GöKKuŞaĞı
|
Neler Umdular Neler Buldular
NE BEDELMİŞ AMA
Mübadele bedel kelimesinden geliyor Al adamını ver adamımı En basit şekliyle insan takası 
Çoluğuyla, çocuğuyla, hayalleriyle, umutlarıyla 
MEZARLARI MEÇHUL
Türkiye’ye 500 bin göçmen ulaştı Yola çıkanlar elbette daha fazla Yaşlılar, çocuklar, hamileler dayanamaz, birer birer düşerler toprağa
Sen maacir misin len?
İstersen değilim de Sarı saçların çakır gözlerin veriverir ele  Sükut edersin bilmiş bilmiş kafa sallarlar “demişdim di mi, susuyor bak!”
Manavlar da (yerliler) kendilerince haklılar Bi bakmışsın gemiler dolusu bitap, pejmürde insan Getirip, mahallene bırakmışlar
Piyasa zaten bozuk, ticaret dar, bir ucundan da onlar asılırlar Üstelik kalenderdirler az ücrete “he” der, tuttuklarını koparırlar Sen sayarsın yerinde, onlar uzar
Yine de hoş tuttular Yatak döşek verdiler, lokmalarını paylaştılar
Dedem suskundu rahmetli, kerpetenle asıl kelime alamazsın ağzından Babaannem ise ayaklı arşiv  Dinleyenler şaşar kalırlar, “pes valla” derler “bu ne hafıza?”
Garibim Rumeliyle yatar, Rumeliyle kalkar Anlatır anlatır başa sarar Hatıraları niye canlı? Kim bilir kaçıncı tekrar?
TOPARLANIN!
Yıl 923  Selanik  Yenice Vardar  
Kendi halinde bir Türk kasabası, tıkırdayıp gidiyorlar  Bir gün memurlar geliyor “toplanın” diyorlar
- Hayrola?
- Gidiyorsunuz, Anadolu’ya!
- Bizi Vardar’dan kimse atamaz, burada doğduk, öleceğiz burada!
- Kararı alan biz değiliz ama 
- Ya?
- Lozan, Curzon, Ankara  
Ne diyebilirsin ki? Anavatan var arada  
Gayrimenkulleri güya vesikayla bırakıyorsun, eşyalar heder olup gidiyor Paraya çevirebildiklerini de yolda şakilere kaptırıyorsun, yalınayak başıkabak yürüyorsun maceraya 
Selanik Limanı bir nevi toplama kampı
Ailesini kaybedenler, diz dövenler, ağıt yakanlar 
Cepde cepkende beş on mecidiye kalsa da her şey para  Hava açtı mangır at, yağmur yağdı at bi daa 
Altına girecek çatı altı bulamıyorsun, hela, hamam karaborsa 
BİR SESSİZ GEMİ
İstanbul Nakliyat ve Sevkiyat Müdüriyeti ve Seyri Sefain İdaresinin gemi sayısı mahdut, giden aylar sonra dönebiliyor ancak Onca insan sürünüyor çadırlarda
Üç hafta, beş hafta  Gülcemal görünüyor, neden sonra
Trenle yollananlar ayrı perişan, karayolunu seçenler ise saldırıya uğruyor Yine vapur en iyisi Güverteye çıkan zemini bus ediyor
Eşyanın okkası şu kadar lira, çorba isteyen buyursun kasaya  
Cüzdanı kalın olanlar kamaralara geçiyor, fukara takımı hayvanlarla birlikte tıkılıyorlar ambara
Gel de bitlenme, tifo, tifüs, veba  
Yol yıpratıcı, soğuk ciğerlerinde hançer, kolera kol geziyor, fareler fıkır fıkır yanıbaşında
Öleni saklayamıyor, defnedemiyorlar Kolundan bacağından tutup sallıyorlar suya
Muhacir vapurlarının yanaştığı bazı Ege kasabaları ayaklanıyor, açıkça “istemiyoruz” diyorlar
Ora olmadı bura, Aydın, Muğla derken sürün gitsin Mersin bataklıklarına 
Sinek bulut bulut, sıtma adi vaka 
Kayırılanlar da oluyor tabii Vodinalılar mesela  Onlara Mudanya-Dereköy gösteriliyor, “abe bura dere içi, içimiz kararır sonra”
O günlerde Mübadele ve İskân Vekili Celal Bayar Ona nazları geçiyor “önümüz deniz olmalı” diyorlar, “ki geceleri mehtap yapalım, piştov atalım ”
Bayar Gemlik’i teklif ediyor “Abe bu ova mendil kaa” diye bozuluyorlar “biz isteriz üç çift öküzle girelim tarlaya!”
