Prof. Dr. Sinsi
|
Vicdanın Nefse Çağrısı
VİCDANIN NEF'SE ÇAĞRISI
Ey nefis! Hayret ediyorum sana, nasıl da rahat yaşıyorsun!
Kurtuluş beratını almış gibi gülüyor oynuyorsun
Sanki O Efendiler Efendisi'nin ikazlarını duymamış gibi davranıyorsun
Bir hatırlasana O, hutbe verip halkı irşat ederken nasıl sıkıntı duyardı? Gözleri kızarırdı Sesi yükselirdi Heyecanlanırdı  Sanki "Geliyorlar, geliyorlar!" çığlıklarıyla, düşmanın baskın yapacağını haber veren gözcü gibiydi Veya kendini ateşe atan çocuklarını, yakalarından-paçalarından yakalamaya çalışan bir babanın telâşını sergilerdi
"Ben'le kıyamet arası şu iki parmağım kadardır" derdi
"Evlerin üzerine sağnak sağnak fitneler yağıyor" diye inlerdi
  
Evet, evlerin üzerine sağnak sağnak fitneler yağıyor
Aileler tehlikede ama farkında değiller
Evlerinde güven içinde uyuyorlar
Uyansın herkes!
Kıyamet kapımızda geldi gelecek!
İsrâfil, ağzında sur, gözü Yüce Makam'da üfledi üfleyecek!
Kâinat dağılmaya hazır, patladı patlayacak!
Yıldızlar dürülecek, denizler yanacak, gök yarılacak, arz sarsılacak ve paramparça olacak
Sonra mahkeme kurulacak
Her şey tersine dönecek
Dünyada nice şık giyimli kimseler, orada çırılçıplak sağa-sola kaçışacak
Nice karnı tok zevk çılgınları, açlık içinde kıvranacak
Nice itibarlı beyefendiler, hanımefendiler sefil-perişan sürünecek
Nice konuşunca ağızlar açık dinlenilen söz cambazları, dillerini yutup bir köşeye büzüşecek
Nice parmakla gösterilen şöhret budalaları, ayaklar altında kalıp çiğnenecek
Nice endişe nedir bilmeden güven içinde yaşamış ve gününü gün etmiş haramzâdeler, korkudan ödü patlayacak, tir tir titreyecek
Nice zalim, zorba ve despotlar kuyruklarını kısacak, girecek delik arayacak
Nice "Rabbim Allah'tır" diyen mü'minlere işkence eden firavunlar, "Rabbim Allah" demenin ne demek olduğunu anlayacak
Nice inananları ateşe atan nemrutlar, asıl ateşi görecek
  
Öte tarafta ise dünyada iken yatağı kum, yastığı tuğla ve elbisesi kırk yamalı nice kimseler, orada ipekten kaftanlarla reftâre gezecek
Açlıktan karınlarına taş bağlayanlar, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve akılların tasavvur edemediği nimetlere mazhar olacak
Fakir, kimsesiz, saçı-başı dağınık ama Hakk'a adanmışlar, yüksek tahtlara kurulacak
"Rabbim Allah'tır" dedikleri için hor ve hakir görülenler, Cuma yamaçlarında Rabb'lerini müşahede edecek
İmanından dolayı ateşe atılanlar, gülistanlarda yârenleriyle sohbet edecek  
  
İşte gafil nefis!
Gafletinin vahim akibetini bilseydin, hep ağlardın, gülemezdin
Döşek batardı, yatamazdın
Yorgan sıkardı, uyuyamazdın
Yemek boğazına takılırdı, yiyemezdin
Süslü elbiseler giyemezdin
İddialı sözler söyleyemezdin
Belki bir mağaraya çekilirdin
Başını secdeye çivilerdin
Dilini zikre verirdin
Kalbini Kâbe'ye çevirirdin
Ama heyhat, şu an uykudasın
Rüyayı hakikat sanmaktasın
Ölünce uyanacaksın
Asıl gerçekle karşılaşacaksın
O zaman pişman olacaksın
Herkes pişman olacak
İnanmayan, inanmadığına  inanan, ibadet etmediğine  ibadet eden, velâyet yoluna girmediğine  veli olan, daha fazlasına ermediğine  hatta fırsat bulup da elindeki yarım hurmayı hayır yoluna vermediğine  herkes o pişmanlık gününde kendi pişmanlığını yaşayacak
Elverir ki pişmanlık derecesi az olsun
Nedâmet ateşi Cehennem'e denk olmasın; olmasın da sahibini oraya sokmasın
  
Şaşkın nefis!
Şimdi necat umuyorsan, yoluna girmelisin
Büyüklerin hâli sana bir şey söylemez mi: Oruçtan rengi sararanlar her gece sabaha kadar namaz kılanlar Kur'an'ı günde iki defa hatmedenler ağlamaktan gözlerini kaybedenler bütün bunlara rağmen akıbetinden endişe edenler  
Söyle bana onlar mı hatalı yoksa sen mi çok rahatsın?
  
Dünya bir damla su ise ahiret deniz
Dünya bir kum tanesi ise ahiret bir çöl, uçsuz-bucaksız
Dünya bir arpa boyu yol ise ahiret en uzak yıldız 
Bu kıyaslar bile yetersiz, zira dünya fâni, ahiret sonsuz
Sen bütün sermayeni bir damla su uğruna çar-çur ediyorsun, denizi nasıl geçeceksin?
Kum tanesi gözünü kamaştırıyor, çölü nasıl aşacaksın?
Bir arpayı çok büyük görüyorsun, yıldıza nasıl ulaşacaksın?
Fâniye aldanıyorsun, bâki alemde ne yapacaksın?
  
Ebedî saadeti kazanmak o kadar zor değil biliyorsun
Helâl dairesi sana yetmez mi, harama girmeye gerek var mı?
Yirmi dört saatin birisini versen çok mu?
On iki ayın birisini zamanın altın dilimi haline getirsen kötü mü?
Ömründe bir defa "Allahümme lebbeyk" desen fena mı?
Senin olmayan varlığını Cennet karşılığında Sahibi'ne satsan zararlı bir alış-veriş mi?
  
İnsafın varsa "hayır" diyeceksin
Böyle dersen hayır söyleyeceksin
Bu itirafını kalbinle ikrar ve tavırlarınla tasdik edersen menziller geçeceksin
Emmâre, levvâme derken, itminana ereceksin
Son deminde şu nidayı işiteceksin:
"Ey mutmain nefis! Dön Rabbine sen razı, O razı Gir kullarımın arasına Gir Cennetime  " (Fecir, 27-30)
|