06-21-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Misafir Olduğumuz Bu Mekâna Sıkıca Bağlanmak Niye?
Peygamber efendimiz (s a v): "Ey Ebu Hureyre dünyayı içindekileriyle birlikte sana göstereyim mi? diye sordu:
Ben dedim ki: 'Evet Ey Allah'ın Resulü' Bunun üzerine Resulullah (s a v) elimden tutup, bir vadiye ***ürdü Orada insanların kemiklerini, yırtık elbiselerini ve pisliklerini gördüm Bunların tümü bir mezbele üzerinde birikmişti Daha sonra bana dedi ki:
'Ey Ebu Hureyre, bu kellelerin tümü sizin kadar dünyaya meyleder ve sizin kadar uzun emel peşindeydiler Bugün ise kül olmaya yüz tutmuş derisiz birer kemiktirler Bu pislikler de, yediğiniz şeylerdi Onları kazandınız sonra midenize yiyecek olarak gönderdiniz Daha sonra ise insanları tiksindirecek duruma geldi Bu yırtık bez parçaları da, kendilerinize süs eşyası olarak kullandıklarınız elbiselerinizdi Şimdi ise rüzgar onları gah o yana, gah bu yana savuruyor Bu kemikler ise, şehirlerin etrafında dolaşan hayvanların kemikleriydi '
Daha sonra Ebu Hureyre: 'Orayı terk etmeden ******le ağlamaya başladık' dedi "
Asırlardır yaşamış olduğumuz bu toprak parçası üzerinde insanlar belli bir düzen içerisinde gidip gelmekteler
Semudlar, Ad Kavmi ve Şuayb Kavmi bu diyarı mekan eyleyenlerdendiler
Talut ve ordusu, Kehf topluluğu, İmran Ailesi ve nice Peygamberler burada bir süreliğine yaşadılar
Ahiret mekanına göç eden bunca insanın gidişleri bizlere Kerim olan Kuran'da anlatılmışken, çevremizde her gün onlarcasını görüp duyarken misafir olduğumuz bu mekana sıkıca bağlanmak niye?
Ebu Hureyre Ashab-ı Suffe içerisinde kalan, mütevazi bir sahabiydi Dünyanın zevk u sefasından uzak olan bu sahabiye Rasulullah tarafından dünyevi zevkler konusunda öğüt veriliyor Böyle bir sahabiye Rasulullah tarafından bu şekilde bir öğüt veriliyorsa, bugün dünyaya hiç bitmeyecek gibi bağlanan ve kendini ev sahibi durumunda hisseden insanlar için nasıl bir öğüt, nasıl bir uyarı gerekiyor acaba?
Bu hayattaki yolcuğu biten, diğer hayata intikal edecek olan bir insanın toprağa veriliş anını hatırlamaya çalışın Toprağa veriliş anında orada hazır bulunan topluluğun siması "acıma" halini alır Yazık oldu diye "ahlarla vahlarla" yolcularlar Bu yolculama esnasında garip olan durum, topluluğun bu dünya hayatının sahibi gibi bir duruşla orada bulunmalarıdır
Peki, bizi bu mekana bu kadar bağlayan nedir? İnsanları mı bizim için önemli, yoksa müreffeh bir yaşam sürmek için parası mı? Ya da yaratılmış olan ve bizim gözümüzde anlam ve değer kazanan bazı kıymetli eşyalar mı?
Aslında hepimiz basit olan nedenlerden ötürü bu dünya hayatına bağlıyız Sadece bakış açımız değişmiş durumda Bir mü'minin bakışıyla yaşama bakamıyoruz
Oysa Allah-u Teala'nın buyurduğu gibi; "Bu dünya hayatı bir oyun ve oyalamadan başkası değildir "
Ve en önemlisi de yaratılanın gerçek sahibini unutup, yaratılmış olanın güzelliğine dalıp gidiyoruz
"Rasulullah günün birinde ashabıyla birlikte bir koyun leşinin yanından geçerken dünyanın gerçek mahiyetini ortaya sermiştir: 'Bu leşin sahi-binin gözünde ne kadar kötü olduğunu görüyor musunuz?' Ashab: 'Ya Rasulullah kötü olduğundan dolayı atmışlar ' Rasulullah (s a v): 'Allah'a and olsun ki, dünya Allah katında daha değersizdir "
Bir insan dünyaya ne kadar bağlı olduğunu anlamak istiyorsa veya Rab'bini ne kadar sevdiğinin farkına varmak istiyorsa yirmi dört saatini nasıl geçirdiğine ve hangi meşguliyetler içinde olduğuna baksın ve gününü değerlendirsin
Bu dünyaya olan sevdamız biz istemediğimiz sürece bitmez Aksine dünya bizi her geçen gün sevgisinin kölesi haline getirir Özgürlük duygusuyla yaratılan bizler, bir süre sonra hayatı, dünyanın geçici zevk ve arzularına köle olmuş bir şekilde geçiririz Allah'a inanca dayalı özgür bir hayat bizi beklerken, dünyaya bağlanmaya dayalı köle bir yaşama neden "evet" diyelim?
|
|
|