Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey

Eski 06-22-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey




Sırp Sındığı Savaşı--Trablusgarp Savaşı--Trablusgarp'ın Fethi-- Tunus’un Fethi--Varna Savaşı--Venedik Savaşı



Sırp Sındığı Savaşı

Islâm memleketlerine yönelen ve "Haçli Seferleri" diye anilan tecâvüz hareketleri, bir asra yakin zamandan beri durmustu Fakat, Osmanli Türkleri'nin Bati Trakyayi elde etmeleri ve Bulgaristan ortalarina kadar sokulmalari, Haçlilik ruhunun hortlamasina sebebiyet verdi
Filibe'nin zapti sirasinda kaçan ve Sirbistan'a siginan Rum kumandani, vakit geçirmeden Türkler üzerine yürünmesini tavsiye ediyor, devamli tahriklerde bulunuyordu Ancak, Sirplar'in da Bulgarlar'in da bu macerayi göze alabilecek kuvvet ve cesaretleri yoktu Türkler'i geri püskürtmeye çalisirken, ellerindeki topraklan kaybedebilirlerdi Ayrica, Balkan kavimleri, kendilerine din, can, mal ve kazanç hürriyeti getiren Islâm idaresinden memnundular; tekrar eski kötü jönlere dönmeyi istemiyorlardi Denizci bir devlet olan Venedikliler ise, Dogu'daki ticarî menfaatlerinin haleldar olacagi korkusuyla, tarafsiz kalma siyasetinden ayrilmiyorlardi

Osmanlilar'a karsi çikabilecek tek devlet Macaristan'di Balkanlar'i da hâkimiyeti altina alma sevdasina düsen Macar Krali Layos, böylece hazirlanmaya basladi

Iste o siralarda, Papa V Urban da, Macar ve Sirp krallari ile Eflâk (Romanya) ve Bosna prenslikleri arasinda askeri ittifak kurulmasina önayak oldu Tarihlerimizde umumiyetle 60 bin kisi olarak gösterilen Haçlilar, Macar Krali Layos kumandasinda Edirne'ye dogru yürüdüler

Sultan Murad, o sirada Bursa'da bulunuyordu ve Türk ordusunun büyük kismi Anadolu'da idi Rumeli Beylerbeyi Lala Sahin Pasa, bir taraftan padisaha haber yollarken, bir taraftan da Haci Ilbeyi kumandasindaki 10 bin kisilik akinci kuvvetini, kesif gayesiyle göndermisti

Herhangi bir mukavemet görmeden ilerleyen Haçli ordusu, Meriç nehrini geçtikten sonra, Edirne'nin birkaç kilometre ötesinde durakladi Taarruza geçtikleri anda, bu sehri zaptedecekleri ve Trakya'nin güneyine sarkacaklari muhakkakti Çünkü, Bursa'dan yola çikacak Osmanli ordusu, kisa zamanda oraya erisemezdi

Haci Ilbeyi, konak yerinde eglenceye dalan ve müstakbel zaferlerin tadini simdiden çikarmaya kalkan Haçlilar'a karsi, bir gece baskini düzenlemeyi kararlastirdi Kimseden talimat almamisti ve bu tehlikeli tesebbüsten zararli çikilirsa, kendi elleriyle idam fermanini hazirlamis olacakti Fakat, gece karanliginda hücuma geçen 10 bin Türk akincisi, düsmani tam gaflet halinde bastirdilar "Koyun sürüsüne dalan kurt gibi" neye ugradiklarini sasiran Haçli askerlerini kiliçtan geçirdiler Kaçabilenlerin çogunlugu da Meriç sularinda boguldu Kral Layos ise, canini güçlükle kurtararak memleketine dönebilmisti Osmanlilar'in, müttefik Hiristiyan ordularina karsi elde ettigi bu zafer, tarihlerimizde "Sirp Sindigi" olarak anilir

Öte yandan, Sultan I Murad Bursa'dan hareket etmis, Gelibolu'ya geçmeden önce, Katalanlar elinde bulunan Karabiga'nin fethini kararlastirmisti Çünkü, ordusunun arkasini emniyete almak istiyordu Sirp Sindigi Zaferi'nin haberi ulasinca, denizden ve karadan yaptigi taarruzun siddetini arttirdi ve nihayet kaleyi düsürerek, Marmara'nin güney sahillerindeki Türk hâkimiyetini tamamladi Bu arada, Gazi Evrenos Serez'i fethetmisti

Sirp Sindigi Zaferi, devlet merkezinin Bursa'da tutulmasinin mahzurlu olacagini göstermisti Çünkü, Osmanlilar'a yönelecek tehlikeler, simdilik sâdece Hiristiyan dünyâsindan geliyordu Ayrica, devletin istikbâli de, Rumeli'de tutunmasina bagli idi Bu sebeple, Edirne sehri askeri merkez haline getirildi

Bizans Imparatoru V loannes Paleologos, Türkler'in Rumeli'de kazandigi topraklan istirdada çalismayacagini ve Türk düsmanlari ile ittifak kurmayacagini taahhüt etmisti ama, el altindan bunun aksi faaliyette bulunmaktan vazgeçmiyordu Nitekim, gizlice Macaristan'a gitmis ve kendisine yardim edilirse, Ortodoks mezhebini birakip Katolik olacagina söz vermisti Fakat, memleketine dönerken, Bulgar Krali Ivan Sisman, onu yakalatarak Nigbolu kalesine hapsetmisti

O sirada, Macar Krali Layos, Papa nezdindeki tesebbüslerine hiz vermisti Böylece, bir taraftan Papa'nin Türkler aleyhindeki tahrikleri, bir taraftan da Bizans imparatoru'nu kurtarmak maksadiyla, Savua Kontu VI Amadeo, 15 kadirga ile yola çikti Ugradigi Agriboz ve Midilli adalarindan yardimci kuvvetler alip Çanakkale Bogazi'na girdi ve 1366'da Gelibolu'yu zaptetti Türklerin donanmalari bulunmadigi için, bu isgali önleyememislerdi Ancak, 1367 Haziran'inda Bizans'a birakilan Gelibolu, kisa bir müddet sonra tekrar Türk topraklarina katilacaktir



Trablusgarp Savaşı
Sömürgecilik yarışında birliğini geç sağladığı için geri kalan İtalya, Kuzey Afrika'da Osmanlılara ait olan Trablusgarb'ı ele geçirmek istedi Avrupalı devletlerin de desteğini alan İtalya, Osmanlı Devleti'ne bir ültimatom vererek, Trablusgarp'ın kendisine bırakılmasını istedi İtalyanların bu isteği reddedilince Trablusgarp ve Bingazi işgal edildi (1911)

Mustafa Kemal ve Enver Bey Trablusgarp'a geçerek Derne ve Tobruk'da önemli direniş hatları oluşturdular İtalya Osmanlı Devleti'ni barışa zorlamak için Çanakkale'de Türk istihkamlarını denizden topa tuttular Ayrıca Oniki adaya asker çıkardılar Balkan Savaşlarının başlaması üzerine İtalyanlarla barış imzalandı ve Trablusgarp Savaşı sona erdi Yapılan Uşi Barış Antlaşması'na göre; Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya verildi Oniki ada Yunanistan'ın işgal etmemesi için geri verilmek üzere İtalya'da kalıyordu


Trablusgarp'ın Fethi
Şarlken, Trablusgarb'ı aldıktan sonra buraya Sen Jan Şövalyeler'ini yerleştirmişti Barbaros'un Preveze Deniz Zaferini kazanması ve Venediklilerin Osmanlılarla barış imzalamaları Şarlken ve Papa'yı kızdırmıştı Hazırlanan Haçlı donanması Cezayir'e saldırdı ancak, Osmanlı donanması karşısında bozguna uğradı (1541)

Barbaros'un yetiştirdiği Turgut Reis Trablusgarb'ı karadan ve denizden kuşatarak aldı Ayrıca bu seferle Bingazi de Osmanlı ülkesine katıldı (1551)


Tunus’un Fethi
Osmanlılar Uluç Ali Paşa komutasındaki yeni hazırlanmış donanma ile Akdeniz'e indi Venedikliler barış istediler Ayrıca Tunus kıyılarında bazı bölgeler fethedildi (1574)


Varna Savaşı

Sultan İkinci Murad büyük bir hızla Edirne'ye geldi Osmanlı Ordusunun başına geçti Varna önlerine gelen Osmanlı Ordusu, Haçlılara karşı saldırıya geçti Haçlı Ordusunun Varna önlerinde bozguna uğratılmasıyla büyük bir zafer kazanıldı (10 Kasım 1444)

Varna Savaşı, Haçlıların İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesini engellemek için yaptıkları son girişim oldu

Bu savaş, Osmanlıları Segedin Antlaşmasına zorlayan şartları tamamen değiştirdi Sultan İkinci Murad, bir müddet sonra tahtı, yine oğluna bırakarak çekildiyse de devlet adamlarının ısrarları sonucu tekrar tahtına döndü


Venedik Savaşı

İstanbul'un alınmasıyla ekonomik alanda en çok zarar gören devlet Venedik olmuştu Fatih Sultan Mehmed zamanında kendilerine kapitülasyonlar verilmiş ve bu sayede Haçlı birliğinden ayrılmışlardı Fakat Venedik her zaman için Osmanlı aleyhtarı bir politika izleyerek, zaman zaman Mora halkını kışkırtıyordu Sultan İkinci Bayezid bu sorunu kökünden çözmeye ve Venediklilerin ellerinde kalan yerleri de almaya karar verdi

Karadan ve denizden yapılan kuşatmayla İnebahtı (1499), ardından Moron, Koron ve Navarin kaleleri ele geçirildi Yunan adalarının da fethedilmesi üzerine, Osmanlılarla başa çıkamayacağını anlayan Venedikliler barış istediler Yapılan barış antlaşmaları sonunda, Osmanlı'nın fethettiği yerler tekrar Venediklilere verildi

Ayastefanos Antlaşması--Balta Limanı Antlaşması--Berlin Antlaşması--Bucas Antlaşması



Ayastefanos Antlaşması

1878'de imzalanan Ayastefanos Antlaşmasına göre;

- Osmanlı Devleti'ne bağlı bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacaktı

- Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek

- Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek

- Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Rusya'ya verilecek

- Teselya Yunanistan'a bırakılacak

- Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak

- Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti

Rusya'nın Osmanlı Devleti'ni Ayastefanos Antlaşmasıyla istediği gibi parçalamasını istemeyen Avrupalı Devletler bu antlaşmaya itiraz ettiler Berlin'de toplanan konferanstan sonra yeni bir antlaşma imzalandı Berlin Antlaşması ile:

- Ayastefanos Antlaşmasıyla kurulan Bulgaristan, üç kısma ayrıldı

- Bosna-Hersek Osmanlı Devleti'ne ait kabul edilecek fakat Avusturya tarafından yönetilecekti

- Karadağ, Sırbistan ve Romanya'nın bağımsızlığı devam edecek, fakat sınırları değiştirilecek

- Kars, Ardahan, Batum, Ruslarda kalacak, fakat Doğu Beyazıt Osmanlı Devleti'ne bırakılacak

- Teselya Bölgesi Yunanistan'a ait olacak

- Rumeli'de ve Anadolu'da Ermenilerin oturduğu bölgelerde ıslahatlar yapılacak

- Osmanlı Devleti, Rusya'ya 60 milyon ruble savaş tazminatı ödeyecekti



Balta Limanı Antlaşması
1838'de Ingiltere, daha sonra diger Avrupa devletleri ile Balta limaninda yapilan ticâret andlasmalari

Osmanli Devleti'nde ekonomik faaliyet genis ölçüde devletin kontrolü altinda cereyan etmekteydi Yaygin bir iktisadî faaliyet olan tarim, devlete ait topraklarin isletilmesi esâsina dayaniyordu Buna bagli olarak kurulan timar sistemi, Osmanli zirâat ekonomisinin temelini teskil etmekteydi Sanayi üretimi ise devlet kontrolündeki ahilik müessesesi içinde yürütülüyordu Kapali bir iktisat sistemi olan ahîlik, üyelerine çalisma zevki, meslek disiplini, dürüstlük, kanaatkârlik gibi saglam ahlâk kurallarini asiliyor, meslek itibârini korudugu gibi, standartlari ayakta tutarak, haksiz rekabetleri önlüyordu Hükümetin müdâhalesi ahiligin iç islerine kadar gitmez, yalnizca ahilige bagli subelerin îmâl ettikleri mallarin kalite, mikdâr ve fiyatlarinda olurdu Böylece ahîlik sistemi, ham maddelerin arz ve talebini tanzim eden bir mekanizma olarak islerdi 17 ve 18 yüzyillarda pamuk, ipek, kereste ve demir gibi maddeler ulasim güçlükleri ve üretimdeki yetersizlikler dolayisiyla piyasaya her zaman yeterli mikdârda yâni bütün talebi karsilayacak ölçüde sevk edilemezdi Bu bakimdan ham maddelerin, ahilige mensûb ustalarin eline normal fiyatlar üzerinden ve onlardan hiç birini issiz birakmiyacak sekilde dagitilmasi büyük bir ehemmiyet arz ederdi Bâzi maddelere sik sik konan ihraç yasaklari veya bu maddelerin stokçular tarafindan satin alinmasini önleyen tedbirler bu cümledendi

Bu arada 1820'lerin basinda Ingiltere, sanayi inkilâbini tamamlamis ve Napolyon savaslari sonunda da Fransa'yi yenerek rakipsiz duruma gelmisti Dünyâ pazarlarinda ingiltere sanayii ile rekabet edebilecek bir ülke yoktu Sanayi inkilâbini henüz tamamlamamis olan diger Avrupa ülkeleri korumaci tedbirlerle Ingiltere'nin kendi pazarlarina girmelerini önlüyorlardi Bu durumda Ingiltere ticâret ve sanayi sermâyesi için yapilacak tek sey kaliyordu O da, Avrupa disindaki ülkelerin pazarlarini ve ham maddelerini ticârete açmak Nitekim onlar bu gaye ile 1820' lerden 1840'lara kadar Latin Amerika'dan Çin'e kadar pek çok bölgede, ya anlasmak suretiyle veyahut silâh zoruyla, pek çok ticâret andlasmasi imzaladilar

Avrupa'da sanayi inkilâbinin neticesi olarak daha fazla hammaddeye ihtiyâç duyulmaya baslanmasi üzerine, Osmanli hükümeti de 1826'dan itibaren, ham maddesini disariya çikararak esnafin issiz kalmasini önlemek maksâdiyle bir nevi himaye sistemi olan yed-i vâhid (tekel) usûlünü uygulamaya koydu Sistemin ayrica yeni kurulmus olan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusuna kaynak bulmak ve üreticinin mahsûlünü ucuza satarak aldanmasini önlemek gibi gayeleri de bulunuyordu Yed-i vâhid uygulamasi özellikle Ingiliz tüccarlarini son derece rahatsiz ediyordu Nitekim Ingiliz sefiri Ponsenby, yed-i vâhid usûlü ile ticâret serbestisine konmus engellere siddetle çatmakta; "Türkiye'de mahsûl yetistirenler, bunlarin fiyatlarini tesbit etmekte yegâne hâkim olan imtiyazli kimselere satmak mecburiyetinde kaldikça, Türk sanâyiinin gerilige mahkûm kalacagini iddia etmekte idi Kisaca yed-i vâhid usûlü, Ingiltere'nin Osmanli Devleti'ni gönlünce sömürmesini engellemekteydi

Bu sebeple Ingilizler, Osmanli ticâretinde kendilerine ters düsen hükümlerin kaldirilmasi için 1833' den itibaren ünlü hâriciye nazirlari Polmerston araciligiyla ugrasmaya basladilar 1836'daki muzakerelerde Osmanli hey'etine baskanlik eden gümrük emini Tâhir Efendi, eski düzenden mümkün oldugunca az tâviz vermeye çalismis ve Ingiliz isteklerine boyun egmemisti Bu durumda Ingiliz diplomasisi Osmanli bürokrasisinin zayif ve bunalimli bir devresini kollamaya basladi Nitekim bu firsat iki yönlü olarak Ingilizlerin karsisina çikti 1837'de Londra büyük elçiliginden hâriciye nazirligina getirilen Mustafa Resîd Pasa, Ingilizlere yakin bir müzakereci idi Londra büyükelçiliginde iken mason locasina kayitli olan Resîd Pasa, Osmanli Devleti'ni iktisâdi bakimdan çökertecek bir andlasmaya yanasmakta hiç tereddüt göstermedi Bu sirada Mehmed Ali Pasa Misir'da Osmanli Devleti için büyük bir tehlike arz ediyordu Resîd Pasa, Misir mes'elesinde Ingilizlerin yardimlarini te'min bahanesiyle Balta Limani'ndaki yalisinda dört gün süren ve çok gizli tutulan pazarliklar sonucunda, 16 Agustos 1838'de Osmanli-Ingiliz ticâret andlasmasini imzaladilar Andlasma, 8 Ekim 1838'de kraliçe Victoria, bir ay sonra da Sultan Mahmûd tarafindan tasdîk olundu Esas ve zeyl olmak üzere iki kisim hâlinde tanzim edilen andlasmanin birinci kismi (esas) iç ticârete ait maddeleri; zeyli meydana getiren ikinci kisim ise Ingiltere'den ithâl edilecek mallarla, transit esyalarin gümrüklendirilme sekillerini ihtiva ediyordu

Andlasmanin zeyl kisminin ikinci maddesine göre zirâi mahsûller ile sâir esya üzerine konan yed-i vâhid yâni tekel usûlü tamamen kaldiriliyordu Bu madde ile emperyalizmin önündeki engeller kaldirilarak iktisadî sistemimiz felce ugramis oluyordu Ayrica iç ticâretin Osmanli vatandaslarina münhasir kalmasi da kaldirilip, istisnasiz bir sekilde Ingiliz tüccarlarina veriliyordu

Andlasmanin diger önemli hükümlerine gelince; dördüncü madde ile, Britanya tebeasi, Osmanli memleketleri mahsûlü olan bütün maddeleri, istisnasiz olarak ihraç etme müsâadesine sâhib olacaklardi Altinci madde ile transit resmi kaldirilmaktaydi Yedinci madde ile, Ingiliz gemileriyle gelen Ingiliz emtiasi için bir defa gümrügü ödendikten sonra, ithalâtçi veya alici tarafindan nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecekti Andlasmanin bu hükümleri ile, Osmanli hazînesi, önemli bir gelir kaynagindan mahrum kaldi, önceden yabanci bir emtia bir eyâletten diger bir eyâlete geçerken ilâve gümrük ödemek zorunda bulundugundan, fiyati artarak rekabet gücünü kaybediyordu Simdi ise Osmanli tüccari bir yerden bir yere bir mali götürüp, satarken y üzde 12 verg i verirken, Ingiliz tüccarlari ortaklari ve adamlari yüzde bes vergi ödeyecekti Böylece Ingiliz tüccarlari Osmanli tüccarina karsi korunmus oluyordu Bilâhare transitresminin devam etmesine karar verilmis ise de buna karsilik ithalât resimlerine yüzde ikiye varan bir indirime daha gidildi

Bu arada andlasma hükümlerinin Misir, Afrika eyâletleri dâhil bütün Osmanli ülkelerinde ve her sinif halk tarafindan tatbik ve riâyet olunacagina dikkat çekildikten sonra, isteyen bütün dost devletlerede istisnasiz olarak andlasmanin tesmîl edilecegi taahhüd olunuyordu Nitekim 19 yüzyilin ilk çeyregine kadar Osmanli dis ticâretinde birinci sirayi alan Fransa menfâatlerine halel gelecegini bilerek bu andlasma hükümlerine siddetle karsi çiktigi hâlde, çok geçmeden 25 Kasim 1838'de yukaridaki maddeye istinaden ayni hükümleri ihtiva eden bir andlasma imzaladi Bunu, Avrupa'nin diger devletleri tâkib etmekte gecikmediler 31 Ocak 1840'da Isveç ve Norveç, 2 Mart 1840'da Ispanya, 14 Mart 1840'da Hollanda 30 Nisan 1840'da Belçika, 1 Mayis 1841'de Danimarka ve 20 Mart 1843'de Portekiz ile andlasmalar imzalandi

Mustafa Resid Pasa'nin faaliyetleri sonucu 1838'de önce Ingiltere ve sonraki yillarda diger Avrupa devletleriyle imzalanan bu ticarî andlasmalar esnafi ve tüccarlarimizi usakliga, devletimizi de borç batakligina düsürmekten öte bir ise yaramamistir Nitekim andlasmanin imzalanmasindan sonra Avusturya basbakani; "iste Osmanli simdi bitti" derken, Osmanli'ya büyük bir darbenin vuruldugunu daha isin basinda söylemekten kendini alamamistir Aradan yirmi yil geçtikten sonra, 1858'de andlasmanin te'sirlerini anlatan Ingiliz Edvvard Michelson ise; "Yabanci ülkelerde büyük ünü olan Türk sanayiinin bir çok kollari simdi tamamen yok olmustur Bunlar arasinda pamuk sanayii basda gelir ki, bunlar tamâmiyle Ingiliz sanayii tarafindan saglanmaktadir Sam'in çelik biçaklari; Kibris' in sekeri, Iznik'in çini, Teselya'nin iplik boya sanayii hep yok olmustur Bütün bu sanayii kollarinin bugün Türk topraklarinda artik izi bile kalmamistir" derken, Türk sanayiinin düstügü aci durumu dile getirmistir Bu ticâret andlasmalari, devlet hazînesini önemli masraflari karsilayamaz hâle getirdi ve Avrupa'dan borç alma yolu açildi Böylece disa bagimlilik devri baslamis oldu

Gerçekten de sultan Abdülazîz 1861'de tahta çikarken, 1838 ticarî andlasmalarinin bir neticesi olarak, dis ticâretin yaninda iç ticâret de yabancilarin eline geçmis, büyük çapta mâlî ve iktisadî çöküntü içerisinde bulunan bir devletle karsilasmis idi



Berlin Antlaşması
Osmanli târihinde Doksanüç harbi diye bilinen Osmanli-Rus harbinden sonra, 13Temmuz 1878'de, Osmanli Devleti'yle; Rusya, Almanya, Avusturya, Macaristan, ingiltere ve Fransa arasinda Berlin'de imzalanan andlasma

Sultan ikinci Abdülhamîd Han'in pâdisâh olmasindan sonra kabul edilen Kânûn-i esâsi'ye göre kurulan Meclis-i meb'ûsân; Rusya'nin 24 Nisan 1877'de Osmanli Devletl'ne karsi harb îlâniyla ilgili notasina, Abdülhamîd Han'in karsi çikma gayretlerine bakmayarak harb ilaniyla karsilik verdi Osmanli ordusunun çesitli cephelerde kahramanca çarpismasina ragmen, harb maglûbiyetle bitti Rus kuvvetleri Dogu Anadolu'da Erzurum; Rumeli'de ise Edirne'ye kadar ilerlediler Edirne'nin teslimi ile istanbul yolu Ruslara tamamen açilmis olacakti Bundan sonraki Rus ilerleyisi karsisinda istanbul'un bile tehlikeye düsecegini gören sultan ikinci Abdülhamîd Han, 9 Ocak 1878'de mütâreke (ateskes) yapilmasi için Rus ordulari baskumandani Grandük Nikola'ya müracaat etti Mütâreke istegini telgrafla bildirdikten sonra, onunla bu hususda temaslarda bulunmak üzere murahhas olarak hariciye naziri Server Pasa'yi ve hazîne-i nassa nâziri müsir Nâmik Pasa'yi yanlarinda da askeri müsavir olarak ferik Necib, mîrliva Osman Pasa ve kaymakam Agâh Bey'i gönderdi 19 Ocak 1878'de bu hey'et Kizanlik'a ulastigi hâlde, Grandük Nlkola, Edirne'nin tesliminden evvel görüsmeye yanasmadi Bu müddet zarfinda sultan Abdülhamîd Han, Rus carina ve arabuluculuk yapmasi için ingiltere kraliçesi Victoria'ya (Viktorya'ya) müracaat etti Ruslarin bogazlara hâkim olmasini ingiltere'nin Akdeniz'deki nüfuzu için tehlikeli gören kraliçe Victoria, sulh için arabuluculugu kabul ederek çara müracaat etti Bunun üzerine Grandük Nikola sulh esaslarinin da imza edilmesi sartiyla mütârekeyi kabul etti

