karamela
|
Cevap : İslam'da Cennet, Cehennem.
Allah-u Teala’nın bu emri gereğince Cebrail, hemen Hz Peygamber (S A V)’in yanına gider Hz Peygamber (S A V)'in yanına varır varmaz şöyle der: “Ya Muhammed! Ümmetinden şu anda cehennem azabı çeken günahkarlar adına sana geldim Onlar durumlarının çok kötü ve yerlerinin çok dar olduğunu sana bildiriyorlar ”
Bunun üzerine Hz Peygamber (S A V) hemen Arş’ın altına giderek secdeye kapanır O zaman Allah-u Teala; “Başını kaldır da iste Ne istersen verilecektir Şefaatçı ol şefaatın kabul edilecektir ” buyurur
Allah-u Teala’nın bu buyruğuna karşılık Hz Peygamber (S A V): “Ya Rabbi! Ümmetimin günahkarları ile ilgili hükmünü uyguladın Şimdi onlar hakkında benim şefaatımı kabul eyle ” der Allah-u Teala, Hz Peygamber (S A V)’in bu dileğine şöyle cevap verir: “Senin onlarla ilgili şefaatını kabul ediyorum Hemen cehenneme git ve (La İlahe İllallah) diyen herkesi oradan çıkar ”
Allah-u Teala’nın bu emri uyarınca Hz Peygamber (S A V) hemen Malik’in yanına gider ve; “Ey Malik! Ümmetimin günahkarları ne durumdadır?” diye sorar Malik bu soruya: “Durumları çok fena ve yerleri çok dar!” diye cevap verir Bunun üzerine Hz Peygamber (S A V) ona: “Kapıyı aç ve kapağı kaldır!” diye buyurur Az sonra cehennemlikler Hz Peygamber (S A V)’i görünce hep bir ağızdan ve yüksek sesle:“Ya Muhammed! Ateş derilemizi ve ciğerlerimizi yakıp kül etti ” diye seslenirler
Daha sonra Hz Peygamber (S A V) hepsini cehennemden çıkarıverir Ateş onları yemiş, kül ve kömür haline getirmiştir Hz Peygamber (S A V) alıp onları cennetin kapısı önünden geçen ve hayat nehri adını taşıyan bir nehre ***ürür Bu nehre girip yıkanırlar Oradan da ak yüzlü birer delikanlı olarak çıkarlar arkasından da cennete yerleştirilirler Diğer cehennemlikler müslümanların oradan çıkarıldıklarını görünce:“Keşke bizde Müslüman olsaydık, bizde cehennemden çıkardık!” derler Nitekim Allah-u Teala ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur: “Bir zaman gelir ki, kafirler; keşke Müslüman olsaydılar, diye arzu ederler ” (Hicr; 2)
Ebu Said (R A) şöyle anlatmıştır: "Resûlullah (S A V) okudu: "Ey Muhammed! Hâlâ gaflet içinde bulunanları ve hâlâ inanmayanları, onları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar " (Meryem; 39)
Sonra dedi ki: "(Kıyâmet günü) ölüm alaca bir koç suretinde getirilir Cennetle cehennem arasında yer alan sur üzerinde durdurulur Önce: "Ey cennet ahalisi!" diye bağırılır, onlar başlarını kaldırırlar Sonra: "Ey cehennem ahâlisi!" diye bağırılır, onlar da başlarını kaldırırlar Sonra sorulur: "Bunu tanıdınız mı, nedir bu?" Hepsi birden: “Evet tanıdık, Bu ölümdür!" derler Koç yatırılır ve kesilir Arkasından da önce cennetliklere: “Ey Cennetlikler! Artık size ölüm yok ” denir Sonra cehennemliklere de: “Ey Cehennemlikler! Bundan sonra size de ölüm yok ” diye seslenilir İşte bu hadise sebebiyle cennet ehlinin ferahına bir ferah daha ziyade olur Cehennem ehlinin kederine de bir keder daha ziyade olur ” (Buhârî, Müslim, Tirmizî)
Cehennem Nasıl Bir Yerdir?
