Yalnız Mesajı Göster

Cevap : İmam Rıza Hayatı/Muaşeret Adabı/İlim ve Bilgisi/Hilafet ve Vasiliği/

Eski 12-28-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : İmam Rıza Hayatı/Muaşeret Adabı/İlim ve Bilgisi/Hilafet ve Vasiliği/



Cenazeyi Teşyi Etmesi



Musa b Seyyar şöyle diyor:
Ben İmam Rıza (as) ile birlikte idim, Tus şehrinin duvarlarına yaklaşmıştık, bir ağlama sesini duyduk, o sesin peşice gittik, derken bir cenazeyle karşılaştık, gözüm cenazeye iliştiğinde İmam (as)’ın atından indiğini gördüm Sonra cenazeye doğru gelip onu kaldırdı, kuzu kendisini annesine yapıştırdığı gibi İmam (as) da kendisini ona yapıştırıyordu Daha sonra bana yönelerek şöyle buyurdular:
“Ey Musa b Seyyar! Kim bizim dostlarımızdan birini teşyi ederse, annesinden doğduğu gün gibi günahtan dışarı çıkmış olur; öyle ki asla bir günahı kalmaz
Musa b Seyyar şöyle ekliyor:
Cenazeyi kabrin kenarına bıraktıklarında mevlam İmam Rıza’yı cenazenin tarafına gidip halkı bir kenara ittiğini, cenazeye yaklaşıp elini onun göğsüne bırakarak şöyle dediğini gördüm:
“Ey filan oğlu filan! Seni cennetle müjdeliyorum, bu saatten sonra artık sana bir korku yoktur
Ben İmam’a; “Canım sana feda oldun, sen bu adamı tanıyor musun? Halbuki sen, Allah’a and olsun ki bugüne kadar bu bölgeye asla gelmemişsin!”
İmam (as) cevaben buyurdular ki:
“Ey Musa b Cafer! Şialarımızın amellerinin her gün sabah ve akşam biz İmamlara sunulduğunu bilmiyor musun? Eğer onların amellerinde bir kusur olursa, Allah Teala’dan onun affedilmesini isteriz; ama eğer onların işlerinde bir yücelik görürsek, Allah Teala’dan onlar için mükafat dileriz” [1]



Din Alimleriyle Münazarası

Şia’nın büyük alimlerinden olup 1000 yıl önce yaşayan Şeyh Saduk (ra), rivayetin metnindeki senetle Hasan b Muhammed en- Nevfilî’den şöyle naklediyor:
Memun, Fazl b Sehl’e; “Caslik”[2], “Re’s’ul- Calut”[3], “Rüus’us- Saibin”[4], “Horbuz’ul- Ekber”[5], “Nestas-i Rumi”[6] gibi çeşitli mezhep ve din alimlerini bir araya toplamasını emretti Fazl b Sehl de onları bir araya topladı Sonra onların toplandığını Memun’a bildirdi Memun da onları yanına getirmesini emretti Onlar Memun’un yanına gelince, Memun onlara hoş geldiniz diyerek sözlerine şöyle başladı:
“Ben sizi hayır bir şey için toplamışım, amcam oğluyla münazara yapmanızı istiyorum Sabah olunca hepiniz yanıma gelin, kimse gelmekten çekinmesin
Onlar da; “Ey müminlerin emiri! Başımız üstüne, yarın erken sizin yanınıza geleceğiz inşaallah” dediler
Hasan b Muhammed en-Nevfilî şöyle ekliyor:
Biz İmam Rıza (as)’ın yanında oturup konuşuyorduk İmam’ın işleriyle ilgilenen Yasir yanımıza gelerek şöyle dedi: “Ey efendim! Müminlerin Emiri size selam iletip şöyle dedi: ‘Kardeşin sana feda olsun, çeşitli din ve milletlerin büyükleri benim yanımda toplanmıştır, eğer onların sözlerini duymak istiyorsan, yarın erken bizim yanımıza gel; eğer gelmek istemiyorsan zorlanma, istediğin takdirde biz senin yanına geliriz
İmam Rıza (as) cevaben Yasir’e şöyle dedi:
“Benim selamımı ona ilet ve ona de ki; maksadını anladım, ben yarın erken sizin yanınıza geleceğim inşaallah Teala

Nevfilî diyor ki; Yasir gittiğinde İmam Rıza (as) bana buyurdular ki:
“Ey Nevfilî! Sen Iraklısın, Iraklılar zeki olur, Memun’un çeşitli din ve akait alimlerini bir araya toplaması hakkında görüşün nedir?”
Ben cevaben; “Canım sana feda olsun, sizi imtihan etmek ve ilminizin seviyesini öğrenmek istiyor” dedim…
İmam (as): “Acaba onların benim delilimi batıl etmelerinden mi korkuyorsun?”
Nevfilî: “Hayır, Allah’a and olsun ki asla bundan korkum yoktur, senin onlara galip olmanı ümit ediyorum
İmam (as): “Ey Nevfili! Memun’un ne zaman pişman olacağını bilmek istiyor musun?”
Nevfili: “Evet
İmam (as): “Ben Tevrat ehli ile Tevratlarıyla, İncil ehli ile İncilleriyle, Zebur ehli ile Zeburlarıyla, Saibiler ile kendi İbrani dilleriyle, Horbuzanla Farsça dili ile, Rumlularla kendi dilleri ile, Makalat Ashabıyla kendi lügatleriyle istidlal edip onları mahkum ederek delillerini çürüttüğümde ve kendi inançlarından vazgeçip benim sözüme uydukları zaman, Memun bu işinden pişman olup oturduğu makamın onun hakkı olmadığı anlayacaktır…”
[1] – age, c 49, s 98
[2] – Hıristiyan oskofların reisi
[3] – Yahudi alimlerin reisi
[4] – Melek veya yıldıza tapanların, ya da Hz Yahya’nın dinine mensup olanların büyükleri
[5] – Ateşe tapanların kadısı
[6] – Rumlu tabip) ve mütekellimler (akait ilminde üstat olanlar
Sabah olunca İmam (as) onların bulunduğu yere gitti… Memun İmam’a iltifat edip saygı gösterdi Daha sonra Caslik’e dönerek onun İmamla tartışmasını istedi Caslik şöyle dedi: Ey müminlerin Emiri! Benim kabul etmediğim bir kitap ve inanmadığım bir peygamberle ihticaç edecek olan bir kimseyle ben nasıl tartışa bilirim?”
İmam Rıza (as); “Ey Hıristiyanlı! Eğer İncilinle senin aleyhinde delil getirsem, kabul edecek misin?” diye sordu
Caslik; “Evet, istemesem de kabul edeceğim; İncil’in dediğini hiç inkar edebilir miyim?”
Sora İmam (as) onunla İncil ile, Res’ul-Calut’la Tevrat ile, Zebur ehli ile Zebur’la İslam Peygamberinin hak olduğunu geniş delillerle ispatladı, onlar da İmam’ın sözünü teyit ettiler Başkalarıyla da tartıştı, onları da güçlü delillerle susturmaya mecbur kıldı Daha sonra şöyle buyurdular:
“Ey cemaat! Eğer sizin aranızda muhalif olup da sorusu olan varsa, sorusunu utanmadan ve çekinmeden sorsun!”
Bu esnada Kelam ilminde eşi olmayan İmran-i Sabi şöyle dedi:
“Ey alimler! Eğer Onun kendisi beni sora sormaya davet etmeseydi soru sormayacaktım Çünkü ben Kufe, Basra, Şam ve Cizre’ye gidip o bölgelerin alimleriyle konuşup tartışmışım; ama kimse Allah’ın vahdaniyetini bana ispatlayamamıştır…”
İmam (as), Allah’ın birliğini ispatlayıcı delilleri detaylı bir şekilde onun için beyan ettiğinde, İmran, İmam’ın delilleriyle ikna olup şöyle dedi:
“Ey efendim, dediklerini anlayıp kanaat getirdim, şehadet ederim ki Allah Teala, senin vasf ettiğin şekildedir; hidayet ve hak bir dinle peygamberliğe seçilmiş olan Muhammed de O’nun kuludur
İmran daha sonra kıbleye yönelerek secdeye kapandı ve müslüman oldu Mütekellimler İmran-i Sabi’nin sözünü duyunca artık bir şey soramadılar Bu tartışmadan sonra Memun kalkıp İmam (as)’la birlikte evin içine gittiler, halk da dağıldı”[1]
Bayram Namazı Kıldırışı

