Şengül Şirin
|
İstanbul (kent)
İstanbul (kent)
İSTANBUL, eski çekirdeği, Marmara denizi'ni Karadeniz'e bağlayan ve istanbul boğazının G girişinin her iki yakasında yer alan kent; nüfus ve kapladığı alan, ekonomi, ticaret, sermaye, eğitim ve kültür bakımlarından Türkiye'nin en büyük, en etkili kenti Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının merkezi olarak çeşitli işlevleriyle tarih boyunca büyük rol oynamış bir dünya kenti; 5 475 982 nüf (1985, büyük kent sınırları içinde) Yurdun öteki bölgelerine ve dış ülkelere kara, deniz ve hava yoluyla bağlı
• COĞRAFYA, istanbul, K 'den G 'e doğru yükseltisi giderek azalan bir plato üzerindedir Kent alanı, deniz altında kalmış eski birer akarsu vadisi olan Boğaz ve Haliç ile başlıca üç kesime ayrılır Bunlardan Haliç ile Marmara arasındaki küçük yarımada asıl istanbul'un semtlerini içerir; kentin tarihsel çekirdeği burada, yarımadanın D ucundadır Haliç'in karşı kıyısında Galata ve Beyoğlu ile, onların günümüzde K 'e doğru çok uzamış semtleri ikinci büyük kesimdir Asya yakasında Üsküdar ve Kadıköy gibi eski yerleşme çekirdeklerini kuşatan daha yeni yerleşmeler de kentin üçüncü büyük parçasıdır Eski kaynaklarda kentin bu parçalanmış haline Bilad-ı selâse (üç kent) denir, istanbul'un gerek bugünkü, gerek tarih boyunca, zaman zaman sarsılmakla birlikte, daima yeniden artan önemi, genel ve özel konumunun sağladığı üstünlüklerin sonucudur Orta Avrupa'dan ve Balkan yarımadasından gelen yollar, D 'ya doğru daralan Trakya havzasını izleyerek burada birbirine kavuşarak, Boğazın karşı kıyısında Anadolu'nun içerlerine doğru uzanırlar D -B doğrultulu bu yollar yine burada, Karadeniz ülkelerini Boğaz aracılığıyla açık denizlere bağlayan tek deniz yolu ile kesişir Ayrıca, üç yandan denizlerle kuşatılmış istanbul yarımadasının eski savaş tekniklerine göre kolay savunmaya elverişli biçimi; Haliç'in ku>îu ve derin bir liman oluşu, bir zamanlar balık bakımından ünlü zenginliği gibi özel konum koşulları da, istanbul'un genel konumunun sağladığı üstünlüğü tamamlar ve burada dünya ölçüsünde önemli bir kentin kuruluş ve gelişme nedenlerini açıklar
• Kentsel ve ekonomik gelişme, istanbul İ Ö VII yy 'da Megaralılar tarafından Byzantion adıyla kurulduğunda, G 'de Marmara denizi (Propontis), K 'de Haliç' le (Khrysokeras, Altın boynuz) sınırlanmış, kabaca üçgen biçimindeki yarımadanın ucunda yer alıyordu Kentin sınırları bugünkü Ayasofya ile Topkapı sarayı'nın bulunduğu tepeleri kaplayan, iki km'den biraz daha az genişlikte bir alandan oluşuyordu Birkaç kapısı ve yirmi yedi kulesi bulunan surlarının kesin çizgisi bilinmemektedir Kentin akropolisi bugünkü Topkapı sarayı'nın bulunduğu kesimdeydi Sur duvarları içinde, yerleşmenin K 'inde birkaç tapınak (Zeus, Aphrodite, Athena, Poseidon, Dionysos) ve kutsal alanlar bulunuyordu Surların B sınırının ortalarında Thrakion denilen kare planlı alan, bunun K 'inde de Strategeion (bugün Babıâli) yer alıyordu Agora Ayasofya'nın bulunduğu kesimdeydi ve burada bir Heli-os heykeli vardı Öteki yunan yapıları arasında sarnıçlar, gymnasion, stadion ve bir tiyatro belirtilebilir Ayasofya ve Ayairini arasındaki alanda yapılan kazılarda, Artemis, Aphrodite ve Apollon kutsal alanlarına ilişkin bazı kalıntılar ele geçmiş olmakla birlikte, yunan kentinden günümüze hiçbir şey kalmadı
Roma dönemi Byzantium'una ilişkin bilgiler de çok azdır Septimius Severus tarafından kuşatılan ve tahrip edilen (İ S II yy ) kentin stratejik konumu ve ticari önemi göz ardı edilemezdi Bu yüzden kısa bir süre sonra bayındırlık çalışmalarının yanı sıra kent alanının genişletilmesi etkinliklerine girişildi Roma kentinin planı ve alanı kesin olarak saptanamamışsa da, surla çevrili kesimin iki katına çıkarıldığı, kara yönündeki K -G doğrultusunda uzanan duvarın, yunan kentinden yaklaşık yarım km B 'ya kaydırıldığı bilinmektedir K sınır Haliç'e, bugünkü Galata köprüsü' nün biraz D 'suna ulaştı Agora'nın revak-larla çevrilmesi ve buradan B 'ya yeni sura doğru uzanan bir sütunlu yolun açılması çalışmalarının da Septimius Severus' un bu etkinlikleri sırasında gerçekleştiği sanılmaktadır Agora'nın G -B 'sında Hi-podrom'un yapımı başlatıldı (Constanti-nus 1 [Büyük] döneminde bitirilen bu yapı 450 m uzunluğundaydı) Topkapı sarayinın mutfaklarının bulunduğu kesimde bir tiyatro yer alıyordu Agora'nın yanında, Hipodrom'un K -D 'sunda roma hamamları vardı
Constantinus I (Büyük) döneminde kent daha kapsamlı bayındırlık çalışmalarına sahne oldu Septimius Severus'un surları yıktırıldı, yeni ve görkemli bir başkent kurulması için büyük ölçülerde insan gücü ve parasal kaynak sağlandı (325) Yeni kentin Septimius Severus dönemindekinin beş katı büyüklüğünde olması amaçlanıyordu Yeni sur duvarları Seve-rus'unkinden üç km B 'ya kaydırıldı Bu surlar içinde Constantinus iden sonra da İki yüz yıl sürecek bir kentleşme etkinliği başlatıldı Bu çalışmalarda bir ölçüde Roma kenti örnek alındı, burada da yedi tepe üzerinde, on dört yönetim bölgesinde, benzer bir yapı tipolojisi ve ideal bir dağılım amaçlanmıştı, ancak hellenlstik ve doğu etkileri de çok belirgindi, istanbul' un Constantinus I dönemi kent planı belirlenememiş, yapıları ise yok olmuştur, ancak yapıların ve sanat eserlerinin sayısını veren metinlerin yanı sıra, topografyayı da az çok yansıtan, resmi törenlerle ilgili betimlemeler vardır Ayrıca gezginlerin verdiği bilgilerle, kentin Osmanlılar tarafından fethinden hemen sonra çizilmiş resimleri bulunmaktadır Bu dönemde revaklı agora Augusteion adıyla resmi bir alana dönüşmüş ve 600 m B 'sına doğru yuvarlak planlı yeni bir forum eklenmiştir Ayrıca altından yapılmış bir mil taşı (Milion ya da Mllliarum Aureum), iki senato binası ve Capitolium bulunduğu bilinmektedir Bu forumdan yarımadanın içlerine, yeni kent surlarındaki ana kapılara ulaşan yollar açılmıştı Augusteion meydaninın hemen K 'inde Ayasofya'nın yapımı başlatılmıştı Başka büyük kiliselerin yanı sıra, Augus-telon'un G 'inde, bugünkü Sultanahmet camisi'ne doğru, Constantinus l'in Büyük saray'ı (Daphne) yükseliyordu Bu saray tunç bir kapıyla (Khalke) meydana açılıyordu Büyük saray ayrıca Hipodrom' la da bağlantılıydı Hipodrom'un dik bir eğimle Marmara'ya inen, yuvarlak planlı G -B kesiminde, güçlü sütunlara oturan, tonoz örtülü bölümün altında bir sarnıç vardı Kentteki öteki eğimli kesimlerde de dikdörtgen planlı, tonozlu sarnıçlar bulunuyordu Kentin her yanında yunan-roma dünyasının çeşitli kesimlerinden getirilmiş sanat eserleri ve anıtlar yer alıyordu Constantinus iden sonra bayındırlık çalışmaları bir ölçüde yavaşladı Valens (364-378) bir su kemeri (bugün Saraçhane'deki Bozdoğan* kemeri) büyük bir nymphaion, hamamlar, sarnıçlar yaptırdı Theodosius I (379-395) Constantinus l'in yolunu izledi, Constantinus l'in forumunun yaklaşık 700 m B 'sında, Mese caddesi (bugünkü Divanyolu) boyunca yeni bir forum açtırdı (Forum Tauri) Arcadlus (395 -408), XII bölgeye, Marmara kara surlarından G 'e doğru yeni bir forum yaptırdı Bu forumla ilgili ayrıntılar da bilinmemekle birlikte, Arcadius* sütunu'nun kaidesi hâlâ durmaktadır Theodosios II döneminde (408-450) Konstantinopolis en görkemli anıtlardan birine kavuştu: büyük kara surları Constantinus I dönemi surlarının 1,5 km B 'sında yer alan bu surlarla kentin alanı iki katına çıkıyordu Surlar o dönem için içi doldurulamayacak bir alanı sınırlıyordu ve Konstantinopolis Ortaçağ' ın en büyük kenti görünümündeydi Surların G 'lndeki Altın kapı (Khrysai Pyle, Por-ta Aurea) tören kapısıydı Kenti D 'dan B 'ya kateden Mese caddesi Milion'dan başlayıp Forum Bovis'e uzanıyor, burada iki kola ayrılıyordu; biri Hagioi Apostoloi' nin önünden geçip K -B 'da Edirnekapi ya ulaşıyor, ötekisi Forum Arcadii'den geçip Altın kapida İstanbul'u Dalmaçya kıyılarına bağlayan vla Egnatia ile birleşiyordu
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|