Şengül Şirin
|
S Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları
S HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER
Saat bu saat: Ele geçen fırsatı kullanmanın tam zamanı, en iyi, en elverişli an bu andır
Saati saatine uymamak: Bir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak ”Ona güvenemem, çünkü saati saatine uymaz ”
Sabaha çıkamamak: Sabahtan önce ölmek, sabaha kadar yaşayamamak ”Hastanın durumu ağır, sabaha çıkacağını sanmıyorum ”
Sabahı etmek (veya bulmak): Sabahlamak, bir sebeple sabaha kadar uyumamak, bir konu ile uğraşmak ”Köye varmamız sabahı bulacak ”
Sabahın köründe: Çok erken, ortalık henüz ağarmadan, sabahın en erken vaktinde ”Sabahın köründen beri yoldayız ”
Sabır taşı: Çok sabırlı kimse, türlü sıkıntılara katlanan ”Ben sabır taşı mıyım?”
Sabrı taşmak: Katlanamaz, dayanamaz, sabredemez olmak; tahammül gücü kalmamak ”Sabrımı taşırmadan çekip gidin buradan ”
Saç ağartmak: Bir işte uzun zaman çalışıp emek vermiş olmak
Saçı bitmedik (yetim): Doğalı çok olmamış, henüz yeni doğmuş çocuk (yetim) ”Bu parada, saçı bitmedik yetimlerin de hakkı vardır ”
Saçına ak düşmek: Yaşlanmak, ihtiyarlamaya başlamak ”Bizim de saçımıza ak düştü ”
Saçına başına bakmadan: İlerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde davranan kimseler için kullanılır
Saçını başını yolmak: 1 Birini çok fazla dövüp hırpalamak 2 Çok üzülmek, üzüntüsünden dövünmek ”Sinirinden saçını başını yolmaya başladı ”
Saçını süpürge etmek: (Kadın) çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek, özveri ile birileri uğrana çalışmak ”Sizi okutabilmek için saçımı süpürge ettim ”
Saç saça baş başa: (Kadınlar) kıyasıya kavgaya tutuşmak, birbirlerini hırpalayarak kapışıp dövüşmek
Saç sakal birbirlerine kırışmak: Üstü başı perişan, uzun süre saç ve sakal tıraşı olmamış, kendine çeki düzen vermemiş olmak ”Onu, saç sakal birbirine karışmış görünce bayağı canım sıkıldı ”
Safra bastırmak: Açlığını yatıştırmak için az miktarda yemek yemek
Sağa sola bakmamak: Ortalığı kollamak, çevresi ile ilgilenmemek ”Sağa sola bakmadan yürüyordu ”
Sağ gözünü sol gözünden sakınmak: Çok kıskanmak, üzerine titremek
Sağır sultan bile duydu: İşitmedik kimse kalmadı, hemen herkes işitti, duymayan kalmadı ”Haklarında çıkan dedikoduyu sağır sultan bile duydu ama siz duymadınız öyle mi?”
Sağı solu (belli) olmamak: Bir durum karşısında nasıl davranacağı, ne tavır takınacağı belli olmamak ”Dikkatli olun, onun sağı solu belli olmaz ”
Sağlam kazığa bağlamak: Bir işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri alarak güvenilir bir duruma koymak
Sağlam ayakkabı değil: Doğruluğuna, namusluluğuna güvenilmez; kişiliği kuşku veren ”O mu? Hiç de sağlam ayakkabı değil ”
Sağlık olsun: “Bir zarara uğradık ama önemli değil, üzülmeye değmez, canımız sağ olsun, kapatırız” anlamında kullanılır
Sağmal inek: Kendisinden durmadan çıkar sağlanan, sömürülen, istismar edilen kimse
Sahip çıkmak: 1 Birini ilgilenip korumak 2 Bir şeyin kendisine ait olduğunu söylemek ”Şu kimsesize sahip çıkalım ”
Sakalı ele vermek: Başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek, birinin idaresine girmek
Sakız gibi yapışmak: Peşini bırakmamak, ayrılmamak, istediğini yaptırmaya çalışmak ”Sakız gibi yapıştı yakama, bırakmıyor ki gideyim!”
