|  06-21-2012 | #1 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Etnik Tuzak kitap özeti 
 
            Yazar kitabında konu olarak 1994 yılı itibariyle dünya dengelerindeki değişmeyi, yeni oluşumları, Türkiye’nin stratejik açıdan önemini ve izlemesi gereken politikaları, Türkiye’nin sosyolojik ve kültürel durumunu, Türkiye üzerinde oynanan oyunları ve özellikle etnik bölücülük konusunu ele almıştır 
 
 Kitaba etnik tuzak isminin verilmesinin sebebi, Avrupa’daki siyasî ortamın 19
  yüzyılın etnik ve dinî motiflerine döndürülmeye çalışıldığı ve adeta Ortodokslar arası bir yakın işbirliğine gidildiği bir ortamda, gelişme gücüne sahip ülkelerin önünün etnik tuzaklarla, azınlık senaryoları ile kesilmeye çalışıldığı görülmektedir  Önemli olan etniklik iddiası ileri sürülen sosyal gurubun, o ülkedeki ana kültür kimliğinden farklı olup olmadığının bilimsel olarak ortaya konması değildir  Kitle haberleşme araçlarını veya medyayı elinde bir politika silâhı olarak tutan süper güç veya güçler, eğer kendi menfaatlerine uygun olarak yapay bir etnikleştirme peşinde iseler; hedef alınan ülkelerin aydınları ve siyasetçileri de dış etkilere oldukça açık ve bilgi noksanı içinde iseler, o ülkeyi bir takım tehlikeler bekliyor demektir  
 
 İşte günümüzde de Türkiye üzerinde birtakım oyunlar oynanıyor ve ülkemizdeki aydın kesim de buna alet olmaktadır
  Almanya’nın Wresbaden eyaletinde yapılan bir araştırmaya göre Türkiye ve Orta Doğu bölgesi 47 etnik guruba ayrılmıştır  Bu guruplandırmanın hangi kritere göre yapıldığı bilinmemektedir ve bu araştırmanın tamamen siyasî maksatlı olduğu açıktır  Türkiyede ırk yönünden, kültür yönünden ve konuşulan dil bakımından böyle bir sınıflandırma yapmak mümkün değildir  Türkiye’de yaşayan insanlar arasında büyük farklılıklar yoktur  Türkiye’de yaşayan insanların % 98′i kendini Türk olarak adlandırmaktadır  Türkçe’den başka bir dil bilen kişi oranı ise % 8′dir  Türkiye’de etnik guruplandırma yapılamayacağı gibi asimilasyon kavramından da söz edilemez  Asimilasyon (eritme) azınlık gurubun ana gurupla sosyal mesafeye dayanan özelliklerinin ve hayat tarzının hakim guruba uydurulması sürecidir  
 
 Türkiye kendi üzerinde oynanan oyunlara karşı uyanık olmak zorundadır
  Türkiye gerektiğinde bu etnik oyunları kendine düşmanca tavır sergileyen ülkelere karşı kullanabilmelidir  Örneğin Fransa’nın Alsas-Loren’deki politikaları, Amerika’nın etnik yapısı, İran ve Yunanistan’daki Türklerin durumu, İngiltere’nin İrlanda ile problemleri gerektiğinde bu ülkelere karşı koz olarak kullanılmalı ve uluslar arası gündeme getirilmelidir  İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkemizde etnik bölünme yaratmak isteyen ülkelerdeki yapı da ülkemizdekinden pek farklı değildir  İngiltere’de Galli, İskoç, İrlandalı da bulunur ama milletin adı İngiliz’dir  Fransa’da Bask, Brotön, Oksitan ve Frank asıllılar vardır ama milletin adı büyük çoğunluğu teşkil eden hakim gurubun ismini taşır: Fransız… 
 
 Bu durum İspanya’da da böyledir; Belçika’da da
  Bu ülkelerin hiç birinde bölgesel dillerle eğitim-öğretim yapılmaz  Yabancı dille eğitim ve öğretim ile yabancı dil öğrenimi arasındaki fark hesaba katılmalı ve bizde uygulatılmak istenen yerel bir dille eğitim-öğretimin sakıncalı olduğu dikkate alınmalıdır  Bu yerel dilin daha doğrusu lehçenin doğru dürüst bir alfabesi bile yoktur  Mahalli yöreler arasında farklılıklar göstermektedir  
 
 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, Türkiye ve Türk dünyasının önünde yepyeni bir gelecek oluşmuştur
  Türkiye’nin bölgedeki önemi artmıştır  Türkiye’nin artan önemi ve etkinliği müttefiklerimiz de dahil birçok ülkeyi rahatsız etmektedir  Amerika’nın, Almanya’nın, Rusya’nın ve İran’ın, Türkiye’nin önünü tıkamaya çalışacağı açıktır  Bölgenin petrol ve doğalgaz kaynakları kısacası enerji potansiyeli tüm dünyanın iştahını kabartmaktadır  Bu değişimi yıllar önce Atatürk hayattayken görmüş ve yapılması gerekenleri daha o yıllarda belirtmişti  Biz yıllar sonra bu gelişmeyi göremedik, kendimizi bu gelişmeye hazırlayamadık  Bölgede etkinliğimizi arttırmak için daha fazla çaba göstermeliyiz ve bölgede yaşayan kardeşlerimizle aramızdaki ortak dil ve kültürün geliştirilmesi konusunda ortak çalışmalar yürütmeliyiz  
 
 Sosyoloji uzmanı olan yazara göre Türkiye’nin önündeki önemli problemlerden biri de sosyal ve kültürel hayattaki yozlaşma ve aile yapısının bozulmaya çalışılmasıdır
  Günümüzde kadın konusunda bazı dergi ve kuruluşların birçok toplantı düzenledikleri görülmektedir  Bu çevrelerin cinsel özgürlük ve kadının militanlaştırılması konusundaki faaliyetleri gözden kaçmamaktadır  Bugün aile her toplumda vazgeçilemeyen ve alternatifi olmayan bir müessesedir  Aile yapısının zedelendiği toplumlarda da bu böyledir ve bu toplumlar normal aile ilişkilerini özendirici politikalar uygulamaktadırlar  Toplumun istikrarlı bir yapıya kavuşması için sağlam bir aile yapısına ihtiyaç vardır  Dinimizde ve kültürümüzde kadının çalışması konusunda herhangi bir engel yoktur  Türkiye’deki tartışma ”kadın çalışsın veya çalışmasın” şeklinde olmaktan ziyade, kadının çalışması halinde mutlaka kendini aileden soyutlayacağı varsayımına dayandırılmaktadır  Kadın böylece aileden kurtulacak ve özgürleşecektir  Oysa evliliklerin %’20 azaldığı Batı toplumlarında ”bugün çalışma hayatında yer alan kadını aile içi fonksiyonlarına nasıl kavuşturabiliriz?” sorusuna cevap bulmaya çalışılmaktadır  Kadının, erkeğin ve çocukların aile ortamı içinde sosyal çevrenin doğurduğu gerginlikleri gidereceği, mutluluk ve moral bulacağı beklentisi vardır  Batı ülkelerinde bugün evlilik dışı cinsel ilişki, kocasız annelik gibi hususlar “social deviance” sosyal sapma olarak görülmektedir  Aile yapısını bozucu medya ve televizyon yayınları engellenmeli ve aile yapısının korunması için gerekli önlemler alınmalıdır  
 
 Sonuç olarak yazar kitabında Türkiye’nin önünü tıkamak, gelişmesini önlemek için Türkiye üzerinde oynanan oyunları ve bu oyunları engellemek için yapılması gerekenleri, uygulanması gereken politikaları incelemektedir
  Sosyoloji uzmanı olan ve Türkiye gerçeklerini iyi bilen yazar, konuyu kapsamlı bir şekilde ele almış, yapılan yanlışları ve yapılması gerekenleri açıkça belirtmiştir  Etnik bölünme, toplum üzerindeki televizyon ve medyanın etkisi, çağdaşlaşma, asimilasyon ve kültürel kimlik konusundaki tespitleri dikkate değerdir  Bence de siyasette yıllarca tartışma konusu olan Garplılaşmak, Türkleşmek ve İslâmlaşmak fikirleri günümüzde bir senteze doğru gitmektedir  Bugünün koşullarına ve ihtiyaca göre Türk aydını ve politikacısı bu 3 tarzın hepsini kullanmak ve değerlendirmek zorundadır  Bağnazlığı ve tutuculuğu bırakıp ülke yararlarını ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak zorundadırlar  Dış politikada daha akılcı, cesur ve uzun vadeli politikalar üretilmelidir  
 
 Tarih boyunca ve günümüzde, ülkenin aydın kesimi arasında yer alan biz ordu mensupları, oynanan bu oyunların farkında olmalı ve çevremizdeki insanları bu konuda bilinçlendirmeliyiz
  Konuşurken dikkat edilmeyen ve yanlış kullanılan birkaç kelime ve kavramla bile bu tür oyunlara kolayca alet olunabileceği unutulmamalıdır  Ülke yararına olan birçok konuda olduğu gibi biz askerler bu konuda da başı çekmeli ve diğer vatandaşlarımıza örnek olmalıyız   | 
	|  |   |