Rusya'nin, Osmanli Devleti üzerinde hâkim bir duruma gelmesi, Avrupa devletlerini, bilhassa ingiltere'yi harekete geçirdi Ruslarin istanbul'u isgal etmek kararinda olduklari söylentisi yayildi Evvelâ, Avusturya harekete geçerek, iki devlet arasinda yapilacak baris andlasmasinin, yürürlükteki andlasmalara uygun olmasini saglamak için Viyana'da bir meclisin toplanmasini istedi, ingiltere ise, bogaz disinda durmakta olan donanmasini Çanakkale bogazindan geçirerek Marmara denizine girdi

Bu sirada Rus ordulari baskumandani Grandük Nikola, mütâreke için su agir sartlari ileri sürdü:

1-Bulgaristan'a muhtariyet verilecek

2-Karadag'in istiklâli kabul edilecek ve son harplerde elde ettigi topraklar kendisine verilmek suretiyle hudut tesbit edilecek

3-Romanya ve Sirbistan'in istiklâlleri tasdîk olunacak ve her iki devlete arazi verilip hudutlari tesbit edilecek

4-Bosna-Hersek'e muhtariyet verilecek

5-Rusya' ya, nakit veya arazi terki suretiyle harb tazminati verilecek

6-Bogazlarda Rus haklarinin korunmasi, Pâdisâh ile Çar arasinda yapilacak müzâkere ile kararlastirilacakti

Bu esaslarin kabulünden baska, baris esaslarinin vasitasiz olarak Ruslarla müzâkere edilmesi için bir Osmanli murahhas hey'eti Odesa'ya veya Sivastopol'e gidecekti

Mütâreke sartlari kabul edilince harb harekâti durdurulacak, te'minât olarak; Vidin, Rusçuk, Silistre ve Erzurum kaleleri Türkler tarafindan bosaltilacak, müzâkereler devam ettigi müddetçe bu kalelere Rus askerleri yerlestirilecekti

Türk murahhas hey'eti, bu agir sartlari ilk önce kabul etmeyerek, hafifletmek ve degistirmek için çok ugrasti Fakat Ruslar, sarttan kabul edilmedigi takdirde, istanbul üzerine yürüyeceklerini kesin bir dille bildirince, 31 Ocak 1878'de mütâreke ve baris esaslari andlasmasi Edirne'de imzalandi



Bucas Antlaşması
Hotin antlaşmasından sonra, Lehistan ve Osmanlı Devleti arasında elli yıl süren bir barış süreci yaşanmıştı Osmanlı himayesindeki Ukrayna Kazaklarına saldıran Lehliler, barışı bozdular Sultan Dördüncü Mehmed ve Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, Ukrayna kazaklarının yardım istemesi üzerine, Lehistan seferine çıktılar Osmanlı ordusunun ard arda kazandığı başarılardan sonra, Lehistan barış istedi İmzalanan Bucaş antlaşmasıyla (18 Ekim 1672), Podolya Osmanlılara geçti Lehistan Kırım Hanına vergi ödemeye devam edecekti Ayrıca Lehistan her yıl Osmanlı Devleti'ne 22000 altın ödemeyi kabul ediyordu

Lehistan meclisinin, bu antlaşmadaki para maddesini kabul etmemesi üzerine, 4 yıl süren İkinci Lehistan seferine çıkıldı Bazı kalelerin fethedilmesi üzerine, Lehistan elçisi, Podolya ve Ukrayna'nın iadesi şartıyla antlaşma istediyse de bu kabul edilmedi Bu arada Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın hastalanması üzerine, 1675 yılında Lehistan serdarlığına İbrahim Paşa tayin edildi Sultan Dördüncü Mehmed, Köprülü Fazıl Ahmed Paşa ile birlikte Edirne'ye döndü

İbrahim Paşa, kısa sürede 48 kale ve palangayı fethedince, Lehistan tekrar antlaşma istedi 27 Ekim 1676'da Zarawno'da imzalanan antlaşma ile 22000 altından vazgeçilmek şartıyla, daha önce Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından imzalan Buçaş antlaşmasının maddeleri aynen kabul edildi Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa antlaşmanın imzalandığı haberini aldıktan bir süre sonra 3 Kasım 1676 tarihinde vefat etti


Alıntı Yaparak Cevapla