Salkım saçak: Dağınık, düzensiz bir durumda; parçası bir yana ayrılmış
Sallantıda kalmak: Bir çözüme bağlanamamak, nasıl olacağı bilinmeden öylece kalmak ”İşler sallantıda kaldı; bu, bizi biraz düşündürüyor ”
Saltanat sürmek: 1 Bolluk, verimlilik içinde yaşamak 2 Hükümdarlık etmek ”Üzülme, saltanatı çok sürmeyecek ”
Saman altından su yürütmek: Hiç kimseye sezdirmeden iş çevirmek, ortalığı birbirine karıştırmak ”Saman altından su yürütenleri hiç sevmem ”
Saman gibi: Tatsız, yavan
Sapı silik: Serseri, başı boş, kişiliksiz
Sarı çizmeli Mehmet Ağa: Kim olduğu, nerede oturduğu bilinmeyen kimse
Sarmaş dolaş olmak: Birbirine sarılıp kucaklaşmak, birbirini iyice kucaklamak ”Anne oğul sarmaş dolaş oldular meydanda ”
Sarpa sarmak: Bir iş, çözülmesi çok güç bir durum almak; zorluklar belirmek ”İşler iyice sarpa sardı, nasıl kurtulacağız bundan ”
Satıp savmak: Eldeki malı veya eşyaları yok pahasına satmak, ucuza satıp tüketmek ”Ne varsa satıp savacak, öyle gelecek ”
Sayıp dökmek: Ne var ne yok hepsini söylemek, arka arkaya sıralamak ”Ne sözler sayıp döktü ama kimse anlamadı ”
Sebil etmek: Bolca vermek, dağıtmak
Sedyelik olmak: Ayakta duramayacak hâle gelmek ”Adam bir vuruşta sedyelik oldu ”
Seferber olmak: Bir işe eldeki tüm imkânları kullanarak girişmek ”Yanan evi söndürmek için herkes seferber oldu ”
Selâmı sabahı kesmek: Dostluğu, arkadaşlığı, ahbaplığı kesmek, her türlü ilişkiye son vermek; selâmına bile karşılık vermemek ”Onunla selâmı sabahı kesmişsin diyorlar, doğru mu?”
Selâm verip borçlu çıkmak: Küçük bir ilgi göstermek karşılığında hemen kendisine bir iş yüklenilmek
Senet vermek: 1 Yazılı, imzalı belge vermek 2 “Bu işin böyle olduğuna inanmanı istiyorum” anlamında kullanılır
Sen giderken ben geliyordum: “Ben bu oyunları senden daha iyi bilirim, ben daha tecrübeliyim, beni aldatamazsın ” anlamında kullanılır
Seninki (tatlı) can da benim ki (elinki) patlıcan mı?: “Senin canın kıymetli de benimki kıymetli değil mi?” anlamında kullanılır
Senli benli olmak: Çok samimi, içten, teklifsiz biçimde olmak ”O kadar senli benli olma yabancılarla ”
Sen sağ ben selâmet: İş sonuçlandı, artık yapacak bir şey kalmadı ”Nihayet bütün mallar satıldı, bundan sonra sen sağ ben selâmet ”
Sepet havası çalmak: Birini işten çıkarmak, yol vermek, yanından uzaklaştırmak ”Demek bize de sepet havası çalacakmış, görürüz bakalım!”
Sere serpe: Rahatça, sıkışık olmayarak, açılıp saçılarak, çekinmeden, serbestçe ”Yolda sere serpe yürürken korkunç bir ses duydum ”
Sermayeyi kediye yüklemek: Parasını yiyip bitirmek, işini ve parasını kaybetmek, batırmak ”Desene sermayeyi kediye yüklemişsin sen!”
Ser verip sır vermemek: Dürüst, güvenilir, ağzı sıkı olmak; ne kadar zorlanırsa zorlansın kimseye sırrını söylememek ”Bu ordunun ser verip sır vermeyen yiğitlere ihtiyacı vardır ”
Ses çıkarmamak: 1 İtiraz etmemek, hoş görerek karşı çıkmamak 2 Hiç konuşmamak, susmak ”Kendisine söylenen o kötü sözlere nasıl ses çıkarmadı şaşıyorum ”
Sesini kesmek: 1 Söylemekte iken susmak, bir şey söylemez olmak 2 Bir kişiyi söylerken susturmak, artık söyletmemek ”Şunun sesini kesin, yoksa çıldıracağım!”
Ses seda çıkmamak: 1 Hiçbir tepki görülmemek 2 Haber çıkmamak ”Ses seda çıkmadı hiçbir komşudan ”
Ses vermemek: 1 Herhangi bir sesi çıkarmamak 2 Bir çağrıya kulak vermemek ”Adam evdeydi ama hiç ses vermedi ”
Seyirci kalmak: Bir olay karşısında hiç tepki göstermemek, işe karışmamak ”Öğrencilerin birbirine girmesine polis seyirci kalamazdı ”
Sıcağı sıcağına: Hemen, olayın üzerinden fazla zaman geçmeden, unutulmadan ”Sıcağı sıcağına gidip onları barıştırmayı düşündü ”
Sıcak kanlı: Sevimli, cana yakın, sempatik ”Ne kadar sıcak kanlı bir çocuk ”
Sıcak yüz göstermek: Yakınlık göstererek karşılamak ”Biraz sıcak yüz gösterseydin günaha mı girerdin?”
