Şengül Şirin
|
İran tarihi

İran -Resmî adı İran İslam Cumhuriyeti Cumhuriye İslamiye İran, Güneybatı Asya'da ülke Güneyde Basra ve Umman Körfezi, kuzeyde ise Hazar Denizi ile çevrilidir Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir Başkenti Tahran'dır Şiilik ülkenin resmî dini mezhebi ve Farsça resmî dilidir
COĞRAFYA doğal çevre
iran'ın büyük bölümü, içinde bir ya da birçok Gondvana tabakasının yer aldığı, ikinci ve Üçüncü Zaman çökelti katman-larıyla örtülü, sert ve yaşlı bir sert temelden oluşan bir yüksek platodur Enine uzanan sıradağlar, yükseltisi genellikle 1 000 m'yi aşan bu platoyu, dip yükseltisi az bölmelere ayırır Ülkenin orta kuzey -doğu'sundaki Deşti Kevir (dip yükseltisi 600 m kadar); güney-doğu'da Lut (dip yükseltisi 200-300 m kadar); Afganistan sınırında Sistan (dip yükseltisi 460 m kadar) Deşti Kevir ve Lut oldukça parçalanmış kütlelerle birbirinden ayrılır (3 000 m) Lut ile Sistan arasında, Afgan sınırına paralel olarak hiç kesintisiz uzanan Kuhestan yükseklikleri (2 300-2 800 m) 2 500 km boyunca platoyu K 'den G 'e kuşatan iki dağ yayını birleştirir
K 'de, Hazar denizi yönünde içbükey bir görünüm alarak hem K 'e hem de G 'e yönelen Elburz dağları, bir ikinci Zaman çökelti dizisi içinde Jura devrine özgü görünümler taşırsa da, dev yeşil kayaçlar (Üçüncü Zaman'ın başlarından kalma, aşırı bazlı kayaçlardır) sokulumlarını, sert temel parçalarını (Tahran1 ın K -B 'sındakı Alem Kuh) ve Tahran'ın K D 'sunda 5 600 m'yi aşan genç Demavend yanardağ ay gıtını da kapsar Daha D 'daki Horasan dağlarında, sert temel yüzeye çıkarak ya yılırsa da çökelti örtüsü içinde hâlâ Jura ya özgü biçimler bulunmaktadır Güneyde, Türkiye sınırından doğruca Bender Abbas'a kadar 1 800 km boyunca uza nan ve ortalama genişliği 250 km'yi bulan Zagros sıradağları orta kesimlerde 4 500 m yüksekliğe ulaşır (Isfahan yakınlarında Zerd Kuh), Fars havzalarında parçalanır, en sonunda da Hürmüz boğazına yaklaşırken yeniden yükselir (Kirman'ın G 'inde 4 500 m) Daha sonra, ana dağ sıraları daralır ve dağınık Belucistan sıradağları arasında kaybolur; buradaki en yüksek doruklar Kuh-i Besman ve Kuh-i Taftan yanardağlarıdır Zagros sıradağları, G -B 'da birbirine paralel, uzun doruk çizgili ve Jura devri yapı biçimleri taşıyan (burada, Arabistan platformunun kenar kısımlarında, petrol kapanlarını oluşturan antiklinal yapıları bulunur) bir çökelti alanı içerir, iran'ın K -B 'sındaysa, ülkeyi sınırlayan iki dağ yayı birbirine yaklaşır Orta plato daralır ve yer yer çökelti örtüsüyle kaplı yaşlı bloklarla çöküntü çukurlarının (sözgelimi Orumiye gölü; bu çukurların yanıbaşında temeldeki çatlaklardan doğan büyük yanardağ yapılarının Sehend ve Sabelan yükselir) peşpeşe sıralandığı Azerbaycan'da parçalara ayrılır
iran platosunda, yer yer büyük sıcaklık genlikleri (1 590 m yükseltideki Isfahan' da: ocak ayı ortalaması 3,9°C; temmuz ortalaması 27,2°C) gözlenmekle birlikte yer yer de kışları ılıman geçen (Hazar denizi ya da Basra körfezi kıyılarında sıcaklık farklılıkları [kışlar ılıktır] hafifler), çok karasal özellikli bir iklime rastlanır Öte yandan iklim kuraklıktan da büyük ölçüde etkilenir Yazları, Hindistan'ın kuzey-batı alçak basınçlarına yönelik yarı tropikal akımın etkisiyle, kuraklık neredeyse bütün ülkeye egemendir; yalnızca, Elburz'un kuzey yamacındaki Hazar denizi kıyıları, ılıman bölgeden gelen alçak basıncın getirdiği yağışları alır Sonbahar ve ilkbahar arasında, Akdeniz'den gelen alçak basınç ülkenin hemen hemen her kesimine ulaşır, ama D 'ya gidildikçe hızla etkisini yitirir ve ancak Zagros'un batı kesimiyle Elburz üzerlerine bol yağış bırakır Buna, plato üzerinde ilkbahar mevsiminde arasıra yağan konveksiyon yağmurları da eklenir Bu yüzden, yeterli yağış alan kesimler Hazar kıyıları (D 'ya gidildikçe yağışlar yılda 1 500 mm'den 600 mm'ye düşer), Batı Zagros yükseklikleri (600-800 mm) ve daha az olarak da Azerbaycan yükseklikleridir Platonun büyük kesiminde ve içteki dağ eteklerinde yağışlar 100-300 mm arasında değişir (Isfahan 120 mm; Tahran 250 mm), içteki ve güney-doğu'daki çanaklar çöl halindedir ve Lut çölünün orta kesimi hemen hemen hiç yağış almaz Böylece, yağış getiren etkilere kapalı olduğundan yağmur almayan havzaları (örneğin Azerbaycan'daki Tebriz ovası) bir yana bırakılırsa, yağmura bağlı tahıl tarımı yapılabilen Kuzey ve Batı bölgeleriyle, yağmura bağlı tarımın ancak birkaç dağ öbeğinde (Kuhestan, Belucistan'daki büyük yanardağlar) yapılabildiği Doğu ve Güney-doğu bölgeleri arasında büyük bir çelişki gözlenir Bu çelişki, kuzey ve batıdaki ormanlarla (Hazar kıyı şeridindeki gür ve yağış alan ormanlar, Zagros meşelikleri, Elburz ve Horasan'ın iç yamaçlarındaki ardıç ormanları) iç kesimlerdeki ve doğudaki çıplak ve çölsü bozkırları ve dağ eteklerinin ağaçlandırılmış bozkırlarını (fıstık-badem yetiştiriciliği) açık seçik gözler önüne seren doğal bitki örtüsü haritasında da görülür Ormanlar yoğun biçimde ve çok erken dönemlerde, İslamlığın yayılmasından önce, nüfus artışını ve kentsel gelişmeyi kamçılayan bir bolluk döneminin sonucu olarak (Sasaniler zamanında) yok edildi; bugün ancak Hazar kıyısı
ormanları önemli sayılabilecek bir alanı kaplamaktadır
yerleşim ve yaşam biçimleri
