Yalnız Mesajı Göster

Baha Akşit - Baha Akşit Kimdir (Türk Hekimler)

Eski 06-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Baha Akşit - Baha Akşit Kimdir (Türk Hekimler)



Atatürk'le karşılaşması

Yurt içindeki gezilerinden birinde Denizli'ye uğrayan Atatürk, Denizli Ortaokulu'nu da ziyaret etmiştir Bundan haberli olan okul yönetimi ve tüm sınıflar Atatürk'ün gelmesini beklemektedir Bu sırada dilbilgisi dersinde olan Akşit, hocası Ata Lütfi'nin tahtaya yazdığı kıtayı incelemekle meşguldür Bundan sonraki olayları, Baha Akşit şöyle anlatmaktadır:
"1931 yılında Atatürk, Denizli'yi ziyaret ederek şereflendirmişti Bizim okula da geleceği söylenmişti Bizim öğleden sonra gramer dersimiz vardı Gramer dersinin hocası da Ata Lütfi isminde bir öğretmendi Ata Lütfi bir kıta yazdırdı Kıta aynen şöyle: Türk
Görsen ki boğuşur hak ile kuvvet,
Haklının koluna kuvvet olursun
Hakkın hikmetidir sendeki hikmet,
Ölsen de dirilir devlet olursun
Aziz Hudai Biz Atatürk gelmeden evvel, ben hem sınıf mümessili hem de önde gelen talebelerden olduğum için, bu kıtayı çeşitli defalar gramer tahlili yapmıştık Benim gibi gene Acıpayamlı HAncı Küçük Ömer Ağa'nın oğlu Rıza vardı Onunla beraber bu gramer tahlillerini yaptık O sırada gene Acıpayamlı sınıf arkadaşımız Nihat Bey'in kızı Mürüvvet tahtadaydı Ata Lütfi Hoca, ona bunu çözdürmeye gayret ediyordu Benim anladığım kadarıyla Ata Lütfi Hoca, Atatürk geldiğinde tahtada Mürüvvet'in olup, onun muhatap olmasını istiyordu Bir müddet sonra Atatürk geldi Atatürk orta boyluü tahminen 168 boyunda, sol elinde melon şapka, saçlar pırıl pırıl sarı, keskin mi keskin bir çift göz, içeriye girdi ve akabinde o kadar uzun boylu adamlar (Vasıf Çınar, Fahrettin Altay gibi) sınıfı doldurdu Bizim yaşımıza göre dev gibi adamlar sınıfa yerleşince hepimizin içine ürperti, bir korku doğdu Hatta bazı sınıf arkadaşlarım bana sonra söylediklerine göre başlarını dahi yukarı kaldırmaya cesaret edememişler Atatürk geldikten sonra sıranın başına geçti, sağ elini sıraya dayadı, siyah tahtanın önünde durdu Kıta o siyah tahtada yazılı Kız arakdaşımıza ne sual sorduysa, kız arkadaşımız bir Atatürk'ün yüzüne bir hocamızın yüzüne baktı, tek kelime söylemeye muktedir olamadı Ata Lütfi Hoca'nın Cumhuriyet gazetesinde "Atatürk'e ait hatıralarım" adlı yazısında yazdığına göre "Ben sınıfımın en çalışkan öğrencisi Baha'yı çağırdım" diyor Benim aklımda kalan, Ata Lütfi Hoca bana gözüyle baktı fakat kalk demedi Ben, derse kaldırma manası alarak Atatürk'ün huzurunda derse kalkmanın heyecanı ile fırladım, hatta düğmelerimi yolda iliklediğimi hatırlarım Tahtanın başına geçtim Atatürk sordu ben cevapladım Ben o anda Atatürk'ün ne sorduğunu benim de ne cevap verdiğimi hatırlamıyorum Daha sonra hatırladım Bana ortaokul öğrencilerinin daha üstünde sorular sorduydu Mesela "ism-i mekan, ism-i mana nedir?" gibi Ben de cevaplamıştım Daha evvel babamdan Arapça dersi aldığımı söylemiştim Atatürk, benim bu sorular karşısında verdiğim cevaplardan çok memnun kaldı, saçımı okşadı ve gitti Ben, heyecanımdan Atatürk'ün elini dahi öpmeyi akıl edemedim Atatürk'ün çıkışıyla birlikte ortalık zindan oldu sanki Gözümün önünden keskin, delici, renkli bir çift göz, yüzün silueti, saçlarının kızıl rengi adeta hafızamda nakşolmuştu Başka bir şey görmüyordum Atatürk'ün bakışı ve nazarları halen hafızamda yerleşmiştir Yerime oturdum, sıraya kapandım O bir çift göz ve yüzden başka bir şeyi gözüm görmüyordu Hocam Ata Lütfi gelerek "Sen bu soruların cevabını nereden biliyorsun?" dedi Ben "Affedersiniz hocam, ben soruları hatırlamıyorum ki" dedim Ata Lütfi Hocam beni azarladı, "ukala" dedi Atatürk'e gelince cevap verirsin hocan gelince vermezsin Ben, hocama bir türlü heyecandan o anda soruları hatırlayamadığımı anlatamadım Kısa bir müddet sonra sorular ve benim cevaplarım aklıma geldi O günkü bu olayın akabinde müdür beni çağırdı ve babamı çağırmamı söyledi Babam tabi o tarihlerde Acıpayam'da Ona haber yolladım Geldi, müdürle konuştu ve gitti Ben uzun bir müddet babamın müdür ile ne konuştuğu hakkında bilgi sahibi olamadım Milletvekili olduğum zaman, Antalya'ya teftişe gitmiştim Orada ortaokul hocam ve müdürümüz Yusuf Ziya Bey de ikamet ediyordu Antalya Lisesi Müdürlüğü'nden emekli olmuştu ve sağdı Onun ziyaretine gittim Ondan babamın ziyaretini tafsilatıyl öğrendim Atatürk bizim sınıftan çıktıktan sonra müdür Yusuf Ziya Bey'e bu çocuğun babasını çağırtıp sorun bakalım, eğer müsaade ederse onu biz okutalım demiş Babama bunu aktardıklarında babam, "Şimdilik oğlumu okutabiliyorum fakat ilerde okutamadığım bir dönem olursa, o zaman Paşa hazretlerine müteşekkir olurum, bu hareketi dolayısıyla kendisine teşekkür ederim" demiş Böylece Atatürk'ün beni okutması gerçekleşmemiştir Ben ortaokulu burada 1932 Türkiye'sinde şimdiki Denizli Lisesi'nde bitirdim O zaman lise Denizli'de açılmamıştı


Alıntı Yaparak Cevapla