Sıdkı sıyrılmak: Birinden soğumuş olmak, tiksinmek ”Bir kez sıdkım sıyrıldı o adamdan ”
Sıfıra sıfır, elde var sıfır: “Hiçbir şey elde edemedik, bütün çalışmalar boşa gitti” anlamında kullanılır
Sıfırı tüketmek: 1 Elinde avucunda bir şey kalmamak, malı ve parayı bitirmek 2 Gücü kalmamak ”Bu kadar düşüncesiz davranmasaydı sıfırı tüketmezdi ”
Sık boğaz etmek: Bir şey yaptırmak için birini zorlamak, baskı altına almak ”Tamam yapacağız, sık boğaz edip durmayın ”
Sıkı durmak: Güçlü, dayanıklı olmak; güçlü görünerek dikkatli bulunmak ”Sıkı dur, şut çekeceğim ”
Sıkı fıkı: Çok samimi, birbirine çok bağlı, içten ve teklifsiz ”Onlar kadar sıkı fıkı insan görmedim ”
Sıkıntı basmak: Çok daralmak, sıkılmak, can sıkıntısı duymak, ruhen boşlukta olmak ”Otobüste beni bir sıkıntı bastı, dokunsalar patlayacaktım hani!”
Sıkıntı çekmek: 1 Zorluk, darlık ya da yoksulluk içinde yaşamak 2 Ruhen tedirginlik duymak ”Hiç sıkıntı çekmedim desem yalan olur ”
Sıkıntıya gelememek: Kendini dara düşürücü işlere dayanıklı olamamak, bu işleri yapma yeteneği bulunmamak
Sıkı tutmak: Önem vermek ”İşleri sıkı tutmazsan böyle olur işte ”
Sır küpü: Çok şey bilen, çok şey bildiği hâlde kimseye söylemeyen
Sır olmak: Aklın eremeyeceği biçimde ortadan kaybolmak
Sırra kadem basmak: Bir kimse ortalıktan yok olmak ”Sırra kadem bastı adam!”
Sırım gibi: İnce yapılı olmasına mukabil güçlü, dayanıklı ”Sırım gibi delikanlı olmuş ”
Sırtı kaşınmak: Söz ve davranışları ile dayak yemeyi hak etmiş bulunmak
Sırtından geçinmek: Asalak yaşamak, birinin kesesinden sağlamak ”Yeter artık onun bunun sırtından geçindiğin, biraz da sen çalış çabala!”
Sırtını dayamak: 1 Güçlü bir yere veya birine güvenmek 2 Bir yere dayanmak ya da yaslanmak ”Sırtını babasına dayamış atıp tutuyor, her dilediğini yapıyor ”
Sırtını yere getirmek: 1 Üstün gelmek 2 Güreşte rakibi sırt üstü yere yatırarak yenmek ”Onun sırtını kimse kolay kolay yere getiremez ”
Sıygaya çekmek: Sorgulamak, yapıp ettiklerinin hesabını sormak
Sil baştan: Yapılan işi beğenmeyerek yeniden yapmak
Silip süpürmek: 1 Ortada ne varsa hepsini yemek 2 Hepsini alıp götürmek, yok
etmek 3 Ortalığı temizlemek ”Evi çarçabuk silip süpürdüm ”
Sinek avlamak: Satış yapamamak, iş ve müşteri olmadığından boş oturmak, iş yapamaz olmak ”Sabahtan beri sinek avlayıp duruyoruz ”
Sinekten yağ çıkarmak: Hemen her şeyden, olmayacak şeyden bile çıkar sağlamaya çalışmak; yarar ummak ”Öyle açıkgözdü ki sinekten bile yağ çıkarırdı ”
Sineye çekmek: Bir zarara, hoş olmayan bir duruma, bir kötü söz veya davranışa ister istemez katlanmak ”Uzun yıllar kocasının geçimsizliğini, kabalığını sineye çekti; durdu ”
Sinirleri alt üst olmak: Haddinden fazla sinirlenmek; ne yapacağını şaşırmak, bilememek
Sinirleri boşanmak: Kendini tutamayarak gülmek, ağlamak ya da bağırmak
Sinirleri yatışmak: Öfkesi veya kızgınlığı geçmek, sakinleşmek ”Çok şükür öfkesi yatıştı, şimdi konuşabilirsiniz ”
Sinirlerini bozmak: Kızdırmak, öfkelendirmek
Sinirleri gergin olmak: En ufak bir olay çıktığı anda tepki gösterecek kadar sinirleri bozuk olmak ”Sinirleri çok gergin, üstüne varmayın ”
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|