Bayar hem gönüllerini yapıyor hem de “şu M Kemal’in hemşerileri yok mu” diye kahırlanıyor ardları sıra 
PARAMPARÇA
Efendim bizimkiler İstanbul üzerinden Mudanya’ya geliyor Bursa ‘da soluklanıp uzanıyorlar Kasaba’ya (sonradan adı M Kemalpaşa oldu) Şose tomofil yok tabii, öküz arabalarıyla  
Sabri Bey mahallesinde bükük belli bir virane gösteriyorlar Bir Sultan Hamid yadigârı olan Taşmektebin yanıbaşında
Teyzemin teki Kalle’de (Çanakkale’de) kalıyor, dayılar İzmir’e uzanıyor Ailenin bir kısmı İstanbul’a ilişiyor, bir kısmı Tekirdağ’a  
Kaybolanları unut, feysbuk ney yok ki Nasıl bulacaksın öyle sora sora  
Yeni bir yurt, yeni yeni insanlar Taş yerinde ağır, Selanik’te bey oğlu olsan ne yazar?
Birkaç koyun ediniyor, komşuların “hayvanlar yesin” diye yolladıkları kavun karpuz kabuklarını kemiriyorlar açlıktan
Ki bunlar hısım akraba düğününe tabakla altın yollayan insanlar
Soğuk, gıdasızlık, sari hastalıklar  Babaannem nazlı kızı Mualla’yı ve görenlerin “bu çok akıllı olacak” dediği iri kirpikli Burhan’ını kaybediyor
Kabristanda yer çook 
Muhacir kimin umurunda?
SUYUN “ÖTE” YANINDAN
Anam tarafı da Selanik muhaciri, onlar İzmir Kemalpaşa’ya yerleşiyor (Ne kadar derinim anlayın artık Dedelerim Selanikli, babam Bursa M Kemalpaşa’dan, annem İzmir Kemalpaşa’dan Cumhuriyet ilkokulu, Devrim Ortaokulu ve Eskişehir Atatürk lisesinde okumuşum ayrıca İş yerim de 29 Ekim Caddesinde yaaa ) Bakın onlar pek sıkıntı çekmiyor, Parsa köyünde bir bağ ediniyor, icabında kuru üzüm yiyor, pekmez içiyor, tutunuyorlar hayata  
Efendim Anadolu’yu terk eden Ortodokslar genelde sanat sahibi İyi ama yerlerine yollanan Müslümanların işi ziraat olunca  Üç beş evlek toprak bekliyorsun, takım tezgâh gösteriyorlar sana
Bağ, bostan güjjmen işi, zeytin, tütün ve zerzavatçılığı da öğretiyorlar Anadolu halkına  
Nasip işte bazılarının işi rast gidiyor parayı buluyorlar “Gördün mü bak, bitleri kanlandı, aç gezdikleri günleri ne çabuk unuttular!”
Fısıltı gazetesinin işi yok: “Bunlar var ya bunlar, yine gömü buldular!”
Neymiş efendim, gece Rumun biri gelmiş, “ben bu evin eski sahibiyim” demişmiş, “altın saklamıştık göstereyim, yarı yarıya  ”
Laf işte! Duy da inanma  
İyi de bu muhacir geceli gündüzlü çalışmadı mı? Alıp, satmadı mı? İş yeri açmadı mı? Elini koymadı mı taşın altına?
Yok, yaranamazsın Çeneleri ile gösterirler, burunlarının ucuyla  
Allah kimseyi vatanından etmesin dünyada cüda 
Sürünsen de göze batarsın, kazansan da 
MÜBADELEDEN SONRA
Türklerin kin tutma gibi bir huyları yoktur, hatta burada kalanlara (İstanbul, Gökçeada, Bozcaada Rumlarına) ticari imtiyazlar tanır, önlerini açarlar
Mütekabiliyet esasına göre Batı Trakyalı Türklerin de aynı haklara sahip olması lazımdır Ama ne mümkün! Yunan hükümeti ümüklerini sıkar adeta
Gazeteler dergiler kapatılır, liderler tutuklanır Cami, türbe, hamam, çeşme, sebil gibi tarihî eserlere tamirat yasağı getirir, viranlatırlar Nedense yeni açılan yollar hep Türk-İslam eserlerine çarpar, derken toprak reformu bahanesiyle arazilerimizi istimlâk eder, üstüne yatarlar
Yunanistan bırakın devleti, kabile bile olamaz Bir zamanlar 60 camisi olan Kavala ve 70 camisi olan Selanik’te birer mescid kalmış, onlar da 20 yıldır tamiratta
Halbuki Taksim, Beyoğlu, Balat, Feriköy, Pangaltı, Bakırköy, Yedikule, Samatya gibi semtlerde kiliseler sıralanır ardı ardına Biz imparatorluk çocuğuyuz ne işimiz olur papazla zangoçla  
Biliyorsunuz yaşanan son krizin ardından Yunan turizmi dibe vurdu, şimdi kırmızı dipli mumla bizi çağırıyorlar
İyi de ecdadımdan iz nişane bırakmamışsın ki, ne arayıp da bulacağım orada?
Türk’ün Türk’le takası
Selanik’teyiz  Azmi Hoca, Yunan edebiyatı okumuş, sular seller gibi Rumca konuşuyor Adamın birine çöp tenekesi soruyor “siku pidyu tenekes?”
“Ben de arıyorum ama  ”
Rumlarla hayli müşterek kelimemiz var, Karpuzis, cacikis, acıbademis  Sonuna bir “is” ekle tamam
Ancak buz yerine buzikis dersen mânâ veremiyorlar Zira o bir müzik aleti, niçin istenir ki suyla?
Selanik biraz İzmir’e benziyor  Kavala Antalya’ya  Atina için “görmeye bile değmez” diyorlar “kuru bir başkent işte, de ki Ankara!”
Ara sokaklardan birinde rastladığımız yaşlı bir kadın türkçeye hasret olmalı adeta esir alıyor “Adım Kula” diyor, “babam koymuş, mânâsını bilmiyorum ama  ”
- Biz biliyoruz Manisa’da bir kâzâ
Anlatıyor da anlatıyor Samatya’dan, Tatavla’dan, Adadaki dostlarından Melehat, Nebahat, Mihriban hanımlardan  
Ve son zehirli cümle: “Bizi ayırdılar yavrum, attılar buraya!”
“Bizi de ayırdılar” diyorum “ninelerim dedelerim hepsi buradan!”
ÇİFT TARAFLI USTURA
Yunanistan’ı dolaşın göreceksiniz Türkçe konuşan hayli yaşlı var Hele bir kısmı Yozgat, Kayseri aksanıyla  
Niye? Çünkü aslı nesli Türk Alpaslan’dan evvel Asya’dan kopmuş gelmiş, Bizans’ın tesirinde kalmışlar
“Yunanistan’a gideceksiniz” denildiğinde oturup ağlıyor “gozunun yağınyim ağam, bizi gavura virmen!” diyorlar
O hengamede bir kısmı “ben Müslüman olmuştum” deyip yırtıyor
Oldum diyorsa olmuştur, kalbini yarıp da bakacak halimiz yok ya “İmanmetre” diye bir cihaz yapılmadı daha  
Yunanistan’da hoş karşılanmıyorlar, adları “Türkolodis”e (Türk tohumuna) çıkıyor İtiliyor, kakılıyor, hakaret görüyorlar Nerede çorak kıraç, taşlı kireçli arazi varsa, bunlara kakalanıyor Halbuki bir milyon 250 bin muhacir (ki bunlar iş bilen insanlar) sayesinde ülke kımıldayıp kıpırdıyor, çarşıya pazara hareket geliyor
O KADAR BASİT Mİ YAV?
Gazetenin biri manşet atmış “Atatürk çağırdı geldik be yav!”
O kadar da basit değil, evini yurdunu kim bırakır, mecburiyet olmasa
Kaldı ki bir de “git” denilenler var Kovulanlar! Onların günahını kim üstlenecek acaba?
Bütün dünya tehcirin lanetli bir uygulama olduğunu söylüyor
Mübadelenin vebali kat kat fazla İki tarafı da bizar ediyor zira 
AH TAHSİN PAŞA
Selanik Türklerin kesif olduğu bir bölge Bulgar tehdidi aşikâr ama Yunan’ın eline geçebileceği akıllara gelmiyor
Nedendir bilinmez İttihatçı Tahsin Paşa emri altındaki 50 bin askere, onca mermiye, mevziye rağmen Selanik’i Rumlara teslim ediyor Tek tüfek “pum” etmeden anahtarları uzatıyor İşte tespihin ipi “o gün” kopuyor aslında Rumlar önlerine konan her belgeyi imzalıyor, lâkin hiçbirini yerine getirmiyorlar
Göç göç göç  Balkanlarda damarlarımız boşalıyor adeta
Bugün Yunan Meclisinde 100 Türk milletvekili hayal değildi yoksa
ULUS DEVLET
Mübadelede 1 milyon 250 bin Ortodoks ile 500 bin Müslüman takaslanır İngiliz’in derdi iki tarafı da yalıtmak, damıtmaktır Ki kolayca yara kaşıya, savaştıra   Gelgelelim hem Atina, hem de Ankara teklife balıklama atlar O günlerde moda olan “Ulus devlet” bunu gerektirmektedir zira   Çöpsüz üzüm Az olsun benden olsun Nüfus kağıdında Müslüman yazan kim varsa (Pomak, Ulah, Roman, Torbeş, Patriyot, Arnavut) toplayıp gemilere tıkarlar  Aralarında Türkçe konuşamayanlar da mevcutur (Giritliler mesela)
Dönmeler (Sabetaycılar) Türkiyeye gelmeyi bilhassa arzular, ki ilerleyen yıllarda önemli mevkilere oturacaktırlar
İrfan ÖZFATURA
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|