoe’nin üçüncü kocası Konstantinos Monomakhos yer almaktadır
Bizans tarihinde entrikaları ve evlilikleriyle ün yapan imparatoriçe Zoe kocalarını değiştirdikçe mozaik üzerindeki imparatorun başı ve isminin belirten yazının da değiştiği sanılmaktadır
Konstantin’in kafası ve üstündeki yazıt kazınıp
tekrar yapılmıştır
Orijinal mozaik Zoe’nin ilk kocasına aitti
Bu panoda İmparatorluk ailesinin kiliseye şükran ve bağışları sembolize edilmektedir
Güney Galerideki Komnenos Ailesi Mozaiği:
İmparator Komnenos II ile eşi Macar asıllı İmparatoriçe İrene ve oğulları Aleksios’u tasvir etmektedir
Ortada kucağında İsa ile ayakta duran Meryem yer almaktadır
İmparator ve İmparatoriçe değerli taşlarla süslü tören elbiselerini giymişler
imparatorun elinde bir para kesesi
İmparatoriçe de bir rulo tutmaktadır
Takdim edilen rulo kiliseye bağışları
deri kese ise altın yardımını belirtmektedir
Macar asıllı imparatoriçenin ırk özellikleri; açık ten ve açık saç rengi belirgindir
Güney-Batı Girişi Üstünde Bulunan Mozaik:
Altın zemin üzerinde ortada görkemli bir taht üzerinde oturur durumda koyu lacivert elbiseli Meryem tasvir edilmiştir
Başının iki yanında bulunan kısaltılmış harfler “Tanrı Anası” olduğunu ifade eden kelimelerin kısaltılmış semboludur
Meryem ayakları altındaki kenarları değerli taşlarla bezenmiş bir kaide üzerine basar
Bu kaidenin üst yüzü gümüş mozaiklerle kaplıdır
Bizans sanatında altın mozaiklerlerin bol olmasına karşılık
gümüş mozaikler son derece azdır
Meryem’in kucağında oturan İsa yetişkin
bilgiç bir insan ifadesine sahiptir
Bu onun Tanrıya yakın bir mistik varlık olduğunu gösterir
İki yanda bulunan imparator figürlerinden biri İstanbul’un kurucusu Büyük Konstantin ve elinde sunduğu maket bir şehir semboludur
Etrafını surların çevirdiği bu şehrin Byzantion yanı İstanbul olduğu kolaylıkla anlaşılır
Ayasofya maketini sunan da Justinyen’dir
İmparator Kapısı Üzerindeki Mozaik:
Bu mozaik pano 9
yüzyıl sonunda yapılmıştır
Ortada son derece süslü taşlar ve incilerle süslenmiş taht üzerinde oturmuş Pantokrator İsa bir kaide üzerine basmaktadır
Sağ eli takdis işareti yapmakta
sol eliyle dizi üzerinde açık duran bir kitabı tutmaktadır
İsa’nın ayakları önünde secde eder durumda imparator altıncı Leon şefaat isterken görülür
İki kenardaki madalyonların birinde Meryem tasvir edilmiştir
Diğerinde ise lilisenin koruyucusu baş melek Cebrail tasvir edilmiştir
Melek Tasvirli Mozaikler:
Kubbeye geçişi sağlayan köşe elemanlarının yüzeylerinde yalnız kafa ve kanatlardan ibaret olan dört melek tasviri yer alır
(alıntı)
Ayasofya hiçbir zaman kiliseye ait olamdı
Tarihimizi bilmek sahip çıkmak gerek
Geşmişini Bilmeyenin Geleceğide olmaz
!
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul