Prof. Dr. Sinsi
|
Kıyamet Saati-Gizliliği Ve Hikmeti
Kıyamet Saati:
Kıyametin kopmasının yakın olduğunu gösteren birçok Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’ler vardır
Nitekim bir Âyet-i kerime’de mühim bir ihtar mahiyetinde:
“Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır ” buyuruluyor (Necm: 57)
Kâinatın ömrüne nispetle kıyametin kopması çok yakın sayılır Bu sebeple bu hadiseye “Âzife” denilmiştir
Kıyamet, olanca ****** ve sıkıntıları ile insanları kuşattığında onu Allah-u Teâlâ’dan başka kimse açamaz ve geri çeviremez
“Onu Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur ” (Necm: 58)
Kıyametin kopması Kur’an-ı kerim’de “Saat” kelimesiyle ifade edilmiştir Beklenmedik bir zamanda ve çok süratli olarak gerçekleşecektir
“Kıyamet saati mutlaka gelecektir, bunda aslâ şüphe yoktur ” (Mümin: 59)
İnanmak imanın gereğidir
“Fakat insanların çoğu inanmıyor ” (Mümin: 59)
Kıt akıllı, kısır düşünceli olan bu gibi kimseler; kıyameti tasdik etmezler, öldükten sonra dirilmeyi ve mahkeme-i kübrâ’yı inkar ederler, inanmadıkları için de mücadeleye girişirler, yalan yanlış fikirlerinde ısrar edip dururlar
Kıyametin kopacağı kesindir Bütün Enbiyâ-i izam, bütün semâvî kitaplar onu haber vermişlerdir
Sehl bin Sa’d -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şehadet parmağı ile orta parmağını yanyana göstererek:
“Ben, kıyamet şöyle yakın olduğu halde gönderildim ” buyurmuşlardır (Buhârî, Rikak 39 - Müslim: 2950)
Kıyametin Zamanı (1):
Mekkeli müşrikler her ne zaman kıyametin korkunçluğunu, onda olan-biten şeyleri, neticesinde olacak hesap ve cezayı duyarlarsa, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e gelerek tekrar tekrar kıyametin ne zaman kopacağını sorarlar: “Eğer sen Peygamber isen bize zamanını haber ver!” derlerdi
“Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar ” (A’râf: 187 - Nâziat: 42)
Kıyamet saati Allah-u Teâlâ’nın kendi ilminde kalmasını istediği, bunun için de yarattıklarından hiç kimseyi ona muttali kılmadığı bir gaybtır
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Resul’üm! De ki: Onu ancak Rabb’im bilir Onun vaktini O’ndan başka bilecek yoktur
Ağırlığını göklerin ve yerin kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir ” (A’râf: 187)
İnsanlar dünyaya ve dünyanın imarına kendilerini kaptırmış oldukları bir halde, hiç umulmadık bir anda geliverecektir
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Andolsun ki kıyamet kopacaktır O kadar ki, alıcı ile satıcı aralarındaki elbiseyi açacaklar, amma alım-satım henüz tamamlanmadan ansızın kıyamet kopacak, açık kalan elbiseyi katlayıp dürmek mümkün olmayacaktır
Yemin ederim ki elbette kıyamet kopacaktır Öyle ki, sağmal devesinin sütünü sağıp gelen kişiye ondan içmek nasip olmadan ansızın kopacaktır
Hiç şüphe yok ki, kıyamet mutlaka kopacaktır Öyle ki, kişi havuzunu sıvayıp onaracak, amma kıyamet ansızın kopacak da havuzun suyunu kullanmak mümkün olmayacaktır
Kıyamet elbette kopacaktır O kadar ki yemek yemeğe başlayan kişi lokmasını ağzına ***ürecek, derken ansızın kıyamet kopacak, o lokmayı yemek nasip olmayacaktır ” (Buhârî-Müslim: 2954)
Kıyamet Allâmül-ğuyûb olan Allah-u Teâlâ’nın kendi Zât-ı akdes’ine tahsis ettiği gayb işlerindendir
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar Resul’üm! De ki: Onun bilgisi ancak Allah’ın katındadır Fakat insanların çoğu bilmezler ” (A’râf: 187)
İnsanların çoğu bunun bilgisinin Allah katında olduğunu bilmedikleri gibi, kıyametin kopma zamanının gizli tutulmasındaki sırrı da bilmemektedirler
Diğer Âyet-i kerime’lerde ise şöyle buyuruluyor:
“Sende ona âit bilgi yoktur ki anlatasın Onun bilgisi Rabb’ine âittir Sen ancak ondan korkacak olan kimselere o tehlikeyi haber verensin
Onlar o kıyameti gördükleri gün, sanki dünyada bir akşamdan veya kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar ” (Nâziat: 43-46)
Kıyamet gününde dirilip kıyam edenler, o günün ****** ve dehşeti, sonsuzluk ve sınırsızlığı karşısında ömürlerinin bir akşam veya bir kuşluk vakti gibi çabuk geçtiğini anlayacaklar ve kaçırdıkları fırsatlar için derin bir pişmanlık duyacaklardır
Kıyametin Zamanı (2):
Kur’an-ı kerim’in kıyamet ve mahşerin korkunç manzaralarına geniş yer ayırması, canlı bir şekilde vasıflandırması karşısında Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e devamlı surette kıyametle ilgili sorular soruluyordu Yahudiler ise bir imtihan maksadıyla böyle bir suale cüret etmişlerdi Çünkü gerek Tevrat’ta gerekse diğer semâvî kitaplarda kıyametin zamanı bildirilmemişti Bu soruyu soranlar, Resulullah Aleyhisselâm’ın bunun aksine bir şey söyleyip söyleyemeyeceğini anlamak istiyorlardı Yoksa bilgi edinmek niyetinde değillerdi
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Resul’üm! İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar
De ki: Onun bilgisi Allah’ın katındadır
Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır ” (Ahzâb: 63)
Allah-u Teâlâ ancak kendisinin bildiği bir hikmet gereğince, bunun bir sır olarak kalmasını takdir buyurmuştur
“Kıyametin vaktine dair bilgi O’nun katındadır ” (Zuhruf: 85)
O’nun ezelî ilmi her şeyi kuşatmıştır O’nun ilminden hiçbir şey gizli kalmaz, O’nun takdir buyurmadığı hiçbir şey meydana gelmez
İnsanın vazifesi, geleceği muhakkak olan o günü düşünerek, elde fırsat dilde ruhsat varken hayatını düzene sokmak, hâlini ıslah etmekten ibarettir Çünkü ahirette iyiler iyiliklerinin, kötüler de kötülüklerinin karşılıklarını daha çok göreceklerdir
“Kıyamet ne zaman kopacak?” diye soran bir zâta Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“O gün için ne hazırladın?” buyurmuşlardır (Tirmizî)
Kıyametin Zamanı (3):
Allah-u Teâlâ müşriklerin yalanlama, inat ve inkârlarından dolayı, azabın kendilerine gelmesini uzak görerek, alay ve eğlence yollu, başlarına azabın hemen gelmesini istediklerini haber vererek Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:
“Diyorlar ki:
Eğer doğru söylüyorsanız, vâdettiğiniz kıyamet günü ne zaman?” (Enbiyâ: 38 - Sebe: 29 - Yâsin: 48 - Mülk: 25)
Gerçekte onlar kıyametin gelişini imkânsız sanıyorlardı Halbuki onun geleceği muhakkaktır ve herhangi bir kimse istemediği için geri kalmaz, herhangi bir kimsenin istemesiyle de vaktinden önce gelmez
“De ki:
Size vâdolunan bir gün vardır ki, siz ondan ne bir saat geri kalırsınız, ne de ileri geçebilirsiniz ” (Sebe: 30)
Kıyamet, insanların ecelleri gibidir İnsanın eceli geldiğinde, bir göz açıp kapatıncaya kadar ileri veya geri alınmadığı gibi, kıyamet zamanı geldiğinde de bir saniye olsun ileri veya geri alınmaz
İnanmayanlar, azap her taraftan kendilerini kuşattığı zamanki durumlarının korkunçluğunu eğer bilselerdi, elbette onu acele istemezlerdi Fakat kalplerinin körlüğü bu tehdidi onlara basit gösterdi, uyanıp da Hakk’a yönelmediler
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Kâfirler ne yüzlerinden ne de sırtlarından ateşi savamayacakları, kendilerine yardım da edilmeyeceği zamanı bir bilselerdi!” (Enbiyâ: 39)
Fakat uyarılar onlara hiç fayda vermiyor, etraflarını saran küfür karanlığı gerçeği göstermiyor
“Doğrusu o, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek
Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine mühlet verilir ” (Enbiyâ: 40)
Ki tevbe edebilsinler, mazeret beyan etsinler!
“Size vâdedilen mutlaka gelecektir Siz onun önüne geçemezsiniz ” (En’âm: 134)
İşte iman etmeyenlerin ebedî cezaları! Kıyametin gelmesini kendilerinden çeviremedikleri gibi, tevbe edip özür beyan etmeleri için kendilerine mühlet de verilmez
Allah-u Teâlâ Muhammed Aleyhisselâm’a bu toplanmanın muhakkak olacağını ve kaçınılmasının imkânsız olduğunu bildirmesini emretmiş, görevinin sadece tebliğ olduğunu beyan buyurmuştur:
“Resul’üm! De ki: O bilgi ancak Allah katındadır Ben ise apaçık bir uyarıcıyım ” (Mülk: 26)
Cebrâil Aleyhisselâm’ın genç bir insan şeklinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e gelmesi, İslâm ve ihsan’dan sorup cevap aldıktan sonra kıyametin ne zaman kopacağını sorması, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in de:
“Bu hususta kendisine sorulan kimse, sorandan daha bilgili değildir ” diye cevap vermesi meşhurdur (Buhârî - Müslim)
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Kıyamet saatini bilmek Allah’a havale edilir ” (Fussilet: 47)
Bir kimseye: “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorulursa: “Onu Allah-u Teâlâ bilir!” denilmelidir
“Kıyamet saatini bilmek ancak Allah’a mahsustur ” (Lokman: 34)
İnsana düşen, geleceği muhakkak olan o günü düşünerek daha dünyada iken hayatını düzene sokmaktan ibarettir
Allah-u Teâlâ o günü daha önce hükmettiği belirli bir zaman için ertelemektedir Bu süre ne artar ne de eksilir
Âyet-i kerime’de:
“Biz onu ancak sayılı bir müddetin sona ermesi için erteledik ” buyuruluyor (Hûd: 104)
Dünyanın sayılı müddeti son bulup ömrü tamam oluncaya kadar ahiret tehir olunacak ve o sayılı hesabın bittiği dakikada kıyamet kopacaktır Her gelecek yakındır
Gizliliğin Hikmeti:
Allah-u Teâlâ kıyamet vaktini gizledi ki, insanlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesine karşılık devamlı bir hazırlık içinde olsunlar, kötülüklerden sakınsınlar
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını gizli tuttuğum kıyamet mutlaka gelecektir Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimse seni ondan alıkoymasın Yoksa helâk olursun!” (Tâhâ: 15-16)
İnsanları ahiret fikrinden uzaklaştırmak isteyen şeytan tabiatlı kimseler her zaman için mevcutur Fakat akıllı bir mümin, o gibi kimselerin akıntısına kapılmaz, onlara aslâ uymaz, kulluk görevlerini yerine getirerek ahiretini kazanmaya muvaffak olur
İnanan-İnanmayan:
İlâhî mahkemenin kurulup amellerin ölçüleceği, hesabın görüleceği o kıyamet günü gelmek üzeredir Çok yakınlarında olmasına rağmen insanlar ondan gafil bulunuyorlar O korkunç gün, mukadder vakti gelince ansızın gelecektir
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Onlar kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?” (Muhammed: 18)
Kıyametin kopacağına dâir bunca Âyet ve alâmetler varken, inkârcılar yine de küfürlerinde devam edip dururlar
“Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır Ona inanmayanlar, onun çabuk gelmesini istiyorlar ” (Şûrâ: 17-18)
Alaylı bir şekilde onun takdir edilen zamanından önce gelmesini ister dururlar
“İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler ” (Şûrâ: 18)
Gönüllerindeki gerçek iman açığa çıkar
“İyi bilin ki kıyamet saati hakkında tartışanlar apaçık bir sapıklık içindedirler ” (Şûrâ: 18)
Allah-u Teâlâ kıyamet karşısında müminlerin tutumlarıyla münkirlerin tutumlarını tasvir buyurmaktadır
Müminler aynel-yakin bildikleri için kıyametten korkarlar ve titrerler O günde bütün insanların bir muhasebeye ve muhakemeye çekileceklerine inandıkları için hallerini düzeltmeyi lüzumlu görürler
Münkirler ise kıyametin asılsız bir vehimden ibaret olduğunu sanırlar Kalplerini hiçbir şey titretmez Olacağına inanmadıkları içindir ki kendilerini bekleyen âkıbeti tahmin edemezler
Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:
“İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da o kısır günün azabı kendilerine gelinceye kadar onun hakkında hep şüphe içindedirler ” (Hacc: 55)
Göz önünde bunca deliller varken, Âyet-i kerime’ler yüzlerine karşı okunurken; bunlar Hakk’ı hatırlamazlar, Hakk’tan yana olmazlar, imansızlık ve müşriklik ederler, Allah’tan korkmazlar, ahiret için hazırlanmazlar, ömür sermayelerini boşa harcayıp dururlar Emniyet içinde olduklarından değil, ilerisini düşünemediklerinden, basiretsiz olduklarından dolayı öyle yaparlar
Allah-u Teâlâ bu gibi kimseleri uyarmak üzere Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurur:
“Allah tarafından kuşatıcı bir felâket gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini emin mi gördüler?” (Yusuf: 107)
Ki hiçbir şeyden habersiz bir şekilde gaflet içinde yaşayıp duruyorlar
“Onlar hiç ummadıkları bir sırada kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?” (Zuhruf: 66)
Böyle bir hâlde yaşayıp dururlarken, büyük felâket başlarına geliverecektir
Küfürde İnat, Kötülükte Israr:
Kıyamet, dünyayı ve geçici dünya hayatını arzu edenlerin isteklerine muhaliftir Bunun içindir ki çekinmeden onu inkâra cüret ederler Şehvetlerinden, lezzetlerden ayrılmamayı, ileride onlara devam etmeyi, ahlâki ve dini herhangi bir engel olmadan kötülükleri ve günahkârlığı sürdürmeyi isterler Bu hallerinden dolayı hiçbir üzüntü duymazlar Tevbekâr olmak istemezler, hallerini ıslaha çalışmazlar
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Fakat insan, ileriye doğru devamlı suç işlemek (ömrünü günahla geçirmek) ister: ‘Kıyamet günü ne zamanmış?’ diye sorar
Göz kamaştığı,
Ay tutulduğu,
Güneşle ay bir araya getirildiği zaman!” (Kıyâmet: 5-9)
Gözler o günde görecekleri ****** ve dehşetten dolayı şimşeğe tutulmuş gibi bir hâle gelir Kâinat alt-üst olur, ay ve güneş birbirine katılır, ışıkları söner simsiyah kesilir
“İşte o gün insanlar: ‘Kaçacak yer neresi?’ der ” (Kıyâmet: 10)
Bu sorusu ile sanki kurtuluş ümidi aramaktadır
“Kıyamet kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?” (Muhammed: 18)
Çünkü o gün sorgulama ve yargılama, cezâ ve mükâfat günüdür O gün herkes kendi derdi ile meşgul olmaya mecbur olur, herkes kendisini azaptan kurtarmak için çırpınır
•
Merhametlilerin en merhametlisi olan Rabb’imiz Tebâreke ve Teâlâ Hazretleri Kur’an-ı kerim’in bir çok Âyet-i kerime’lerinde ahiret gününün çetin azabından kullarını korumak ve sakındırmak için öğütlerde ve uyarılarda bulunmaktadır:
“İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hâlâ gaflet içindedirler ” (Enbiyâ: 1)
Gaflet; hatırlanması gereken şeyin insanın aklından çıkması, onu hatırlamaması demektir Yapması gereken şeyi ihmal ederek yapmayan kimseye gafil denir
Nefsin arzularına, şeytanın adımlarına uymuş, zevk ve safaya, oyun ve eğlenceye dalmış, gerçek hayatın bu dünya hayatı olduğunu zannetmiş, böylece ömrünü tüketiyor, gerçek hayatın ölümden sonra başlayacağını bilmiyor, ahiret tedarikinin çaresine bakmıyor
Allah-u Teâlâ o gün için hazırlık yapılmasını emreder ve şöyle buyurur:
“Allah katından geri çevrilmesi mümkün olmayan bir gün gelmezden önce, Rabb’inizin davetine icabet edin O gün hiçbiriniz sığınacak yer bulamaz, inkâr da edemezsiniz ” (Şûrâ: 47)
O günde Allah-u Teâlâ’nın himayesinden başka sığınacak bir yer yoktur Müstehak olanlardan hiç kimsenin azabı kaldırmaya gücü yetmeyecektir
“Öyle bir günden korkun ki, o günde hepiniz Allah’a döndürülürsünüz Sonra herkese kazandıkları noksansız verilir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz ” (Bakara: 281)
•
Bu mevzu Muhterem müellif Ömer Öngüt Efendi’nin “Kalplerin Anahtarı” Külliyatı’nın “Kıyamet ve Alâmetleri” isimli eserinden derlenmiştir
|