Taberani’nin Mu’cemu’l-Evsat’ta belirttiğine göre, Enes b Malik (R A)’ den şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Cebrail alışılmışın dışında bir saatte Hz Peygamber (S A V)’ e geldi yüzünün rengi uçuktu Hz Peygamber (S A V) kendisine: “Niye yüzünün rengi uçuktur?” diye sorunca Cebrail şöyle dedi: “Ey Muhammed! Sana geldiğim şu saatte Allah-u Teala cehennem körüklerine üflenmesini emretmiştir Cehennemin, ateşin, kabir azabının her şeyden ağır olduğunu bilen kimsenin bunlardan emin olmadıkça yüzü gülmemelidir ”
Bunun üzerine Hz Peygamber (S A V), Cebrail’e; “Ey Cebrail! Bana cehennemi anlat ” dedi Cebrail de şunları söyledi:
“Allah-u Teala cehennemi yaratınca onun ateşi bin yıl boyunca yakıldı, nihayet kıpkırmızı oldu Arkasından bin yıl daha yakılınca akkor haline geldi Şimdi o zifiri bir karanlık halindedir Ne yalazı ne de koru hiç sönmez Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’ a yemin ederim ki, eğer cehennemden iğne ucu kadar bir delik açılsa, tüm dünya halkı son ferdine varıncaya kadar delikten sızacak hararetin etkisi ile yanıp kül olurdu Eğer cehennemliklere giydirilen elbiselerden biri yer ile gök arasına asılsa bu elbisenin yayacağı yüksek hararetin ve ağır kokusunun etkisi ile tüm dünya halkı ölüverirdi
Cehennem zincirinden bir dirsek boyu kadarı bir dağın tepesine konsa koca dağ yedi kat yerin dibine kadar eriyiverirdi Eğer bir kişi doğuda cehennem azabını görse, bu kimsenin gördüğü azabın etkisi ile batıda bulunan kimse tutuşurdu Cehennem yüksek hararetli ve pek derindir Zineti kızgın demir İçeceği kaynar su ile irin ve elbiseleri ateş parçalarıdır Yedi kapısı vardır Her kapısının erkek ve kadınların gireceği ayrı bölümleri vardır ”
Bunun üzerine Hz Peygamber (S A V) şöyle buyurdu: “Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parçalanıp öleceğim ”
Sonra ağladı, Cebrail’ e bakınca onunda ağladığı gördü ve sordu: “Ey Cebrail! Allah katındaki mevkiine rağmen sende mi ağlıyorsun?”
Cebrail şöyle cevap verdi: “Neden ağlamayayım? Kim bilir belki ben Allah’ ın ilminde şimdiki durumumdan başka bir durumda olurum Kim bilir benimde başıma İblis’ in başına gelen şeyler gelebilir Zira (başlangıçta) o da meleklerdendi Kim bilir Harut ile Marut’ un uğradığı akıbete ben de uğrayabilirim ”
Cebrail böyle konuşunca ikisi de ağlamaya devam ettiler Nihayet kendilerine şöyle bir ses geldi: “Ey Muhammed ve ey Cebrail! Allah-u Teala kendine asi gelmekten sizi emin kıldı ”
Cehennem Azabı
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Halbuki üzerinizde sizi gözetleyen, doğru ve şerefli olan katip melekler vardır Her ne yaparsanız, O bütün yaptıklarınızı bilendir " (İnfitar; 1O-12) Burada Allah-u Zülcelal'in katiplerinin, insanın amelini yazmaya hiç ihtiyacı yoktur Çünkü devamlı olarak, Allah-u Zülcelal, ilmi ile bizimle beraberdir Yaptıklarımızdan, zerre kadar dahi olsa, hiç bir şey O'ndan gizli kalmaz Bu ayet-i kerimeden maksat; Allah-u Zülcelal'in kıyamet gününde melekleri bizim üzerimize şahid göstermesi içindir Allah-u