Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Nur Suresi (Mevdudi)

Eski 09-01-2011   #19
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Nur Suresi (Mevdudi)



48- Aralarında hükmetmesi için(77) onlar Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüzçevirir(78)
49- Eğer hak onların lehlerinde ise, ona boyun eğerek gelirler(79)
50- Bunların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah'ın ve Resulünün kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkmaktadırlar? Hayır, onlar zalim olanlardır(80)
51- Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: "İşittik ve itaat ettik" demeleridir İşte felaha kavuşanlar bunlardır
52- Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse ve Allah'tan korkup O'ndan sakınırsa, işte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır

AÇIKLAMA

77 Bu ifadeler, Hz Peygamber'in (sa) hükmünün Allah'ın hükmü ve Hz Peygamber'in buyruğunun Allah'ın buyruğu olduğunu açıkça belirtmektedir Dolayısıyla, Hz Peygamber'e itaat çağrısı, hem Allah'a, hem de Rasûlüne itaat çağrısıdır Ayrıca bu ve önceki ayetten açıkça, Allah'a ve Rasûlüne iman etmeden yapılan bir İslâmî çağrının anlamsız olduğu anlaşılmaktadır
İstenen yaklaşım, Allah'ın ve Rasûlü'nün getirdiği hükümlere kayıtsız-şartsız teslim olmaktır Aksi takdirde, böyle bir dava münafıkça bir hareketten başka bir şey değildir (Ayrıca bkz Nisa: 159-161 ve ilgili açıklama notu)
78 Bu, yalnızca, hayatında karar vermesi için Hz Peygamber'e (sa) getirilen durumlarda değil, bugünkü durumlarla da doğrudan ilgilidir Dolayısıyla Allah'ın kitabına ve Rasûlullah'ın sünnetine göre hükmeden İslâmî hükümetin mahkemesinin çağrısı Allah ve Rasûlü'nün mahkemesinin çağrısı olup, bunu reddeden de kuşkusuz Allah'ı ve Rasûlü'nü reddeder Bu gerçek Hasan Basri'nin bir rivayetinde şöyle açıklanmaktadır: "Kim müslümanların hakimlerinden bir hakimin huzuruna çağrılsa, fakat gelmese fasıktır ve haklarını da kaybeder" (el-Cessas, Ahkâmü'l Kur'an, III: 405) Bir başka deyişle, böyle birisi üzerine cezayı çektiği gibi, suçlu ve aleyhinde dava açılmasına müstehak olur
79 Bu ayet, ilâhî kanunun işine gelen kısmını kabul edip, arzu ve çıkarlarına aykırı düşen kısmını reddeder ve bunun yerine beşeri yasaları tercih eden kişinin mümin değil, münafık olduğunu ifade etmektedir Onun, mümin olduğunu diliyle söylemesi yalandan başka bir şey değildir Çünkü o, gerçekte Allah'a ve Rasûlü'ne değil, kendi çıkarlarına ve arzularına inanmaktadır Bu tavrıyla o ilâhî kanunun bir kısmına inanıp uysa da, onun bu inancının Allah katında hiçbir değeri yoktur
80 Yani, böyle bir davranış için yalnızca üç neden bulunabilir 1) Kişi aslında inanmadığı halde, İslâm toplumunun mensubu olmanın avantajlarından yararlanabilmek için müslümanmış gibi görünür 2) Belki inanmış olmakla birlikte, hâlâ nübüvvet, ahiret ve hatta Allah'ın varlığı konusunda şüpheler taşımaktadır 3) Belki bir mümin olmakla birlikte, Allah ve Rasûlü'nde zulüm ve haksızlık hissetmekte ve bunların hükümlerini şu veya bu şekilde kendi aleyhinde bulmaktadır Bu üç kategoriden birine girenlerin bizzat kendilerinin zalim olduklarına şüphe yoktur Bu tür şüpheleri olduğu halde, İslâm toplumunun içine giren ve kendisini bu toplumun bir üyesi göstererek hak etmediği avantajlardan yararlanan bir kişi hiç şüphesiz bir münafıktır, sahtekardır, yalancıdır Yalnızca kendisine zulmetmek, sürekli sahtekarlıkta bulunmak ve en bayağı karakter özellikleri üretmekle kalmamakta, diliyle mümin olduğunu söylediğinden dolayı onu kendilerinden biri sayan ve böyle olduğu için de onu kendileriyle olan tüm sosyal, kültürel, siyasal ve ahlâkî ilişkilerden de yararlandıran müslümanlara da zulüm ve haksızlık etmektedir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla