Prof. Dr. Sinsi
|
İslam Ahlakı
KÖTÜ AHLÂK VE BUNLARDAN KURTULMAK ÇÂRELERİ
İnsana dünyâda ve âhıretde zarar veren herşey, kötü ahlâkdan meydâna gelmekdedir Ya'nî, zararların, kötülüklerin başı, kötü huylu olmakdır Harâmlardan [kötülüklerden] sakınmağa (Takvâ) denir Takvâ, ibâdetlerin en kıymetlisidir Çünki, birşeyi tezyîn etmek, süslemek için, önce pislikleri, kötülükleri yok etmek lâzımdır Bunun için, günâhlardan temizlenmedikçe, tâ'atların, ibâdetlerin fâidesi olmaz Hiçbirine sevâb verilmez Kötülüklerin en kötüsü, (küfr)dür Kâfirin [Allaha düşman olanın] hiçbir iyiliği, hayrâtı, hasenâtı, âhıretde fâideli olmaz [Zulm ile öldürülen kâfir,şehîd olmaz Cennete girmez ] Îmânı olmıyanın hiçbir iyiliğine sevâb verilmez Bütün iyiliklerin temeli takvâdır Herşeyden önce, takvâ sâhibi olmağa çalışmak lâzımdır Herkese, takvâ sâhibi olmalarını emr ve nasîhat etmelidir Dünyâda râhata, huzûra kavuşmak, sevişmek, kardeşçe yaşayabilmek, âhıretde de, sonsuz azâbdan halâs olarak, ebedî ni'metlere, se'âdetlere kavuşmak, ancak takvâ ile nasîb olur
Kötü huylar, kalbi hasta eder Bu hastalığın artması, kalbin ölümüne [ya'nî küfre] sebeb olur Kötü huyların en kötüsü olan şirk, ya'nî küfr ise, kalbin en büyük zehridir Îmânı olmıyanın, (Kalbim temizdir Sen kalbe bak) gibi sözleri, boş lâflardır Ölmüş olan kalb temiz olmaz
Küfrün envâ'ı vardır Hepsinin de en kötüsü, en büyüğü (şirk)dir Bir kötülüğün her çeşidini bildirmek için, çok kerre, bunların en kötüsü söylenir Bunun için, âyet-i kerîmelerde ve hadîs-i şerîflerde bulunan şirk kelimesinden, her nev' küfr ma'nâsı anlaşılır Nisâ sûresinin kırksekiz ve yüzonaltıncı âyet-i kerîmelerinde, müşrikin hiç afv edilmiyeceği bildirildi Bu âyet-i kerîmeler, kâfirlerin Cehennem ateşinde sonsuz yanacaklarını bildirmekdedir
[(Şirk), Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek demekdir Benzeten kimseye (Müşrik), benzetilen şeye (Şerîk) denir Bir kimsede, birşeyde, ülûhiyyet sıfatlarından birisinin bulunduğuna inanmak, onu şerîk yapmak olur Allahü teâlâya mahsûs olan sıfatlara, ya'nî (Sıfât-ı zâtiyye) ve (Sıfât-ı sübûtiyye)lere (ülûhiyyet sıfatları) denir Sonsuz var olmak, yaratmak, herşeyi bilmek, hastalara şifâ vermek, ülûhiyyet sıfatlarındandır Bir insanda, güneşde, inekde, herhangi bir mahlûkda, ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanarak, ona ta'zîm, hurmet etmeğe, ona yalvarmağa, ona (ibâdet etmek), tapınmak denir O şeyler (Sanem=put) olur Böyle zan olunan insanın ve kâfirlerin heykelleri, resmleri ve mezârları önünde de, ta'zîm edici şeyler söylemek, yapmak da, ibâdet etmek, şirk olur Bir insanda ülûhiyyet sıfatlarından birinin bulunduğuna inanmayıp, Allahın sevgili kulu olduğuna veyâ vatana, millete hizmetleri olduğuna inanarak, bunun resmine, heykeline, ta'zîm etmek şirk olmaz, küfr olmaz Fekat, herhangi bir insanın resmine hurmet etmek harâm olduğu için, ta'zîm, hurmet eden bir müslimân fâsık olur Harâm olduğuna ehemmiyyet vermezse, diğer bir harâmı, ehemmiyyet vermiyerek yapanlar gibi (Mürted) olur Müşrik olmıyan yehûdî ve hıristiyanlar da, Muhammed aleyhisselâma inanmadıkları için kâfirdirler [Allaha düşmandırlar ] Bunlara (Kitâblı kâfir) denir Şimdi, hıristiyanların çoğu, Îsâ aleyhisselâma ülûhiyyet sıfatı isnâd etdikleri için, müşrikdir Barnabas ve Aryus mezhebinde olanları, kitâblı kâfir iseler de, bunlar bugün yokdur ]
Kalb hastalıklarının şirkden sonra en kötüsü, (Bid'at)lara inanmak ve bid'at işlemekdir Bid'atlardan sonra, günâhlardan sakınmamak gelir Küçük olsun, büyük olsun, şirkden ya'nî küfrden başka günâh işleyip, tevbe etmeden ölen bir mü'min, şefâ'at olunmakla, yâhud hiçbir sebeb olmadan, yalnız Allahü teâlânın merhamet etmesi ile, afv olunabilir Küçük günâh, afv edilmezse, Cehennemde azâb çekilecekdir Kul hakkı da bulunan günâhların afvı güçdür ve azâbları dahâ şiddetli olacakdır Zevcesinin mehrini vermemek ve insanların hak dîni öğrenmelerine mâni' olmak, kul haklarının en büyüğüdür Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki, (Bir zemân gelir ki, insan kazancının halâldan mı, harâmdan mı olduğunu düşünmez) ve (Bir zemân gelir ki, islâmiyyete yapışmak, elinde ateş tutmak gibi güç olur ) Bunun için, harâmların hepsinden ve tahrîmî mekrûhlardan sakınmak takvâ olur Farzları ve vâcibleri terk etmek harâmdır Müekked sünnetleri özrsüz terk etmek tahrîmen mekrûh olur denildi İ'tikâdda ve ahlâkda ve amelde emr olunanları terk edene, kıyâmetde azâb yapılacakdır Azâba sebeb olan şeyleri terk etmek lâzımdır Meselâ nemâz kılmamak ve kadınların, kızların açık gezmeleri büyük günâhlardandır Bir günâhı terk etmek, meselâ beş vakt nemâzı hergün kılmak çok lâzımdır Fekat, bu kitâbımızda, terk edilmemesi lâzım olanları değil, terk edilmesi lâzım olanları bildireceğiz
Yapılmaması lâzım olan şeyler, yâ belli bir uzv ile yapılır, yâhud bütün beden ile yapılır Günâh işlenen uzvlardan sekiz uzv meşhûrdur Bu uzvlar, kalb, kulak, göz, dil, el, mi'de, ferc ve ayaklardır Kalb, insanın göğsünde, sol tarafında bulunan yürek denilen et parçasına nefh olunmuş [üfürülmüş] rûhânî bir latîfedir Rûh gibi, madde olmıyan [mücerred olan] bir varlıkdır Günâh işliyen, bu uzvların kendileri değildir Bunlarda bulunan his kuvvetleridir Dünyâda ve âhıretde se'âdete kavuşmak, râhat etmek istiyen kimse, bu uzvların günâh işlemelerine mâni' olmalıdır Günâh işlememek, kalbinde meleke, tabî'at, hâlini almalıdır Nemâz kılan, harâm işlemiyen sünnî bir kimseye (Müttekî) ve (Sâlih) [iyi insan] denir Allahü teâlânın rızâsına, sevmesine kavuşarak, (Velî)si olur Kalbde tabî'at hâlini almadan, kendini zorlıyarak günâhlardan sakınmak da, takvâ olur ise de, velî olmak için, günâh işlememek tabî'at, huy hâlini almalıdır Bunun için de, kalbin temizlenmesi lâzımdır Kalbin temizlenmesi, islâmiyyete uymakla olur (İslâmiyyet) üç kısmdır: İlm, amel, ihlâs Emrleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi' olmak, bunları yalnız Allah rızâsı için yapmak lâzımdır Kur'ân-ı kerîm, bu üçünü emr ve medh etmekdedir 449 cu sahîfeye bakınız! Bu (İslâm ahlâkı) kitâbında, kalbin temizlenmesi için, yalnız, terk edilmesi lâzım olan günâhlar bildirilecekdir Bunlara (Kötü ahlâk) denir
|