Beşeri coğrafya hâlâ, kökeni Ortaçağ'a dayanan, göçebelerle yerleşik yaşayanlar arasındaki çelişkilerin ve bunların bir arada bulunmalarının yarattığı sorunların etkisi altındadır Antikçağ'da yerleşik düzene geçmiş bir ülke olan iran, Turan'a (göçebe toplulukların yaşadığı alçak Orta Asya bozkırları) taban tabana zıttı, iran'daki kırsal uygarlık, taraçalar halinde düzenlenmiş ve akarsularla beslenen dağlar arasındaki vadilerde ve yeraltında akaçlamayı gerçekleştiren dehliz (Kanât) sularıyla plato eteğindeki vahalarda, çok erken tarihlerden başlayarak, karmaşık ve titiz bir nadas sistemi (bol gübre sağlayan büyük baş hayvancılığın gelişmesine ola-
nak veren yem bitkileri [yonca] yetiştiriciliği ağır basmaktaydı) sayesinde sürekli ürün veren bilimsel bir tarımcılık geliştirildi iran kabilelerinin İ Ö I binyıl başlarında hızla platoya yerleşmelerinden sonra, Antikçağ'ın geri kalan bölümünde göçebelik yalnızca Orta iran'ın doğusundaki çöllerde yaşayan birkaç toplulukta ve kısa süreli olarak hayvanlarıyla birlikte Zagros dağlarındaki otlaklarda yaylaya çıkan yakın köylerin halklarında (Kürtler [günümüzde yörede 5 milyon kürt vardır] ve şıi Lurlar [günümüzde yaklş 450 000 kişidirler]) görüldü Kürtler'in çoğu sünni ve yarı göçebedir (koyun, keçi, at) Birçok boylara ayrılırlar ve bunların pek az bir bölümü yerleşik düzeni ve şiiliği benimsemiştir

islamlığın yayılışı, göçebe Araplar'ın Basra körfezi kıyılarındaki sıcak topraklara (germsir) yerleşmeleri büyük bir değişiklik yaratmadı: günümüzde hem burada hem Mezopotamya'nın iran kesiminde bir arap azınlık (yaklaşık 1 milyon kişi) yaşamaktadır Bu azınlığın yaşam biçimi tam göçebelikten yerleşik düzene (kabileler halinde ya da değil) doğru (koyun ya da deve yetiştirmeye dayanan yarı göçebeliğin tüm aşamalarından da geçerek) evrim geçirmektedir Araplar'ın çoğu (büyük sünni Beni Temim kabilesi dışında) şiidir
IX -X yy 'lardan başlayarak, Orta Asya bozkırlarından gelen göçebe türk ve mo-ğol boylarının kitleler halinde akması, derin etnik ve kültürel çalkantılara yol açtı Hıristiyan Gürcistan ve Trabzon Rum imparatorluğu'nun tersine, göçebelerin toplandığı Azerbaycan türkleşti ve iran Sa-fevi devletinin şiiliği devlet dini ilan etmesinden sonra, Anadolu'ya dağılmış şii türkmen boylarının Azerbaycan'a dönüşüyle dildeki değişiklik de XVI yy 'da tamamlandı
Azeri lehçeleri konuşan bu cemaat, sayıları 4 milyonu bulan bir şii topluluğu oluşturmaktadır Geniş ölçüde yerleşik düzene geçmiş ve çoğu kez kabile düzeni yıkılmış bu topluluk içinde, küçük bir bölümü hâlâ koyun besleyerek yarı göçebe yaşayan Afşarlar (350 000) ve iran merkezi yönetiminin Aşağı Aras bölgesinde tutmaya çalıştığı Şahsevenler gibi birkaç büyük boy bugün bile varlığını sürdürmektedir Öteki türk boyları hemen her yere dağılmışlardır (Fars'ta kaşkay göçerleri; K -D 'da Atrek bozkırlarında Türkmenler) Türk azınlıklar toplam olarak ülke nüfusunun dörtte birinden fazlasını oluşturmaktadır
G -D 'da, farsça konuşan, ama kökenleri K -D bölgelerine dayanan (türk akınları nedeniyle kaçmak zorunda kaldılar) göçebe beluci (iran'daki sayıları 1 milyon kadardır) boylan yaşar
Zagros sıradağları bütünüyle Bedevi-ler'in yaşam alanıdır ve ağırlaşan güvensizlik ortamı içinde, yerleşik iran halkından geniş kesimler de savaşçı göçebeliği benimseyerek, özellikle İsfahan'ın batısındaki Bahtiyariler gibi (500 000 kişi) güçlü konfederasyonların ortaya çıkmasına yol açmışlardır Develerin yaşayamayacağı gür ve yağış alan ormanlar nedeniyle yalnızca Hazar kıyı kuşağı göçebelerin akınından uzak kalmış ve iran uygarlığının özellikle kurak iç platoda geliştiği Antikçağ boyunca pek ilgi görmeyen bu bölge de XV yy 'dan başlayarak yavaş yavaş kırsal kesim nüfusunun istilasına uğradı Günümüzde ülkenin belki de en kalabalık kesimi bu bölgedir Göçebe boyların nüfus fazlasının kendiliğinden yerleşikliğe geçmeleri yerleşik halkın XVIII ve XIX yy 'dan başlayarak yeniden Zagros ve Azerbaycan'a kaymalarına olanak vermiştir; ancak göçebeliğin siyasal ve toplumsal etkilerinin elle tutulur biçimde azalması için 1930'lu yıllarda Rıza Şah'ın izlediği kabileleri denetim altında tutma ve zorla yerleşme politikasını beklemek gerekecektir, iran'da bugün de, Zagros'taki büyük kabile topluluklarıyla (Kaşkaylar, Bahtiyariler) birlikte, yeryüzünün en kalabalık ve en tutarlı göçebe toplulukları ve de keçi ve ko-yunlarıyla beraber yazları otlaklara çıkan sayısız yarı göçebe kabileler yaşamaktadır Kürdistan'ın güneyinde Fars'ın kenarında ise şu topluluklar yaşarlar: dört ailenin yönetimindeki çeşitli kabilelerden oluşan Kuh Geluslar (150 000; bu boylardan bazıları oğuz lehçesi konuşur); Me-mesaniler (50 000); merkezleri Şiraz'da bulunan Kaşkarlar (600 000) ve bir bölümü yerleşikliği seçen dağınık beş kabileyi birleştiren Hamseler, iran'da ayrıca 300 bin bahai, 220 000 ermeni, 200 000 hı-ristiyan (katolik, Kaideliler, asurlu, ortodoks ve katolik rum), 70 000 yahudi ve 30 000 kadar zerdüşt de bulunuyor Toplam nüfusun aşağı yukarı yarısı farsça konuşur ve kentlerde yaşar Son yıllarda büyük kentler şaşırtıcı bir nüfus artışına uğramış, ancak, hizmet kesiminde değilse de, sanayi kesimindeki iş alanları aynı oranda bir artış gösterememiştir Batı Asya'nın en kalabalık kenti özelliğini taşıyan Tahran, kent yaşamına egemendir; ama nüfusu 500 000'i geçen başka yerleşim merkezleri de vardır (Isfahan, Meşhed, Tebriz) Bu gelişme büyük ölçüde, önemli bir nüfus artışının baskısıyla ortaya çıkan bir kırsal kesim göçünden kaynaklanmaktadır Yıllık ortalama artış °/o 2 ile 2,5 arasında oynamaktadır; iran'a her yıl bir milyona yakın yeni nüfus katılmaktadır
