| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Ergenekon Destanı 
 
            Ergenekon destanı, Göktürkler'in türeyişini anlatan bir Türk destanıdır Genel olarak, düşman tarafından hile ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden türeyip tekrar eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını anlatır   
 
 Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu
  Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu  Yabancı kavimler birleştiler, Türkler'in üzerine yürüdüler  Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler  Düşman gelince vuruşma da başladı  On gün savaştılar  Sonuçta Türkler üstün geldi  
 Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp konuştular
  Dediler ki: "Türklere hile yapmazsak halimiz yaman olur" 
 Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar
  Türkler, "Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar" deyip artlarına düştüler  Düşman, Türkler'i görünce birden döndü  Vuruşma başladı  Türkler yenildi  Düşman, Türkleri öldüre öldüre çadırlarına geldi  Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı  Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler  
 O çağda Türkler'in başında İl Kağan vardı
  İl Kağan'ın da birçok oğlu vardı  Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü  Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti  İl Kagan'ın bir de Tokuz Oguz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı  Kayı ile Tokuz Oguz tutsak olmuşlardı  On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar  Türk yurduna döndüler  Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular  Oturup düşündüler: "Dörtbir yan düşman dolu  Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım  " Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler  
 Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar
  Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu  
 Türkler'in vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı
  Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler  Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler  Derisini giydiler  Bu ülkeye Ergenekon dediler  
 Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oguz'un birçok çocukları oldu
  Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oguz'un daha az oldu  Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler  Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken  Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar  Aradan dört yüz yıl geçti  
 Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular
  Çare bulmak için kurultay topladılar  Dediler ki: "Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış  Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş  Dağların arasını araştırıp yol bulalım  Göçüp Ergenekon'dan çıkalım  Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım  
 Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar
  O zaman bir demirci dedi ki: "Bu dağda bir demir madeni var  Yalın kat demire benzer  Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir  " Gidip demir madenini gördüler  Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler  Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular  Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular  Odun kömürü ateşleyip körüklediler  Tengri'nin yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi  Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu  
 Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen
  Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu  Herkes anladı ki yolu o gösterecek  Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti  Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar  
 Türkler o günü, o saati iyi bellediler
  Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu  Her yıl o gün büyük törenler yapılır  Bir parça demir ateşte kızdırılır  Bu demiri önce Türk kaganı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver  Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar  
 Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi
  Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türkler'in Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi  Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türkler'in buyruğu altına girdi   |