|
Prof. Dr. Sinsi
|
23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve çocuk Bayramı
23 Nisan, Türk ulusu için en önemli günlerden biridir Neden mi? çünkü, Türk ulusu, Mustafa Kemal'in önderliğinde egemenliğini padişahtan almış ve kendisi kullanmaya baslamıştır
Altı yüz yıl Osmanlı, adıyla Türk halkını yöneten padişahlar, sınırsız yetkilere sahiptiler Halk padişahın kölesi, topraklar padişahın mülküydü Padişah, Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi gibi algılanır, onun söylediği her söz Tanrı buyruğu gibi kabuledilirdi
Avrupa'da başlayan Rönesans hareketi ve arkasından 1789'da gelen Fransız ihtilali, Avrupa halkını uyandırmıştı, ama Osmanlı topraklarına uzun süre etki yapamamıştı Aradan yıllar geçtikten sonra, yurt dışında görev yapan aydınlarla, yurt içindeki bazı aydınların çabalarıyla, Mustafa Reşit Paşa Tanzimat Fermanı'nı okudu Bu fermanla padişahların bazı yetkileri daraltıldı ise de tam sonuç alınamadı Bu yenileşme hareketini yıllar sonra, Birinci ve ikinci Meşrutiyet dönemi izledi Genede padişahlar halkın egemenliğini kendi ellerinde tutmayı sürdürdüler Aydınların başlattıkları "Batılılaşma Hareketi" bir gitti, bir geldi
Osmanlıların son dönemleri, ülkemiz için en kötü dönemler oldu İkinci Abdülhamit 33 yıl Türk halkını baskı altında yönetti Ondan sonra gelen padişahlar da onu aratmadılar, îşte, Türk halkının egemenliğini alamadığı uzun bir dönem geldi, geldi Birinci Dünya Savaşı'na kadar ulaştı
Birinci Dünya Savaşı'nda bizi yönetenlerin yanlış hesapları sonunda, bir oldu bittiyle yanlış tarafta savaşa girdik Bu savaş dört yıl sürdü Türk askerleri her cephede kahramanca savaştılar, kan döktüler, şehit oldular Sonunda bizim gruptada başta Almanya, olmak üzere Avusturya, Bulgaristan yenilince, biz de yenilmiş sayıldık ve silahlarımızı bırakmak zorunda kaldık Çanakkale'yi geçemeyen düşman gemileri pek kolayca İstanbul'a geldiler
Yapılan anlaşmalarla, İstanbul; İngiliz, Fransız, İtalya ve Yunan güçleri tarafından koşulsuz işgal edildi Buna, ne padişah, ne de İstanbul'daki Meclis-i Mebusan direniş gösterebildi Bununla da kalmadı, işgal kuvvetleri Meclis-i Mebusan'ı basıp dağıttılar Bazı milletvekillerini tutukladılar, bazılarını da sürgüne gönderdiler Millet vekillerinden bazıları da gizlice kaçıp, o günlerde Ankara'da bulunan Mustafa Kemal'in Milli Mücadele grubuna sığındılar
Padişah ve Osmanlı hükümeti düşman karşısında güçsüz kalırken, Mustafa Kemal, halkı örgütlüyor, yeni bir savaşın hazırlıklarını yapıyordu
Bu amaçla, Samsun'dan başlattığı gezisini Erzurum'da, Sivas'ta tamamlamış, Ankara'ya gelmişti
Kurtuluş Savaşı Ankara'dan yönetilecekti Ancak, bu zor ve sorumlu işi, ulusun iradesini temsil edecek bir meclisin yürütmesi gerekiyordu
Nihayet, ülkenin dört bir yerinden gelen halkın iradesini temsil eden 115 delege Ankara'da toplandılar 23 Nisan 1920 tarihinde ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi böylece açılmış oldu Meclis Başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçildi
Kurtuluş Savaşı kazanılıp, Cumhuriyetimiz kurulunca, çıkarılan bir yasayla, 23 Nisan günü ulusal bayram olarak kabul edildi Adına "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" dediğimiz bu günü Mustafa Kemal Atatürk, Türk çocuklarına armağan etmiştir
Türk halkına egemenliğin verildiği ilk gün olan 23 Nisanı, her yıl bütün yurtta kutluyoruz 23 Nisan Bayramı, TRT'nin önerisiyle, 1979'dan beri de, yalnız Türk çocuklarının bayramı değil, başka ülke çocuklarının katılmasıyla, uluslararası bir şenlik halinde kutlanıyor Böylece, ülke çocuklarıyla dostluklar, arkadaşlıklar oluşuyor Ne güzel bir şey  
ATATÜRK VE ÇOCUK
Herkes mutlaka bir yerlerden duymuştur ya da okumuştur: Yurdumuzu düşmanlardan Atatürk kurtarmıştır Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini atıp, egemenliğimizi o kazandırmıştır Baştanbaşa harap olmuş, ihmal edilmiş yurdumuzu imar eden yine o olmuştur Her bakımdan çağın gerisinde kalan, başta eğitim kurumları olmak üzere, tüm kurum ve kuruluşları ortadan kaldırıp yerlerine çağdaş, modern ve en iyilerini Atatürk getirmiştir
Yaptığı devrimlerle bizi uygar uluslar düzeyine çıkaran Atatürk Türk ulusuna kişiliğini, onurunu yeniden kazandırmıştır Atatürk Cumhuriyeti kurduktan sonra yaptığı yurt gezilerinde büyükleri dinlediği kadar küçükleri de dinlemiş, çocukların dertlerini, sorunlarınıda saptamaya çalışmıştır Her yerde küçükle küçük, büyükle büyük olmasını bilmiş, böylece her vatandaşının sevgisini kazanmıştır
Çocuklara karşı daima büyük bir ilgi ve sevgi duymuş, geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızın en iyi şekilde yetiştirilebilmesi için büyük çaba göstermiştir
Her gittiği yerde çocukları sevmiş, onlarla ilgilenmiş, dertlerini, sorunlarını dinlemiş, onlara bir arkadaş gibi davranmıştır Her fırsatta da çocuklara ve gençlere olan güvenini belirtmiştir: "Ben olsam da, olmasam da daima beni takip edeceksiniz " sözleri, onun gençlere ve çocuklara olan güvenini gösterir
Atatürk, çocuklara olan büyük sevgisinden dolayı 23 Nisan Egemenlik Bayramı'na "Çocuk Bayramı" adını verdi Çünkü bugünün çocukları, yarının büyükleridir Gelecekteki Büyük Türkiye'yi onlar meydana getireceklerdir Bu nedenle çocuklar bütün mutluluklara, güzelliklere, sevgiye layıktır Bunları bilen Türk çocuklarının Büyük Ata'sı, Türk çocuklarına bu Büyük Bayram'ı armağan etmiştir
BİR KONUŞMA
Değerli Öğretmenler, Anne ve Babalar;
Çocuklarımızın sağlıkları, başarıları ve mutlulukları kadar mutlu ve huzurlu olduğumuzu biliyorsunuz 
Çocuklarına değer vermeyen, sahip olmayan, onlar için gerekli hizmet ve yatırım yapmayan milletlerin geleceklerinin güvenli ve iyi olamayacağını da biliyoruz
Çocuklarını ve gençlerini iyiliğe, güzelliğe, üreticiliğe, yaratıcılığa ve doğruluğa yönelten ailelerin ve milletlerin geleceklerinin de daha iyi, daha sağlıklı, zengin, güçlü ve güvenli olacağına inanıyoruz
İnsan varlığının en temiz, en dürüst, en içten, en saf dönemini temsil eden ve yaşayan çocuklarını, sevgiyle eğilmeyen ve beslemeyen, aklın rehberliğinde, bilimin ve tekniğin ışığında yönlendiremeyen milletlerin geleceğinin cehalet, esaret ve sefalet olacağına inanıyoruz
Çünkü her türlü cehalet, esarettir Çağımızda, hem cahil hem de hür olarak yaşamak mümkün değildir! 
Aziz vatandaşlarım,
Sevgili çocuklar ve gençler;
Bizler, aileleriniz, milletimizin mutluluğu ve refahı için çalışan, millî iradeyi temsil eden siyasî iktidarlar, daima, bu amaçla hizmet etme yarışındayız
Atatürk de, bu maksatla milletimizin bir daha parçalanma ve yokedilme sınırına gelmemesi, geleceğimizin aydınlık ve güvenli olması için; çocukların ve gençlerin daha iyi, bilinçli, uyanık, cesur, millî ahlaklı, karakterli, yapıcı, iradeli ve kudretli olarak yetiştirilmesini istemiştir
"Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun" demiştir
"Bir milletin ruhu zaptolunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hakim olunamayacağını ifade eden Atatürk Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun, her şeyden önce onlara millî varlığımız, hakkımız ve birliğimiz ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele gereğinin öğretilmesinin" şart olduğuna dikkat çekmiştir "Fertleri, bu mücadele gerekleri ve araçlarıyla donatmayan milletler için yaşama hakkı yoktur" diyen Atatürk "Öğretmen ordusu olmadan, asker ordusunun verimli sonuçlarının kaybolacağını, milletlerin yalnız ve ancak öğretmenler tarafından kurtarılacağını" söylemiştir
Çünkü Atatürk, dünya tarihine yön vermiş, çağ kapatıp çağ açmış, üç kıtada egemen olmuş asil milletimizin millî varlığına, bağımsızlığına ve egemenliğine son vermek ve parçalamak hayali ve ihtirası ile yurdumuzu istila eden, bir kısım dost sanılan düşmanlarının, aziz vatan topraklarımızda milletimize yaptıkları insanlık dışı vahşeti ve rezaleti görmüş, bunu milletle birlikte yaşamıştır
Milli direnme azmimiz ve manevi gücümüzle, bu vatan evlatları, çok büyük sıkıntılara, yokluklara rağmen, düşmanları denize dökmüş; hayallerini ve ihtiraslarını bir daha uyanmayacak, rüyalarına da giremeyecek şekilde ezip geçmiş, silip süpürmüştür!
Çünkü, millî egemenlik, millî benliğin, ahlakın, karakterin ve bunların sonucu olan millî birliğin, egemenliğin zaferidir Milletin ruhudur
Millî anlaşmanın, kaynaşmanın, dayanışmanın, huzurun ve güvenin kaynağıdır
Millî egemenlik, millete ait olan maddî ve manevî her şeyin" temelidir
Millî egemenliğe sahip olmak, millet olmaktır Milletin, kendisiyle ilgili kararları kendisinin alması; kendi kaderi ve geleceği hakkında kendisinin karar vermesi demektir
Milli egemenlik, çağdaş, bağımsız, hür ve laik bir milli toplum olmaktır Bunun için, hürriyetin ve adaletin olduğu kadar, demokrasinin de temeli milli egemenliktir
laiklik,dinsizlik,ne de din düşmanlığı değildir Saptıranlara karıştıranlara aldanmayınız, kanmayınız
Laiklik, kimsenin dini inanç ve vicdan hürriyetine müdahale etmemek; aksine, saygılı olmak; dini siyaset ve devlet işlerine karıştırmamak;
dini ve din duygularını, kutsal olan her şeyi çıkarlarımıza göre kullanmamak, yönlendirmemek demektir
Millî egemenlik, teslimiyetçi olmamak, kendi vatanımızda egemen olmak, hür yaşamak, kendimize saygımızı ve güvenimizi kaybetmemektir
Değerli gençler ve çocuklar,Bundan sonra görev ve sorumluluk sizlerindir Yaşınız ilerledikçe bu görev ve sorumluluklarınız da artacaktır Çünkü, bu milletin bir ferdi olmanın; bu vatanın bir vatandaşı olarak yaşamanın hakları olduğu kadar; görevleri, sorumlulukları ve yükümlülükleri de vardır
Hak sahibi olabilmek için, önce görev ve sorumluluklarımızın gereğini yapmak zorundayız Kendimize, ailemize, milletimize, vatanımıza, kültürümüze, demokratik ve hür yaşayışımıza, bizi biz yapan millî ve manevî değerlerimize, inançlarımıza ve ideallerimize karşı görevlerimiz ve sorumluluklarımız vardır
Daha iyi, daha sağlıklı, daha ileri ve medenî, daha güçlü ve zengin bir millet ve devlet olarak millî varlığımızı yüceltmenin azmini, heyecanını ve bilincini yüreğimizde duymalı ve yaşatmalıyız Geleceğimiz, mutluluğumuz ve refahımız buna bağlıdır
Dünya milletleri arasında daha önde olmamız, dünya çocukları ve gençleri arasında en önde yarışmamız ve yaşamamız buna bağlıdır
Ancak, bunun tek yolu, yegane çaresi, sürekli çalışmak, çalışkan olmaktır Çünkü, her başarı, çalışmanın sonucudur Başarmak için çalışmak, her gün kendimizi yenilemek ve bilgilendirmek zorundayız
Hiçbir insan ve toplum, sadece başkasını taklit ederek, başkalarının yaptıklarını alarak ve kullanarak yükselemez Gerçekten çağdaş olmak, ileri ve güçlü olabilmek, bilgi çağında yaşamak, bilgi ve makina üstü toplumun yaratıcı ve üretici bir üyesi olmayı gerektirir
Bunun için araştırıcı, yapıcı, yaratıcı ve üretici olmaya mecburuz Sadece alıcı, seyirci ve transferci değil; kendi ihtiyaçlarımıza, şartlarımıza, özelliklerimize ait teknolojileri, kendimize göre üretmeye de mecburuz Ürettiklerimizi ise daha iyi ve kaliteli olarak geliştirmek, çeşitlendirmek ve artırmakla yükümlüyüz
Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku'ndaki görüş ve istekleri doğrultusunda Türkiye'yi yüceltme çabası ve mutluluğu içindeyiz Çünkü her on yılda, Türk milletini daha çok ve daha büyük işler yaparak geliştirmek ve güçlendirmek için, millî birlik ve beraberlik içinde, her engeli aşmaya ve her güçlüğü yenmeye azimli ve kararlıyız Daha az zamanda, daha büyük işler başarmaktayız Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en medenî ülkelerinin seviyesine çıkarma yolunda durmadan ve yorgunluk bilmeden çalışmaktayız Daha çok, disiplinli ve sistemli çalışmalıyız Büyük Önder'in, asla şüphe etmediği gibi, "Yüksek mediniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğmaktayız "Sonsuza giden her on yılda,huzur ve refah içinde, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, onur ve gurur verici gelişme ve ilerlemeler içinde güçlenmekte ve yenilenmekteyiz
Sevgili çocuklar ve gençler,
Görmekte ve yaşamaktasınız ki, her şey sizin içindir Ülkemizin ve milletimizin geleceği içindir Bu sebeple, yarınlarımız için çok iyi ve bilinçli hazırlanınız
Görevinizi, sorumluluğunuzu ve onurumuzu her şeyin üstünde tutunuz
Sizler, görevinizi, sorumluluğunuzu ve onurunuzu her şeyin üstünde tuttuğunuz oranda, bu millet daha hızlı gelişecektir
Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti daha hızlı ve daha çok güçlenecektir
Milletimiz, dünya milletleri arasında, millî tarihimizde olduğu dönemlerdeki gibi layık olduğu yere daha kısa zamanda kavuşacaktır
Bu duygu, dilek ve düşüncelerle Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı yürekten kutluyorum
Aziz milletimize, değerli öğretmenlere, sevgili çocuklarımıza ve gençlerimize en içten ve gönülden duygularımla en iyi dileklerimi, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum
Bayramınız kutlu olsun!
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!
(Avni Akyol,Milli Eğitim Bakanı)
|