ekonomi
• Tarım, göçebeliğin egemen olduğu yüzyılların damgasını hâlâ büyük ölçüde taşır iran köylülerinin yüksek randımanlı, eski sulu, yoğun tarım geleneğinin varlığını koruduğu vahaların ve dağ vadilerinin yanı sıra, çok geniş alanlar, göçebelerin yerleşmesiyle ortaya çıkmış son derece geniş ve ancak yağmurla sulanan bir tahıl tarımına bırakılmış durumdadır Günümüzde tahıl üretimi, pirinç dışında (1 Mt'dan fazla Hazar denizi kıyısı ve Huzis-tan), hızla artmakta olan bir nüfus için yeterli olmaktan çok uzaktır Ama sanayi kültürleri, 1930'dan bu yana önemli ölçüde artmıştır: yayla üzerinde (özellikle Horasan'da) şekerpancarı (sulu tarım) ve şekerkamışı (Huzistan), şeker tüketimini (yaklaşık 600 0001) karşılamaktadır; Hazar denizi kıyılarında ülke tüketiminin °/o 75'ini sağlayan çay (ulusal içki); Cürcan, Huzistan ve Fars'ta pamuk (dışsatıma elverişli büyük üretim fazlası); yağlı tohumlar; tütün (Isfahan bölgesi); İpek (Hazar denizi kıyılarında hâlâ vardır) Büyük barajlar yapımı ve yeni sulama alanları düzenlenmesi (Huzistan'da Dez ve Kerhe üzerinde ve yine aynı bölgede Karun projesi; Hazar denizi kıyısındaki Gilan'da pirinç tarımı için gerekli su hacmini artırmak amacıyla Se-fid Rud üzerinde; Isfahan vahasında sulama işlerini düzene sokmak için Zayen-de Rud üzerinde; Azerbaycan'daki göçebelerin yerleşik yaşama geçirilmesi için iran-sovyet sınırındaki Aras üzerinde) ve yine motorlu kuyular açılması (Büyük Horasan vadisi, Fars havzaları) bazı gelişme olanakları getirmektedir
Ülkenin modernleştirilmesi, gerçekte, hemen yalnızca petrol'e dayanmaktadır 1908-09'dan beri işletilmekte olan petrol yataklarının aşağı yukarı tümü G -B 'da (Huzistan ve deniz kıyısı boyunca uzanan Zagros sıradağları) bulunur Bu kesim içinde, üretim yavaş yavaş K -B 'dan, bugün daha verimli olan G -D 'ya (Ağaçeri, Gaç Saran, Bibi Hakime) kaymıştır, ayrıca Basra körfezindeki birçok denizaltı yataklarına doğru uzanmaktadır, iran yaylası üzerinde, şimdiye kadar, ancak zayıf ya da İşletilmesi güç petrol yataklarına rastlanmıştır Ama bu petrol yatakları bazen önemli gaz rezervleriyle birlikte bulunur Ham petrol rezervleri yaklaşık 8 milyar ton (dünya rezervlerinin yaklaşık % 10'u) olarak tahmin edilmektedir Ticari hale getirilmesi daha güç olan gaz rezervlerlnlnse daha da önemli olduğu ve aşağı yukarı 14 000 milyar metre küpü bulduğu sanılmaktadır (dünya rezervlerinin yaklaşık % 20'si ya da OPEC rezervlerinin yarısı ya da buna yakın bölümü) Uzun süre, körfezin sonundaki Abadan'dan ve Bender Meşur'dan yapılan petrol dışsatımı, 1966'dan başlayarak, kıyıda 40 km uzaklıktaki Harg adasında büyük tankerlerin yanaşabilecekleri biçimde kurulan ve petrol kuyularına deniz altından bir boruhattıyla bağlı bulunan yapay bir limandan yapılmaya başlandı 1974'te üretim 300 Mt'a yaklaştı, Pehlevi döneminin sonu olan 1978'de henüz 260 Mt'un üzerindeydi, ama islam devriminden sonra ve Irak savaşından önce 1979'da 150 Mt'a, 1980'de de 75 Mt'a düştü Savaş, petrol alanlarının bir bölümünü, Abadan büyük rafinerisini ve Harg adasındaki terminali yıkıma uğrattı Üretim, 1981'de, 60 Mt'a düştü
Petrolden sağlanan önemli mali kaynaklar (1974'te 20 milyar dolardan fazla, yani 1970'tekinin yirmi katı), geleneksel halıcılık zanaatınca üretilen halılardan başka dışsatım ürününe sahip olmayan ülkenin donatılması ve sanayileştirilmesi işine başlanmasını olanaklı kıldı Bu yolda ilk aşama Rıza Şah'ın kararlı siyasetiyle 30'lu yıllarda yer aldı Rıza Şah'ın bu siyasetiyle büyük altyapı çalışmaları (iran'ı boydan boya katederek Basra körfezini Hazar denizi'ne bağlayan demiryolu) ve bundan başka birçok tüketim sanayileri ve özellikle tekstil ve besin (şeker fabrikaları ağı) sanayileri doğup gelişti Bu dönemde, büyük sanayi Abadan'daki güçlü petrol rafinerisinden (kapasitesi 20 Mt) ibaretti Özellikle donatım çalışmalarının (demiryolu ağı, karayolları, ülkenin büyük kentlerini petrol ürünleri bakımından beslemek için yurtiçi petrol ve gaz boruhat-ları) sürdüğü 50'li ve 60'lı yıllardaki göreli bir yavaşlamadan sonra, 1973-74 yıllarında petrol fiyatlarının dört katı artarak en yüksek miktarına çıkarılan üretimin gelirini birdenbire yükseltmesini izleyen ikinci bir hızlanma aşaması kendini gösterdi Bu dönemde büyük sanayi tesisleri gerçekleştirildi (Isfahan yakınlarındaki çelik fabrikası; körfezin sonunda ve Şiraz'da pet-rokimya sanayisinin büyük ölçüde gelişmesi) ve özellikle birçok büyük proje uygulamaya konuldu (petroklmya, nükleer santrallar vb ) Ne var ki, bu projelerin gerçekleşmesi, 1979'dan bu yana islam devrimi ve iran-lrak savaşı yüzünden kesintiye uğradı ve hatta büsbütün durdu Petrol üretiminde ve dolayısıyla ham petrol dışsatımında oluşan büyük düşüş, döviz girdilerini azalttı, islam devriminin öteki, özellikle tarım alanındaki sonuçlarıysa, henüz kolayca gözlenebilecek nitelikte değildir
TARİH
Tarihöncesi dönem için arkeoloji bölümüne bakınız göçler ve Ariler'in gelişi (VII yy/a kadar)
III binyıl'ın sonlarına doğru artan kuraklık birçok vahanın ve kentin mahvolmasına, daha sonra indus uygarlığının çökmesi de (İ Ö XVIII yy ) İran'ın doğusunda, geniş kapsamlı ticaretin gerilemesine yol açtı Ama iran kültürü, imal ettikleri gri ha-murlu çömleklerle ayırt edilen ve genellikle ari olarak kabul edilen toplulukların katkılarından yararlandı II binyıl boyunca yeni gelenler iran'ın K -D 'sundan B 'sı-na doğru ilerlediler; burada yerli geleneklerle Mezopotamya'ya özgü teknikleri ve K -D 'dan gelen savaşçı aristokrasilerin katkılarını birleştiren parlak yerel kültürler ortaya çıktı En parlak başarılar, Emleş ya da Marlık (bugünkü Gilan'da İ Ö XIV yy 'dan itibaren), sonra Hasanlu (Azerbaycan'da) ve Lurlstan sanatına ait yapıtlarda görüldü, iran eyaletlerinin yöneticileri kendileri için kaleler yaptırdılar ve savaş gücünü artıran biniciliğe önem verdiler
Bu fatihlerin kimliği, ancak IX yy 'da, Zagros dağlarının batı kenarına ulaşan Persler ve Medler'den ilk kez Asur kaynaklarında söz edilince ortaya çıktı; bu bölgede yaşayan halklar, çok geçmeden yeni gelenlerin dillerini benimsediler Küçük krallıklara ayrılan Medler* ve Persler* Asur'un, Zagros bölgesine yerleşmiş olan Elam'ın ya da iskitler'in egemenliğine girdiler
Med İmparatorluğu (İ Ö 612 ■ İ Ö 550'ye doğr )
Elam'ı yıkan (646'ya doğr) Asur da, Ba-billiier ile Medler'in kurduğu ittifakın saldırılarıyla çöktü (612) Med halkının birliğini sağlayan ya da bundan yararlanan son med kralı Kyksares, imparatorluğu Batı'da Kızılırmak'a (Halys) kadar büyüttü, ama iran'da egemenliğinin ne ölçüde yayıldığı bilinmemektedir
Ahemeni hanedanı zamanında Pers İmparatorluğu (İ Ö 550 - İjÖ 330)
Med imparatorluğu, med kralı Astya-ges'i yenen ve esir alan (İ Ö 550'ye doğr )
ahemeni hanedanından pers kralı Key-hüsrev ll'nin eline geçti Ahemeniler* tüm iran topraklarına egemen oldular, hatta Orta Asya'ya kadar ilerlediler; burada ari dillerini konuşan kavimlerle karşılaştılar: daha sonraları iran'la bütünleşen Baktri-alılar ve Sogdlar ile pers egemenliğinden daha az etkilenen Harizmler ve Sakalar
Kambiz II (550-522) Mısır'ı ele geçirdi; Dara I (522-486) imparatorluğun sınırlarını Sir Derya'ya, indus'a ve Tuna'ya kadar genişletti Ama Atinalılar, Birinci Med* savaşı'nda pers ordusunu yendiler (Ma-rathon, 480); ikinci Med savaşı'nda Kserk-ses l'in (486'dan 465'e dek kral) yönetimindeki sefer, Salamis (480) ve Platai (479) yenilgileriyle son buldu Bu bozgunlar, Kserkses l'in ardılları zamanında Ahe-menller'ın gücünün gittikçe zayıfladığını gösteriyordu
iran, Ahemeni imparatorluğu'nun en büyük bölümünü oluşturuyor ve en iyi birlikleri, yönetim ve ordu kadrolarını sağlıyordu Ama Media ve Persia'nın batısında pek kentleşmemiş ve hâlâ yazının bilinmediği bölgeler vardı
Yunan-Makedonya egemenliği (İ Ö IV ■ İ Ö II yy )
Doğu iran satraplıkları, bazen direnerek bazen de isyanlarla dört yıl durduruldukları iskender'in seferi (İ Ö 330-327) sırasında, savaşçı niteliklerini gösterdiler Ama iskender, kurnazca davranarak bu bölgeleri yönetmek ve ordusunu güçlendirmek için, iran'ın her yanından savaşçı soyluları göreve çağırdı 309'dan sonra iran'ı yöneten Selefkiler*'in Makedonya hanedanından gelen İlk kralları da aynı siyaseti sürdürdüler, iskender gibi onlar da iran soylularının savaşçı niteliklerini kaybetmeden hellenleşmelerini sağlayacak özerk yunan sitelerinin statüsüne sahip, yunan tarzında kentler kurdular
Ama, toprakları B 'dan D 'ya 4 000 km boyunca uzanan ve öncelikle Akdeniz kesimiyle ilgilenen Selefki krallığı, III yy 'dan itibaren bölünen iran'ı İhmal etti; bunun üzerine pers hanedanlarının mezdek dinine ve Ahemeniler'ln mirasına dayandıkları Media Aturpatakan'da (Azerbaycan) ve Persia'da elam geleneğini kısmen yaşatan Elimeide'de, Büyük Bozkır halklarına karşı direnmek için yunan krallarının güçlü bir devlet kurdukları (İ Ö ) Baktria'da parçalanmalar oldu Aynı dönemde, bugünkü Horasan bölgesine yerleşerek Parthlar adını alan bir iskit halkı, Arsakiler* hanedanı zamanında basonucunda yavaş yavaş islamlığı kabul ettiler; bazen de iran'ın en güçlü hanedanları Türkler'i himayeleri altına aldılar X yy 'ın İkinci yarısından itibaren durum değişmeye başladı: 962'de bir türk boyu Gazne'yi ele geçirdi ve hızla hem D 'da Hindistan'a hem de B 'ya doğru gelişti ( - gazneliler ) 239'a doğr
Daha K 'de aynı dönemde, Türkler'ln başka bir kolu, Selçuklular*, yayılmaya başladılar ve çok geçmeden Horasan'ı, işgal ettiler 1040'ta Gazneliler'I Hindistan'a doğru sürdüler, Büveyhiler devletini ortadan kaldırdılar, halife tarafından kurtarıcı olarak karşılandıkları Bağdat'a girdiler (1055) ve Bizanslılar'ı yendiler (Malazgirt 1071) Bizans'ın bozguna uğramasından sonra açılan gedikten içeri girdiler ve Anadolu'da yeni bir devlet kurdular (Anadolu Selçukluları)
Selçuklu imparatorluğu'nun ayrılıkçı güçler karşısında gerilemesi ve çöküş sürecine girmesi Mezopotamya, iran ve Suriye'de atabey hanedanlarının doğmasına yol açtı iran'daki atabey hanedanlarının en önemlileri ildenizliler (Azerbaycan atabeyleri) ve Salgurlular'dı (Fars atabeyleri) Selçuklu sultanı Sencer'in Oğuzlar' ın isyanı sonucu iktidarını kaybetmesiyle Horasan da Selçuklular'ın denetiminden çıktı ve iran'daki selçuklu varlığı Batı iran' la sınırlı kaldı Sonunda, başlangıçta Selçuklular'ın Harlzm valileriyken, bağımsızlıklarını kazanan ve Karahıtaylar'ın da desteğiyle, 1194'te Selçuklular'ı yenen Ha-rizmşahlar, egemenlik alanlarını Hindistan sınırından Anadolu sınırına kadar genişlettiler