Hicri 202 (M: 818) yılının Ramazan veya kurban bayramlarının birinde Memun, İmam Rıza (as)’dan halka bayram namazını kıldırmasını istedi İmam (as) özür dilemesine rağmen Memun isteğinden vazgeçmedi Nihayet İmam (as) Memun’un ısrarını ve bu işten vazgeçmeyeceğini görünce şöyle buyurdular:
“Eğer ben bayram namazı kıldıracak olursam, ceddim Resulullah (saa) ve Emir’ul- Muminin Ali (as) gibi namaz kıldırmak için dışarı çıkacağım
Memun İmam (as)’ın bu sözünü kabul edip; “İstediğin şekilde namaz için dışarı çıkabilirsin” dedi Memun komutanlarına, hizmetçilerine ve diğer insanlara bayram günü İmam Rıza’nın evinin önünde hazır olmalarını emretti
Bayram gününün sabahı, güneş doğmadan önce cadde ve sokaklar İmam Rıza’nın nasıl bayram kıldıracağını merak eden insanlarla dolup taşmıştı, hatta kadın ve çocuklar bile oraya gelmişlerdi Hepsi İmam Rıza (as)’ın dışarı çıkmasını bekliyorlardı
Komutanlar da ordularıyla birlikte, atlarına bindikleri bir halde İmam (as)’ın evinin önünde durmuşlardı
İmam Rıza (as) bayram guslü yapıp beyaz bir gömlek giydiler, pamuktan örülen beyaz bir imameyi başına bırakıp imamenin bir ucunu göğüslerine, öbür ucunu ise arkalarına sarktılar; kendilerine bir miktar koku sürüp eline bir asa alarak yanındakilere; “Ben nasıl yaparsam siz de öyle yapın” buyurdular Daha sonra şalvar ve elbisesinin eteğini çemremiş bir halde ayak yalın yola çıkıp hareket etmeğe başladılar Biraz yürüdükten sonra durup göğe bakarak; “Allah-u Ekber!” diye tekbir getirdiler Tekbir sesini duyan herkes bir ağızdan tekbir getirdi…
Memun’un komutan ve adamları, İmam (as)’ı bu halde görünce, onlar da bineklerinden aşağı inerek ayakkabılarını ayaklarından çıkarıp yalın ayakla yürümeğe başladılar
İmam (as) bir müddet namazgaha doğru yürüdükten sonra, tekrar tekbir getiriyorlardı Her yandan gelip toplanan halk da bir ağızdan tekbir getiriyordu Herkes ağlamaktaydı; heyecan içindeydi Adeta bütün şehir İmam (as)’la beraber yürümekte ve tekbir getirmekteydi
Fazl b Sehl durumu böyle görünce, Memun’un yanına vararak halkın bu durumunu ona anlatarak şöyle dedi: “Eğer durum böyle devam ederse, ne olacağı bilinmez!”
Memun bir adamı İmam’ın yanına göndererek; “Size zahmet verdik, siz geri dönün” diye ricada bulundu İmam (as) da ayakkabılarını isteyip onları giyerek evine döndü[2]
Halk da böylece Memun’un, İmam (as) hakkındaki söylediği sözlerin yalan ve gösteriş için olduğunu ve kendi siyasi hedeflerine ulaşmaktan başka bir hedefi olmadığını anlamış oldu
[1] – Bihar, c 49, s 173, h 12 Bu rivayet çok uzun olduğundan dolayı biz onu özet olarak aktardık
[2] – İrşad-ı Mufid, s 213-214 Uyun, c 2, s 148-149


