Yalnız Mesajı Göster

İslam Ahlakı

Eski 06-21-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Ahlakı



Besmeleyle başlıyalım kitâba!
Allah adı, en iyi bir sığnakdır
Ni'metleri sığmaz ölçü, hisâba,
Çok acıyan, afvı seven bir Rabdır!

Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyor Muhtâc oldukları ni'metleri yaratıp, herkese gönderiyor Dünyâda ve âhıretde se'âdete kavuşmak için, bu ni'metlerin nasıl kullanılacağını da bildiriyor İslâmiyyeti hiç işitmemiş olan kâfirlerin Cehenneme sokulmıyacaklarını, bunların hesâbdan sonra, hayvânlar gibi yok olacaklarını, İmâm-ı Rabbânî, 259cu mektûbunda bildirmekdedir İşitdikden sonra, düşünüp îmân edenleri Cennete sokacakdır Düşünmek için ömür boyu zemân vermişdir Nefslerine, kötü arkadaşlara, zararlı kitâblara ve yabancı radyolara aldanarak küfr ve dalâlet yoluna sapanlardan îmâna gelenleri afv ediyor Bunları ebedî felâketden kurtarıyor Azgın, zâlim olanlara hidâyetini ihsân etmiyor Onları, beğendikleri, istedikleri, içine düşdükleri inkâr bataklığında bırakıyor Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken mü'minlerden, dilediklerini, Cehennemde, günâhları bitinciye kadar yakdıkdan sonra Cennete kavuşduracakdır Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlıkda durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur

Herhangi bir kimse, herhangi bir zemânda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi bir şeyden dolayı, herhangi bir sûretle hamd ve şükr ederse, bu medh-ü senâların ve teşekkürlerin hepsi, Allahü teâlâya mahsûsdur Çünki, her ni'meti [iyiliği] yaratan, gönderen, hep Odur O hâtırlatmazsa ve kuvvet ve kolaylık vermezse, kimse kimseye iyilik ve kötülük yapamaz Hep Onun dilediği olur Onun dilemediğini kimse yapamaz [Hadîs-i kudsîde, (İnsanları, beni tanımakla şereflenmeleri için yaratdım) buyuruldu Bunu işitince, (kâfirler, dünyâda Allahü teâlâya inanmıyorlar Bu hadîs-i şerîf hâsıl olmuyor) demek doğru değildir Çünki, âlimler, velîler, belli bir dereceye yükselince, belli bir yaşa gelince, Allahü teâlâyı tanımağa başlıyorlar Kâfirler de, âhırete gidince tanıyacaklardır Tanımıyan kalmıyacakdır]

Hamd, bütün ni'metleri Allahü teâlânın yaratdığına ve gönderdiğine inanmak ve söylemek demekdir Şükr, bütün ni'metleri ahkâm-ı islâmiyyeye uygun kullanmak demekdir Ni'met, fâideli şey demekdir Ni'metler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılıdır Ehl-i sünnet âlimleri, meşhûr dört mezhebin âlimleridir

Onun sevgili Peygamberi, insanların her bakımdan en güzeli, en üstünü olan Muhammed aleyhisselâma ve Onun iyi ahlâk ve ilm saçan, Âline, ya'nî akrabâsına ve Eshâbının hepsine "rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma'în" bizden düâlar ve selâmlar olsun!

Müslimânların öğrenmeleri lâzım olan bilgilere (İslâm ilmleri) denir İslâm ilmleri ikiye ayrılır: (Din bilgileri) ve (Fen bilgileri) Fen bilgilerine (Hikmet) denir Dinde reformcular, fen bilgilerine (Rasyonel bilgiler), din bilgilerine (Skolastik bilgiler) diyor Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" (Hikmet, müslimânın gayb olmuş malı gibidir Onu nerede bulursa alsın!) buyurdu Bu hadîs-i şerîf, fen bilgilerini öğrenmeği emr etmekdedir Din bilgilerinin esâsı yirmi ilmdir Bunlardan sekizi, yüksek ilmler, onikisi de, yardımcı ilmlerdir Yüksek ilmlerden birisi, (Ahlâk ilmleri)dir

[Güzel ahlâk sâhibi olan ve zemânının fen bilgilerinde yükselmiş olan müslimâna (Medenî), ya'nî ilerici denir Fende ilerlemiş ağır sanâyı' kurmuş, fekat ahlâkı bozuk olan kimseye (Zâlim), ya'nî (gerici), eşkiyâ ve diktatör denir Fen ve san'atda geri ve ahlâkı bozuk olanlara (Vahşî), ya'nî âdî denir (Medeniyyet), ta'mîr-i bilâd ve terfîh-i ibâddır Ya'nî, şehrler yapmak ve insanlara hizmetdir Bu da, fen ve san'at ve güzel ahlâk ile olur Kısacası, fen ve san'atin güzel ahlâk ile birlikde olmasına (Medeniyyet) denir Medenî insan, fen ve san'ati, insanların hizmetinde kullanır Zâlimler ise, insanlara işkence yapmakda kullanır Görülüyor ki, hakîkî müslimân, ilerici bir insandır Hıristiyan, yehûdî ve komünist [ya'nî dinsiz], gerici, şakî ve zevallı bir kimsedir Görülüyor ki, medeniyyet, şehrler, binâlar yapmakdır Bu da, fen ve san'at ile olur Tekmîl-i sınâ'at, telâhuk-ı efkâr iledir İnsanların refâh içinde yaşamaları da, islâm ahlâkı ile olur]

Her müslimânın islâm bilgilerini lüzûmu kadar öğrenmesi farzdır Bunun için, islâm âlimleri, birçok kitâb yazmışlardır Ahlâk kitâblarından Nasîrüddîn-i Muhammed Tûsînin yazdığı (Ahlâk-ı nâsırî) ve Celâlüddîn-i Muhammed Devânînin yazdığı (Ahlâk-ı Celâlî) ve Hiratlı Hüseyn Vâız-ı Kâşifînin yazdığı (Ahlâk-ı muhsinî) kitâbları meşhûrdur Kitâbımızın birinci kısmı, Muhammed Hâdimînin "rahimehullahü teâlâ" (Berîka) kitâbından terceme edilmişdir Bu kısmda, islâmiyyetin beğenmediği ahlâkı ve bunlardan korunma ve kurtulma çârelerini bildireceğiz Bu kötü ahlâk, kalbin hastalıklarıdır Kalbi ve rûhu ebedî ölüme sürüklerler Başka kitâblardan alarak yapılan ilâveler, köşeli parantez [ ] içine yazılmışdır Kitâbımızın ikinci kısmında, 979 [m 1572] senesinde Edirnede vefât etmiş olan, Alî bin Emrullahın "rahime-hullahü teâlâ" yazmış olduğu, türkçe (Ahlâk-ı alâî) kitâbının baş kısmını yazarak, ahlâkın ta'rîfini ve çeşidlerini açıklıyacağız

Bu kitâbımızı okuyan temiz gençler, dedelerinin, sağlam bedenli, iyi ahlâklı, çalışkan, medenî, ilerici olduklarını anlıyacak, islâm düşmanlarının yalanlarına, iftirâlarına aldanmakdan kurtulacakdır

Nasîrüddîn-i Tûsînin ismi Muhammed bin Fahreddîndir Hicrî 597 senesinde Tûsda ya'nî Meşhed şehrinde tevellüd, 672 [m 1273] de Bağdâdda vefât etdi Şî'î idi Hülâgünün Bağdâdı yakıp yıkmasına, yüzbinlerle müslimânı öldürmesine sebeb olanlardan biridir Hülâgünün vezîri oldu Dörtyüzbin kitâb bulunan bir kütübhâne ve Rasadhâne, bir akademi yapdı Çok kitâb yazdı (Fâideli Bilgiler) kitâbının 95ci sahîfesine bakınız!

Muhammed Celâlüddîn-i Devânî "rahime-hullahü teâlâ" 829 senesinde tevellüd, 908 [m 1503] de, Şîrâzda vefât etdi İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir Çok kitâb yazdı (Ahlâk-ı Celâlî) kitâbı fârisî olup, 1304 [m 1882] senesinde Hindistânda sekizinci baskısı yapılmışdır İngilizceye de terceme edilmişdir

Hüseyn bin Alî Vâız-i Kâşifî "rahime-hullahü teâlâ", Hiratda vâız idi Hicrî 910 [m 1505] senesinde orada vefât etdi

Ey temiz gençler! Ey, ömrlerini islâm dîninin güzel ahlâkını öğrenmekde ve yaymakda tüketen ve canlarını Allahın dînini insanlara yaymakda fedâ eden şehîdlerin asîl ve kıymetli çocukları! Şerefli ecdâdımızın sizlere tam ve doğru olarak getirdiği ve emânet bırakdığı, mubârek islâm dînini ve bunun bildirdiği güzel ahlâkı iyi öğreniniz! Güzel yurdumuza göz diken, can, mal, din ve ahlâk düşmanlarının saldırılarına karşı, bu mukaddes emâneti bütün gücünüzle savununuz! Her yere yayarak, insanları se'âdete kavuşdurmağa çalışınız! Biliniz ki, dînimiz, güzel huylu olmamızı, sevişmemizi, büyüklere hurmet, küçüklere şefkat etmeği, dinli dinsiz, herkese iyilik etmeği emr etmekdedir Herkesin hakkını, ücretini veriniz! Kanûnlara, hükûmetin emrlerine karşı gelmeyiniz! Vergilerinizi vaktinde ödeyiniz! Allahın, doğruların yardımcısı olduğunu hiç unutmayınız! Sevişelim, yardımlaşalım ki, Allahü teâlâ yardımcımız olsun!

İslâm âlimleri buyuruyorlar ki, (Allahü teâlâ insanda üç şey yaratdı: Akl, kalb ve nefs Bunların hiçbiri görülmez Varlıklarını eserleri ile, yapdıkları işlerle ve dînimizin bildirmesi ile anlıyoruz Akl ve nefs dimâgımızda, kalb göğsümüzün sol tarafındaki yüreğimizdedir Bunlar, madde değildir Yer kaplamazlar Buralarda bulunmaları, elektriğin ampulde, miknâtisin endüksiyon bobininde bulunması gibidir Akl, fen bilgilerini anlamağa çalışır Bunları anlar İslâmiyyete uygun olanlarını, fenâlarından, zararlı olanlarından ayırır İyileri, fenâları, islâmiyyet ayırmakdadır İslâmiyyeti bilen ve uymak istiyen akla (Akl-ı selîm) denir Aklı az olan, hep şaşıran kimseye (Ahmak), aklı hiç olmıyana (Mecnûn) denir Selîm olan akl, islâmiyyetin bildirdiği iyi şeyleri kalbe bildirir Kalb de, bunları yapmağı irâde ederek, dimâgdan çıkan hareket sinirleri vâsıtası ile, a'zâlara, organlara yapdırır İyi veyâ fenâ şeyleri yapmak arzûsunun kalbe yerleşmesine (Ahlâk), (Huy) denir Nefs, bedene tatlı gelen şeylere düşkündür Bunların iyi, fenâ, fâideli, zararlı olduklarını düşünmez Arzûları, islâmiyyetin emrlerine uygun olmaz İslâmiyyetin yasak etdiği şeyleri yapmak, nefsi kuvvetlendirir Dahâ beterini yapdırmak ister Fenâ, zararlı şeyleri, iyi gösterip, kalbi aldatır Kalbe bunları yapdırarak, zevklerine kavuşmak için çalışır Kalbin nefse aldanarak, fenâ huylu olmaması için, ahkâm-ı islâmiyyeye uyarak kalbi kuvvetlendirmek ve nefsi za'îfletmek lâzımdır Aklı kuvvetlendirmek, islâm bilgilerini okuyup, öğrenmekle olduğu gibi, kalbin kuvvetlenmesi, ya'nî temizlenmesi de, ahkâm-ı islâmiyyeye uymakla olur İslâmiyyete uymak için, ihlâs lâzımdır (İhlâs), işleri, ibâdetleri, Allahü teâlâ emr etdiği için yapmak, başka hiçbir menfe'at düşünmemekdir Kalbde ihlâs hâsıl olması, kalbin zikr etmesi ile, ya'nî Allah ismini çok söylemesi ile olur Zikrin ehemmiyyeti, (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbı 284cü sahîfesinden başlıyarak, uzun bildirilmekdedir Zikrin nasıl yapılacağını, Mürşid-i kâmilden öğrenmek ve aklda bulunan ve his organlarından gelen dünyâ düşüncelerini kalbden çıkarmak şartdır Dünyâ düşüncesi hiç kalmazsa, kalb kendiliğinden zikr etmeğe başlar Zikrin nasıl yapılacağı (Tam İlmihâl)in 921ci sahîfesinde yazılıdır Şişedeki su boşalınca, havânın şişeye kendiliğinden, hemen girmesi gibidir Kalbi dünyâ düşüncelerinden korumak, kalbin Mürşid-i kâmilin kalbinden feyz [Nûr] alması ile olur Kalbden kalbe (feyz), muhabbet yolu ile akar Mürşidin başka memleketde bulunması veyâ vefât etmiş olması, feyz gelmesine mâni' olmaz (Mürşid), islâm bilgilerini iyi bilen ve islâmiyyete tâm uyan, ihlâs sâhibi, Ehl-i sünnet âlimidir İslâmiyyete uymak, kalbi kuvvetlendirdiği gibi, nefsi za'îfletir Bu sebeb ile (nefs), kalbin islâmiyyete uymasını, Mürşid-i kâmilin sohbetinde bulunmağı, kitâblarını okumağı istemez Dinsiz, îmânsız olmasını ister Akllarına uymayıp, nefslerine uyan kimseler, bunun için, dinsiz olmakdadır Nefs ölmez Fekat, gücü kuvveti kalmayınca, kalbi aldatamaz)

Bugün, yer yüzünde bulunan müslimânlar üç fırkaya ayrılmışdır Birinci fırka, Eshâb-ı kirâmın yolunda olan, hakîkî müslimânlardır Bunlara (Ehl-i sünnet) ve (Sünnî) ve (Fırka-i nâciyye), Cehennemden kurtulan fırka denir İkinci fırka, Eshâb-ı kirâma düşman olanlardır Bunlara (Şî'î) veyâ (Fırka-i dâlle) sapık fırka denir Üçüncüsü, sünnîlere ve şî'îlere düşman olanlardır Bunlara (Vehhâbî) ve (Necdî) denir Çünki bunlar, ilk olarak Arabistânın Necd şehrinde meydâna çıkmışdır Bunlara (Fırka-i mel'ûne) de denir Çünki, bunların müslimânlara müşrik dedikleri (Kıyâmet ve Âhıret) ve (Se'âdet-i Ebediyye) kitâblarımızda yazılıdır Müslimânlara kâfir diyene Peygamberimiz la'net etmişdir Şî'î fırkasını yehûdîler, vehhâbî fırkasını ingilizler kurdu Ehl-i sünnet fırkasını türkler korudu

Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan, Cehenneme gidecekdir Her mü'min, nefsini tezkiye için, her zemân çok (Lâ ilâhe illallah) ve kalbini tasfiye için (Estagfirullah) okumalıdır Ahkâm-ı islâmiyyeye uyanın düâsı muhakkak kabûl olur Nemâz kılmıyanın, açık kadınlara bakanın ve harâm yiyip içenin, ahkâm-ı islâmiyyeye uymadığı anlaşılır Bunların düâları kabûl olmaz

Mîlâdî sene (2000) Hicrî şemsî (1379) Hicrî kamerî (1421)



Alıntı Yaparak Cevapla