Moğollar
XIII yy 'ın başlarında Cengiz Han'ın önderliğindeki Moğollar önce Karahıtaylar'ı, sonra da Han'ın Harizm'e gönderdiği 450 tüccarın öldürülmesi üzerine bu devleti ezip geçtiler, 1220'den sonra iran'ı İşgal ettiler, 1258'de Bağdat halifeliğini ortadan kaldırdılar, ama iki yıl sonra, yeni kurulmuş olan Mısır Memluk devletinin sultanları tarafından durduruldular
Cengiz Han'ın ölümünden (1227) sonra imparatorluğunun Amu Derya ve Afganistan'dan Mezopotamya ve Küçük Asya' ya kadar uzanan orta-batı bölümü Hula-gu ve onun soyundan gelenlerin, yani ilhanlıların payına düştü (1251, aslında 1256-58'den 1335'e)
XIII yy 'ın sonlarında islamlığı benimsemelerine karşın ilhanlılar hanedanı, kendini daha çok zorla kabul ettirdi; ayrıca egemenlikleri ağır toplumsal ve iktisadi sonuçlar doğurdu: kentleri ve köyleri yok ederek, Türkler'ln gelmesiyle başlamış olan göçebelik sürecini hızlandırdılar ve böylece tarıma büyük bir darbe indirdiler; Cengiz Han'ın soyundan gelen öbür kollarla aralarındaki sürtüşmeler ve bir süre sonra ortaya çıkan parçalanmalar XIV yy 'da ilhanlılar'ın zayıflamasına neden oldu Tek güçlü devlet, Irak'ı ve pers ülkesinin güney-batı'sını ellerinde tutan Cela-yirler devletiydi; bu arada yerli bir hanedan Muzafferiler ülkenin güneyinde bağımsızlığını İlan etti
Timur bu tarihte ortaya çıktı 1360-1405 arasında, kırk beş yıl içinde türk-moğol göçebelerinin yardımıyla merkezi Semer-kand olan ve ölümünden sonra devam etmeyen geniş bir imparatorluk kurmuştu Timur'un ölümünden on yıl kadar sonra B 'ya sürülen Tlmuroğulları, ancak iran'ın orta kesimiyle kuzeyinde varlığını koruyabildi; Doğu'daysa çeşitli boylar, ülkeye bütünüyle egemen olmak amacıyla üstünlük savaşına girişmişlerdi
Türk-moğol kavimleri, özellikle de Ti-muroğulları, pers ülkesinde hiçbir zaman kalıcı bir devlet kuramamış olmalarına karşın, bir müslüman pers uygarlığının kurulmasında büyük bir rol oynadılar; bu uygarlık, edebiyat (belgelerde sadece ulusal dilin kullanılması) ve özellikle sanat (uzakdoğu tekniklerinin ve temalarının benimsenmesi) alanlarında islam dünyasının geri kalan bölümüne göre özgün bir nitelik taşıyordu Böylece süslemecilik ve tez-hipçilik, müslüman ülkelerde benzeri olmayan bir çeşitlilikle hayvan resimlerine ve doğanın tasvirine dayalı zarif bir sanata yöneldi
Safeviler
Timur'un ölümünden sonra Azerbaycan ve Anadolu'daki türkmen boyları Timur'un boyunduruğundan kurtuldular ve XV yy 'ın ilk yarısından itibaren Karako-yunlular boylar birliğini kurdular Ama XV yy 'ın ortasında, rakip Akkoyunlular boylar birliğinin (Van gölünün K 'lnde) önderi Uzun Hasan, Karakoyunlular'ın yerini aldı (1468), pers ülkesinin batısına egemenliğini kabul ettirdi, Gürcistan'ı kendine bağladı ve Karadeniz'de italyanlarla ilişki kurdu Ama Osmanlılar'a yenildi (Otluk-beli savaşı, 1473) ve Safeviler*'ln hızlı yükselmesine karşı koyamadı
XIV yy 'dan beri Azerbaycan'da Erde-bll bölgesi, halife Ali'nin soyundan gelen Safeviler'in egemenliğindeydi XV yy 'ın sonlarında, bunlardan biri olan Şah ismail, Akkoyunlular'ı ortadan kaldırdı, iran şahı unvanını aldı (1502) ve 1510'a doğru Irak'tan Horasan'a ve Bakü'den Basra körfezine dek uzanan ve refah düzeyi yüksek (Tebriz ticareti, Şiraz'da silah imalatı) geniş bir İmparatorluk kurdu Kendisinden 1 250 yıl önce Sasaniler'ln yaptığı gibi, gerçek bir iran milliyetçiliğine dayandı; Sasanller döneminden farklı olarak, bütünüyle Persler'e özgü bir dinin bulunmadığı iran'da şiiliğl imparatorluğun resmi dini yaptı Ama İran'ın Anadolu'da Şiiliği yayarak siyasi nüfuz alanını genişletme çabaları zaten kuzev-batı sınırlarından türk asıllı emirlikler tarafından tehdit edilen Safeviler'e Osmanlılar'ın saldırmasına yol açtı Çaldıran zaferini (1514) kazanan Selim I Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Osmanlı egemenliğini sağlamlaştırdı; buna karşılık Şah ismail de, 1524'te ölmesinden kısa bir süre önce Gürcistan'ı ele geçirdi Ardılı Tahmasp I döneminde (1524 -1576) mücadele uluslararası alana taşarak devam etti, çünkü Persler gibi osmanlı tehdidiyle karşı karşıya kalan (Mohaç bozgunu, 1526) Habsburglar da, François I ile Kanuni Sultan Süleyman arasındaki yakınlaşmanın sonucu olan fransız-türk çemberinden kurtulmak için Türkler'i yenilgiye uğratmaya çalıştılar Ayrıca Kanuni, Mezopotamya'yı ele geçirmeyi başardı (Bağdat, 1534 ve Tahmasp bu durumu kabullenmek zorunda kaldı [Amasya barışı, 1555]) Safeviler'in beşiği olan Gürcistan ve Azerbaycan peş peşe Türkler tarafından ele geçirildi O tarihten itibaren pers ülkesi, kısa bir dönem dışında, iran yaylasıyla sınırlandı