İleri Görüşlülüğü

Muhammed b Sinan şöyle diyor:
Harun’nun hilafeti döneminde İmam Rıza (as)’a; “Siz kendinizi imametlik hususunda meşhur edip babanızın yerinde oturmuşsunuz; oysa Harun’nun kılıcından kan damlıyor!”
İmam (as) onun bu sözüne karşılık şöyle buyurdular:
“Beni bu işe pervasız eden Resulullah (saa)’in; “Eğer Ebu Cehl benim başımdan bir kıl azaltırsa ben peygamber değilim” şeklindeki buyurmuş olduğu sözdür Ben de şöyle diyorum: Eğer Harun benim başımdan bir kıl eksiltirse, şahit olun ki ben İmam değilim!” [1]
Durum İmam Rıza (as)’ın buyurmuş olduğu gibi oldu Harun İmam’a bir tehlike yöneltmeğe kesinlikle fırsat bulamadı Harun İran’ın doğusunda vuku bulan kargaşalardan dolayı, ordusuyla Horasan’a gitmeğe mecbur oldu, nihayet Hicri 193’te Tus’da ölerek, İslam ve müslümanlar onun meş’um vücudundan güvende kalmış oldular
Safvan b Yahya şöyle diyor:
İmam Rıza (as) babasının vefatından sonra öyle sözler buyurdular ki, biz Hazretin canından korktuğumuzdan O’na şöyle dedik: “Büyük bir sözü aşikar ettiniz, biz bu tağuttan (Harun’dan) sizin canınız için korkuyoruz
İmam (as) bizim bu sözümüze karşılık şöyle buyurdular:
“O (Harun), her ne kadar çaba sarf etse de, bana ulaşacak bir yolu yoktur” [2]



Rıza Adlandırılmasının Sebebi

Muhammed b Nasr-i Bezenti şöyle diyor:
Ben İmam Muhammed Taki (as)’a; “Muhalifleriniz, babanız İmam Aliyy’ur- Rıza’ya, veliahtlığı kabul ettiğinden dolayı “Rıza” lakabını Memun ona verdi diyorlar” dedim
İmam (as) şöyle buyurdular:
“Allah’a and olsun ki yalan söylüyorlar, gerçek yoldan sapıyorlar O lakabı Allah Teala ona vermiştir; çünkü O, gökte Allah’ın sevdiği, yerde Resulullah’ın ve Ondan sonra da masum İmamların razı oldukları kişidir
Arz ettim: “Peki, geçmiş atalarınız Allah’ın sevgilileri, resulünün ve İmamların razı oldukları kişiler değil miydi; neden yalnız babanız “Rıza” diye anılıyor?
İmam (as) cevaben şöyle buyurdular:
“Dost ve taraftarları ondan razı oldukları gibi muhalif ve düşmanları da O’ndan razı oldular; bu rızalık, atalarından hiçbirine nasip olmadı İşte bundan dolayı babam “Rıza” diye anılmış oldu” [3]
Dualarının İcabete Erişmesi

