Şengül Şirin
|
Cevap : TMS 23 Borçlanma Maliyetleri Standardı Uygulamaları ve Standardın Vergi Usul Kanunu Ile Karşılaştırılması
Öte yandan 163 Nolu Vergi Usul Kanunu Tebliğine göre dövize dayalı borçlanmalar yoluyla ithal edilen maddi duran varlıklar ile ilgili borçlanma maliyetleri de iki gruba ayrılmış ve buna göre maliyetlerin muhasebeleştirme ilke ve yöntemleri şu şekilde belirlenmiştir
- Maddi duran varlıkların yurt dışından ithalatı sırasında ve aktifleştirilme tarihine kadar ortaya çıkan kur farkları: Bu grupta yer alan borçlanma maliyetlerinin ithal edilen maddi duran varlığın bir maliyet unsurunu oluşturacak şekilde muhasebeleştirilmesi ve amortismana tabi tutulması zorunludur
- Yurtdışından ithal edilen maddi duran varlığın aktifleştirilmesinden sonra ortaya çıkan kur farkları: Bu borçlanma maliyetleri işletmelerin tercihine göre ya ilgili bulundukları dönemin gideri olarak muhasebeleştirilirler ve o dönemim gelir tablosu kapsamında yer alırlar ya da aktifleştirilerek ilgili bulundukları maddi duran varlığın elde edilme maliyetinin bir unsuru olarak muhasebeleştirilirler
İlgili Tebliğ hükümleri çerçevesinde eğer mükellef sonraki yıl ya da yıllarda oluşan kur farklarını doğrudan gider yazar ise, içinde bulunulan yılda kur farklarının tamamı vergi matrahını azaltacağından o yıl daha az vergi ödeyecek ve kendisine bir kaynak finansman oluşturmuş olacaktır Eğer kur farklarını varlığın maliyetine ekler ise, kur farkından oluşan maliyet artışı tutarı ile amortisman oranının çarpılması ile bulunacak tutar kadar amortisman gideri hesaplayabilecek ve bu tutarı vergi matrahından düşecektir Kur farkı nedeniyle aktifleştirilen tutardan, giderleştirilen (amortisman gideri) tutar düşüldükten sonraki kısım, işletmenin varlıklarının değerini söz konusu tutar kadar artıracaktır Bu durum işletmenin daha zengin varlık yapısına sahip olmasına ve dolayısı ile kredibilitesinin yükselmesine neden olabilecektir (Sönmez, 2003b)
Söz konusu 163 nolu Vergi Usul Kanunu Tebliğinde Türkiye Muhasebe Standartları 23 nolu Borçlanma Maliyetleri Standardında yer alan özellikli varlık kavramı yer almamış, varlıklar açısından bu tür bir ayrıma gidilmeden tüm varlıklar için geçerli genel hükümler yer almıştır Buna göre bir işletme kuruluş döneminde zorunlu olarak aktifleştirdiği örneğin faiz giderleri şeklinde ortaya çıkan borçlanma maliyetlerini dilerse işletme döneminde de aktifleştirebilecektir Bu işletmelerin ihtiyarına bırakılmıştır Ancak bir başka işletmenin işletme döneminde giderleştirme seçeneğini tercih etmesi durumunda bu iki şirketin finansal durumlarının sağlıklı bir şekilde karşılaştırılması mümkün olmayacaktır Ayrıca böylece işletme döneminde de aktifleştirme yapan firma açısından varlığın tüm amortisman süresince rayiç bedelinin üzerinde bilançoda yer alması gibi bir sakınca söz konusu olacaktır Oysaki TMS 23’e göre faiz aktifleştirme ancak amaçlanan kullanıma veya satışa hazır hale gelmesi uzun süre alan özellikli varlıklar için söz konusu olmakta ve bu varlıklar için de varlığın amaçlanan kullanıma veya satışa hazır duruma getirilmesi için gerekli tüm işlemler esas itibariyle tamamlandığında aktifleştirmeye son verilmekte; bu noktadan sonra oluşacak borçlanma maliyetleri ise oluştukları dönemde gider olarak muhasebeleştirilmektedir (Erdoğan ve İlter, 2005: 205) Öte yandan TMS 23’e göre yabancı para ile borçlanmalarda kur farkları sadece faiz maliyetleri ile ilgili düzeltme olarak dikkate alındıkları ölçüde ve bir özellikli varlığın iktisabı söz konusu ise aktifleştirmenin sona ermesine ilişkin hükümler gerçekleşinceye kadar varlık maliyetine eklenebilmektedir Bunun dışında dönem gideri olarak dikkate alınmaktadır Dolayısıyla kur farkları şeklinde ortaya çıkan borçlanma maliyetlerinin muhasebeleştirilmesinde de Vergi Mevzuatımız ile Standart hükümleri arasında önemli farklılıklar gözlemlenmektedir
8 2 Stoklarda Borçlanma Maliyetleri
Vergi Mevzuatımızda stoklar ile ilgili olarak katlanılan borçlanma maliyetlerinin muhasebeleştirilmesi de ayrı bir Vergi Usul Kanunu Tebliği ile hükme bağlanmıştır Konu ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı tarafından 1995 yılında yayınlanan 238 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği[7], stoklara ilişkin borçlanma maliyetlerinin muhasebeleştirilme esas ve yöntemleri için yurtiçi borçlanma maliyetleri ve döviz kredilerinden kaynaklanan borçlanma maliyetleri açısından farklı düzenlemeler öngörmüştür Buna göre;
- Yurtiçi Borçlanmalardan Kaynaklanan Borçlanma Maliyetleri: İlgili tebliğe göre, işletmelerin finansman amacıyla bankalar ve benzeri kuruluşlardan sağladıkları kredilerin faiz ve benzeri giderlerinden oluşan borçlanma maliyetlerinden dönem sonunda stoklara pay vermeleri zorunlu değildir İşletmeler dilerlerse genel borçlanma maliyetlerinden stoklarla ilgili kısmı stok maliyetlerine ekleyerek aktifleştirebilirler ya da genel borçlanma maliyetlerinin stoklarla ilişkisini dikkate almadan tamamını dönem gideri olarak muhasebeleştirebilirler [8]
- Döviz Kredilerinden Kaynaklanan Borçlanma Maliyetleri: Döviz kredilerinden kaynaklanan borçlanma maliyetleri Tebliğ’de iki kısma ayrılmış ve bu maliyetlerin muhasebeleştirilme ilke ve esasları belirlenmiştir: Buna göre stok kalemlerinin elde edilmesi ve muhasebeleştirilmesi tarihine kadar olan dönemde oluşan kur farklarının stok maliyetinin bir unsuru olarak muhasebeleştirilmesi zorunludur Öte yandan işletmeler stok kalemlerinin muhasebeleştirilme tarihinden sonraki dönemlere ilişkin borçlanma maliyetlerini stokların maliyetine ekleyerek aktifleştirebilirler ya da kur farklarını oluştukları dönemin gideri olarak muhasebeleştirebilirler [9] (Yalkın, 2000: 9-10)
Görüldüğü üzere 238 nolu VUK tebliğinde yalnızca dönem sonu stoklarının değerlemesinde finansman giderlerine yer verilmekte edinme anında katlanılan giderler konusunda ise açık bir hüküm yer almamaktadır Vergi Usul Kanunu’nun 274 ve 275 Maddelerinin lafzından borçlanma maliyetlerinin stok maliyetinin bir unsuru olarak dikkate alınacağı sonucuna ulaşılabilir Nitekim daha önce de ifade ettiğimiz üzere Vergi Usul Kanunu’nun 262 Maddesinde maliyet bedeli “iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması maksadıyla yapılan ödemelerle bunlara bağlı bilumum giderlerin toplamını ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır Bu ifadede kullanılan bağlı bilumum giderler kavramının söz konusu varlıkların edinimi için kullanılan kredilerle ilgili finansman harcamalarını kapsaması kaçınılmazdır Ancak stoklar dönen varlıklardır ve çoğunlukla bunlar ile ilgili borçların vadesi ve faiz ödemeleri edinilen malın veya üretilen mamulün işletmeden çıkışından sonra da devam eder Bu nedenle stok kalemleriyle katlanılan borçlanma maliyetlerinin ilişkilendirilmesinde güçlüklerle karşılaşılmaktadır Özellikle genel borçlanma işlemi söz konusu olduğu durumlarda stok edinme işlemi tamamlanıp aktife alındıktan sonra ortaya çıkan borçlanma maliyetlerinin aktifleştirilmesi uygun olmayacaktır (Zaif, 1999: 97) Nitekim TMS 23 Borçlanma Maliyetleri Standardında kısa süre içersinde üretilen veya imal edilen stokların özellikli varlık olmadığı yine satın alındıkları anda satışa ya da amaçlanan kullanıma hazır olan