Safevller zamanında pers ülkesi en parlak dönemini XVII yy 'ın başlarında, Ab-bas I döneminde (1587-1629) yaşadı Başlangıçta uğradığı birkaç yenilgiden sonra, Abbas I geçici olarak Osmanlılar'la savaşmaktan vazgeçti (istanbul antlaşması, 1590), daha sonra K -D 'ya doğru İlerleyerek Ozbekler'i Amu Derya ırmağının ötesine sürdü (1598); hatta Basra körfezindeki adalara dek uzandı, iki ingiliz'in, An-thony ve Robert Sherley'in yardımıyla ordusunu yeniden örgütledi ve osmanlı yeniçerilerini örnek alarak devşirme bir birlik meydana getirdi Bunun ardından karşı saldırıya geçti (1620-21) D 'da Kandahar'ı aldı ve G 'de Portekizliler'I Hürmüz'den kovdu Daha sonra Osmanlılar'a saldırdı ve Bağdat dahil Irak'ı geri aldı (1623-24), ama bu fetih kısa ömürlü oldu, çünkü sultan Murat IV, Mezopotamya'yı kesin olarak yeniden ele geçirdi Abbas I her yerde düzeni sağladı, sanat yapılarını onardı, yolların güvenliğini sağladı ve belli konaklama noktalarında kervansaray ağını kurdu Abbas I, başkenti yaptığı İsfahan'ı görkemli bir kent haline getirdi ve hanedanının buraya yerleşmesini sağladı Ardılları, Asfi (1629-1642) ve Abbas ll'nln (1642-1667) zayıflığı İmparatorluğun siyasal bakımdan gerilemesine yol açtı Bunlar, Mezopotamya'yı geri almak ve Kafkasya'ya doğru genişlemek umuduyla Köprülüler zamanında kuvvetlenen Osmanlı imparatorluğu'na karşı kısır ve başarısız savaşlara girerek güçlerini boşa harcadılar iran'ın öbür ucundaysa sünnl Afganlıların girişimleri karşısında zorlandılar
Afganlılar, XVIII yy 'ın başlarında kesin bir başarı sağladılar Kandaharlı emir Mir Mahmut 1709'dan itibaren Safevi imparatorluğu'na saldırarak İsfahan'ı ele geçirdi (1722) ve şah unvanını aldı, böylece safevi hanedanına son verdi
Madir Şah, Zendler
iran üzerindeki afgan egemenliği uzun sürmedi Horasan sınırlarında bir çete reisi olan Nadir, tüm Horasan'ı işgal etti, sonra iran'ı ele geçirdi ve Tahmasp ll'nin saltanatını (1730-31) yeniden sağlamak İçin İsfahan'a girdiyse de son safevi şahı Abbas lll'ü (1732-1736) devirerek (1736) kendini şah ilan etti ve böylece Nadir Şah unvanını aldı (1736-1747) Nadir Şah hızla fetihlere girişti; birkaç yılda Mezopotamya, Azerbaycan (1738) ve Doğu Anadolu'da bazı kentleri Osmanlılar'dan geçici olarak aldı K 'de afgan istilasından yararlanarak Ruslar'ın ele geçirdikleri Hazar eyaletlerine yeniden egemen oldu D 'da Afganlılar ı kendi ülkelerine sürdükten sonra boyunduruğu altına aldı (1738) Pa-nipat zaferini kazanarak (mart 1738) Hin-
distan'a girdi, Delhi'ye dek ilerledi, Hint -Türk imparatorluğu'nu haraca bağladı ve bu imparatorluğu ilhak etmeden yönetimini iran'a bağladı Türkistan'ı istila etti ve Buhara hanını metbu yaptı Ama katlinden sonra (1747) devleti varlığını sürdü-remedi
Nadir Şah'ın yeğeni Adil Şah Afganistan'ı yitirdi; torunu Şahruh, iran toprakları üzerinde nüfuz mücadelesi veren etnik kökenleri farklı birçok hükümdardan (Horasan'da Nadir Şah'ın soyundan gelenler, Kafkasya sınırındaki Türkler, Luristan ve Fars'ta iranlı aşiret reisleri) yalnızca bir tanesiydi Zend aşiretinin önderi olan Kerim Han (1750-1779), bir süre için, Hazar de-nizi'nden Basra körfezine dek Pers imparatorluğu'nun büyük bölümünde birliği yeniden sağladı Bununla birlikte şah unvanı yerine daha önemsiz olan vekil unvanını aldı Kerim Han İsfahan'a egemen olmasına karşın, Şiraz'ı başkent yaptı Ondan sonra Zendler, birkaç yıl içinde nüfuzlarını bütünüyle yitirdiler
Kaçarlar
iranlılaşmış bir türk boyu olan Kaçarlar' ın önderlerinden Ağa Muhammet Şah, Kaçarlar'ı birleştirip, 1925'e dek varlığını sürdüren kaçar hanedanını kurduktan sonra, 1786'da Tahran'da kendini kral İlan etti; Tahran o tarihten başlayarak Pers imparatorluğu'nun, sonra da "iran impa-ratorluğu"nun başkenti oldu Muhammet Şah Zendler'i yendi (1794); Isfahan ve Şiraz'ı ele geçirdi (1795), birkaç ay içinde, rus çariçesi Yekaterina ll'ye boyun eğmekle suçladığı Gürcistan'ı yakıp yıktı ve Horasan'ı fethederek Nadlr'in ardıllarını tasfiye etti Ancak, Ruslar'ın karşı saldırısına uğradı ve onlarla çarpışmaya giderken öldürüldü (1797), Bu olay pers nüfuzunun sonu oldu: ülke, artık Avrupalılar'ın, özellikle Ruslar'ın ve ingilizlerin birbirleriyle çatışan emellerine teslim oldu; ingiliz temsilcisi Malcolm, ülkesi için iran kıyılarında ticaret yapma hakkı elde etti (1801) iki devlet arasındaki rekabet sayesinde ülke sömürgecilerin istilasından kurtulduysa da, XX yy 'a dek siyasal ve iktisadi bağımlılık İçinde yaşadı
Aslında Kaçarlar döneminde iran, XIX yy 'da birkaç İstisna dışında, hükümdarların, toprak sahiplerinden meydana gelen hemen hemen feodal bir aristokrasi ile mollaların oluşturduğu ruhban sınıfı karşısında önemsiz bir rol oynadıkları, gerilemekte olan bir devletti
Mollaların aşırılıkları ve islamiyeti biçimci bir ibadet temeline dayandırma eğilimleri, Bab'ın 1843'ten itibaren yaymaya çalıştığı babiliğin, Muhammet Şah'ın saltanat döneminde (1834-1848) hızla ilerlemesini kolaylaştırdı Bab, arı bir din yaymaya çalışıyordu; bu din anlayışının toplumsal sonuçları, özellikle kadınların eşitliği, katı müslümanları tedirgin etmekte gecikmedi Bab'ın genç şah Nasırettin'e (1848-1896) karşı ayaklanan müritleri yenildiler ve kurşuna dizildiler (1850) Buna rağmen, babilik, 1852'deki baskı dönemine dek yayılmayı sürdürdü Daha sonra sağ kalanlar Mezopotamya'nın osmanlı egemenliğindeki kesimine sürüldüler; babilik burada bahailik şeklinde yeniden canlandı; Bab'ın müridi olan yeni bir peygamber, Mirza Hüseyin Ali Nuri (Bahaullah da denir), "iki Ahlt'e ve İki Kuran'a da" sahip çıkarak ve özellikle bir tür barışçı evrensel bir kardeşlik önererek, bağdaştırmacı yeni bir öğreti ortaya koydu
Öte yandan iran, XIX yy 'da avrupalı devletlerin ülkeye egemen olma girişimlerinden doğan sorunlarla karşı karşıya kaldı Fethali Şah'ın saltanat döneminde (1797-1834) Rusya, iki savaştan (1804-1813 ve 1826-1828) sonra Bakü, Dağıstan, Gürcistan (1813) ve Aras'ın kuzeyinin (1828) kendisine bırakılmasını sağladı Bunun üzerine iran, Napoleon'dan Fransa'nın müdahale etmesini istedi ve ülke Fransa' nın himayesine girdi (4 mayıs 1807 anlaşması) Bununla birlikte, rus tehdidi karşısında iran, ingiltere'ye de yaklaştı; ingiliz temsilcisi Malcolm Tahran'a geldi (1808), Rusya'ya karşı iran'ın toprak bütünlüğünü koruma garantisini vererek (1809) ülkeyi Fransızlar'a kapadı (1809) Böylece ingiltere Basra körfezine yerleşti ve Afganistan'a iyice yaklaştı, iran, birkaç kez, Afganistan'ın zayıflığından yararlanarak, bu ülkeye yeniden yerleşmeyi denedi; her seferinde, özellikle 1837 ve 1856'da (Herat'ın iranlılar tarafından alınması) ingiltere tarafından durduruldu Ama Rusya da ingiltere'nin girişimlerine karşı çıktı Bu gelişmeler sonucunda İki devlet 1844'te birbirlerinin nüfuz alanlarına karışmamayı taahhüt eden bir anlaşma imzaladılar 1856'da Rusya Kırım bozgunu yüzünden çok kötü bir duruma düşünce iran, Nası-rettin döneminde, 1860'tan itibaren yeniden Fransa'ya yaklaşarak ingiliz etkisini dengelemeye çalıştı
ingillz-rus rekabeti, ingilizler'in Hindistan'ın kuzey-batı'sı ve Belucistan (1876), Ruslar'ın da Türkistan (1860-1884 arasında) üzerindeki egemenlikleri genişledikçe şiddetlendi Bu soruna ancak Muzafferinin (1896-1907) döneminde, ingiliz-rus yakınlaşmasını zorunlu kılan fransız-ingillz Entente cordiale'l çerçevesinde çözüm bulunabildi 31 ağustos 1907 tarihli sömürge anlaşması iran'ın sınırlarını belirledi ve ülkeyi iki nüfuz bölgesiyle (kuzey-batı Ruslar'a; güney-doğu ingilizler'e) bir tarafsız bölgeye (orta ve batı) ayırdı
Ülke içindeyse, Muzafferinin yabancı sızmasından, krallığın keyfiliğinden ve ülkeyi mahveden memurların kokuşmuşluğundan rahatsız olan milliyetçi muhalefeti memnun etmek için saltanatının sonlarında meşrutiyeti kurdu Ardıllı Muhammet Ali'nin (1907-1909) mutlakıyetçi siyaseti milliyetçi bir devrime yol açtı ve kral sürgün edildi Onun yerine 11 yaşında bir çocuk olan Ahmet geçti, ama bu genç hükümdar yabancıların (ingilizler'in ve özellikle Ruslar'ın) iktisadi yayılmacılığını önleyemedi
Pehleviler
21 şubat 1921'de Rıza Han'ın komutasındaki Kazaklar'dan kurulu iran alayı bir darbe yaptı ve yeni bir hükümet kuruldu Rıza Han, aralık 1925'te kral İlan edildi ve 25 nisan 1926'da Rıza Şah Pehlevl adıyla tahta çıktı Ülkenin birliğini güçlendirmeye çalıştı ve bir reform siyaseti izledi 1933'te, Anglo-iranian Oil Company'yle, iran'ın çıkarına biraz daha uygun yeni bir petrol anlaşması yapıldı; hükümet, ingiliz, rus, fransız etkilerinden kurtulmak için Almanya'ya yöneldi
1941'de SSCB ve Büyük Britanya, alman etkisini azaltmak ve Basra körfezinden SSCB'ye dek uzanacak uygun bir ikmal hattı kurmak amacıyla iran'ı işgal ettiler Büyük devletlerin baskısı sonucunda Rıza Şah Pehlevi, eylül 1941'de oğlu Muhammet Rıza Şah Pehlevi lehine tahttan feragat etti iran 1942'de iktisadi kaynaklarını ve topraklarını, iran'ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü güvence altına alan SSCB ve Büyük Britanya'nın hizmetine verdi Tahran konferansı'nın sonunda (1943) üç büyük devletin temsilcileri, bir duyuruyla, ülkenin yeniden inşası için iran'a yardım taahhüdünde bulundular Ama 1945'te Azerbaycan halkının bir bölümü SSCB'nin desteğiyle ayaklandı; sonunda sovyet birlikleri Iran topraklarından çekildi 1946'da Kürtler bağımsız bir cumhuriyet kurmaya çalıştılar Yabancı müdahaleler, iran'da yeni bir milliyetçi hareketin doğmasına ve Musaddık'ın yönetimindeki Ulusal cephe partisi'nin gelişmesine yol açtı 1951'de başbakan Raz-mara'nın öldürülmesinden sonra çıkan isyanla, Musaddık iktidara geldi, Parlamen-to'dan iran petrollerinin millileştirilmesi yönünde bir karar çıkarttı ve ingiliz karşıtı bir siyaset izlemeye başladı 13 ağustos 1953'te şah, Musaddık'ı görevden aldı Bunun üzerine halk hükümdara karşı ayaklandı ve şah ülkesini terk etmek zorunda kaldı, ama birkaç gün sonra geri dönerek Musaddık'ı tutuklattı Büyük devletlerle ilişkiler normalleşti ve 1954'te ingiliz, fransız, hollanda ve amerikan şirketlerinden oluşan uluslararası bir petrol konsorsiyumu kuruldu Bu kuruluş, petrol çıkarma ve petrol tesislerini kullanma yetkisini aldı; İran'ın petrol üretimi üzerindeki hakları yüzde 50 olarak belirlendi
Ocak 1963'te şah "Beyaz Devrim"in ilk altı ilkesini ilan etti: tarım reformu, ormanların ve otlakların millileştirilmesi, devlet fabrikalarına ait hisse senetlerinin satışı, işletmelerin kazançlarının yüzde 20'sinin İşçilere dağıtılması, seçim reformu ("kadınlara oy hakkı"), cehalete karşı "bilgi ordusunun (sipah-i daniş) kurulması; çok geçmeden bunları üç İlke daha izledi: bir "sağlık ordusu"nun (sihap-i bihdaşl), "kalkınma ve yeniden inşa ordusu'nun (sipah-l ümran) ve "hakseverlik evleri"nin kurulması Eylül 1963 seçimlerini, en önemli unsurunu, Hasan Ali Mansur'un yönetimindeki Yeni iran partisi'nin meydana getirdiği Ulusal birlik ezici bir Çoğunlukla kazandı Başbakan olan Mansur öldürüldü (ocak 1965) ve yerine Emir Ab-bas Hüveyda getirildi Ağustos 1967 seçimlerinde hükümet partisi, oyların yüzde 80'ini elde etti 26 ekim 1967'de Şah törenle taç giydi
Uluslararası alanda iran, ABD'yle ilişkilerini pekiştirirken, CENTO'daki ortaklarıyla (Türkiye ve Pakistan) ilişkilerini güçlendirdi Mısır ve Suriye'yle İlişkilerde gerginlik sürüyordu Ama kürt sorununun ardından sağlanan ateşkesle (sınırdaki petrol alanlarından ve Şattülarap sularından ortaklaşa yararlanmaya ilişkin mart 1967 tarihli anlaşma) Irak'la İlişkiler düzeldi Ortak iktisadi çıkarlar (Basra körfezindeki denizaltı sahanlığında bulunan petrol) ve nasıra hegemonyadan duyulan korku, iran, Kuveyt ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri sağlamlaştırdı SSCB ve Avrupa'da-ki sosyalist ülkelerle yakınlaşma, birçok iktisadi anlaşmanın imzalanmasını sağladı
Petrol siyaseti konusunda, Fransız ERAP grubuyla yapılan arama anlaşmasından (ağustos 1966) sonra, konsorsiyumla görüşmeler başladı; konsorsiyum, dışsatımını yüzde 15 oranında artırmak, o ana dek tek imtiyaz sahibi olduğu 260 000 km2'nln dörtte birini hükümete geri vermek ve iran Ulusal petrol şirketi' ne iran'ın pazarlayabileceğl ucuz petrol satmak zorunda kaldı Nisan 1967 anlaşmasıyla iran Ulusal petrol şirketi ve SSCB, iran'da hidrokarbon araştırması için İşbirliği yapmayı kararlaştırdılar
9 temmuz 1971 genel seçimlerini hükümet yanlısı iran Nevin partisi kazandı Tahranda muhaliflerle polis kuvvetleri arasında şiddetli çatışmalar çıktı (mayıs ve temmuz 1972)
Nisan 1969'da iran, Şattülarap'ı Irak'a veren 1937 sınır anlaşması'nı tanımadığını İlan etti ve ortak sınırın bu su yolunun ortasından geçmesini kararlaştırdı Arap ülkeleri içinde yalnız kalan Irak, bu kararı protesto etmekten başka bir şey yapamadı 30 kasım 1971'de, Basra körfezinde Şerce ve Res ül-Hayma emirliklerine ait üç adacık iran ordusu tarafından işgal edildi; iran ordusu, bölgede giderek artan bir şekilde Batılılar'ın çıkarları yönünde jandarma rolü oynarken Sovyetler ile de iyi ilişkilerini korudu
Ekim 1973'te iran, petrol fiyatını önemli ölçüde artırmaya yönelik bir siyaset benimsedi Petrol işletmeciliğinden sağlanan kaynaklar, hem iddialı ve çok yönlü bir kalkınma programını (petrokimya, nükleer santrallar, demlr-çelik kompleksleri, büyük altyapı çalışmaları vb ), hem de çok büyük askeri harcamaları (batılı devletlerden, özellikle ABD'den çok gelişmiş silahların satın alınması) ve batı modeline uygun, ama halkın duygularına aykırı düşen modernleşme çabalarını finanse etmek için kullanıldı Petrol patlaması, toplumsal yeni ara katmanlar ortaya çıkardı Bu spekülatör burjuvazi, geleneksel ticaret bur-juvazisiyle rekabete girdi Böylece daha önce "petrodolar"ın düşmesinden yararlanamayan köylülerle kentliler, ya da proletaryayla orta sınıflar arasındaki toplumsal gerginliklere yenileri eklendi
Siyasal düzeyde, imparatorluk rejimi her türlü "demokratikleşme" girişimini reddetti Mart 1975'te tek bir parti, "Ulusal diriliş partisi" (Rastahiz) kurulurken, ordu (400 000 kişi), jandarma (80 000 kişi) ve özellikle Savak'tan (siyasi polis, 100 000 kişi) oluşan çok gelişmiş bir güvenlik aygıtı rejime karşı en küçük muhalefet girişimini eziyordu, işkence yaygınlaştı; gösteriler acımasızca bastırılıyordu (1960-1979 arasında binlerce gösterici güvenlik kuvvetlerince öldürüldü)
iran hem liberal (öğrenciler, aydınlar, ticaret burjuvazisi) hem de ilerici (işçiler, marxçı-leninci Halkın fedaileri gerilla grubu) ve dini çevrelerin muhalefetinden kaynaklanan karışıklığa gitgide daha çok sürüklendi Sonunda dini çevreler, halkı toplumsal adaletsizliklere, despotluğa ve yabancı egemenliğine karşı mücadeleye çağırarak muhalefeti bir araya toplamayı başardılar Şii din adamları arasından on binlerce molla, dini muhalefeti etkili bir örgütlenmeye kavuşturdu Ayrıca, devrimci islamiyet anlayışını yaymaya çalışan "Halkın mücahitleri"nin (Mücahidin) yönetiminde gerilla hareketi gelişti
Ocak 1978'de, on beş yıl önce iran'dan sürülen şii topluluğun ruhani önderi, Aye-tullah Humeyni'ye karşı hakaret dolu bir makalenin yayımlanması, Kum kentinde bir protesto yürüyüşüne yol açtı Savak kalabalığa ateş açarak yaklaşık yüz kişinin ölümüne neden oldu (9 ocak) Bu olaydan sonra gittikçe daha fazla protestocuyu bir araya getiren gösteriler belli aralıklarla yinelendi (her kırk günde bir, şiilerde yas süresi) 8 eylül 1978'de sıkıyönetim ilan edildi; kanlı bir şekilde bastırılmasına karşın gösteriler durmadı Şah, reform vaatlerinde bulunarak, rüşvete karşı önlemler alarak ve ılımlı muhalefete açılarak rejimi kurtarmaya çalıştı Ocak 1979'da bu muhalefetin temsilcilerinden Şahpur Bahtiyar başbakan olmayı kabul etti, ama bu girişimi, artık imparatorluk rejimiyle her tür uzlaşmayı reddeden tüm muhalefet tarafından kınandı 16 ocak 1979'da Rıza Şah iran'ı kesin olarak terk etti; üç gün sonra, bir islam cumhuriyetinin kurulması ve Ayetullah Humeyni'nin iran'a dönmesi için Tahran'da görkemli bir gösteri (4 milyon kişi katıldı) düzenlendi Humeyni 1 şubatta, birkaç ay önce geldiği Fransa'dan ayrıldı Tahran'da bir kahraman gibi karşılandı; kurduğu "islam konseyi" Mehdi Bazârgân'ı başbakanlığa getirdi 9 şubat 1979'da Bahtiyar hükümetiyle ordunun büyük bölümünün katıldığı muhalefet arasında bir güç çekişmesi ortaya çıktı ve imparatorluk rejimi kesin olarak yıkıldı, mart ayında şah, yokluğunda ölüme mahkûm edildi ve Fransa'ya sürgün giden Bahtiyar'ın yerini Bazargan aldı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|