Muhammed b Fuzayl şöyle diyor:
İmam Rıza (as) Arafat’ta durup dua ediyordu, daha sonra başını aşağı salıverdi Neden böyle yaptınız? dediklerinde şöyle buyurdular:
“Ben, Bermek ailesi aleyhinde, babama yaptıkları zulümden dolayı beddua ettim, Allah Teala da işte bugün benim onların hakkındaki duamı kabul etti
İmam (as)’ın eve dönmesinden uzun bir zaman geçmeksizin Harun, Bermeki ailesinden olan Cafer ve Yahya’yı yakalatıp onları cezalandırdı ve ailelerinin durumu tamamıyla değişip zelil bir duruma düştüler[4]
Müfessir olan Muhammed b Kasım İmam Hasan Askeri (as)’dan şöyle naklediyor:
“Memun, Ali b Musa er-Rıza (as)’ı kendine veliaht ettiğinde, bir müddet yağmur yağmadı Bundan dolayı Memun’un etrafında bulunan ve İmam Rıza (as)’ın muhaliflerinden bazıları şöyle dediler: “Ali b Musa er-Rıza bu bölgeye geldiğinden beri gökten yağmur yağmamıştır; Allah Teala yağmurunu esirgemiştir
Bu haber Memun’a yetişince rahatsız olup İmam Rıza (as)’dan istiska (yağmur isteme) namazını kıldırmasını rica etti İmam (as) da Pazartesi günü kıldıracağını bildirdi…
İmam (as) Pazartesi günü toplu bir cemaatla çöle çıktı Herkes İmama bakıyordu İmam (as) minbere çıkarak Allah’a hamd-u sena ettikten sonra şöyle dua etti:
“Allah’ım! Ey Rabbim! Sen biz Ehl-i Beyt’in hakkını büyük kıldın ki, sen emrettiğin şekilde halk bize tevessül etsin, senin fazl, rahmet, ihsan ve nimetini umsun ve arasınlar Öyleyse onlara kendi yararlı yağmurunu gönder; yağmurunun başlangıcı bu çölden evlerine döndükten sonra olsun
[1] – Kafi, c 8, s 257
[2] – age, c 1, s 487
[3] – Uyun, c 1, s 24, H1
[4] – Uyun, c 2, s 54, H1 Bihar, c 49, s 85, H4
Allah’a and olsun ki, İmam’ın bu duasından hemen sonra rüzgar esmeğe başladı, bulutlar oluştu, gökte şimşek ve yıldırım çakmağa başladı, halk yağmurdan kaçmak için harekete geçti Ama İmam (as); “Ey insanlar! Sakin olun, safları bozmayın, bu bulutlar filan şehre gidiyor” buyurdular İmam (as)’ın buyurduğu gibi bulutlar gelip geçti yağmur da yağmadı
Daha sonra şimşekli ve yıldırımlı bir bulut daha geldi, yine halk yerlerinden kalkıp hareket etmek istediler Yine İmam (as);
“Ey cemaat! Sakin olun, bu bulut da sizin için değildir, filan şehre gidiyor; o şehrin halkına yağacaktır” buyurdular

On bulut böylece ard arda gelip geçti İmam (as) da her defasında; “Bu bulut sizin için değildir, filan şehirlere gidiyor, siz yerinizde durun, hareket etmeyin” buyuruyordu Nihayet, on birinci kez bir bulut daha aşikar oldu İmam (as) bu defasında şöyle buyurdular:
“Allah Teala işte bu bulutu sizin için göndermiştir, öyleyse O’na bu lütfünden dolayı şükredin, şimdi kalkın evlerinize gidin; bu bulut evlerinize ulaşmadıkça yağmayacak, evlerinize yetiştikten sonra yağacaktır
İmam (as) bu sözleri buyurduktan sonra minberden aşağı indi, halk da evlerine doğru hareket etti Bulut öylece durmuştu, oradaki halk evlerine yetişmedikçe yağmadı Onlar evlerine yetiştikten sonra öyle şiddetli yağdı ki, havuzlar, çukurlar, nehirler dolup taştı Halk Resulullah’ın oğlunu (İmam Rıza’yı), Allah’ın O’na bağışlamış olduğu bu kerametinden dolayı tebrik etmeğe başladılar
Daha sonra İmam (as) toplanmış olan halkın arasına gelerek Allah’tan çekinmeği, O’nun nimetlerinin kadrini bilmeyi, bu nimetleri karşısında O’na şükretmeği, müminlerin birbirlerine yardımda bulunmalarını vs şeyleri onlara hatırlatarak onlara öğüt ve nasihatte bulundu…[1]
Allah’ı Çok Anması

