01-03-2011
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Büyük Taarruz
Bu ağır yenilgiden sonra Yunanlar, Afyon-Eskişehir hattına kadar geri çekildiler ve savunmaya geçtiler Sahip oldukları bu geniş hatta üç kolorduları vardı ve buradan çıkacak olurlarsa savaşı kaybettiklerini kabul etmek zorunda kalacaklardı Ama buna pek ihtimal vermiyorlardı Çünkü Türk Ordusu’nun zaten yetersiz olan kaynaklarının iyice tükenmesi, kış mevsiminin olumsuzlukları gibi nedenlerin Türkleri kaçınılmaz bir yenilgiye mahkum edeceğini düşünüyorlardı Bunun tarihi bir yanılgı olduğunu anlamaları ise çok uzun sürmedi
Yunanlıların zannının aksine, Başkomutan Mustafa Kemal taarruz hazırlıklarını hızlandırmıştı Düşmanları Türk topraklarından tamamen söküp atacak nihai saldırıya ilişkin planını büyük bir gizlilikle uyguluyordu Ancak taarruzun zamanı ve yöntemine dair hiç kimseye bilgi vermiyordu Onun bu bekleyişi muhalefeti kızdırmaya başlamış, daha neyin beklendiği konusunda tartışmalara yol açmıştı Oysa Büyük Komutan bu sırada tüm imkanları biraraya getirmek için çaba gösteriyordu Sonunda 27 Temmuz gecesi Akşehir’e çağırdığı ordu komutanlarına planını açıkladı; 6 Ağustos 1922′de ise taarruza hazırlık emrini verdi
Kalan imkanlar dahilinde bütün ülke seferber olmasına rağmen Yunanlılar her bakımdan üstündüler Tabiki bir konu hariç; Türk’ün sahip olduğu yüksek manevi güç
Büyük Taarruz topçularımızın ateşiyle 26 Ağustos 1922′de Kocatepe’den başladı ve kısa sürede Afyon-Konya demiryolu hattı boyunca başarıyla gelişti Bu hattın güneyinden taarruz eden 1 Ordu’ya Nurettin Paşa, kuzeyinden saldıran 2 Ordu’ya ise Yakup Şevki Paşa komuta ediyordu Süvari Kolordusu’nun başında Fahrettin (Altay) Paşa bulunuyordu Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa idi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ise Büyük Taarruz’u, tartışmasız bir cesaret örneği sergileyerek ateş hattından yönetiyordu
Yunan kuvvetleri son derece süratli gelişen Türk taarruzunu beklemiyorlardı; şaşkınlık içinde geri çekilmeye başladılar 27 Ağustos 1922′de ordumuz Afyon’a girince Yunan Ordusu da Dumlupınar’a doğru çekilmeye başladı Bunun üzerine hemen girişimde bulunun Türk kuvvetleri 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da 200 000 askerden oluşan Yunan Ordusu’nu kuşatma altına aldılar Düşmanların kayıpları büyük oldu Aynı gece Kütahya da düşman işgalinden kurtarıldı
Tüm bu gelişmelerin ardından düşman ile Türk kuvvetleri arasında amansız bir kovalamaca başladı Başkomutan, 1 Eylül 1922′de şu emri veriyordu: “Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir, ileri!”
Bu emri alan Türk askeri, 1 Eylül’de Uşak’ı, 2 Eylül’de Eskişehir’i, 3 Eylül’de Nazilli, Simav, Salihli, Alaşehir ve Gördes’i, 6 Eylül’de Balıkesir ve Bilecik’i, 7 Eylül’de Aydın’ı, 8 Eylül’de de Manisa’yı kurtardılar Bu sırada 1 Yunan Ordusu Komutanı General Trikopis ile 2 Yunan Ordusu Komutanı General Diyenis ve bazı yüksek rütbeli Yunan subayları esir düştüler Türk kuvvetleri en sonunda 9 Eylül 1922′de İzmir’i düşman işgalinden kurtardılar ve kesin zafer sağlanmış oldu
Bu zaferle düşmanın bütün ümitleri yıkılmış, Türk’ün yüksek manevi gücü ve zekası tüm dünya tarafından bir kere daha anlaşılmış oldu Bu başarıyı körükleyen ise, Mustafa Kemal başta olmak üzere aziz Türk Milleti’nin “Kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti” isteği oldu
Türk Milleti artık yeni bir döneme adım atıyordu 11 Ekim 1922′de İtilaf Devletleri’yle Mudanya Mütarekesi imzalandı ve silahlar bırakıldı; Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki çarpışmalara son verildi Yunanlılar Edirne ve Doğu Trakya’dan vazgeçtiler İstanbul ve Boğazlar bazı şartlarla idaremize bırakıldı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|
|