Zülcelal insanların günahlardan muhafaza olması için meleklere, insanoğlunun amellerini yazmalarını emretmiştir Allah-u Zülcelal ne kadar merhamet sahibi ise, o şekilde ağır azap edicidir Allah-u Zülcelal'in azabından insanın korkması gerekir Çünkü Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Onların derileri pişip yandıkça azabı duymaları için onlara yeni cilt giydiririz " (Nisa; 56) İbn-i Abbas radıyallahu anh bu ayetin tefsirinde: "Onların derileri kağıt gibi incedir " demiştir Hasan-ı Basri şöyle demiştir: "Onların derileri günde yetmiş bin kere yanar ve yenilenir "
Hz Peygamber (S A V) şöyle buyurmuştur: "Cehennemliklerin en hafif azaplısı ayaklarına ateşten iki nalın giydirilmiş olan kimsedir Bu nalınlar o kimsenin beynini tıpkı bir kazan gibi kaynatırlar Kulakları kor, azı dişleri kor ve kirpikleri yalazdır Karın boşluğundaki iç organları eriyip ayaklarından akar Bu kişi en hafif azaplı cehennemliklerden biri olduğu halde en ağır cehennem azabını çekenlerden biri olduğunu zanneder " (Müttefekün Aleyh)
Mücahid şöyle demiştir: "Cehennemin öyle kuyuları vardır ki, içlerinde deve boynu gibi yılanlar ve katır iriliğinde akrepler bulunur Cehennemlikler ateşten bu yılanlara doğru kaçınca yılanlar onları ağzları ile yakalayıverirler ve vücutlarını didik didik parçalarlar Cehennemliklerin bu yılanlardan kurtulabilmek için tek çareleri ateşe sığınmak olur " Anlatıldığına göre, cehennemlikler bin yıl boyunca feryat eder, fakat bu feryat onlara hiçbir fayda sağlamaz Sonra: "Dünyadayken sabredince feraha kavuşurduk!" diyerek bin yıl kadar sabrederler Fakat çektikleri azapta hiçbir hafifleme meydana gelmez Bunun üzerine: "Bizim için sabretmekte feryat etmekte birdir, hiçbir kurtuluş çaremiz yoktur " derler
Arkasından aşırı susuzlukları ve ağır azapları karşısında Allah'tan bir yıl boyunca üzerlerine yağmur yağdırmasını isterler Böylece içinde kıvrandıkları yüksek harareti ve susuzluğu dindirmek isterler Bin yıllık yalvarmanın sonunda Allah-u Zülcelal, Cebrail aleyhis-selam'a: "Bunlar ne istiyor?" diye sorar Cebrail de Allah-u Zülcelal'e: "Ey Rabbim! Sen onların durumunu herkesten daha iyi bilirsin, onlar yağmur istiyorlar " diye cevap verir Bunun üzerine, üzerlerinde bazı kızıl bulutlar belirir Onlar bu bulutları görünce yağmur yağacak sanırlar Fakat üzerlerine katır iriliğinde öyle akrepler yağdırılır ki, her biri insanı ısırınca acısı bin yıl boyunca devam eder
Sonra bin yıl daha Allah-u Zülcelal'den yağmur dilerler Bin yıl sonra başları üzerinde bir takım kara bulutlar belirir Bulutları görünce: "İşte bunlar yağmur bulutlarıdır " derler Fakat üzerlerine öyle deve boynu kalınlığında yılanlar yağdırılır ki, her biri insanı sokunca acısı bin yıl boyunca devam eder İşte Allah-u Zülcelal'in aşağıdaki ayetin manası budur:
"İşte, dünyadaki bozgunculuklarının (Küfür ve isyanlarının) karşılığı olarak çektikleri azabın üzerine başka bir azap ekleriz " (Nahl; 88)
