Yalnız Mesajı Göster

Kuran'ın Işığında Kainatın Yaratılışı

Eski 04-13-2012   #1
tersinim
Icon7

Kuran'ın Işığında Kainatın Yaratılışı



Yüce Allah (cc); bilinmeyen, üzeri örtülü, sonsuz ve gizli hazineler idi O sonsuz bir bilinmezlikti Her şeyi kuşatmıştı; her şey Ondaydı; bilgisi, ilmi içindeydi Ne kâinat, ne de madde yaratılmıştı O yalnız ve Tekti

O Bir idi O Tek idi Zamanla Onda bir tanınma iradesi belirdi O, Zatını yarattıklarına tanıtmak, bildirmek istedi

Önce Nur-u Habib’i yarattı Buna sevgi belirtisi dendi Bu belirti gerçek bir nur ve gerçek bir ışık halinde olduğundan Hakikat dendi Ona Nur-ul Envar adı verildi

İlk yaratılan bu nur gelmiş geçmiş ve gelecek en büyük insan olan peygamberimiz Muhammed’in (asv) nurudur O Nur ki bütün kâinatın yaratılma vesilesidir

Ardından melek cinsi diğer varlıklar yaratıldılar

Yüce Allah’ın (cc) peygamberimizin nuru dışında o zamana kadar yarattıkları melek cinsindendiler ve Ona devamlı tespih ve tehlil durumundaydılar

Onlardaki iman, yaratılışlarındaki öz ve hikmette vardı Bunun için yaratılmışlardı Seçim hakları yoktu Başka türlü davranmaları mümkün değildi

Bu nedenle onların imanları bir bakıma iradesizdi, bilinçsizdi Onlar yaptıkları her hareketle ister istemez Allah’a (cc) secde ve tespih hâlindeydiler

Şanı yüce Allah (cc) bilinçli olarak bilinmeyi, tanınmayı murat etti Evrene serpiştirdiği varlıklardan bir kısmının özgür bir iradeye, seçim hakkına sahip olmalarını; kendi istekleri, kendi akılları, kendi vicdanlarıyla Yaratıcı olan Zatını seçmelerini, arayıp bulmalarını, bilmelerini istedi

Onlara akıl ve irade ile donatacaktı Onlar öyle yaratıklar olmalıydı ki, evrenin oluşumundaki, düzenindeki, yaratılışındaki muhteşem sanatı, bilgiyi ve gücü okuyup anlasınlar; ona hayran kalsınlar, yaratıcılarının O olduğunu anlayıp bilsinler, verdiği nimetler için gönülden şükretsinler ve O Büyük Sanatkâr’a ulaşmak için çırpınsınlar

Bu nedenle yaratılmışların en şereflisi olan insanoğlu başıboş yaratılmadı, başıboş bırakılmadı

O Yaratıcısını arayıp bulma üzerinedir Yaratıcısını arayıp bulma ve Onu bilme yaratılış hikmetidir

İnsanoğlunun yaratılmasından önce, ona mekân olacak bir yer hazırlamak gerekiyordu

Şanı yüce Allah (cc), Zat-ı Zül Celal’inden vücutsuz bir nur zerresinin zerresini ortaya koyarak, ona:

-Kün (Ol) buyurdu (Yasin-82)

Bu nur zerresinin zerresi tüm evreni meydana getirecek yoğunlukta bir güce, hıza ve enerjiye sahipti

O, tüm kâinatın vücutsuz bir zerreciğe sığışmış, dönüşmüş hâliydi

O, Allah’ın (cc) sonsuz varlığından bir parçaydı

Onun varlığının kanıtı, ayetiydi ama Onun büyüklüğü, ululuğu, sonsuzluğu yanında bir hiçti

Bu nur zerresinin zerresi kün emri üzerine tıpkı bir balon gibi şişmeye, büyümeye, genişlemeye başladı

Genişleyip, büyüdükçe yoğunluğu, hızı azaldı Sonunda hızı, ışık hızının altına indi; madde zerreciklerine dönüştü, zaman ve mekân kavramı oluştu

Sezilgenlikten gerçeğe geçildi

Işık hızı maddeye dönüşmenin ve zamanlamanın sınırı oldu Bir bakıma madde ve zaman ışık hızıyla sınırlı kaldı

Kainat altı devirde (Hud-7) yaratıldı(Araf 54)

Madde; enerjinin yoğunlaşıp bazı özellikler kazanarak üç boyut alması, zaman ise madde içinde oluşan olay dizeleridir

Bu sınırın içindeki kâinat, altında ve üstünde yedişer kat evrenden oluştu Üst kat evrenlerde zaman ve madde olgusu yoktur

Hız, ışık hızının üstündedir Bu evrenler Allah’tan (cc) gelen saf nurun gölgesidirler

Orada ezel ve ebet bir aradadır Her kat birbirleriyle etkileşim ve iletişim içindedirler

Kopmamışlar, ayrılmamışlar, iç içedirler ama birbirlerine de karışmamışlardır Aralarındaki fark, yoğunlukla beraber hız ve döngülerindedir

Madde, gerçekte enerjinin ağırlaşarak hızının azalması, yavaşlamış şeklidir

İçinde bulunduğumuz maddesel evren en alt katın yedi kat üstündedir Yani; görünen, algılanan şu evrenin altında da üstünde olduğu gibi yedi kat kâinat vardır

Hız burada yavaşlayıp en aza doğru iner Bu nedenle alt katlarda zaman durgundur, çok yavaş akar

Bu katlarda alta doğru inildikçe hız azalır, maddeleşme yoğunlaşır

Burada maddeler sert, keskin ve soğukturlar Yaratan tarafından bahşedilen nuru azaltanların ya da söndürenlerin mekânı burasıdır

Burayı mekân tutanların hepsi de üst dünyadakiler gibi ruhsal bilinç sahibidirler

Duyuları son derece keskinleşmiştir Acıları, azapları, üzüntüleri bütün şiddetiyle algılarlar

Burada hayat katmanlara göredir ve çok uzundur Alta doğru inildikçe artar En alt katmanlarda ebede kadar uzayabilir Burası zamanın donduğu, durduğu yerdir

Alttaki bu yedi kat günahkâr ins ve cinlerin mahşere kadar oyalandıkları mekânı; içlerinde bir nebze iman kırıntısı olanların tövbe hânesi, ibadethânesi, çilehânesidir

Orası günahkârların günâhlarından arınma, temizlenme yurdudur

Üst katlarda ise zaman ve mekân olgusu yoktur Yaratılışlarında bahşedilen nuru çoğaltanlar, artıranlar buraya geleceklerdir

Varlıkları saf nur/enerji hâlindedirler Her şey ezel ve ebet içindedir Ölüm yoktur

Bu katmandakiler; hayvanlar ve bitkiler hariç ruhsal bilinç sahibidirler

Sevinçleri, üzüntüleri, mutlulukları, acıları bütün güç ve şiddetiyle algılayabilirler

Buraları onların ebedi mutluluklar yurtlarının kapısıdır

Alt ve üst katmanlar arasında iletişim, gidiş gelişler ise yaratılıştan gelen enerjinin/nurun azalıp çoğalması iledir

Devamı var

Alıntı Yaparak Cevapla