Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Nur Suresi (Mevdudi)

Eski 09-01-2011   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Nur Suresi (Mevdudi)



11- Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler,(8) sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur;(9) siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır(10) Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene(11) ise büyük bir azab vardır

AÇIKLAMA

8 Bu, Hz Aişe'ye atılan iftiraya eşittir Bizzat Allah bunu ilk (gerçek dışı suçlama, iftira, bühtan) olarak tanımlamış ve tümden reddetmiştir
Buradan itibaren, surenin inmesine yol açan olayın anlatımına geçilmektedir Bu olayın başlangıç kısmını bizzat Hz Aişe'nin ağzından giriş bölümünde vermiştik Şimdi de, kalan kısmını aktaralım, şöyle diyor Hz Aişe:
"İftirayla ilgili söylentiler şehirde bir ay kadar süreyle yayılmaya devam etti Hz Peygamber'e (sa) büyük bir üzüntü yıkım kaynağı oluyordu bu Ben çaresizlikten ağlarken, anne-babam da benim ızdırabımdan dolayı adeta hastalanmışlardı Nihayet bir gün Hz Peygamber (sa) bizi ziyaret etti ve yanıma oturdu, iftira başlayalıdan bu yana hiç yapmadığı bir şeydi bu O gün önemli bir şeylerin olacağını hisseden Hz Ebu Bekir'le Ümmü Ruman da (Hz Aişe'nin annesi) yanımıza oturdular Hz Peygamber (sa) şöyle diyerek söze başladı: "Aişe, ben bunu duydum, yani hakkındakini, eğer masumsan, Allah'ın masumiyetini açıklayacağını umuyorum Yok, eğer bir günah işlediysen, tevbe et ve Allah'tan bağışlanma dile, bir günahkâr günahını itirafla tevbe ederse, Allah onu affeder" Bu sözleri işitince gözyaşlarım gözlerimde kurudu Hz Peygamber'e (sa) cevap verir umuduyla babama baktım, ama o da şöyle dedi: "Kızım, ne diyeceğimi bilmiyorum" Sonra anneme döndüm o da ne diyeceğini bilmiyordu Sonunda ben konuştum: "Hakkımdaki herşeyi duydun ve ona inandın
Şimdi ben suçsuz olduğumu söylesem, -Allah şahidimdir ki, suçsuzum- bana inanmayacaksın, yapmadığım bir şeyi itiraf etsem, -Allah biliyor ki, yapmadım- o zaman inanacaksın" O anda Yakup Peygamber'in adını hatırlamaya çalıştım ama hatırlayamadım Bu nedenle içinde bulunduğum kötü durum dolayısıyla şöyle dedim: "Yusuf Peygamber'in babasının söylediklerini tekrarlamaktan başka yapabileceğim bir şey yok: "Fe-sabrun cemîl", (Yusuf: 83) Bunu diyerek uzandım ve öbür tarafa döndüm Allah'ın masumiyetimi bildiğini ve gerçeği mutlaka açıklayacağını düşünüyordum, fakat, beni savunmak için insanların kıyamete kadar okuyacakları İlahi Vahy'in ineceğini hiç aklımdan geçirmemiştim Herhalde Hz Peygamber bir rüya görür ve Allah masumiyetimi gösterir diye düşünüyordum Fakat, o esnada birden Hz Peygamber'in (sa) üzerinde vahy hali görüldü, böyle anlarda soğuk bir kış gününde bile yüzünde inci gibi ter damlaları birikirdi Hepimiz nefesimizi tuttuk ve sessiz bekledim Ben korkmuyordum, fakat anne-babam korkuyla çarpılmış gibi görünüyorlardı İlahi vahyin ne yönde geleceğini bilmiyorlardı Vahy bitince Hz Pegyamber (sa) oldukça memnun görünüyordu Büyük bir mutluluk içinde ilk sözleri şu oldu: "Tebrikler Aişe, Allah masumiyetinin delilini gönderdi" ve sonra da bu on ayeti okudu (11-21) Bunun üzerine annem bana: "Kalk ve Hz Peygamber'e teşekkür et" dedi Ben de, "Ben ne ona, ne de siz ikinize teşekkür ederim, ben ancak benim beraatimi gönderen Allah'a şükrederim Siz bile hakkımdaki töhmete bu kadar karşı çıkmadınız" dedim" (Bu, herhangi bir rivayetin çevirisi değil, fakat, Hz Aişe aleyhindeki iftira olayıyla ilgili olarak hadis kitaplarında yer alan rivayetlerin özüdür)
Burada anlaşılması gereken ince bir nokta var, şöyle ki, Hz Aişe'nin (ra) beraati anılmadan önce, ayetler bir takım halinde, zina, kazf ve Li'anla ilgili hükümleri açıklamakta ve zinanın bir toplantıda bulunanları eğlendirme aracı olarak kullanılabilecek basit bir şey olmadığı konusunda Allah'ın uyarısını ihtiva etmektedir Zina çok ciddi bir olaydır Eğer suçlayan, suçlamasında doğruysa şahit getirmesi ve zani ile zaniyeye en korkunç bir ceza verilmesi gereklidir Eğer suçlayan yalancıysa, kimse bir başkasına yalan yere suç isnadında bulunmasın diye 80 kamçı yiyecektir Ve eğer suçlayan koca ise, sorunun çözümü için bir hukuk mahkemesinde Li'anda bulunacaktır Öyle ki, böyle bir suçlamada bulunan kimsenin rahatı yoktur Yeryüzünde iyiliği ve takvayı yerleştirmek amacıyla oluşturulan İslâm toplumu ne bir eğlence aracı olarak zinaya izin verir, ne de bir eğlence ve oyun olarak zina hakkında dillerin gevşekliğine müsaade eder
9 Rivayetlerde, söylentileri birkaç kişinin yaydığı ifade olunmaktadır Bunlar da Abdullan b Übeyy, Zeyd b Rifa (muhtemelen Yahudi münafık Rifaa b Zeyd'in oğlu) , Mistah b Üsase, Hassan b Sabit ve Hanne bint-i Cahş'tı Bunlardan ilk ikisi münafık, kalan üçü ise yanlış anlama ve zayıflıktan dolayı şerre karışmış müslümanlardı Şerre az veya çok bulaşmış başka kişilerin adlarına Hadis ve Siyer kitaplarında rastlanmamaktadır
10 Yani, "Gevşememelisiniz Her ne kadar münafıklar kendi varsayımlarınca üzerinize en kötü saldırıda bulunmuşlarsa da, sonunda kaybeden onlar ve temelde kazanan siz olacaksınız"
Girişte belirtildiği gibi, münafıklar müslümanlara gerçek üstünlük alanı ve her cephede karşıtlarına karşı zaferlerinin asıl faktörü olan maneviyat cephesinden vurmayı planlıyorlardı Fakat Allah bunu müslümanlar için bir güçlenme aracına dönüştürdü Bu vesileyle Hz Peygamber, Hz Ebu Bekir'le ailesi ve genelde müslümanların benimsediği tutum ve davranış, onların ahlâken en temiz, tabiaten adaletli, hoşgörülü ve karakter olarak da soylu ve sabırlı insanlar olduklarını hiçbir şüpheye imkan tanımayacak şekilde gösterdi Eğer Hz Peygamber (sa) istemiş olsaydı, şerefine karşı girişilen saldırının sorumlularının kellelerini derhal uçurtabilirdi Fakat, tam bir ay herşeye sabırla katlandı ve Allah'tan ilâhî hüküm gelince, kazf cezasını yalnızca suçları sabit olan üç müslümana uyguladı ve münafıklara dokunmadı Hz Ebu Bekir'in sürekli olarak desteklediği kendi yakınları bile üzerine leke yağdırmaya devam ederken, bu soylu adam ne onlarla ailevi ilişkilerini kesti, ne de Mistah'ın ailesine geçimleri için yapageldiği para yardımından vazgeçti Hz Peygamber'in hanımlarından hiçbiri iftirada en ufak bir rol almadıkları gibi, onu tasvip edici en ufak bir söz bile söylemediler O kadar ki, uğruna kız kardeşi Hanne bint-i Cahş'ın iftirada rol oynadığı Hz Zeyneb bile rakibesi (Hz Aişe) hakkında ancak iyi sözler etti Bizzat Hz Aişe (ra) bunu şöyle açıklar: "Hz Peygamber'in hanımları içinde Zeynep benim en güçlü rakibimdi Fakat, iftira olayıyla ilgili olarak Hz Peygamber kendisine görüşünü sorduğunda, o şöyle cevap vermişti: "Ey Allah'ın Rasûlü, Allah'a yemin ederim ki, onda takvadan başka bir şey görmüş değilim" Hz Aişe'nin kendi karakter yüceliği ise, Hassan bin Sabit'e davranışıyla ölçülebilir Hassan b Sabit, aleyhindeki iftira kampanyasında önemli bir rol oynamış olmasına rağmen, Hz Aişe kendisine gerekli değer ve itibarı göstermekde devam etmiştir Bir defasında, kendisine Hassan'ın iftirada bulunan kişi oludğu hatırlatıldığında, o, "Hayır, Hassan, Hz Peygamber (sa) ve İslâm adına İslâm dümanı şairlere cevap veren kişiydi" karşılığını vermiştir İftiradan doğrudan etkilenen kişilerin tavır ve davranışları da böyleydi Diğer müslümanların tutumları ise şu tek bir örnekle açıklanabilir: Hz Ebu Eyyub el-Ensari'nin karısı iftira söylentilerinden söz ettiğinde, bu büyük sahabi şöyle demiştir: "Ey Eyyub'un annesi, Aişe'nin yerinde orada sen olsaydın böyle bir şey yapar mıydın?" Karısının "Allah'a yemin olsun ki asla yapmazdım" demesi üzerine de şunu söylemiştir: "O halde Aişe senden daha iyi bir kadındır Bana gelince, Safvan'ın yerinde ben olsaydım, böylesine kötü bir düşünceyi aklımdan bile geçirmezdim
Safvan ise benden daha iyi bir müslümandır" Böylece, münafıkların düzdüğü şerrin sonucu, varmak istediklerinin tam tersine oldu ve müslümanlar bu imtihandan manevi yönden daha da güçlenmiş olarak çıktılar
Üstelik, bu olayın müslümanlara daha başka yararları da oldu Bu olay nedeniyle, İslâm'ın sosyal hukuk kurallarına önemli eklemelerde bulunuldu Müslümanların bu alanda Allah'tan aldıkları yeni hükümlerle, İslâm toplumu ahlâkî kötülüklerin baş gösterip yayılmasına karşı koruma altına alınıyor, daha da arınıyor ve kötülükler ortaya çıkacak olsa bile, derhal önlenme çareleri getiriliyordu
Birbaşka yararı daha oldu bu olayın Müslümanlar Hz Peygamber'in (sa) gaybı bilmediğini bütünüyle anlamış oldular Onun bildiği, ancak Allah'ın kendisine öğrettiğiydi Bunun dışında, onun bilgisi normal bir insanın bilgisiyle aynıydı Tam bir ay Hz Aişe ile ilgili olarak büyük endişe içinde kaldı Konuyu bazen hizmetçiden bazan diğer hanımlardan, bazan de Hz Ali ve Hz Üsame'den soruşturuyordu Nihayet, Hz Aişe'yle konuşmuş ve ancak şunu söylemişti: "Eğer bu günahı işlemişsen tövbe et, eğer suçsuzsan umarım ki, Allah suçsuzluğunu açıklayacaktır" Eğer o gayb bilgisine sahip olmuş olsaydı, böylesine alt üst olmaz, soruşturmada bulunmaz ve tövbe tavsiye etmezdi Bununla birlikte, ilâhî mesaj gerçeği açıklayınca, bir aydan fazla bir süredir sahip olmadığı bilgiyi edindi Böylece Allah, halkın aşırı ve kör inançlar nedeniyle dinî liderleri hakkında düştüğü aşırı nosyonlara karşı doğrudan tecrübe ve gözlemle müslümanları korumuş oldu Belki de vahy'in bir ay sonra gelmesinin nedeni buydu Çünkü Vahy hemen ilk günde gelseydi, böyle faydalı bir etki yapmamış olurdu
11 Yani, yalan suçlama ve şerrin gerçek kaynağı olan Abdullah b Übeyy, bazı rivayetlerde bu ayetin Hz Hassan b Sabit'le ilgili olduğu ileri sürülmüşse de, bu bizzat ravilerin yanlış anlayışına dayanmaktadır Gerçekte Hz Hassan bin Sabit'in tek zaafı, münafıkların çıkardığı bir şerre katılmış olmaktı Hafız İbn Kesir haklı olarak, bu rivayet Buhari'de geçmemiş olsaydı hiç dikkat çekmezdi gözleminde bulunmaktadır Fakat, bu konudaki en büyük sahtekârlık, hatta iftira, Emeviler'in bu ayette işaret edilenin Hz Ali olduğu iddialarıdır Buhari, Taberanî ve Beyhakî'de Hişam b Abdülmelik'in "onun büyüğünü çevirip işleyen"le Hz Ali'nin kasdedildiği sözü yer almaktadır (Oysa, Hz Ali'nin bu şerrde hiç mi hiç eli yoktur Yalnızca, Hz Ali, Hz Peygamber'i karışık bir zihin halinde görmüş ve Hz Peygamber'in kendisine danışması üzerine, "Allah bu konuda sana sınır koymadı, sana uygun kadın çoktur, istersen Aişe'yi boşayabilir ve bir başka kadınla evlenebilirsin" demişti Fakat, bu hiçbir zaman onun Hz Aişe aleyhindeki suçlamayı desteklediği anlamına gelmez Onun amacı, sadece Hz Peygamber'in (sa) zihnî ızdırabını teskin etmekti

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla