Prof. Dr. Sinsi
|
Meşa Selimoviç
Yugoslav edebiyatının önde gelen yazarlarından
--------------------------------------------------------------------------------
Mehmet (Meşa) Selimoviç
--------------------------------------------------------------------------------
26 Nisan 1910 tarihinde, Bosna'nın Tuzla kentinde doğdu Ailesinin zenginliği ona rahat bir çocukluk yaşattı Ne var ki -Suat Engüllü'nün yaptığı değerlendirmeye göre-, babası sorumsuz, bir o kadar da otoriterdi Romanlannda kaleme aldığı karakterler arasında babası sayılabilecek kişiler oldu
Örneğin Derviş ve Ölüm'de Hasan'ı babasından yarattı Onun için şunları
yazdı: "Genellikle sahip olduğu malı mülkü satarak geçinirdi  Atları,
otomobilleri, kadınları, avlanmayı, içkiyi, dost meclislerini severdi Eğlenceye çok düşkündü  Ömrü kısa sürdü  54 yaşında öldü  O, evin tek efendisiydi  Odasına senede sadece iki kez, o da bayramlarda
girebilirdik  " İlk ve ortaöğrenimi Tuzla'da tamamladı Bu yıllarda
Andersen masallarından Dickens'ın romanlanna kadar uzanan geniş bir yelpazede ne bulursa, okudu Lise son sınıfta bir yandan Dostoyevski okuyordu, bir yandan da ilk şiir ve denemelerini yazmaya çalışıyordu
1930'da Belgrad Üniversitesi Felsefe Fakültesi Sırp Dili ve
Edebiyatı Bölümü'ne girdi O yıllarda Hersekli arkadaşları ona Meşa demeye başladılar Meşa'yı o da benimsedi, imza olarak Meşa
Selimoviç'i kullandı Üniversiteyi bitirdiği yıl (1936), babasını yitirdi
Tuzla Lisesi'nde öğretmenliğe başladı Böylece gençlik üzerinde etkileri görüldü Meşa Selimoviç, ikinci Dünya Savaşı başladıktan sonra, Halk
Kurtuluş Hareketi adlı örgüde işbirliği yaptığı gerekçesiyle 9 Eylül 1942'de, kız kardeşi ve ortanca kardeşiyle birlikte üçü, Hırvat faşist
Ustaşlar tarafindan tutuklandı Dört ay hapiste kaldı, delil
yetersizliğinden serbest bırakıldı
Yayımına yeni başlanan Oslobecenye gazetesine yazılar yazmaya başladı, Tuzla Birliği'nin siyasal sorumluluğuna getirildi Selimoviç, 1944 yılının
sonlannda Derviş ve Ölüm kitabını yazmasına neden olan acı olayı
yaşadı: Kendi nden beş yaş büyük olan ağabeyi subay Şevkiya Selimoviç, "Kamu Malları Genel Müdürlüğü" deposundan bir karyola, bir dolap, bir sandalye ve buna benzer şeyler çaldığı" için III Kolordu askeri mahkemesi karanyla kurşuna dizildi Karar yerine getirilmeden önce
hapishaneden Meşa Selimoviç'e suçsuz olduğuna dair bir haber
gönderdi Bu olay Meşa Selimoviç'i çok etkiledi
Sessizlikler, Anılar, Derviş ve Ölüm'de ağabeyinin bu trajik olayına yer verdi Selimoviç, Tuzla Birliği'nden yeni kurtarılmış bölge haline gelen Belgrad'a gitme emrini sevinçle kabul etti "İşgalci ve Yardımcılannın
Cinayetierini Saptama Komisyonu'nun Yayın Bölümü Şefliği "ne
getirildi Bu görevde iki yıl çalıştıktan sonra Yugoslavya Federatif Halk
Cumhuriyetinin Kültür Komisyonu Üyeliği ve Dış Ülkelerle Kültür İlişkileri Bölümü Şefliği'ne atandı
1943'te evlendiği eşiyle iki yıl birlikte olabildi 1945'te tanıştığı, Krallık Yugoslavya Ordusu generallerinden birinin kızı olan Darka ile evlendi Ne var ki bu evliliği ona pahalıya maloldu Parti üyeliğine son verildi İşinden çıkarıldı O da bunun üzerine Saraybosna'ya taşındı Burada çıkan
"Brazda" dergisinde yazmaya başladı
Bu yıllarda ilk öykü kitabı olan İlk Bölük yayımlandı Kendisi de mezun olduğu fakültede Doçentliğe atandı, romantizm dersi okuttu Bir yıl sonra "Brazda" dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi Daha önce başladığı gazete yazarlığını edebiyat yazarlığı biçiminde sürdürdü İki seçki
hazırladı 1946 yılında ilk öyküsü Fırtınanın Türküsü, Meşa
Selimoviç imzasıyla "Naşa Knyljeunost" dergisinde yayımlandı Öykünün konusunu kendisinin de katıldığı Yugoslavya Kurtuluş Savaşı'ndan alıyordu
"Yabancı Ülke" öyküsü filme alındı, 1956 yılında Pula Film Fesivali'nde özel ödül verildi Yazdığı senaryo bir yıl sonra yayımlandı Aynı yıl
Saraybosna Halk Tiyatrosu Müdürü oldu 1961 Meşa Selimoviç için 'altın
yıl' oldu denebilir
Önce "Jivot", ardından "Veselin Masleşa", daha sonra da "Suyedost"
yayınevlerinin yayın yönetmenliğini yaptı Bir yıl sonra da Bosna-Hersek
Yazarlar Birliği Başkanlığına seçildi
Sessizlikler romanına Saraybosna Kenti 6 Nisan Ödülü verildi 1966'da Derviş ve Ölüm yayımlandı
Yugoslav edebiyat çevrelerinde geniş yankı yarattı Bu büyük ilgiyi kendisinin bile beklemediğini söyledi 1962'de haftalık "Nin" dergisince 1966 Yılının En İyi Roman Ödülü ve daha önce Sessizlik için verilen
Saraybosna Kenti Alo Nisan Ödülü, bu kez Derviş ve Ölüm için de
verildi Önce Sırbistan Bilim ve Sanat Akademisi haberleşme üyeliğine, ardından da Bosna-Hersek Bilim ve Sanat Akademisi üyeliğine kabul edildi Sırp milliyetçilerinin kendisini istismar ettiklerini görerek,
Saraybosna'dan ayrıldı, Belgrad'a yerleşti
Selimoviç, Derviş ve Ölüm nedeniyle, Alün Çelenkli Cumhuriyet Nişanı'nı,
Nyegoş Ödülü'nü aldı 1970'te de Yugoslavya'nın en büyük ödülü
olan Avnoy Ödülü'ne layık görüldü Bir gazetede kendisiyle 16
Haziran 1975'te yapılan bir söyleşide sağlığına ilişkin bilgiler verdi:
"Derviş'ten ve Kale'den sonra bir depresyon geçirdim, insanlardan kaçmaya başladım  1971 yılında ağır bir hastalığa yakalandım ve artık yazamayacağımı düşündüm "
Derviş ve Ölüm 1977'de, Kale 1981'de Fransa'da yayımlandı, büyük ilgi
gördü Ne var ki Selimoviç'in sağlığı bozuktu ve günlerini sürekli
yatağa bağlı geçirmek zorundaydı Çember adlı son romanını
tamamlayamadı, Belgrad'da hayata veda etti (1982)
Meşa Selimoviç'i önce Boşnak, sonra Sırp edebiyatçısı ya da genel bir
ifadeyle Yugoslav yazarı olarak tanımlayabiliriz
Onun en ünlü olan eseri Derviş ve Ölüm, Saraybosna'da 1966'da
Türkiye'de ise, 1973'te yayımlandı Daha sonraki basımları 1985,1988 ve 2001 yılında yapıldı
Selimoviç'i de Türkiye'de tanıtan Yaşar Nabi Nayır oldu Derviş ve Ölüm'ün 1973'teki ilk basımı Varlık Yayınları'ndan yapıldı
Selimoviç, iyi bir öğrenim gördü ve temel eserleri okuyarak, yazarlığını
yetkinleştirdi Suat Engüllü'nün saptamasına göre, Selimoviç, başta
Dostoyevski olmak üzere Gogol, Hugo, Stendhal, Zola, Çehov,
Tolstoy, Proust, Thomas Mann, Thomas Volfe, Willam Faulkner,
Ernest Hemingway olmak üzere Rus, Fransız ve Amerikan
edebiyatının başlıca yazarlarını okudu, kendi biçemini yaratmaya
çalıştı Engüllü, şu yargıya vardı: "Çok çalışan, ne yapmak
istediğini iyice bilen, yazdığı her cümleyi acımasız bir
eleştirmen edasıyla değerlendiren bir yaratıcıdır o " Meşa
Selimoviç önce bir öykücüydü Öykü ve romandaki başarısının
ise, yine Engüllü'nün saptamasına göre, "İslam âdet, gelenek ve
göreneklerinin yaşatıldığı Boşnak bir ailede yetişmiş bulunan
Selimoviç'in, bütün eserlerinde, mensubu olduğu ulusun değerleri
olan doğunun manevi zenginlikleri ile lise öğrenciliği esnasında, özellikle
de Belgrad Felsefe Fakültesi'nde öğrenim gördüğü yıllarda benimsediği
batı düşünce tarzı arasında son derece başarılı bir sentezi ortaya