Cehennem ehli kendi kendilerine şunu söyleyip inlerler: "Kısa olan dünya hayatımızda biraz sabretseydik, şimdi her şey başka olurdu Biz o zaman bu elemli ve karanlık ateş kuyularında yanıp azap çekmez, Allah-u Teala'nın nuruyla aydınlanmış cennetin geniş bahçelerinde, serin gölgelerde ve güzel köşklerde zevk ve sefa sürerdik!" İşte cehennem böyledir Buna göre insan ne cür'etle Allah-u Zülcelal'e karşı günah işleyebilir? Allah-u Zülcelal, bu azaplardan kurtulmamız için bizlere iman cevherini hediye etmiştir
Zamanlardan bir zaman, büyük bir ordusu olan bir padişah, İslam ordusunu daima sıkıştırıyordu Zamanında İslam ordusu bir sefer düzenleyerek, o padişahı esir etti Müslümanlar onu öldürmeyip; bir kazanın altına ateş yakarak ona eziyet vermeye karar verdiler ve de öyle yaptılar Bu durumda padişah taptığı putlara yalvardı Fakat hiç kimse onun yardımına gelmedi ve anladı ki, bunların hepsi yalancıdır Daha Sonra Allah-u Zülcelal'e yalvardı ve kelime-i tevhid getirdi Bu padişah böyle dediği zaman Allah-u Zülcelal yağmur yağdırdı ve bütün ateşi söndürdü Bir fırtına başlayarak onun içinde bulunduğu kazanı havada uçurmaya başladı Allah-u Zülcelal, bu padişahı, hiç Allah'tan haberi olmayan bir kavmin içine attı
Padişah bu kavmin içine düştükten sonra da: "La İlahe İllallah" dedi Bu kavmin insanları, padişahın başına toplanarak halini sordular Padişah da onlara başından geçen olayların hepsini anlatı Ve bu padişahın vesilesiyle, bu kavmin hepsi imana geldiler İşte iman böyledir İman, insanı cehennem ateşinden muhafaza eder Dünyada da insanı bu şekilde kurtarır Fakat bizim için mühim olan, imanı muhafaza etmektir Onun muhafazası da; tevbe etmek, günahlardan uzak durmak ve Allah-u Zülcelal'in zikrine sarılmakla olur
Ebu Hureyre (R A)'dan rivayetle Hz Peygamber (S A V) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Zülcelal buyurdu ki: "Kulumun inancı oranında yanındayım (Tevbe ederse tevbesini kabul ederim, Af dilerse suçlarını bağışlarım ) Beni nerede anar hatırlarsa, ben orada yanındayım Allah'a and olsun, Allah kulunun tevbesine, çölde devesini yitirip tekrar bulanınızın sevinmesinden daha çok sevinir Ondan razı olur, günahlarını affeder Kulum bana ibadet ve hayır işlerde bir karış yaklaşırsa, ben ona (Rahmetimle) bir arşın yaklaşırım Kim bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona (Rahmetimle) bir kulaç yaklaşırım Kulum bana yürüyerek yaklaşırsa, ben ona (Rahmetimle) koşarak yaklaşırım (Kulumun ibadet ve taatına, yararlı işlerine hakettiğinden daha çok ecir ve sevap vererek onu mükafatlandırırım )" (Buhari, Müslim)
Hz Peygamber (S A V) bir gün ashab-ı kirama şöyle buyurmuştur: "Sizden önce geçen milletlerden doksandokuz kişiyi öldüren bir adam yeryüzünde en büyük alimin kim olduğunu sorduğunda, falanca rahip dediler Rahibe giderek: "Doksandokuz kişi öldürdüğünü, günahlarından tevbesi kabul olunur mu?" diye sorunca rahip: "Hayır!" dedi Bunun üzerine rahibi de öldürür Öldürdüklerinin sayısı yüz olur Daha sonra yeryüzünde: "En büyük alim kimdir?" diye sorunca, falan alim derler Onun da yanına giderek: "Yüz kişi öldürdüm, tevbe etsem kabul olunur mu?" diye sorunca alim: "Evet, kim tevbenle arana girebilir Filanca şehre git Orada Allah'a ibadet eden insanlar var Onlarla beraber Allah'a kulluk et Bir daha da memleketine dönme Zira orası kötülerin yeridir Sen de onlarla kötü oluyorsun " der
Bunu dinleyen günahkâr iyi kimselerin şehrine gitmek üzere yola çıkar Yarı yola varınca, ölüm meleği (Azrail) canını almaya gelir O sırada rahmet melekleri ve azap melekleri gelir, aralarında çekişirler Rahmet melekleri: "Bu adam kalbini Allah'a bağlayarak, günahlarından tevbe etti " derler Azap melekleri de: "Bu adam hiç hayır işlemedi Bütün işleri kötülüktür " derler Bunun üzerine insan suretinde bir melek gelir ve der ki: "Çıktığı Şehirle gideceği yeri ölçün Hangisine daha yakınsa oralı sayılır " der Ölçerler, gideceği yeri daha yakın bulduklarında, ruhunu rahmet melekleri alır (Cennet bahçesine ***ürürler )
Diğer bir rivayette: "İyi kimselerin olduğu şehre bir karış daha yakın olduğu için oranın halkından kılınmıştır " denilir Başka bir rivayette de şöyle denilmiştir: "Allah, çıktığı şehre uzaklaşmasını, gideceği şehre de yaklaşmasını emretti ve: "Aralarını ölçünüz!" dedi Ölçünce gideceği yere bir karış daha yakın buldular Bunun üzerine günahları affolundu " (Buhari, Müslim, İbn Mace)
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Gerçekten biz, Ademoğullarına akıl vermek suretiyle onları şan ve şeref sahibi kıldık!" (İsra; 70)
Eğer bu akıl ile derin olarak düşünürsek, elimizde ne kadar fırsatların var olduğunu anlarız Bu ömürle, bu sermayeyle bir çok şey yapabiliriz İyi şeyler yaptığımız zaman, ne kadar kârlı olduğumuzu, yapmadığımız zaman da ne kadar zararlı çıktığımızı akıl ile çözebiliriz İşte insanın bunu düşünmesi lazımdır İnsan bunu düşünmediği zaman, aklı tesirsiz hale gelmiş demektir Çok kıymetli bir cevher olan akıl tesirsiz kalıp, saltanatını sürdüremiyor demektir Allah-u Zülcelal, aklı bir padişah gibi insanın vücuduna yerleştirmiştir İnsan bunu düşündüğü takdirde, aklını iyi kullanır Eğer derinlemesine düşünürsek, Allah-u Zülcelal bizlere çok güzel fırsatlar vermiştir İşte bu aklı tesirsiz bırakmamak için, onun üreteceği çarelere başvurmak lazımdır
Aklı güzel kullanmak için, daima dini sohbetlere gidilmeli ve o sohbetlerde Allah-u Zülcelal'in kelamına, Hz Peygamber (S A V)'in hadis-i şeriflerine ve büyük zatların menkıbele-rine yer verilmelidir Bizim için yegane kazanç, bu dünya hayatında iken ebedi saadeti kazanmaktır Hepimize malum olduğu gibi, Karun çok zengin bir kimse idi Şimdi size soruyorum; Karun'un o kadar malı ve mülkü acaba nerededir? İşte dünya böyledir Dünya hiç kimseye yaramadığı gibi bizlere de yaramaz Allah-u Zülcelal, insana çok büyük bir nimet olarak aklı bağışlamıştır İnsan bu akılla, hem dünyasını hem de ahiretini kazanmalıdır Akıl öyle bir nurani cevherdir ki, onun nuru, kalbin üzerine gelerek, bütün vücudu hareket ettirir Ulema, dünya hayatının fani, ahiret hayatının ise baki olduğuna, nakil ve akıl ile ittifak etmişlerdir İnsan için dünyanın nimetleri ne kadar çok olursa olsun, fani oldukları için hiçbir şeye yaramaz Dikkat edersek; kendimiz de bunu akıl ile çözebiliriz
Allah-u Zülcelal, yine bizlere, Kur'an-ı Kerim'de şöyle bir uyarıda bulunuyor: "Şeytan sizin apaçık bir düşmanınızdır " (Bakara; 208) Şeytanın yeri, cehennemin dibidir Şeytan, Allah'ın kullarıyla uğraşıp onların da kendisiyle birlikte cehenneme girmesini istiyor Nitekim Allah-u Zülcelal, bu ayet-i kerimede, şeytanın düşmanımız olduğunu bizlere beyan etmiştir Onun için insanın, daima düşmanıyla mücadele içerisinde olması gerekir Şeytan, birinci olarak, insanın imansız olarak dünyadan ayrılmasına sebep olmak ister Bunu yapamazsa, büyük günahları yaptırmak ister
Bunu da yaptıramazsa, küçük günahlara devam etmesini ister Eğer bunu da yaptıramazsa, ibadetten geri bırakmak ve keyf-ü sefa yaptırmak ister Sonsuza kadar cehennemde kalacağından, insanların da kendisiyle beraber yanması için çalışır İnsan dünyada müslüman olarak yaşasa dahi, yine şeytan son nefesinde onunla uğraşır Fakat hakkı talep eden, Allah-u Zülcelal'in rızasına talip olan mü'min, bunun şuurunda olur
Mü'minin kalbinde bir melek bir de şeytan bulunur Bunlar, daima savaş halindedir Eğer bu savaşta melek galip gelirse, kalp Allah-u Zülcelal'e açılır O zaman şeytan da teslim olup, artık hayrı talep eder İşte biz de aklımızla bu meleğe yardımcı olalım Nefsimiz, daima Allah-u Zülcelal'in ibadetinde, zikrinde ve hizmetinde bulunduğu zaman Melek, şeytanımıza karşı galip olacaktır Böyle olduğu zaman, kalbimiz Allah-u Zülcelal'in ibadetine, zikrine, hizmetine ve rızasına yönelecek ve şeytan, meleğe esir olacaktır
Diğer türlü davranıp günahlara yönelir de, ibadet ve zikir yapmazsak; o zaman şeytan, meleğe galip gelecek ve onu esir alacaktır Böyle olunca, şeytan, boğazımıza bir ip takmış gibi bizleri günahlara sevk edecektir Onun içindir ki bazı sadat-ı kiram şöyle buyurmuştur: "İnsan anasından doğduğu zaman, bir şeytan da onunla birlikte gelir İşte insan, bu şeytanı öldürmezse kamil mü'min olamaz "
Zahiri vücudumuz, gün be gün Allah-u Zülcelal'e nasıl yaklaşı-yorsa, maneviyat ve muhabbetimiz de gün be gün Allah'a yakın olması gerekir
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin  
Cehennemin Şiddeti
Ömer bin Hattab (Radıyallahu Anh)'dan şöyle rivayet olunmuştur; "Cebrail (Aleyhisselam) her zaman geldiği vaktin dışında Resulullah (S A V)'in yanına geldi Bunu gören Resulullah (S A V) ayağa kalktı; "Ya Cibril! Neden rengin değişmiş ve solgun görüyorum?" dedi O da; "Allah-u Teâlâ, cehennem ateşinin körüklenmesini, şiddetli yandırılmasını emretti, onun heyecanı ile geldim " dedi Peygamber Efendimiz (S A V); "Ya Cebrail Bana cehennem ateşini anlat,” deyince, Cebrail (Aleyhisselam) cehennemi şöyle anlattı; "Yüce Allah (Celle Celaluhu) Cehennemin yakılmasını emretti Bin yıl yakıldı, bembeyaz oldu Sonra yine yakılmasını emretti Bin yıl daha yakıldı, simsiyah oldu O şimdi kapkara ve karanlıktır Kıvılcımlarının parıltısı görünmez, alevi sönmez Seni hak din ile gönderen Allah'a (Celle Celaluhu) yemin ederim ki, cehennemden dünyaya iğne deliği kadar bir delik açılsa, sıcaklığından yeryüzündeki butün canlılar ölür Seni hak din ile gönderen Allah'a (Celle Celaluhu) yemin ederim ki, eğer cehennem zebanisi dünyadaki insanlara görünse onun pis kokusundan ve çirkinliğinden bütün insanlar ölür Seni hak din üzere gönderen Allah'a (Celle Celaluhu) yemin ederim ki, Allah (Celle Celaluhu)'ın kitabında bahsettiği cehennem zincirinin bir halkası dağların üzerine konulsa, dağlar ezilir, yere batardı ” (Tirmizi, İmam-ı Malik)
Ebu Hureyre (R A) der ki; "Bir ara Peygamber Efendimiz (S A V)'in yanında idik Bir ses duyduk Peygamber Efendimiz (S A V); 'Bu ne sesi biliyor musunuz?' dedi Allah ve Resulü bilir, dedik 'Bu, Allah'ın (Celle Celaluhu) yetmiş sene önce cehenneme attığı bir taştır; dibine şimdi ulaştı " buyurdu (Müslim)
İmam Ahmed ve Ebu Ya'la şu hadisi rivayet ederler; "Cehennemin demir topuzu bir dağa vurulsa, dağ parçalanır, sonra eski haline gelir " (Ahmed b Hanbel, Ebu Ya’la)
Harisoğlu Abdullah (Radıyallahu Anh) Resulullah (S A V)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti; "Cehennemde deve boynu kalınlığında yılanlar vardır Soktuğu kimse yetmiş sene zehirini çeker Orada katır gibi akrepler de vardır Bunların da soktuğu kimseler kırk sene zehirin etkisinden kurtulamazlar " (Taberani, Ahmed b Hanbel, Hakim, İbn-i Hıbban)
Ebu İmame (R A)'den şöyle rivayet olundu; "Resulullah (S A V); "   Ona irinli sudan içirilecektir O suyu yutkunur " (İbrahim; 16-17) ayet-i kerimesinin tefsirinde der ki,
"O su ağzına yaklaştırılır, içmek istemez Yaklaştırılınca sıcaktır yüzünü yakar, başının derileri dökülür İçinde bağırsakları paramparça olur Hatta başka organlarıda dışarı çıkar " (Tirmizi, Ahmed b Hanbel)
Hakimin rivayetinde Resulullah (S A V) şöyle buyurdu; "Kudret ve iradesi ile yaşadığım Allah'a yemin ederim ki, şayet zakkumdan bir damla yeryüzündeki sulara dökülse hepsini acılaştırır, içilemez hale getirir " (Hakim) Ya bütün yedikleri zakkum olanın hali ne olacak? Muslim şu hadisi rivayet etmiştir "Cehennemde en hafif azap görenin ayağında ateşten iki ayakkabı olacak, onların şiddetinden kazanın kaynaması gibi beyni kaynayacak Orada en hafif azap gören de budur " (Müslim)
Tirmizi'nin rivayet ettiği bir hadis-i serif şöyledir; "Ahirette kafirin derisinin kalınlığı kırkiki arşın, dişinin büyüklüğü Uhud dağı ve cehennemde oturduğu yer Mekke ile Medine arası kadar olacaktır " (Tirmizi)
Resulullah (S A V) şöyle buyurdu; "Ümmetimden Mudar kabilesinden daha çoğu kadarının şefaatimle cennete girenler olacağı gibi, yine ümmetimden daha çok azap duymaları için cehennemin bir köşesini dolduracak kadar vücutları büyüyenler de olacaktır " (Tirmizi, İbn-i Mace, Hakim)
Abdullah ibn-i Ömer (R A)’den şöyle rivayet edilmiştir; “Eğer cehennem ehlinden biri bu dünyaya çıkarılsa idi, onun korkunç görünüşünden ve pis kokusundan bütün dünya halkı ölürdü ” Abdullah ibn-i Ömer (r a) bunu söyledikten sonra hüngür hüngür ağlamıştır (İbn-i Ebi’d-Dünya)
|