Reca b Ebî Zehhak diyor ki:
“Allah’a and olsun ki, İmam Rıza (as)’dan daha takvalı, bütün vakitlerinde Allah’ı daha çok anan ve onun kadar Allah’tan daha çok korkan bir kimse görmedim”[2]
Kur’ân Okuması

İbrahim b Abbas diyor ki:
“İmam Rıza (as) her üç günde bir defa Kur’ân’ı hatmediyor ve buyuruyordu ki:
“Eğer üç günden daha kısa bir zamanda hatmetmek istesem edebilirim ama, her bir ayetin hangi şey hakkında ve ne zaman nazil olduğunu düşünmeden geçmiyorum İşte bundan dolayı üç günde hatmediyorum”[3]
Reca b Ebî Zehhak diyor ki:
“İmam Rıza (as) geceleri yatmak istediğinde çok Kur’ân okuyordu Cennet ve cehennemden bahseden bir ayete ulaştığında ağlayarak Allah’tan cenneti isteyip cehennem ateşinden de O’na sığınıyordu”[4]
[1] – Uyun, c 2, s 383 B41 H1 Bu rivayet çok uzun olduğundan dolayı onu özet olarak aktardık
[2] – Mişkat’ul-Envar, s 62
[3] – Bihar, c 92, s 204, h 1
[4] – Uyun, c 2, s 196; Bihar, c 49, s 94



Salavât Getirmesi

Reca b Ebî Zehhak diyor ki:
“İmam Rıza (as) dualarına Peygamber (saa)’e ve Ehl-i Beyti’ne salavat getirmekle başlıyordu Namazda ve diğer zamanlarda da çok salavat getiriyordu”[1]



Peygamberlerin Silahınâ Sarılmayı Tavsiye Etmesi

Ravi diyor ki:
“İmam Rıza (as) sürekli ashabına:
“Peygamberlerin silahına sarılın” diye buyuruyordu “Peygamberlerin silahı nedir?” diye sorduklarında: “Duadır” buyuruyorlardı”[2]

Hz Mehdi’ye Dua Etmeyi Emretmesi

Yunus b Abdurrahman diyor ki:
“Ali b Musa er-Rıza (as) bize sürekli olarak Allah’ın hücceti olan Sahib’uz- Zaman’a (Hz Mehdi’ye) dua etmemizi emrediyordu”[3]
Evden Çıktığında Okuduğu Dua

İmam Sadık (as) buyurmuştur ki:
“İmam Bakır (as) evinden çıktığında şöyle diyordu: “Allah’ın adıyla çıktım; Allah’ın adıyla giriyorum, Allah’a tevekkül ettim; güç ve kudret ancak ulu ve yüce olan Allah’tandır
Muhammed b Sinan diyor ki:
“İmam Rıza (as) da evinden çıktığında aynı duayı okuyordu”[4]



Kunutta Okuduğu Dua

Reca b Ebî Zehhak diyor ki:
İmam Rıza (as) bütün namazlarının kunutunda şu duayı okuyordu:
“Rebbiğfir ve’rham ve tecavez amma ta’lemu inneke ente’l- eazz’ul- ecell’ul- ekrem
“Rabbim, beni bağışla; bana merhamet et; bildiğin hatalarımdan geç; şüphesiz sen en aziz, en yüce ve en değerlisin”[5]



İhlas Suresini Okuduğunda Söylediği Zikir

Reca b Ebî Zehhak diyor ki:
“İmam Rıza (as) İhlas suresini okuduğunda yavaşça: “Allah’u ehad” (Allah tektir) buyuruyordu İhlas suresini okuyup bitirdiğinde ise üç defa: “Kezalikellahu rebbuna” (Rabbimiz böyledir) buyuruyordu”[6]