stokların da özellikli varlık olmadığı dolayısıyla bunlar ile ilgili borçlanma maliyetlerinin aktifleştirilemeyeceği, oluştukları dönemde gider yazılması gerektiği düzenlenmiştir Ancak daha önce de vurgulandığı üzere mevzuatımızda stoklar ile ilgili özellikli varlık niteliğinde olanlar ve olmayanlar şeklinde bir ayrıma gidilmemiştir Dolayısıyla bir işletme kısa sürede imal ettiği dolayısıyla Standarda göre özellikli varlık niteliğinde olmayan bir stok kalemi için de VUK 238 nolu tebliğe göre varlık aktife girdikten sonra dahi borçlanma maliyetleri ile ilgili olarak dilerse aktifleştirme yapabilecektir
Burada üzerinde durmamız gereken bir diğer farklılık da stok kalemlerinin vadeli olarak satın alınması durumunda vade farklarının nasıl muhasebeleştirileceği hususudur Bilindiği gibi, gerek vergi mevzuatımızda gerekse geleneksel muhasebe uygulamalarımızda satın alma esnasında faturaya dâhil edilmiş olan vade farkları stok kalemlerinin maliyetine dâhil edilmektedir Stokların giriş kaydı faturada yazılı olan vadeli fiyat üzerinden yapılmaktadır Oysaki TMS 23’deki temel esas vade farklarının bir borçlanma maliyeti olarak satın alınan varlıkların maliyetine eklenmemesi gerektiği şeklindedir Ancak defaten ifade ettiğimiz üzere ilgili iktisadi kıymet bir özellikli varlık ise bir borçlanma maliyeti olarak vade farkı iktisadi kıymetin maliyetine eklenecektir (Karakaya, 2007: 167) TMS 2 Stoklar Standardının 18 Paragrafına göre bir işletme stokları vadeli ödeme koşuluyla almışsa; anlaşma, peşin alım fiyatı ile ödenen fiyat arasında bir fark olan finansman unsuru içerdiği takdirde, bu unsurlar finanse edildiği dönemde faiz gideri olarak muhasebeleştirilir
Örnek 11: (Karakaya, 2007: 168)
Bergama A Ş üretim süreçlerinde kullanmak üzere 01 12 2010 tarihinde ilk madde ve malzeme alımında bulunmuştur Peşin değeri 20 000 TL olan ilk madde ve malzeme üç ay vadeli olarak 20 600 TL bedelle satın alınmıştır
Buna göre TMS 2 ile uyumlu yevmiye kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır
------------------------------------ 01 12 2010 ------------------------------------
150 İlk Madde ve Malzeme 20 000
182 Ertelenmiş Finansman Giderleri[10] 600
320 Satıcılar 20 600
----------------------------------------------------------------------------------------
------------------------------------31 12 2010 ------------------------------------
780 Finansman Giderleri 200
182 Ertelenmiş Finansman Giderleri 200
----------------------------------------------------------------------------------------
İşletme 2011 yılının Ocak ve Şubat ayları sonunda geriye kalan ertelenmiş vade farklarını finansman giderlerine aktaracaktır
8 3 Finansal Kiralama İşlemlerinde Borçlanma Maliyetleri
Bir finansal kiralama işlemi, oluşmasıyla birlikte kiracının kayıtlarında hem varlık hem de borç olarak yer almaktadır Bu işlemle birlikte kiracı, bir kira ve ona ilişkin faizi kiralama süresi boyunca ödemek durumundadır Buna bağlı olarak da borçlanma maliyetlerinin oluşması söz konusu olmaktadır (Aslanertik, 2009: 7) Esasen daha önce de ifade ettiğimiz üzere TMS 23’e göre borçlanma maliyetleri "TMS 17 Kiralama İşlemleri" Standardı uyarınca finansal tablolara yansıtılan finansal kiralamalara ilişkin borçlanma maliyetlerini içermektedir
Ülkemizde finansal kiralama işlemlerinin hukuki alt yapısı ilk kez 10 Haziran 1985 tarih ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ile oluşturulmuştur Bu sözleşmelerin vergilendirme ile ilgili değerleme hükümleri ve muhasebe kayıt yöntemleri ise Vergi Usul Kanunu’nun Mükerrer 290 Maddesinde düzenlenmiştir Bu madde hükmü 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu hükümlerinin Uluslararası Muhasebe Standartları ile büyük farklılıklar göstermesi ve bu nedenle uygulamada sorunların yaşanması sonucu 4842 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanuna eklenmiş ve önemli yenilikler getirerek büyük ölçüde TMS 17 Kiralamalar Standardı ile uyumu sağlamıştır (Sayılgan, 2004: 70) Söz konusu Maddede finansal kiralama “Kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devredilip devredilmediğine bakılmaksızın, bir iktisadi kıymetin mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan tüm riskler ile yararların kiracıya bırakılması sonucunu doğuran kiralamalardır ” şeklinde tanımlanmaktadır Bu tanım TMS 17’de yer alan tanım ile uyumludur Mükerrer 290 Maddenin getirdiği düzenleme ile eskiden finansal kiralama sözleşmesi taraflarınca kira geliri ve kira gideri olarak nitelendirilen gelir ve giderler, finansman geliri ve giderine dönüştürüldü Bu düzenlemeyle taksit tutarı aynı zamanda borç/alacak anapara taksit tutarını da içermektedir (Pekdemir, 2003: 49) Bu nedenle kiracı tarafından yapılacak kira ödemeleri anapara ve faiz kısmı olarak ayrıştırılmaktadır Ayrıştırma işlemi, her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılmaktadır Yine ilgili Madde hükmüne göre finansal kiralama işlemine konu iktisadi kıymete ilişkin amortisman ayırma kiracıya ait olmaktadır Yapılan kira ödemeleri anapara ödemesi ve faiz gideri olarak yukarıda belirtildiği gibi ayrıştırıldıktan sonra faiz giderleri ilgili dönemlerde vergiye tabi gelirin tespitinde indirim konusu yapılmaktadır Yani bir başka deyimle faiz giderleri finansman gideri olarak dönem gideri şeklinde muhasebeleştirilecektir Bu noktada yine gözlemlediğimiz husus Vergi Usul Kanunu’nun konu ile ilgili Mük 290 Maddesinde TMS 23’ün uygulamasında çok önemli bir yeri olan özellikli varlık tanımına yer verilmemiş olduğudur Böylece kiralanan iktisadi kıymet özellikli bir varlık olsa da bu özellikleri taşımayan bir iktisadi kıymet olsa da kiracının ödediği kira tutarlarının içinde anaparadan ayrıştırılarak bulunan faiz giderleri ve örneğin kur farkları gibi diğer borçlanma maliyetleri finansman gideri olarak Gelir Tablosu hesaplarına aktarılacaktır Oysaki TMS 23’e göre eğer kiralanan iktisadi kıymet özellikli bir varlık ise bu finansman giderlerinin söz konusu iktisadi kıymet amaçlanan kullanıma veya satışa hazır hale geldiği dolayısıyla aktifleştirmeye son verme koşullarının oluştuğu ana kadar maliyet unsuru olarak dikkate alınarak aktifleştirilmesi, bu tarihten sonraki finansman giderlerinin ise dönem gideri olarak dikkate alınması gerekmektedir
Öte yandan VUK 319 nolu Tebliğ’de kiralayanın ödediği finansman giderlerinin durumu ile ilgili açıklama yapılmıştır Buna göre, kiralayan şirketler tarafından iktisadi kıymetin satın alınmasında Türk Lirası veya döviz cinsinden kredi kullanılmış ise ilk yıl için ödenen kur farkları ve faiz giderlerinin sözleşme yapılmasından önce kıymetin maliyetine ilave edilebilecek olması halinde maliyete ilave edilecek aksi halde ve diğer yıllarda ise gider kaydedilecektir Görüldüğü üzere kiralayanın aktifleştirebileceği finansman giderini, ilk yıl sözleşme tarihine kadar olan kısımla sınırlandırılmıştır Örneğin 01 06 2010 tarihinde kiralanmak amacıyla satın alınan bir makine 01 10 2010 tarihinde kiralanmış ise, satın alma tarihi ile kiralama tarihi arasındaki dört aylık süreye ait borçlanma maliyetleri aktifleştirilecek, bu tarihten sonra katlanılacak borçlanma maliyetleri dönem gideri olarak muhasebeleştirilecektir (Şeker, 2005: 127)
9 Sonuç
Küreselleşme sürecinde yükselen rekabetin bir neticesi olarak artan yabancı kaynak kullanımı işletmeler açısından borçlanma maliyetlerinin muhasebeleştirilmesinin önemini artırmıştır Ülkemizde TMSK, UMS/UFRS’ler ile birebir uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını yayınlamakta olup, yayınlamış olduğu standartlardan biri de borçlanma maliyetlerinin muhasebeleştirilmesini düzenlemeyi amaç edinen TMS 23 Borçlanma Maliyetleri Standardıdır Makalemizde ayrıntılarıyla değindiğimiz üzere bu Standart hükümleri de diğer TMS/TFRS’ler gibi VUK çerçevesinde şekillenen muhasebe uygulamalarımız ile önemli farklılıklar içermektedir TMSK’nın önemli hedeflerinden biri ülkemizde muhasebe standartları ve diğer muhasebe uygulamalarında mevcut olan çok katmanlı düzenin ortadan kaldırılarak, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile uyum içersinde entegre bir muhasebe sistemi oluşturmaktır Bu amaca destek amacıyla Maliye Bakanlığı’nın da üzerine düşeni bir an önce yaparak Vergi Usul Kanunu ve ilgili diğer vergi mevzuatını Türkiye Muhasebe Standartları ile uyumu sağlayacak şekilde güncelleştirmesi gerekmektedir
Not: Bu makale hakemli bir dergi olan “Vergi Raporu” dergisinin 130 Sayısında yayınlanmıştır
Kaynakça:
Akdoğan, N ve Sevilengül, O (2007) Türkiye Muhasebe Standartlarına Uyum İçin Tekdüzen Hesap Planında Yapılması Gereken Değişiklikler Mali Çözüm Sayı 84
Alexander, D and Archer, S (2004) International Accounting Standards Guide Harcourt Professional Publishing
Aslanertik, B E (2009) TMS 23 Borçlanma Maliyetleri Standardı Yayınlanmamış Bilimsel Makale
Bekler, M (2007) Borçlanma Maliyetlerinin Uluslararası Muhasebe Standardı, Türk Muhasebe Standardı ve Türk Vergi Mevzuatı Bakımından Değerlendirilmesi TMS 23 2 (15 Aralık 2009)
Cairns, D (1995) A Guide to Applying International Accounting Standards Butterworths
Çakmakçı, A (2006) Üretim İşletmelerinde Yan Mamul Sorunu ve Yan Mamullerin TMS Çerçevesinde Kayıtlara Alınmasına İlişkin Usul ve Esaslar http://www.tmsk.org.tr/.../uretım%20...20mamul%20soru (15 Ocak 2010)
Erdoğan, M ve Cenap İ (2005) Faiz Aktifleştirme Muhasebe ve Finansman Dergisi Sayı:26
Gençoğlu, Ü G (2007) Türkiye Muhasebe Standartları ve Uygulamalar Türkmen Kitabevi
Gökçen, G , Akgül, B A ve Çakıcı, C (2006) Türkiye Muhasebe Standartları Uygulamaları (Uluslararası Muhasebe Standartları İle Uyumlu) İstanbul: Beta Basım
Greuning, H V (2006) International Financial Reporting Standards A Practical Guide Washington, U S A : The World Bank Press
IFRS Workbooks for Accounting Professionals: IAS 23 Barrowing Costs (2006)
http://www accountingreform ru/ (January 15, 2010)
Karakaya, M (2007) Maliyet Muhasebesi Ankara: Gazi Kitabevi
Koçak, A (2007) Vergi Usul Kanunu Açısından Borçlanma Maliyetleri Yaklaşım Dergisi Sayı: 169
Mirza, A A , Orrell, M and Holt, G J (2008) IFRS: Practical Implementation Guide and Workbook U S A: John Wiley and Sons Inc
Pekdemir, R (2003) Finansal Kiralama İşlemlerinde Değerleme ve Raporlama Ankara: Türmob Yayınları No 225
PricewaterhouseCoopers (2008) A Practical Guide to Capitalisation of Borrowing Costs PwC’s IFRS and Corporate Governance Publications November 2008
Sayılgan, G (2004) Finansal Kiralama İşlemlerinin Muhasebeleştirilme İlkeleri ve Örnek Uygulama Muhasebe ve Denetime Bakış Nisan 2004: 69-96
Sevilengül, O (2003) Borçlanma Maliyetleri Standardının Dayandığı Esaslar Prof Dr Yüksel Koç Yalkın’a Armağan Ankara: SBF Yayın No: 590
Sönmez, F (2003a) 14 No’lu Türkiye Muhasebe Standardı Borçlanma Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi I Yaklaşım Dergisi Sayı: 129
Sönmez, F (2003b) 14 No’lu Türkiye Muhasebe Standardı Borçlanma Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi II Yaklaşım Dergisi Sayı: 130
Sönmez, F ve Açan, F (2004) Borçlanma Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi Mali Çözüm Dergisi Sayı 68
Şeker, S (2005) Finansal Kiralama İşlemlerinde Amortisman ve Finansman Giderlerinin Durumu Yaklaşım Dergisi Sayı: 154
TESMER (2009) TESMER-e-USE Education Notes: Seçilmiş Türkiye Muhasebe Standartları Uygulamaları Eğitim Notları Tesmer Hizmete Özel Eğitim Notları
Yalkın, Y K (2000) Borçlanma Maliyetlerinin Muhasebeleştirilme İlkeleri ve Yöntemleri (TMS-14) Muhasebe ve Denetime Bakış 1(1)
Yapan, A (2010) TAS 23 Borrowing Costs and TAS 2 Inventories: The Comparison of the Standards with the Turkish Tax Procedural Law Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Zaif, F A (1999) Finansman Giderleri ile ilgili Yasal Düzenlemeler ve Uluslararası Muhasebe Standartları ile Muhasebe Temel Kavramları Açısından incelenmesi Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi 1(2)
[1] Bu durum, Standartta yeni düzenlenen bir husustur Buna göre artık kur farkları ancak faiz maliyetleri ile ilgili bir düzeltme olduğu müddetçe aktifleştirilecek, başka bir iktisadi sebepten dolayı örneğin işgücü, verimlilik ya da arz piyasasında meydana gelen değişikliklerden mütevellit kur farkları ancak dönem gideri olarak muhasebeleştirilebilecektir (PricewaterhouseCoopers, 2008: 12) Konunun Standartta yeterince aydınlatılmaması ve kur farklarının muhasebeleştirilmesini teknik olarak karmaşık hale getirmesi eleştirilere neden olmuştur Konuyu aydınlatmak amacıyla makalemizin ilerleyen kısmında bir uygulama örneğine yer verilmiştir
[2] Sadeleştirme amacıyla basit faiz oranı kullanılmıştır
[3] 2010 yılında karşı karşıya kalınan ortalama kur hesaplanmıştır: (1 6 + 1 5) / 2= 1 55
[4] Bütün krediler 01 01 2010 tarihinde alınmıştır
[5] Sevilengül ve Akdoğan (2007), halihazırda Maddi Duran Varlıklar Hesap Grubunda değer düşüklüklerini izlemek üzere ayrı bir hesap açmak için boş kod bulunmadığından, “257 Birikmiş Amortismanlar” hesabının kapsamının genişletilerek değer düşüklüğü karşılık tutarlarının da bu hesapta izlenmesinin uygun olacağını ifade etmektedirler
[6] Bu tebliğ 27 Ocak 1985 tarih ve 18648 nolu Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir
[7] Bu Tebliğ 2 Mart 1995 tarih ve 22218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir
[8] Bu noktada şu husus akla gelmektedir: İşletmeler kendilerine tanınan bu seçimlik hak çerçevesinde politikalarını istedikleri zaman değiştirebilecekler midir? Bu konuda Maliye Bakanlığı bu hakkın istenilen zamanda değiştirilemeyeceğini, onun yerine başlangıçta tercih yapılması ve bu tercihin en az iki yıl değiştirilmemesi gerektiğini düşünmektedir (Maliye Bakanlığı’nın 10 05 1990 tarih ve KVK 22113-1335 sayılı Özelgesi) (Koçak, 2007: 80-81)
[9] Şu ana kadarki açıklamalarımızdan anlaşılacağı üzere gerek 163 gerekse de 238 nolu tebliğlerde yer alan hükümler çerçevesinde mevzuatımız, bir maddi duran varlık ya da stok kaleminin aktifleştirilme tarihini izleyen dönemlere ilişkin borçlanma maliyetlerinin ilgili dönemin gideri olarak muhasebeleştirilmesinde veya ilgili varlığın bir maliyet unsuru olarak aktifleştirilmelerinde işletmeleri serbest bırakmıştır (Yalkın, 2000: 11)
[10] Bu hesap adı şu an için Tek Düzen Hesap Planında yer almamaktadır Ancak literatürde Türkiye Muhasebe Standartlarında yer alan hükümlerle uyumu sağlamak açısından kullanımı önerilmektedir
Kaynak: Muhasebe, Mevzuat, Trkiyenin Muhasebe Sitesi Muhasebe TR
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|