koyabilme becerisini göstermiş olmasında yatmaktadır "
Selimoviç in parçalı Yugoslavya'da edebiyatçı kişiliği de Suat
Engüllü'ye göre, bir ihanet çizgisi izler: "  o yıllarda galeyana gelen, her
türlü firsatı akıllıca değerlendiren, elindeki bütün imkânları devreye sokan Sırp milliyetçiliği lobisinin sistematik gayretleri üstün gelmiş, bunun
sonucu olarak da Meşa Selimoviç, Saraybosna'yı terk edip Belgrad'a
yerleşmesinden bir süre önce yayımlanan Predrag Palavestra'nın
Savaş Sonrası Sırp Edebiyatı kitabına Sırp yazarı olarak dahil edilmesi
nedeniyle, 12 Haziran 1973 tarihli Politika Gazetesinde yayımlanan bir
yazıda olduğu gibi, 3 Kasım 1976 tarihinde Sırp ve Bilim Akademisi'ne
gönderdiği mektupta da "Bosnalı, Müslüman bir aileden geldiğini"
belirtmekle birlikte, "Sırp ulusuna ve Sırp edebiyatına mensup olduğunu"
vurgulamış, geçen yüzyılın 60'lı yıllarında Boşnaklığını reddedip Sırplığı ya da Hırvatlığı benimseyen birçok Boşnak aydın ve yazar gibi, asıl mensubu
olduğu Boşnak ulusuna da, Boşnak edebiyatına da sırt çevirip ihanet
etmiştir " (Kale, s 499)
Derviş ve Ölüm'ün yazarı Meşa Selimoviç, kitabı için şunları söyledi: "Bu, her şeyden önce felsefi ve psikolojik bir romandır Dürüst bir kişiliğe sahip olmasına rağmen, Derviş'in düşünce tarzı dogmatik, belli kalıpların
dışına çıkmayan bir düşünce tarzıdır; oysa hayat ona tuzaklar kurmakta, onun sözde sarsılmaz düşünce tarzının ve dünya karşısında takındığı tavrın zırhını paramparça etmektedir Yazarken beni özellikle ilgilendiren dildi; dilin kendi içinde gizlediği, etkileyici psikolojik durumların ifade
edilebilmesini sağlayan olanaklardı  "
Doğan Hızlan şöyle diyecekti: "Türkiye ile Yugoslavya arasındaki edebi
hat gittikçe pekişiyordu Ivo Andriç'in eserlerinin çevirisini, başka
yazarların dilimizde görünmesi izledi Meşa Selimoviç'in Derviş ve Ölüm'ü
çok beğenildi " (Hürriyet, 29 Mart 1999) Roman yönetmen Alberto
Rondalli tarafindan kendi yazdığı senaryoyla filme çekildi, 2002'de
Türkiye'de de gösterildi
Türkçede de Yayımlanan Başlıca Eserleri
Derviş ve Ölüm (Mahmut Kıratlı, 1973),
Kale (Suat Engüllü, 2001)
11 Temmuz 1982'de de Belgrad'da yaşama gözlerini yumdu
HAKKINDA YAZILANLAR
‘Derviş’ aralıkta vizyona giriyor
Zaman 29 Kasım 2002
Türk–İtalyan ortak yapımı olan “Derviş” adlı film, 13 Aralık tarihinde Türkiye genelindeki 16 sinemada vizyona giriyor
“Derviş”, Boşnak yazar Meşa Selimoviç’in “Derviş ve Ölüm” adlı romanından sinemaya uyarlandı Yönetmen Alberto Rondalli tarafından yazılan Derviş’in senaryosu, insanın varoluşuna dair soruları, romanın başkahramanı Ahmet Nurettin’in deneyimleri aracılığı ile tartışıyor Kapadokya’da 44 kişilik Türk ve İtalyan ekip tarafından çekilen “Derviş”te İspanyol aktör Antonio Buil Puejo ile birlikte aralarında Cezmi Baskın, Ruhi Sarı ve Başak Köklükaya’nın olduğu Türk oyuncular rol alıyor “Derviş”, ekim ayında hayata veda eden tiyatro sanatçısı Soner Ağın’ın rol aldığı son film oldu “Derviş” Locarno Film Festivali’nde evrensel bir konunun etkili anlatımı, fotoğraflarının güzelliği ve oyuncuların başarısı dolayısıyla jüri özel mansiyonu, Gallio Film Festivali’nde ise yönetmenin, romanın edebi değerini, içeriğini ve anlamını yorumlamada, sentezlemede çok başarılı olması, diyalogların biçimi, orijinal sufi müziği, yöneten ve yönetilen sınıflar arasındaki ilişkinin işlenişi açılarından en iyi film ödülü aldı
|