Veliahtlığının Hikmeti

Reyyan b Salt şöyle diyor:
İmam Rıza (as)’ın yanına varıp şöyle dedim: “Ey Resulullah’ın oğlu, halk diyor ki; Ali b Musa er-Rıza dünyada zahit olmasını izhar etmesine rağmen veliahtlığı kabul etti” İmam (as) cevaben şöyle buyurdular:
“Allah biliyor ki, ben veliahtlığı isteyerek kabul etmedim; onu kabul etmekle ölüm arasında muhtar kılınınca kabul etmeyi ölüme tercih ettim Yazıklar olsun onlara, acaba onlar, Yusuf (as)’ın zaruretten dolayı peygamber ve resul olmasına rağmen Mısır padişahının hazinelerinin yöneticiliğini üstlenmek zorunda kaldığını ve bundan dolayı da onun; “Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri (mali ve ekonomik kaynakları) üzerinde (bir yönetici) kıl” diye buyurduğunu bilmiyorlar mı?” [7]
Ben de zaruretten dolayı, ölüme yönelmişken zor ve ikrah üzere veliahtlığı kabul etmek zorunda kaldım Ben bu işe öyle bir şekilde girdim ki, girmemle çıkmam aynı idi Öyleyse şikayet Allah’adır ve O, (en iyi) yardım dilenilecektir” [8]
[1] – Uyun, c 2, s 194, h 5
[2] – Mekarim’ul-Ahlak, s 270
[3] – Bihar, c 95, s 33, h 4; s 332, h 5
[4] – Mehasin-i Berkî, c 2, s 90, h 1238
[5] – Bihar, c 85, s 200, h 10
[6] – Bihar, c 92, s 347, h 9
[7] – Yusuf/55
[8] – Uyun-u Ahbar’ur-Rıza, c 2, s 139 Emali-yi Saduk, s 68 İlel’uş- Şerayi, s 239



Ziyareti

İmam Rıza (as) şöyle buyurmuştur:
“Bilin ki kim, Allah’ın farz kıldığı hakkımı ve itaatimi tanıdığı halde beni ziyaret ederse, ben ve babalarım kıyamet günü onun şefaatçileri oluruz” [1]
İmam Rıza (as) buyurmuştur ki:
“Dostlarımdan her kim, hakkımı tanıdığı halde beni ziyaret ederse, kıyamet günü ona şefaatçi olurum” [2]
İmam Cevad (as) da şöyle buyurmuştur:
“Kim babamın kabrini ziyaret ederse, cennet ehli olur” [3]
Yine İmam Cevad (as) şöyle buyurmuştur:
“Kim babamın kabrini Tus’da (Meşhed), onun hakkını tanıdığı halde ziyaret ederse, cenneti ona garanti veririm” [4]
Bir rivayette şöyle geçer:
“İmam Rıza (as)’ın hakkını tanımak; O’nun itaati farz olan bir İmam olduğunu bilmek ve O Hazretin garip ve şehit olduğuna yakin etmektir”[5]
İmam Hadi (as) da şöyle buyurmuştur:
“Kimin Allah’a bir haceti olursa, gusül etmiş olduğu halde ceddim Rıza (as)’ın kabrini Tus’da ziyaret etsin, kabrinin başı ucunda iki rek’at namaz kılsın ve namazın kunutunda hacetini Allah’tan istesin Allah Teala onun, günah ve akrabalarla ilişkiyi kesmek dışındaki dua ve isteklerini kabul eder İmam Rıza (as)’ın kabrinin olduğu yer, cennet buk’alarından (mekanlarından) bir buk’adır; Allah Teala, o buk’ayı ziyaret eden her mümini, cehennem ateşinden kurtararak cennete götürür” [6]





Duası

Reyyan b Salt şöyle diyor:
Ben Ali b Musa er-Rıza (as)’dan bazı kelimelerle dua ettiğini duydum, onların hepsini ezberledim; her zorluk ve sıkıntıda onu okuduğumda, Allah Teala bana kolaylık ve genişlik verdi; o dua şudur:
“Allahumme ente sikatî fi kulli kerbin ve ente recaî fi kulli şiddetin ve ente lî fi kulli emrin nezele bî sikatun ve uddetun Kem min kerbin yez’ufu fiyh’il hiyletu ve to’yi fiyh’il umuru ve yahzulu fiyh’il kariybu ve’l beiydu ve’s sadiku ve yeşmetu fiyh’il eduvvu, enzeltuhu bike ve şekevtuhu ileyke, rağiben ileyke fiyh’i ammen sivake ve ferrectehu ve keşeftehu ve kefeyteniyhi, fe-ente veliyyo kulli ni’metin ve sahibu kulli hacetin ve münteha kulli rağbetin Felek’el- hamdu kesîren ve lek’el- mennu fazilen Bi-nimetike tetimm’us- salihatu Ya ma’rufen bilma’rufi marufen veya men huve bilma’rufi mevsufun Enilnî min ma’rufike ma’rufen tuğniynî bihi an ma’rufi men sivake; bi-rahmetike ya erham’er- rahimin
“Allah’ım! Her gam ve kederde güvencem, her sıkıntı ve zorlukta ümidim ve başıma gelen her musibette sığınağım ve hazırlığım sensin Kalpleri taz’if eden, kurtuluş yollarını kapatan, işleri aciz bırakan (etkisiz hale getiren), yakını, uzağı ve arkadaşı kaçıran ve düşmanı sevindiren nice gam ve musibetler vardır ki, başkalarından ümidimi kesip sana yönelerek onları sana şikayet ettim Bu gam ve üzüntüyü sen giderdin, onları sen izale ettin, onlara karşı sen bana yettin Öyleyse sen, her nimetin velisi, her hacetin sahibi ve her dileğin nihayetisin O halde bütün hamd ve övgüler sana mahsustur, büyük minnet ve ihsanlar senindir; senin nimetinle iyilik ve doğruluklar kamil olur Ey ma’rufuyla ma’ruf (ihsanıyla ihsan sahibi) olan ve ey ma’rufla tavsif edilen! Ma’rufunla beni ma’rufuna ulaştır, onunla beni başkasının marufundan müstağni kıl; kendi rahmet ve merhametin hürmetine ey rahmedenlerin en merhametlisi!” [7]
Bu dua, az bir farkla “Bedir” savaşında Peygamber (saa)’den[8] ve “Aşura” günü İmam Hüseyin (as)’dan da duyulmuştur[9]
[1] – Men La Yahzuruh’ul-Fakih, c 2, s 584 ve 585 Uyun-u Ahbar’ur-Rıza, c 2, s 257 Emali-yi Saduk, s 62
[2] – Emali-yi Saduk, s 104 Uyun-u Ahbar’ur-Rıza, c 2, s 258 Men La Yahzuruh’ul-Fakih, c 2, s 583
[3] – Kamil’uz- Ziyarat, s 303 ve 304
[4] – Men La Yahzuruh’ul-Fakih, c 2, s 583 Uyun-u Ahbar’ur-Rıza, c 2, s 256
[5] – Bkz Men La Yahzuruh’ul-Fakih, c 2, s 584 Uyun-u Ahbar’ur-Rıza, c 2, s 259 Emali-yi Saduk, s 105
[6] – Uyun-u Ahbar’ur-Rıza, c 2, s 262 Emali-yi Saduk, s 471
[7] – Emal-yi Şeyh Mufid, 273 Emali-yi Şeyh Tusi, c 1, s 33
[8] – Muhec’ud- Da’vat, s 69
[9] – Tarih-i Taberi, c 5, s 423 İrşad, c 2, s 69



__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla